22 Ağustos 2025

COVID-19 vücudunuzun “biyolojik yaşını” yükseltebilir

4 yıldan uzun süredir hayatımızda olan COVID-19'un, iyileştikten aylar sonra bile hissedilen “Long COVID” adı verilen etkileri artık hepimizin malumu. Yorgunluk, nefes darlığı, beyin sisi... Peki ya COVID-19’un damarlarınıza ve dolayısıyla tüm vücudunuzun yaşlanma hızına etkisi olduğunu söylesek?

Dünyanın dört bir yanından 38 merkezin katıldığı devasa bir uluslararası araştırma olan CARTESIAN Çalışması, tam olarak bu soruya yanıt arıyor ve bulgular oldukça çarpıcı.

Araştırmanın özü: Damar yaşını ölçmek

Araştırmacılar, COVID-19'un uzun vadeli etkilerini anlamak için “damar yaşını” ölçmenin en güvenilir yollarından biri olan “nabız dalga hızı” (PWV) ölçümünü kullandı. Basitçe anlatmak gerekirse bu ölçüm, kalbinizden pompalanan kanın atardamarlarınızda ne kadar hızlı ilerlediğini gösterir. Ne kadar hızlıysa, damarlarınız o kadar sert ve az esnektir; yani damar yaşınız takvim yaşınızdan daha ileridedir. Bu da kalp krizi, felç gibi kardiyovasküler hastalık riskinizin arttığı anlamına gelir.

Kimler katıldı?

Araştırmaya dört grup katıldı:

  • COVID-19 geçirmemiş kişiler (kontrol grubu)
  • COVID-19'u ayakta/hafif geçirenler
  • Hastanede yatarak atlatanlar
  • Yoğun bakım ihtiyacı olanlar

Toplamda 2.390 kişiye hastalıktan ortalama 6 ay ve 12 ay sonra damar sertliği ölçümleri yapıldı.

Çarpıcı sonuçlar: Risk en çok kadınlarda

İşte bulguların en dikkat çekici kısımları:

  • COVID-19, damar yaşını hızlandırıyor: COVID-19 geçiren her üç grupta da (hafif, orta, ağır), damar sertliği, COVID geçirmemiş olanlara kıyasla belirgin şekilde daha yüksek çıktı. Yani COVID-19, vücudun biyolojik yaşlanma sürecine adeta "hız tuşuna" basıyor.
  • Etki hastalık şiddetinden bağımsız: En çarpıcı bulgu bu oldu. Hastalığı ayakta, hafif semptomlarla atlatanlarda bile damar sertliği, hiç COVID geçirmemiş kişilerle aynı değildi. Bu, hastalığı hafif geçirdim diye rahatlamamamız gerektiğini gösteriyor.
  • Kadınlar özellikle risk altında: Analizler cinsiyete göre ayrıldığında, asıl riskin kadınlarda olduğu ortaya çıktı. COVID-19 geçiren kadınların damar yaşı, geçirmeyenlere göre belirgin şekilde ilerideydi. Erkeklerde ise gruplar arasında anlamlı bir fark görülmedi.
  • Hafif geçiren kadınlarda: +0.55 m/s fark (yaklaşık +5 yıl damar yaşlanması)
  • Yoğun bakımda yatan kadınlarda: +1.09 m/s fark (yaklaşık +10 yıl damar yaşlanması)
  • Long COVID semptomları ile ilişki: COVID-19'dan 6 ay sonra hâlâ yorgunluk, nefes darlığı gibi "Long COVID" semptomları olan kadınlarda, tamamen iyileşen kadınlara göre damar sertliği çok daha yüksekti. Bu, uzun süren semptomların, altta yatan bir damar hasarının işareti olabileceğini düşündürüyor.
  • Aşı koruyucu etki gösterdi: Araştırmada, aşı olan COVID-19 geçiren kadınlarda, aşısız olanlara kıyasla damar sertliğinin daha düşük olduğu görüldü. Aşının sadece hastalığın şiddetini değil, uzun vadeli damar etkilerini de azaltabileceğine dair umut verici bir veri.
  • Kısmen iyileşme mümkün: 12 ay sonunda yapılan ikinci ölçümler, COVID-19'un neden olduğu damar sertliğinin zamanla bir miktar azalabildiğini (kısmen geri döndüğünü) gösterdi. Bu, vücudun bir toparlanma süreci olduğuna işaret ediyor.

