Fotoğrafın hikâyesi: Gülümseyen İdam Mahkûmu
Namluların ucu kalbine çevrilmişken ve dünya sadece birkaç saniyelik bir zamana sıkışmışken; bir insan nasıl gülümser? Yazı dizimizin bu durağında, tarihin akışını değiştiren sessiz bir çığlık "Fusillé souriant" olarak bilinen o meşhur fotoğrafın arkasındaki hikâyenin izini süreceğiz.
Yıl 1944. Fransa’nın doğusunda, Belfort şehri... Avrupa, Nazi işgalinin en karanlık günlerini yaşamaktaydı. Georges Blind, kendi hâlinde bir itfaiyeci olmasının ötesinde, vatanının işgaline sessiz kalamayan bir yürekti. Gündüzleri yangınlarla savaşırken, geceleri Fransız Direnişi’nin ("Ferrand grubu") bir parçası olarak Nazi zulmüne karşı operasyonlar yürütmekteydi.
Blind; sadece bir asker değil, aynı zamanda bir casus, sabotajcı ve direnişin görünmez kahramanlarından biriydi. Ancak savaşın doğası gereği, her gölge bir tehlikeyi gizler. 14 Ekim 1944’te, Georges Blind ve grubundan arkadaşları bir ihbar sonucu Gestapo tarafından yakalandı. İşte o meşhur fotoğrafın çekilmesine giden süreç, bu yakalanmanın hemen ardından, Belfort Kalesi'nin nemli taş duvarları arasında başladı.
Naziler için Georges Blind sıradan bir mahkûm değildi. O, direnişin kilit isimlerinden biriydi ve diğer direnişçilerin yerlerini, planlarını ve bağlantılarını biliyordu. Ancak bütün uğraşlara rağmen Blind’ın ağzından tek bir kelime bile çıkmıyordu. Gestapo’nun işkence yöntemleri de sonuçsuz kalınca, Naziler en eski ve en zalimce yöntemlerinden birine başvurdular:
"Simulacre d'exécution" (Sahte idam)
Blind, Ekim ayının sonlarına doğru bir sabah, Belfort Kalesi’nin (La Citadelle) bahçesine çıkarıldı. Amaç basitti: Onu ölüme o kadar yaklaştıracaklardı ki son bir yaşama içgüdüsüyle arkadaşlarını ihbar edecekti.
Bir duvarın önüne getirildi. Karşısında bir manga Alman askeri vardı. Silahlar dolduruldu, emniyetler açıldı. Askerler nişan aldı. Nazi subayları, Blind’ın titremesini, dizlerinin bağının çözülmesini ve merhamet dilemesini bekliyordu. Bir insanın en zayıf anını, korkunun iradeyi esir aldığı o anı yakalamak istiyorlardı. Ancak beklemedikleri bir şey oldu.
İşte o an, bir Alman askeri tarafından deklanşöre basıldı. Fotoğraf karesi dondurulduğunda, ortaya insanlık tarihinin en etkileyici manzaralarından biri çıktı. Georges Blind, kendisine doğrultulmuş tüfeklerin karşısında, sırtını dayadığı soğuk duvara inat, hafifçe yana eğilmiş ve gülümsemekteydi.
Bu gülümseme, bir çaresizlik belirtisi değil, bir zafer nidasıydı. Gözbağı takmayı reddeden Blind, cellatlarının gözlerinin içine bakarak; "Beni öldürebilirsiniz ama ruhumu ve inandığım davayı asla yok edemezsiniz," diyordu. O gülüş, işkencecilere ve Nazi makinesine indirilmiş en ağır darbeydi. Zira bir insanın korkusunu elinden alırsanız, ona karşı hiçbir silahınız kalmazdı.
Naziler o gün tetiği çekmedi. Amaçları onu o an öldürmek değil, kırmaktı. Ancak o gülümsemeden sonra Blind’ın kırılmayacağını anladılar. Onu bir bilgi kaynağı olarak değil, bir "hiç" olarak yok etmeye karar verdiler.
Georges Blind, Belfort’tan sonra bir dizi toplama kampına sevk edildi. Önce Schirmeck, ardından Nazi vahşetinin simgesi Dachau ve en sonunda Polonya’daki Auschwitz-Blechhammer kampına gönderildi. Fotoğraftaki o cesur adam, 1944 yılının Aralık ayında, savaşın bitmesine aylar kala bu kampta hayata gözlerini yumdu.
