
“Kurtarılmayı bekleyen bir hazine”: İstanbul
Oxford Economics’in raporu, İstanbul’un küresel endekste 106. sırada yer aldığını ve yönetişimde 799. sıraya gerileyerek potansiyelini kaybettiğini ortaya koyuyor. Ekonomi ve insan sermayesinde güçlü olan İstanbul, kurumsal zayıflık ve yönetilememek yüzünden çöküşe sürükleniyor.
Oxford Economics’in 2025 Küresel Şehirler Endeksi, dünyanın bin şehrini beş kategoride mercek altına alıyor: Ekonomi, İnsan Sermayesi, Yaşam Kalitesi, Çevre ve Yönetişim. Listenin tepelerinde New York, Londra ve Paris gibi küresel devler yer alırken, gözler bir zamanların “Dünya’nın Merkezi”ne, İstanbul’a çevrildiğinde, iç burkan bir tablo ile karşılaşılıyor. Endeks, İstanbul’u genel sıralamada 106. sıraya yerleştiriyor. Ancak asıl vurucu darbe, "Yönetişim" kategorisinden geliyor: İstanbul, bu kategoride 163 ülke içinde 799. sırada yer alarak neredeyse en dip noktalarda, çöküşün eşiğindeki şehirlerle aynı kaderi paylaşıyor.
Bu rakamlar, soğuk ve teknik bir istatistikten çok daha fazlasını anlatıyor. Bu, Bizans’ın altın mozaiklerini, Osmanlı’nın adalet terazisini ve Cumhuriyet’in modernleşme ruhunu bağrında taşıyan bu kadim şehrin, modern dünyanın karmaşık labirentlerinde nasıl kaybolduğuna dair acı bir hesap pusulası... Oxford Economics’in raporu, İstanbul’un potansiyelini nasıl heba ettiğini gözler önüne seriyor.
Tarihin omuzlarında yükselen, yönetişimin sırtında sürünen bir dev
İstanbul, coğrafi konumu itibarıyla hiçbir zaman sıradan bir şehir olmadı. Konstantinopolis olarak Hristiyan dünyasının incisi, İstanbul olarak İslam medeniyetinin gururu oldu. İki kıtayı birleştiren boğazı, onu doğuştan bir küresel ticaret, kültür ve diplomasi merkezi kıldı. Hiç şüphesiz "Ekonomi" kategorisinde 12. sırada yer alması, bu mirasın bir yansıması. İstanbul; büyük, dinamik ve tarihsel olarak güçlü bir ekonomiye sahip.
"İnsan Sermayesi" kategorisinde ise listenin başında, 1. sırada yer alması ise şaşırtıcı. Bu, İstanbul’un hâlâ muazzam bir çekim gücüne, genç ve istekli bir nüfusa, yüzlerce yıllık bilgi birikimine sahip olduğunun kanıtı. Üniversiteleri, nitelikli işgücü ve girişimci ruhu ile bu şehir, teoride, küresel sıralamanın ilk onuna oynayabilecek donanıma sahip.
Peki nasıl oluyor da bu iki dev dalga, yönetişim adı verilen kayalarda paramparça oluyor? Cevap, raporda net bir şekilde ortaya konuluyor: Siyasi istikrarsızlık, kurumsal kalitenin zayıflığı ve iş yapma ortamındaki belirsizlikler.
Yönetişim: Çöken köprü
Oxford Economics’in metodolojisi, "Yönetişim" kategorisini dört temel gösterge üzerinden değerlendiriyor:
- Kurumlar: Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, hesap verebilirlik.
- Siyasi istikrar: Hükûmetlerin istikrarı, şiddet ve terör olasılığının düşüklüğü.
- İş yapma ortamı: Yolsuzluk kontrolü, bürokratik engellerin azlığı.
- Sivil özgürlükler: Temel hak ve özgürlüklerin korunması.
İstanbul’un bu kategoride 799. olması, Türkiye genelindeki bu göstergelerin uluslararası ölçekte ne denli zayıf algılandığının bir yansımasıdır. Bu, şehrin ekonomik ve insani potansiyelini kemiren, onu içten içe çürüten bir kanser.