“COVID geçirenler ve özellikle kadınlar kalp-damar hastalıkları açısından daha dikkatli izlenmeli”

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Deniz Odabaş Çalışkan bu araştırma sonuçlarını COVID-19 geçti ama olumsuz etkileri devam ediyor şeklinde değerlendiriyor. Prof. Dr. Deniz Odabaş Çalışkan’a göre: “Tüm dünyayı etkileyen 3 Ağustos 2025 itibari ile Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre 778,5 milyon vaka, 7 milyon ölüme yola açan, Türkiye’de Mart 2023 itibari ile 17,2 milyon vaka, 102 bin ölüme yol açan COVID-19, uzun dönem etkileri nedeniyle sağlık gündemimizde hâlâ önemini koruyor. European Heart Journal (Avrupa Kalp Dergisi) Ağustos 2025 sayısında yayımlanan COVID-19 enfeksiyonundan sonra damar düzeyinde yaşlanmanın meydana gelip gelmediğini inceleyen 16 ülkede 34 merkezde yürütülen 2.390 kişiyi kapsayan CARTESIAN Araştırması verilerine göre COVID-19 uzun vadede damar düzeyinde yaşlanmayı hızlandırıyor, özellikle kadınlarda bu risk daha yüksek, damar yaşlanması COVID-19’un şiddetinden bağımsız (hafif ya da belirtisiz geçirenler de etkileniyor). Klinik açıdan COVID geçiren kişiler, özellikle kadınlar, kalp-damar hastalıkları açısından daha dikkatli izlenmeli.”

“COVID-19 geçirenlerin kan damarlarındaki sertlik arttırıyor”

Prof. Dr. Pınar Okyay ise CARTESIAN çalışmasının, COVID-19’un damarlardaki etkisini açık olarak bir kez daha ve daha güçlü kanıtlarla ortaya koyduğunu belirtiyor. Okyay çalışmayı; “yaşla beraber kademeli olarak sertleştiğini bildiğimiz kan damarlarındaki bu sürecin COVID-19 geçirilmesi ile hızlanabileceği saptanmıştır. Daha sert kan damarları olan kişilerin felç ve kalp krizi de dahil olmak üzere kardiyovasküler hastalık riskinin daha yüksek olması nedeniyle bu bulgu önemlidir. Çalışma, COVID-19'un özellikle kadınlarda, hastalığın şiddetinden bağımsız olarak, damar yaşlanmasını önemli ölçüde hızlandırabileceğini ortaya koymaktadır. Özellikle kadınlarda izlenen bu durum, ölçülebilir niteliği nedeni ile-PWV- daha da önemli bir müdahale olanağı sunmaktadır. Bu sonuçlar PWV'nin kadınlarda muhtemelen vasküler hasarın prognostik bir göstergesi olarak işlev görebileceğini düşündürmektedir. Ek olarak, şu anda rutinde kullanılan risk faktörü ya da risk skorlama yöntemlerinde COVID-19’un önemi özellikle kadınlar için gözden geçirilmelidir. Eğer bu yapabilirsek, kalp krizi ve felç gibi olası klinik durumlar için kimin risk altında olduğunu erken aşamada tespit edebiliriz. Bir diğer konu da bu hasta grubunda hastalığın beklenen seyri hakkında konuşurken rutin olarak hastanın kardiyovaskuler koruyucu önlemlerle ile ilgili yer verilmesinin önemini ortaya koymasıdır” şeklinde değerlendiriyor.

Okyay’ın araştırmanın öne çıkan unsurlarından olan kadın erkek arasında farklılığa ilişkin de yorumları ilgi çekici: “Kadınlar ve erkekler arasındaki farkın birçok nedeni olabilir. Örneğin bunlardan biri bağışıklık sisteminin işleyişindeki farklılıklardır. Kadınların erkeklere göre genellikle daha hızlı ve güçlü bir bağışıklık tepkisi geliştirebildiği görülmüştür. Kadınlar, erkeklere göre daha hızlı ve güçlü doğuştan ve adaptif bağışıklık tepkileri sergilerler; bu da ilk enfeksiyondan iyileşmelerini hızlandırabilir ve onları ciddi hastalıklara karşı koruyabilir. Ancak aynı fark, uzun süreli otoimmün hastalıklara yatkınlıklarını artırabilir. Böyle bir durumda bu tepki, enfeksiyondan sonra kan damarlarındaki hasarın artışı şeklinde de görülebilir.”

“Bu çalışmanın önemli bir sonucu da cinsiyet farklılıklarına yönelik çalışmaların önemini ortaya koyması”

Okyay, çalışmanın koordinasyonu yapan ve yayının da birinci ismi olan Prof. Bruno, cinsiyete dayalı bu farklılığı yine bağışıklık üzerinden ancak vücuttaki kan damarlarının iç yüzeyinde bulunan anjiyotensin dönüştürücü enzim 2 reseptörleri adı verilen belirli reseptörler üzerinde etki sonucu olarak açıkladığına dikkat çekiyor. Çalışma sonrasında başka araştırmacıların farklı yorumlarının da olduğunu belirten Okay, “örneğin, östrojenin damar tonusunu ve endotel fonksiyonunu etkilediği bilinmekte ancak dalga yansımasına ve son yük stresine karşı miyokardiyal yanıttaki cinsiyet farklılıkları hakkında daha az şey bilindiğine dikkat çekenler olmuştur. Bu durumda kadınların COVID-19 kaynaklı arteriyel sertliğe daha maladaptif bir miyokardiyal veya nörohormonal yanıt göstermesi olası olduğu öne sürülmüştür. CARTESIAN çalışmasının önemli bir sonucu da araştırmacılar için virüs enfeksiyonu sonrası endotel fonksiyonu ve bağışıklık tepkisindeki cinsiyet farklılıklarına yönelik çalışmaların önemini ve bu çalışmalara gereksinimi ortaya koymasıdır” diyor.

