31 Temmuz 2025

Zincirlerden halkaya: Bir dervişin varoluş yolculuğu

Osho'nun renkli fırtınası, ruhunu kum fırtınalarıyla yaralayan hippiyi "sınırsız, dipsiz bir yalnızlık"la baş başa bıraktı. Ta ki tekkenin eşiğine düşene dek… Hakiki özgürlüğün, Hakk'a "evet" demek olduğunu anladı. Bu kitap, modern insanın kalp coğrafyasındaki büyük yolculuğunun destanı…

Kalbini tasfiye etmeyen, hakikatin nûrunu göremez” (Muzaffer Ozak, İrşad, s. 47).

Takkenin arkasına sarkan beyaz uzun saçlar uzun boynundan mı, yoksa vakarından mı kaynaklanır bilinmez, hafif bükülmüş bir sırt ile selamlarız birbirimizi. Kafalar eğilir ve tatlı bir tebessüm eşlik eder “merhaba” deyişlerimize… Nihat Özbudun ağabey ile çokça selamlaşmışızdır fakat ondaki sır perdesini aralayabilmek öte âleme göç etmesinin akabinde yayımlanan Hippi Nihat: Osho’dan Aşkî'ye Bir Arayışın Hikâyesi kitabıyla mümkün olabildi.  Eserden öğrendik ki Nihat Özbudun, Batı’nın maddi tüketim çarkına yabancılaşmış bir “kayıp kuşağın” çığlığının ta kendisiymiş. Saçları uzun, ruhu karmakarışık… Geleneksel yaşamın kalıpları onu boğarken, hippi kimliği geçici bir sığınak olur. Ancak bu kaçış, derin bir manevi buhranla sonuçlanır: “Özgürlük sandığım şey, aslında aidiyetsizliğin zindanı mıydı?”

Osho ile tanışma, onun için dünyevi bağlardan kopuşun simgesel eşiği olur. Dinamik meditasyonlar, özgür aşk söylemleri, varoluşçu sorgulamalar… Ancak bu felsefe, ruhundaki boşluğu doldurmaz. Tersine soruyu derinleştirir: “Sınırsız özgürlük, insanı neden dipsiz bir yalnızlığa sürüklüyor?” Osho’nun eklektik dünyası, köksüz bir ağacın rüzgârda savrulması gibidir onun için.

Mıknatıs-ı kalp: Cerrahi Dergâhı’na yöneliş

Kitabın dönüm noktası, Nihat’ın Muzaffer Ozak Hazretleri (Aşkî) ile karşılaşmasıdır. Burada çarpıcı olan; hippi özgürlük arayışı ile tasavvufi teslimiyet arasındaki paradoksal buluşmadır, Osho’nun bireysel devriminin, İslam mistisizminde “fenâ fillâh” (Allah’ta yok oluş) ile dönüşmesi.

Müezzinin “Allahu ekber” nidası, Osho’nun “kendini bırak” çağrısından daha derin bir yankı uyandırır artık kalbinde… Sükûneti âdeta sufî nefesinde bulur ve “derviş” olur. Nihat’ın Cerrahi Dergâhı’na bağlanışı, kontrolsüz özgürlükten disiplinli hürriyete geçişin manifestosudur: Zikir halkaları, hippi toplantılarının gayesiz sohbetlerinin aksine ritüelleşmiş bir iç yolculuğa dönüşür. Semâ ve devran, bedenin müzikle özgürleşmesinin ötesinde, ruhun mi’racı olur. Muzaffer Efendi’nin sohbetleri ise Osho’nun entelektüel parlaklığından farklı olarak, kalbin sessiz dilini konuşur: “Muzaffer Efendi’nin enerjisine 40-45 dakika dayanabiliyordum, onun bakışları yıllardır aradığım ‘evet, burası’ dediğim anı bana yaşattı.”

Tasavvufun dönüştürücü gücü

Nihat’ın dönüşümü üç katmanlı bir arayışın tezahürüdür esasında. Hippilik ile dış özgürlüğün tadına bakmak ister, kuralsızlık ve gerçek benlik yâranıdır. Osho ile ise içsel bir devrim ve devinim yaşar. Artık o evrenin merkezindedir. Ve nihayet hakikat yolculuğu hakiki durağında son defa durmuş benliğindeki kâinatın aynası olan sır açığa çıkmıştır. Özbudun artık “öz”ünü budamış, adı Nihat (kurtulmuş) olan derviş doğmuştur. Nihat insanın manevi açlığının evrensel bir haritasıdır. Modern dünyanın “hippi” ve “sûfî” gibi görünürde zıt kimliklerinin, aslında aynı insanî özlemin farklı tezahürleri olduğunu gösterir. Kendini keşfetme sevdasından Muzaffer Efendi’nin telkiniyle “kendini unutmuş” hakikate ulaşmıştır.

Kitapta anlatılan hikâye eski zamanların masallarına benzese de bugünün dünyasına ait yaşanmışlıkları gözler önüne serer, nihai huzurun dışarıda bir ütopyada değil, insanın içindeki “ilahi nefes”i tanımasında yattığını haykırır. Hz. Mevlânâ’nın dediği gibi; “Dün dünde kaldı cancağızım; bugün yeni bir şey söylemek lâzım.”

O, dünün hippisinden bugünün dervişine evrilirken, insan ruhunun sınır tanımayan arayış cesaretini ölümsüzleştirir. Bu dönüşüm, Muzaffer Ozak Hazretleri’nin İrşad adlı eserindeki şu ifadeyi anımsatır: “Yolcu, yolunda yürürken aslında kendi içine yürür.” Nihat’ın macerası, tam da bu içsel hicretin destanıdır. “Yolcu! Sen aradığın şeysin. Mürşid ise sana kendini gösteren ayna” diye buyurur Muzaffer Efendi (İrşad, s. 331). Hippi Nihat’ın hikâyesi, İrşad’ın şu hakikatini kanıtlar âdeta: “Allah, kuluyla arasındaki perdeyi kaldırmak isterse; onu bir mürşidin eşiğine düşürür” (s. 412). Bu kitap, modern insanın manevi açlığının ve nihaî kurtuluşunun evrensel destanıdır. Osho’nun “kendini sev” çağrısı, Aşkî’nin “kendini unut” emrinde kemâle erer. Çünkü Ozak’ın buyurduğu gibi: “Âşık olduğunda, sen ‘sen’ olmaktan çıkarsın; O kalır, sen değil…” Nihat Özbudun’un serüveni, tüm insanlığa şu mesajı fısıldar: “Hakikat arayışı, gönlünüze düşen bir tohumdur; mürşid ise onu sulayan yağmur. Büyütecek olan, Allah’ın inâyetidir.” Derviş’in Muzaffer Ozak’ın türbesinde okuduğu İrşad pasajı, yolculuğun özünü özetler: “Yolcu! Seninle Hakk arasında ne varsa yak; bırak kalbinde yalnız ‘O’ kalsın.” Rahmet ve hürmetle…

Kaynak

Hippi Nihat: Osho’dan Aşkî’ye Bir Arayışın Hikâyesi. Yayına Hazırlayanlar: Muharrem Varol, M. Murat Kargılı. Sufi Kitap Yayınları: 2025.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...