- Yatırımcının tereddüdü: Bir yatırımcı, hukuki uyuşmazlıkların tarafsız ve öngörülebilir bir şekilde çözümlenmeyeceğinden endişe duyduğunda, en parlak fikirler bile sermaye bulamaz. İstanbul’da son yıllarda yaşanan yönetim kabiliyeti zayıflıkları yatırım ortamını belirsizleştirdi.
- Beyin göçü: En parlak mühendisleri, doktorları, sanatçıları ve akademisyenleri, daha istikrarlı, öngörülebilir ve özgür bir yaşam arayışıyla Berlin, Amsterdam veya Toronto’ya göç ettiğinde, İstanbul “İnsan Sermayesi”ndeki birinciliğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalır. Bu, şehrin geleceğe dönük en değerli hazinesinin talan edilmesi.
- Yaşam kalitesinin erimesi: Zayıf yönetişim, doğrudan yaşam kalitesine de yansır. Plansız kentleşme, tarihî dokuya saygısız altyapı projeleri, trafik keşmekeşi, yeşil alanların betona yenik düşmesi ve artan hava kirliliği, nihayetinde kötü şehir yönetiminin ve merkezî politikaların bir sonucudur. İstanbul, “Yaşam Kalitesi” kategorisinde 178. sırada, “Çevre” kategorisinde ise 511. sırada kalarak bu acı gerçeği teyit eder.
Tarihî bir paradoks: Miras ve ihanet
İronik olan, Osmanlı’nın en güçlü olduğu dönemlerde, adalet ve yönetişim anlayışının (“kanun-ı kadim”), İstanbul’u bir cazibe merkezi hâline getirmiş olmasıdır. Farklı din ve milletten insanlar, bu adalet şemsiyesi altında ticaret yapmış, bilim üretmiş, yaşamıştır. Bugün ise aynı şehir, yönetişim zafiyeti nedeniyle kendi çocuklarını bile tutamamaktadır.
Şehrin siluetine her baktığımızda, Ayasofya’nın heybeti, Süleymaniye’nin azameti, Boğaz’ın ihtişamı bize geçmişin ihtişamını fısıldar. Ancak aynı manzara, beton yığınları arasında kaybolmuş tarihî surları, yeşili katledilmiş tepeleri, proje uğruna delik deşik edilmiş sokaklarıyla da bugünün ihmalini haykırır. Bu, bir mirasa yapılan en büyük ihanettir.
Sessiz çığlığa kulak vermek
Oxford Economics’in 2025 Endeksi; İstanbul için bir ölüm ilanı değil, aksine son derece gürültülü bir uyarı sireni, bir yol ayrımının haritasıdır. Rapor, şehrin hâlâ ne denli güçlü bir ekonomiye ve insan sermayesine sahip olduğunu göstererek, aslında “kurtarılmayı bekleyen bir hazine” olduğunu ortaya koyuyor.
İstanbul’un yeniden ayağa kalkması, küresel ligde hak ettiği yeri alabilmesi için “Yönetişim” kategorisindeki bu korkunç açığı kapatmaktan geçiyor. Bu da;
- Bağımsız ve güvenilir bir hukuk sistemi,
- Şeffaf, hesap verebilir ve katılımcı bir yerel yönetim anlayışı,
- Yatırımcıya güven veren, öngörülebilir ve tutarlı ekonomik politikalar,
- Sivil toplumu, akademiyi ve özel sektörü kucaklayan bir yönetişim modeli,
- Tarihî ve çevresel dokuyu koruyarak akıllı büyümeyi hedefleyen bir vizyon gerektiriyor.
İstanbul, çağlar boyunca depremleri, istilaları, yangınları ve salgınları atlatmayı başarmıştır. Bugünkü sınavı ise belki de en zorlusu: kendi kendine, kendi içindeki çelişkilerine, yönetimdeki zafiyetlerine karşı verdiği bir sınav. Bu kadim şehir, omuzlarında taşıdığı tarihin ağırlığına rağmen, modern dünyanın yönetişim standartlarını yakalayacak kadar diri ve akıllı mı?
Oxford Economics’in raporu, bu soruyu tüm dünyanın gözü önüne seriyor. Cevap, İstanbul’un sessiz çığlığını duyacak ve onu yeniden inşa edecek iradeye sahip olanlarda gizli. Unutulmamalıdır ki İstanbul sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da mirasıdır. Onun heba oluşu, hepimizin kaybıdır.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.