17 Temmuz 2025

İsrail’in bölgesel saldırganlığı ve Dürzi bahanesi

İsrail’in Suriye’deki eylemleri bölgesel istikrarı derinden sarsıyor. Süveyda’daki Dürzi krizi bahanesiyle Şam’a düzenlenen saldırılar, İsrail’in stratejik çıkarlarını ilerletme arayışında olduğunu açıkça gözler önüne seriyor. Bu saldırılar çatışma döngüsünü tetikleme riski taşıyor.

İsrail’in Gazze, İran ve Suriye’deki son dönemdeki eylemleri, Orta Doğu’da tansiyonu artıran ve bölgesel istikrarı derinden etkileyen bir yayılmacılık politikasının işaretlerini taşıyor. Özellikle Süveyda’daki Dürzi krizi bağlamında Suriye’ye yönelik saldırılar, İsrail’in askeri doktrininin sadece savunma kaygılarının ötesine geçtiğini, bölgedeki güç dengelerini kendi stratejik çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirme arayışında olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Süveyda krizi ve Şam’a yönelik saldırılar bir bahane mi?

Süveyda vilayetinde Dürzi gruplar ile Sünni Bedevi kabileleri arasında yaşanan çatışmalar, İsrail’in Suriye’ye yönelik hava saldırılarının doğrudan gerekçesi oldu. Çatışmalarda 300’den fazla kişinin hayatını kaybetmesi ve ciddi insan hakları ihlallerinin rapor edilmesiyle birlikte, bazı Dürzi liderler uluslararası koruma çağrısı yaptı. İsrail, 16 Temmuz 2025’te Şam’daki Suriye Savunma Bakanlığı karargahı ve başkanlık sarayı yakınlarındaki hedeflere hava saldırıları düzenleyerek yanıt verdi. İsrail yetkilileri bu saldırıların Dürzileri koruma ve Suriye hükümetini “Dürzileri rahat bırakması” konusunda uyarma amacı taşıdığını belirtti.

Ancak bu saldırılar, İsrail’in Suriye’deki askeri duruşunda önemli bir stratejik değişikliği yansıtıyor. Önceden İsrail saldırıları daha çok İran’la bağlantılı hedeflere veya Hizbullah silah transferlerine odaklanıyordu. Şam’daki hükümetin çekirdek sembollerini hedef almak, İsrail’in geleneksel “kırmızı çizgilerini” aştığını ve Suriye hükümetinin iç eylemlerini doğrudan zorlama amacını taşıdığını gösteriyor. İsrail’in “acı verici darbeler başlayacak” ve “mesaj anlaşılmazsa rejime karşı yanıtların seviyesi artırılacak” şeklindeki mesajı, tehditleri engellemenin ötesine geçerek, Suriye’deki duruşunu yeniden şekillendirme ve güneydeki kendi sınırlarına yakın bölgelerde iç güvenlik dinamiklerini dikte etme arayışında olduğunu ortaya koydu.

İsrail’in “koruma” anlatısının arkasında, insani kaygılarla birlikte stratejik jeopolitik hedefler de yer alıyor. İsrail, müdahalesini Dürzi azınlığı korumak için bir “insani müdahale” olarak çerçevelese de, güney Suriye’nin silahsızlandırılması, sınırlarına yakın İslamcı güçlerin engellenmesi ve Golan Tepeleri’nin güvenliğinin sağlanması gibi stratejik hedefleri de ifade etti. Birçok analist ve Suriyeli Dürzi, İsrail’in bu müdahaleyi kendi askeri ve stratejik hedeflerini sürdürmek için bir “bahane” olarak gördü. Özellikle Suriye hükümeti ve Dürzi liderler arasında ateşkes ilan edildikten sonra bile İsrail’in saldırılarına devam etmesi, Dürzilerin korunmasının tek veya birincil motivasyon olmadığını düşündürüyor.

İsrail yayılmacılığı ve bölgesel istikrarsızlık

İsrail’in askeri eylemleri, savunma güvenliği kaygılarını bölgesel çevreyi şekillendirmeye yönelik proaktif bir yaklaşımla birleştiriyor. Bu durum, komşuları tarafından genellikle yayılmacı olarak algılanıyor. İsrail’in askeri doktrini, 1948 ve 1967 savaşları gibi tarihsel olaylarla şekillenmiş, bu da önemli toprak genişlemesine yol açmış bir yayılmacılık bağlamına sahip. Golan Tepeleri’nin 1981’de ilhakı uluslararası alanda tanınmıyor ve bu durum İsrail'in algılanan yayılmacılığının temel bir unsuru.

