15 Ekim 2025

Fotoğrafın hikâyesi: Hindenburg Felaketi

Yazı dizimizin bu durağında, objektifimizi dünya tarihinin en çarpıcı ve unutulmaz trajedilerinden biri olan Hindenburg Felaketi'nin perde arkasına ve Led Zeppelin grubunun ilk albüm kapağına ilham veren ikonik fotoğrafının ortaya çıkışına çeviriyoruz.

1937 yılı… Dünya, çelikten ve ideolojiden örülmüş bir barut fıçısıydı. Hitler’in faşist rejimi, zehirli bir yara gibi Avrupa’yı sarıyor, Almanya’yı savaşın eşiğine taşıyordu. Doğuda, Japonya’nın acımasız Çin işgali, Asya’nın kaderini mühürlüyordu. İspanya’da ise iç savaş tüm hızıyla devam ediyor; faşist ve komünist ideolojiler, perde arkasında yaşanacak o büyük küresel hesaplaşmanın, İkinci Dünya Savaşı’nın kanlı provasını sahneliyordu.

Oysa New Jersey’de 6 Mayıs günü, bütün bu kıyamet fısıltılarından uzakta, insanlığın umudu ve gururu gökyüzünde süzülüyordu. Lakehurst Donanma Hava Üssü’nde, yağmurun ardından gelen nemli ve gergin bir sükunet hâkimdi. Gökyüzü gri ve ağırdı ama ufukta bir heyecanın soluk ışığı vardı. Kalabalık bir gazeteci ve fotoğrafçı ordusu, o anın tanığı olmak için kulelerin loş ışığı altında toplandı. Herkesin gözü, bulutların arasından süzülüp gelmesi beklenen, insanlığın teknolojiye duyduğu sarsılmaz inancın görkemli simgesindeydi:

LZ 129 Hindenburg

Hindenburg; sadece bir hava aracı değil, aynı zamanda mühendislik harikası ve Nazi Almanyası'nın teknolojik üstünlüğünün bir göstergesiydi. İçerisinde lüks yolcu kabinleri, restoranlar ve hatta bir piyano bulunan bu dev zeplin, sadece bir araç değil; gökyüzünün katedraliydi. LZ 129 Hindenburg, Nazi Almanyası'nın çelikten ve kumaştan örülmüş, 245 metrelik bir rüyasıydı. Avrupa ve Amerika arasında konforlu ve nispeten hızlı bir ulaşım imkanı sunuyordu. Ancak zeplinin bu görkemli yapısının altında, felakete yol açacak kritik bir zafiyet yatıyordu: son derece yanıcı olan hidrojen gazı.

Normalde daha güvenli olan helyum gazı ile doldurulması planlanan Hindenburg, ABD'nin Nazi Almanyası'na helyum satışını yasaklaması nedeniyle, yanıcı bir gaz olan hidrojenle doldurulmak zorunda kalmıştı. Bu karar, zeplinin kaderini mühürleyen en önemli etkenlerden biri olacaktı. Zeplin, Atlantik'i aşan birçok başarılı sefer yapmış olsa da, son seferi 3 Mayıs 1937'de Frankfurt'tan başladı ve 6 Mayıs'ta Lakehurst'a ulaştı. Buraya varıldığında kötü hava koşulları nedeniyle bir süre sabırla havada bekleyen Hindenburg, akşam saatlerinde inişe geçti.

Haber muhabiri Herb Morrison elindeki mikrofona yaklaştı. Görevi, olayı ulusal radyo için canlı olarak aktarmaktı. “...ve burada, görkemli Hindenburg, Lakehurst Donanma Hava Üssü'ne inmek için son manevralarını yapıyor. Yerden sadece birkaç yüz fit yükseklikte…”

Saat 19:25'e yaklaşıyordu. Zeplin, iniş kulesine doğru yavaşça süzülmeye başladı. Herb’in sesi yükseldi: “Yer mürettebatı, halatları yakalamaya hazırlanıyor. Her şey usulüne uygun görünüyor.”

