27 Kasım 2025

Çarmıhtaki mezhep ayrımı: Çile ve diriliş…

Roma Katolik ve Doğu Ortodoksların çarmıhtaki İsa tasvirleri neden bu kadar farklı? Hristiyanlığın tüm diğer başlıklarda olduğu gibi, bunun da kökeninde “kurtuluş” öğretisini anlama biçimi yatıyor.

Roma merkezli Batı Hristiyanlığının çile, kefaret, kurban merkezli söylemi ve Doğu Hristiyanlığının dirilişi, ilahi zaferi ve yaşam veren enerjiyi ön plana çıkaran yaklaşımı, çarmıha bakışta belirgin şekilde görünür hâle gelir. Bu nedenle iki tasvir arasındaki ayrım, ikonografik bir tercihin ötesinde, iki ayrı tarihsel-teolojik evrenin izini taşır.

Batı-Doğu ekseninde bölünen teoloji

Latin/Roma dünyasında haç, İsa’nın çarmıhta yaşadığı acıların tarihsel gerçekliğini, insan doğasının kırılganlığını ve günahın ağırlığını merkezine alır. Burada amaç, kurtuluşun bedensel acıdan ve kurban eyleminden doğduğunu vurgulamaktır. Bu nedenle Katolik çarmıhlarında İsa, genellikle başı öne eğik, gözleri kapalı, vücudu belirgin şekilde yaralanmış ve yıpranmış, son nefesini verir bir hâlde resmedilir. Kasların gerginliği, kaburgaların çıkıntısı veya kan izleri gibi minimal detaylar, kurban motifinin dramatik etkisini güçlendirir. Bu tasvir, Batı teolojisinin Augustinus’tan Trento Konsili’ne uzanan geniş çizgisinde şekillenen “çile merkezli kurtuluş” yaklaşımının ikonografiye yansımasıdır.

Ortodoks geleneğinde ise çarmıh bambaşka bir teolojik evrenin kapısıdır. İsa, burada çoğunlukla sakin, gözleri açık/yarı kapalı, ölümü aşmış ve hatta ölümü “yönetir” bir figür olarak resmedilir. Ortodoksluğun en önemli Kilise Babalarından biri olarak görülen İskenderiyeli Athanasyus’un ünlü “Tanrı insan oldu ki insan tanrılaşabilsin” (theosis) vecizesi, Tanrı’nın sınırsız sevgisinden (agape) ötürü insan bedeninde insanlığın günahlarının sonucu olan ölümü deneyimlediğini, kurban düzenini ortadan kaldıran Yeni Antlaşma düzenini bu merhamet eylemiyle gerçekleştirdiğini ve -ölüm Tanrı’ya galip gelemeyeceğinden- ölümü yendiğini öğretir. Dolayısıyla burada aslolan ölüm değil, çarmıh üzerindeki “ölümü yenme” eylemidir. Ortodoks öğreti bu nedenle merkezine bedensel çile, ıstırap ve ölümü değil, sonrasını alır. Nitekim Ortodokslukta diriliş, günah ve ölümün yenilgisi olduğu kadar yaşamın zaferidir.

INRI vs IC XC NIKA

İki geleneğin çarmıh üzerindeki yazı tercihleri bile teolojik ayrışmayı berrak biçimde gösterir. Katolik haçlarında görülen INRI ibaresi (“Nasıralı İsa, Yahudilerin Kralı”), Roma hukukundaki suçlama levhasını yeniden hatırlatarak tarihsel çilenin, bedensel aşağılanmanın ve kurban edilişin altını çizer. Buna karşılık Ortodoks çarmıhlarında yer alan IC XC NIKA (“İsa Mesih zafer kazandı”) ifadesi, İsa’nın ölümü yendiğini ve çarmıhın aslında bir “zafer anı” olduğunu ilan eder. Aynı sahnenin üzerindeki tek satırlık bir yazı bile Batı’nın trajediye, Doğu’nun ise dirilişe odaklanan teolojik pusulasını simgesel biçimde görünür kılar.