7 Ekim 2023 sonrası dönemde İsrail’in bölgesel güvenlik ağlarının proaktif mühendisliğine yöneldiği, yani sadece reaktif savunmadan ziyade Orta Doğu’daki operasyonel ortamı kontrol etmeyi hedeflediği gözlemleniyor. Bu yaklaşım, teknolojik üstünlüğü kullanarak saldırı dronları, siber savaş ve yapay zekâ entegre edilmiş savaş alanı karar alma süreçlerini kapsıyor. Güney Suriye’de istikrarlı bir İsrail hedefi, bölgenin silahsızlandırılması ve özellikle Golan Tepeleri boyunca tampon bölgede düşman güçlerin varlığının engellenmesi. Yüzlerce hava saldırısıyla sıkça uygulanan bu politika, Suriye toprakları üzerinde kendi güvenlik diktelerini dayatma girişimi olarak görülüyor.

İsrail’in istikrarsızlığı Şam'ın ulusal konsolidasyon çabalarını baltalamak için kullanmaya hazır olduğu belirtiliyor. Bu, bölgesel istikrarsızlığın, güçlü, potansiyel olarak düşman devletlerin yükselişini engelleyerek İsrail’in çıkarlarına uygun olabileceği bir stratejiyi düşündürüyor. İsrail’in askeri doktrini, savunma amaçlı kırmızı çizgilerden” proaktif, bölgeyi şekillendiren bir “güvenlik düğümleri kontrolü” stratejisine doğru evrildi. Bu durum, komşu devletlerin siyasi ve askeri manzarasını uzun vadeli güvenlik ve hakimiyet sağlamak için aktif olarak şekillendirme çabası içinde olduğunu gösteriyor. Bu agresif duruş, bölgesel hegemonya arayışıyla birlikte, Suriye gibi devlet aktörleriyle ve potansiyel müttefikleriyle doğrudan çatışma olasılığını artırıyor.

İstikrarsızlığın İsrail'in uzun vadeli bölgesel hedefleri için stratejik bir fayda sağladığı da belirtiliyor. İsrail’in eylemleri, savunma amaçlı olarak çerçevelense de yeni Suriye hükümetinin kontrolü sağlamlaştırma çabalarını baltalayarak istikrarsızlığa katkıda bulunuyor. Parçalanmış veya zayıf bir Suriye devleti, tam kontrolü sağlayamadığında, İsrail’e karşı birleşik bir tehdit oluşturma veya İran etkisi için istikrarlı bir platform olma olasılığı daha düşük.

Dürzilerin araçsallaştırılması ve sonuçları

İsrail, müdahalesini Dürzileri koruma olarak kamuoyuna sunsa da birçok Suriyeli Dürzi'nin İsrail müdahalesine karşı çıktığı ve bunun topluluklarının izolasyonunu derinleştirebileceğinden endişe ettiği biliniyor. Analistler, İsrail’in Dürzileri korumasının, hükümet güçlerini sınırlarından uzak tutmak, silahsızlanmayı sağlamak ve yeni Suriye yönetimini zayıflatmak gibi daha geniş askeri ve stratejik hedefleri sürdürmek için bir “bahane” olduğunu yaygın olarak öne sürüyor. Fransa medyasında yer alan bir ifadeyle Fransız bir kaynak, İsrail’in eylemlerini açıkça Dürzilerin “siyasi ve askeri araçsallaştırılması” olarak tanımlıyor.

Saldırıların zamanlaması ve niteliği de bu “bahane” anlatısını güçlendiriyor. Suriye hükümeti ve Dürzi liderler arasında ateşkes ilan edildikten sonra bile devam eden İsrail saldırıları ve Suriye devletinin çekirdek altyapısını hedef alması, saldırıların sadece Dürzilere yönelik devam eden zarara reaktif olmadığını gösteriyor. Bu, daha çok, yeni Suriye hükümeti üzerinde baskı kurmak ve İsrail’in güney Suriye'deki uzun süredir devam eden güvenlik taleplerini uygulamak için önceden planlanmış daha geniş bir stratejinin parçası olarak yorumlanabilir.

Müdahale, kısmen samimi bir endişe ile motive olsa bile, Suriye’nin iç bölünmelerini derinleştirme ve Dürzileri daha savunmasız hale getirme gibi istenmeyen sonuçlara yol açıyor. İsrail’in müdahalesi, özellikle de kendisini koruyucu olarak konumlandırması, diğer Suriye toplulukları arasında şüpheleri körüklüyor ve potansiyel olarak Dürzilere karşı misilleme eylemlerine veya Suriye içinde daha fazla marjinalleşmeye yol açabilir.