İşte o an oldu… Ne bir şimşek, ne de belirgin bir patlama sesi. Önce, zeplinin kuyruk kısmının hemen önünde, gümüş kaplamanın içinden sızan soluk, mavi-sarı bir ışık parladı. Sanki gökyüzünde bir kibrit çakılmıştı. Topluluk, gördüğü şeyi idrak etmekte zorlanıyordu. O birikmiş statik elektrik ya da küçük bir kıvılcımdı. Ama içerideki on binlerce metreküp hidrojeni ateşlemek için yeterliydi.

Saniyenin onda biri içinde o soluk ışık, korkunç bir kızıl alev topuna dönüştü. Yangın, arkadan öne doğru, zeplinin tüm uzunluğu boyunca, insan mantığının kavrayamayacağı bir hızla yayıldı. Gökyüzü peşinden gelen gürültüyle yankılandı. Bu, sadece bir patlama değildi; metalin bükülme sesi, hidrojenin korkunç bir kükremesi ve camın paramparça oluşuydu. Zeplinin kuyruğu yere doğru çökerken, alevler onu tamamen yutuyordu.

Herb Morrison’un sesi, radyoya kaydedilen o meşhur, kontrol edilemez hıçkırıklarla doluydu: “O yanıyor! Yanıyor ve düşüyor! Aman Tanrım! Bu, gördüğüm en korkunç şey!”

Sadece 34 saniye… Otuz dört saniye içinde, teknolojiye duyulan tüm güven, o kızıl alevler ve yoğun dumanla birlikte yok oldu. Hindenburg, yere bir enkaz, bir metal iskelet ve yanmış kumaş yığını olarak çarptı.

Bu tarihî olayı kaydetmek için orada bulunan pek çok fotoğrafçı bu felaketi farklı açılardan kaydetmeyi başarmıştı. Ama biri farklıydı:

Sam Shere

Sam Shere, o kader anında International News Photos (INP) adına görev başındaydı ve bu ani felaketin gözler önüne serilen dehşetine birinci elden tanıklık ediyordu. Önünde saniyeler vardı ve vereceği karar, tarihin kaydını tutacaktı. Filminde yalnızca iki poz kalmıştı. Shere, bu kısıtlı imkâna rağmen, vizöre bakma lüksünü bir kenara bırakarak, makineyi bel hizasında tuttu ve o anın tüm etkileyiciliğini, o iki kareye sığdırmayı başardı. Böylece, hızla gelişen bu tarihi felaket, onun deklanşöre basmasıyla ölümsüzleşti.

O karede, Hindenburg’un devasa gövdesi, alevlerin içinde bir anıt gibi yükseliyordu. Alevler, zeplinin metal iskeletini ortaya çıkarmış, gümüş gövde kaplamasını âdeta erimiş bir maskeye dönüştürmüştü. Fotoğraf, sadece bir kazayı değil, aynı zamanda "havadan daha hafif" hava yolculuğunun sonunu da simgeliyordu. O fotoğraf, bir neslin umudunun, Nazi Almanyası’nın teknolojik propagandasının ve o dönemin teknolojiye olan sarsılmaz inancının yanıp kül olduğu anı dondurmuştu.

"Hindenburg Felaketi" denilen o olay, zeplin çağını bitirdi ve modern havacılığın, daha güvenli hava taşıtlarıyla yeni bir yolculuğa çıkmasına neden oldu. Ama bu felakete tanık olanlar, o fotoğrafı her gördüğünde, hâlâ kulaklarında o korkunç kükremeyi ve kalbinde Herb Morrison’ın o titreyen sesini duymaya devam etti: “Ah, insanlık!”

Zeplinde bulunan 97 kişiden (36 yolcu ve 61 mürettebat) 35'i ve yer ekibinden 1 kişi hayatını kaybetse de yangının inanılmaz hızına rağmen 62 kişinin hayatta kalması bir mucize olarak kabul edildi. Felaketin nedenleri hakkında sabotaj da dâhil olmak üzere birçok teori ortaya atılmış, ancak en kabul gören görüş, statik elektrik boşalmasının sızan hidrojeni tutuşturduğu yönündeydi.

Hindenburg Felaketi, zeplin yolculuğu çağını anında ve kesin bir şekilde sona erdirdi. Bu olay, halkın gözünde zeplinlerin güvenilirliğini tamamen yok etti ve havacılık endüstrisini daha güvenli, helyumla çalışan veya tamamen uçaklara odaklanan bir döneme yönlendirdi.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...