Acı mı ilahî sevgi mi?

Katolik ikonografisindeki bu dramatik çile vurgusu, Orta Çağ Batı’sının dinsel atmosferiyle doğrudan ilişkilidir. Kara Veba, sürekli savaşlar, toplumsal çöküş ve Katolisizmin temelinde yer alan “asli günah” bilincinin toplumsal günahla adeta iç içe geçtiği bir dönemde haç, insanın kendi kusurları üzerine düşünmesini sağlayan pedagojik bir araç işlevi görür. İnananların, İsa’nın çektiği acıları hatırlaması, kendi günahlılığını fark etmesi, günah itirafı ve kefaret döngüsünün içinde sürekli kalması beklenir.

Ortodoks dünyasında ise tarihsel koşullar farklı bir yol izletmiştir. Bizans teolojisi, Tanrısal güzellik, Tanrı’nın sevgisi ve yeryüzündeki ihtişamı, dirilişin kozmik anlamı üzerine kuruludur. Latince olsa da gerçek anlamını Doğu Ortodoks mistisizminde bulan “Bilinemez, bilinebilse Tanrı olmazdı” (Si pates, comprehendere non est Deus) ilkesi uyarınca, asla bilinemez Tanrı’nın özü enerjisi aracılığıyla algılanabilir, hissedilebilir. Bu enerji ise bir ışıktır ve hayat verir. Öyle ki cehennem bile bir mekan olarak değil, Tanrı’nın ışığından mahrum kalmak olarak betimlenir. İkonlar da bu sebeple yalnızca bir görüntü değil, aşkın hakikatin yeryüzüne açılan bir enerji penceresidir. Çarmıhtaki İsa’nın yüz ifadesi acıyı aşmış bir dinginlikle resmedilme sebebi İsa’nın bu ışığın kaynağı olarak görülmesidir.

Ortodoks kiliselerinde, Katolik kiliselerinden farklı olarak üzerinde İsa’nın üzerinde tasvir edildiği çarmıhlar kilise mimarisinin en merkezinde yer almaz. İsa güçlü, öğretici ve -kubbenin tam merkezinde yer aldığı örneklerde olduğu gibi- tüm inananları kuşatıcı bir biçimde tasvir edilir.

"Bu işaretle galip ol!"

Kısaca belirtmek gerekirse, Batı geleneği için çarmıh, Tanrı’nın adaletinin sağlandığı (satisfactio) anlama gelir. Kurbanın ağırlığı, insan doğasının düzeltilmesi ve kefaret mekanizması bu yaklaşımın merkezindedir. Katolik tasvirlerindeki kırılgan beden, bu adalet-kurban paradigmasının ikonografik ifadesidir.

Doğu geleneği ise Tanrı’nın ölüm üzerindeki kesin galibiyetine odaklanır. Burada çarmıh, trajik bir kayıp değil, yeni yaratılışın başlangıç anıdır. Ortodoks çarmıhlarında İsa’nın gözlerindeki sükûnet, ilahi iradenin ölüm anına dahi hâkim oluşunu temsil eder.

Katolik ve Ortodoks gelenekleri, çarmıhı farklı teolojik pencerelerden yorumlasalar da, Hristiyanlığı Roma’ya taşıyan Konstantin’in Fransa seferi dönüşünde güneşin ortasında gördüğü çarmıh işareti ve “Bu işaretle galip ol!” (In hoc signo vinces!) sözünün mirasını taşıma iddiasında ortaklaşırlar. Farklı ikonografiler, farklı vurgular ve farklı kurtuluş anlayışları (eskatoloji) bu iddianın iki ayrı yüzü hâline gelir. Ayrışma ne kadar derin olursa olsun, her iki ana akım mezhep için de Pavlus'un Efeslilere Mektubu'nda belirtildiği üzere “Beden bir, Ruh bir, Rab bir, iman bir, vaftiz bir, her şeyden üstün, her şeyle ve her şeyde olan herkesin Tanrısı ve Babası birdir."

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...