Bölgesel riskler ve uluslararası tepkiler

İsrail’in Şam’a yönelik saldırıları, Suriye’nin egemenliğine karşı önemli bir meydan okuma oluşturuyor ve zaten kırılgan olan iç istikrarı için derin sonuçlar doğuruyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve çeşitli uluslararası kuruluşlar, İsrail’in hava saldırılarını Suriye’nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün ihlali olarak kınadı. Bu saldırılar, Suriye’deki yeni hükümetin, Beşar Esad’ın Aralık 2024’te düşüşünden sonra kontrolü pekiştirmeye çalıştığı kritik bir dönemde meydana geldi. İsrail’in eylemleri, Şam’ın ulusal konsolidasyon çabalarını baltalamayı açıkça hedefliyor. Uzmanlar, bu tür tırmandırıcı saldırıların şelale etkisiyle istikrarsızlaşmaya ve Suriye’yi daha da parçalamaya yol açabileceği konusunda uyarıyor.

Suriye’deki önemli dış güçler olan Türkiye ve Rusya, İsrail saldırılarına kendi stratejik çıkarlarını yansıtan tepkiler verdi. Türkiye, İsrail’in güney Suriye'ye askeri müdahalesini kınarken, Rusya endişelerini dile getirdi ve İsrail’i Suriye’deki üslerine saldırmaması konusunda uyardı. Kriz, dış güçlerin Suriye çatışmasını kontrol etme yeteneğinin sınırlılıklarını vurguluyor, zira yerel dinamikler ve İsrail'in tek taraflılığı istikrarsızlığı körüklemeye devam ediyor.

ABD’nin Suriye politikası çok yönlü; İsrail’in güvenliğine verilen desteği, gerilimi azaltma çağrılarıyla dengeliyor. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, gerilimin tırmanmasından derin endişe duyduğunu ifade etse de ABD yönetimi aynı zamanda İsrail’in Suriye’deki askeri eylemlerini tamamen destekliyor. Bu durum, kamuoyundaki itidal çağrılarının, Suriye egemenliğini ihlal etse bile İsrail’in askeri müdahalelerini zımnen kabul eden veya hatta teşvik eden daha derin bir stratejik uyum tarafından baltalandığı bir çelişki yaratıyor.

Önümüzdeki yol

İsrail’in Süveyda’daki Dürzileri koruma bahanesiyle Şam’a düzenlediği hava saldırıları, İsrail’in geniş kapsamlı askeri doktrininin ve bölgesel hegemonya arayışının bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Dürzilere yönelik bir insani endişe olsa da bu durum, İsrail’in güney Suriye’nin silahsızlandırılması, yeni Suriye hükümetinin zayıflatılması ve İran etkisinin engellenmesi gibi stratejik hedefleri için uygun bir bahane olarak kullanılıyor. Bu eylemler, Suriye’nin egemenliğini ve iç istikrarını derinden etkiliyor, mezhepsel bölünmeleri şiddetlendiriyor ve ulusal konsolidasyon çabalarını baltalıyor. Bölgesel bir savaş riski artarken, uluslararası toplumun tepkileri de karmaşıklık gösteriyor.

Acil Gerilimi Azaltma: Süveyda’da derhal ve kapsamlı bir ateşkesi sağlamak ve Suriye’deki tüm dış askeri müdahaleleri durdurmak için uluslararası diplomatik çabalar yoğunlaşmalı.

Suriye Egemenliğine Saygı: Uluslararası toplum, Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü kesin olarak desteklemeli, tüm yetkisiz askeri eylemlere karşı birleşik bir duruş sergilemeli.

Suriye'de Kapsayıcı İş Birliği: Yeni Suriye hükümetine verilecek destek, kapsayıcı iş birliği, tüm azınlıkların korunmasına ve insan hakları ihlallerinden hesap verebilirliğe yönelik gösterdiği taahhüde bağlanmalı.

Barış Süreçlerinin Canlandırılması: İsrail-Suriye çatışmasının temel sorunlarını, özellikle Golan Tepeleri’nin statüsünü, kapsamlı barış müzakereleri yoluyla ele almak için yenilenmiş çabalara ihtiyaç duyuluyor.

Bölgesel Diyalog ve Güvenlik Mekanizmaları: Bölgesel güçler, gerilimi yönetmeyi, yanlış hesaplamaları önlemeyi ve tek taraflı askeri eylemlere bağımlılığı azaltmayı amaçlayan yapılandırılmış bir diyaloğa ve bölgesel bir güvenlik çerçevesi oluşturmaya teşvik edilmeli.

Bu önerilerin hayata geçirilmesi, Orta Doğu’daki istikrarsızlığın sona ermesine ve uzun vadeli bir barış ortamının tesis edilmesine katkı sağlayabilir. Ancak bu, uluslararası aktörlerin kararlı ve koordineli bir şekilde hareket etmesini gerektiriyor.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...