Aşının rolü ile ilgi ise Okyay; çalışma, “COVID-19'lu kadınlarda hızlandırılmış damar yaşlanmasıyla pozitif veya negatif ilişkili faktörleri belirlemiştir. Bu faktörler, kadınlarda altı ayda daha düşük arter sertliği ile ilişkili olan ve özellikle hastanede yatan gruplarda yaklaşık 12 ayda daha düşük sertlikle ilişkili olmaya devam eden aşılama ve arter sertliği riskini artıran kalıcı COVID-19 belirtileridir. Aşının koruyucu etkisi sadece bu tanımlama ile sınırlıdır. Önemli bir bulgudur. Ancak açık bir nedensellik çıkarımı yapılamamaktadır. Ek olarak şunu belirtmek özellikle isterim. Bu çalışma ile gelecekteki enfeksiyonlarda, özellikle olası pandemilerin olumsuz sonuçları hafifletmek için aşı çalışmalarının önemini bir kez daha ortaya çıkmıştır.” şeklinde değerlendirmelerde bulunuyor. COVID-19’un vasküler yaşlanma hızlandırıp hızlandırmadığına ilişkin olarak ise Okyay; “Vasküler hasarın geri dönüşebilir olup olmadığı ve özellikle statinin etkisi gibi sonuçlar vermek için çalışmanın izleme süresi ve çalışma grubunun büyüklüğü yeterli değildir. Bu çalışma, COVID-19'u özellikle kadınlarda orta ve uzun vadeli hızlandırılmış vasküler yaşlanma ile ilişkilendirmektedir. Bu klinik öncesi bir bulgudur yani kişide hastalığa bağlı bir belirti, kalp krizi ya da inme gelişmemiştir. Her ne kadar klinik öncesi değişikliklerin klinik kardiyovasküler olaylarla ilişkili olup olmadığını daha belirlemek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç varsa da bu çalışma ile elimizde damar yaşlanması çok kolay bir yöntemle ölçerek elde ettiğimiz bir risk artışı ortaya konmuştur. Yaşam tarzı değişiklikleri ve özellikle kan basıncının kontrolü gibi hızlandırılmış damar yaşlanması riski olan kişilerde kalp krizi ve felç riskini azaltmak için önemli müdahalerdir ve elbette kullanılmalıdır. “Zaten Prof. Bruno ve meslektaşları da önümüzdeki yıllarda katılımcıları takip ederek, tespit ettikleri hızlandırılmış damar yaşlanmasının gelecekte kalp krizi ve felç riskini artırıp artırmadığını belirlemeye devam edeceklerini açıklamışlardır” açıklamalarını yapıyor.

Bu ne anlama geliyor? Klinik çıkarımlar ve öneriler

Bu çalışma, COVID-19'u artık sadece geçici bir solunum yolu enfeksiyonu olarak göremeyeceğimizi kanıtlıyor. Hastalık, özellikle kadınlarda olmak üzere, uzun vadeli ve sessiz bir damar hasarına yol açabiliyor.

  • Kadınlar dikkat! Özellikle COVID-19 geçirdiyseniz ve halsizlik, çarpıntı, nefes darlığı gibi şikayetleriniz devam ediyorsa, rutin doktor kontrollerinizi aksatmayın.
  • "Hafif geçirdim, bir şey olmaz" demeyin! Araştırma, hastalığın şiddetinden bağımsız bir risk olduğunu gösteriyor.
  • Kardiyovasküler takip önem kazanıyor. Hekimler için bu çalışma, COVID-19 geçiren, özellikle de kadın ve Long COVID semptomu olan hastaları, kalp-damar sağlığı açısından daha yakından izlemenin önemine işaret ediyor.
  • Aşı olmak çift taraflı koruma sağlıyor. Aşı hem hastalığın ağır geçmesini engelliyor hem de bu çalışmaya göre uzun vadeli damar hasarı riskini azaltabiliyor.

Sonuç olarak, COVID-19 atlatıldıktan sonra da vücudumuzda izler bırakabiliyor. Bu izleri anlamak ve olası riskleri yönetmek için bilinçli olmak ve düzenli sağlık kontrollerini ihmal etmemek, uzun ve sağlıklı bir yaşam için her zamankinden daha önemli.

Makale Referansı: Bruno, R. M., Badhwar, S., Abid, L., et al. (2025). Accelerated vascular ageing after COVID-19 infection: the CARTESIAN study. European Heart Journal. https://doi.org/10.1093/eurheartj/ehaf430

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...