Naziler onun bedenini yok etmişti. Ancak o fotoğraf karesi, sanki zamanın ötesinden bir haberci gibi kurtuluşu bekliyordu. Savaş bittikten sonra, 1945 yılının Mayıs ayında, La Jeune Alsace gazetesinde bu fotoğraf yayınlandığında, tüm Fransa ve dünya, "Meçhul Direnişçi"nin bu efsanevi gülüşüyle sarsıldı. Kimliği uzun yıllar boyunca gizemini korudu, ancak o gülüş, Direniş’in resmi olmayan simgesi haline geldi. Direnişçinin ismi meçhul olsa da fotoğraf tarihinde bir ismi vardı:
Le fusillé souriant
On yıllar boyunca bu fotoğrafın kime ait olduğu tartışıldı. 1984 yılında yapılan titiz araştırmalar, belgelerin karşılaştırılması ve görgü tanıklarının ifadeleriyle, o gülümseyen kahramanın Georges Blind olduğu kesinleşti. Belfort Kalesi'ne onun anısına plaketler çakıldı, ismi caddelere verildi.
Edebî ve felsefi bir perspektiften bakıldığında bu fotoğraf, Albert Camus’nün 'başkaldıran insan' imgesinin yeryüzündeki somut bir yankısıdır. Fotoğraftaki tebessüm, trajik bir sonla dalga geçen bir yücelikti; Blind, kaçınılmaz sona boyun eğmek yerine onu kendi iradesiyle kucaklayarak faşizm tetikçilerinin elindeki tek gerçek kozu, yani korkuyu onlardan söküp aldı. Fotoğraf, varoluşçu bir zaferin görkemli bir belgesidir. Çünkü insan, her şeyini yitirse de son nefesine kendi anlamını yükleme özgürlüğünü koruduğu sürece, celladından daha özgür ve kaderinden daha güçlüdür. Viktor Frankl’ın “İnsanın Anlam Arayışı”nda kaleme aldığı gibi: ”Bir insanın elinden her şeyini alabilirsiniz; tek bir şey hariç: İnsanın özgürlüklerinin sonuncusu olan, içinde bulunduğu koşullar ne olursa olsun kendi tutumunu seçme, kendi yolunu belirleme özgürlüğü.”
Psikolojik düzlemde ise bu kare, "terör yönetimi kuramı"na bir başkaldırıdır. Ölüm korkusunun insan davranışlarını manipüle ettiği bir dünyada, Blind’ın gülümsemesi bu manipülasyonun tam kalbine saplanmış bir hançerdir. Cellatları şaşkına çeviren şey, kurbanın onlara sunduğu bu beklenmedik "neşe"dir. Bu neşe, zalimin otoritesini anında anlamsızlaştırır.
Bugün "Fusillé souriant" fotoğrafına baktığımızda, sadece II. Dünya Savaşı’nın bir kesitini görmüyoruz. Zulmün karşısında dimdik duran, korkuyu nezaketle ve cesaretle karşılayan bir ruhun ölümsüzlüğünü görüyoruz. Georges Blind, bir itfaiyeci olarak başladığı hayatını, insanlık tarihinin en parlak fenerlerinden biri olarak tamamlamıştır.
Onun hikâyesi bize şunu hatırlatır: En karanlık zindanlarda, en ağır baskılar altında bile, insanın içinde söndürülemeyecek bir ışık vardır. Ve bazen o ışık, bir gülümseme olup tarihin tozlu sayfalarından bugüne süzülür; bize umudu ve cesareti fısıldar.
Georges Blind, aradan geçen seksen yıla rağmen, o siyah beyaz karenin sessizliğinde zalimliğe karşı hâlâ aynı mağrur gülümsemeyle meydan okuyor; sanki zaman akıp gitmiş ama o sarsılmaz irade o duvarda asılı kalmış gibi…
Kaynakça
Christophe Lefebvre. “Georges Blind: Le fusillé souriant de la Citadelle”. Éditions du Sekoya, 2014.
Jean-Gilles Boissière. “Chroniques de la Résistance dans l'Est de la France”. L'Harmattan, 1998.
Olivier Wieviorka. “The Resistance in France, 1940-1944”. Harvard University Press, 2016.
Benoît Hazan. “Belfort sous l'occupation: 1940-1944”. Alan Sutton Publishing, 2005.
Onur Gazi. “Sayfalar arasında: İnsanın Anlam Arayışı”. Tercüman, 2025.
Viktor E. Frankl. “İnsanın Anlam Arayışı”. Okuyan Us Yayınevi, 2021.
Albert Camus. “Başkaldıran İnsan”. Can Yayınları, 2024.
Albert Camus. “Sisifos Söyleni”. Can Yayınları, 2021.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.