
Afrika'nın yeni kâbusu: DEAŞ
Orta Doğu'dan sökülüp atılan DEAŞ, sessizce Afrika'ya yerleşiyor. Kıtadaki devlet zafiyetleri ve toplumsal yaralar, bu örgütün hızla kök salmasına olanak tanırken, barış ve kalkınma hayalleri de terörün pençesinde kayboluyor. Bu yeni cephe, dünyayı da tetikte bekleyen büyük bir tehdide dönüşüyor.
Suriye ve Irak'ta yaşadığı yenilgilerle sarsılan DEAŞ, beklenmedik bir şekilde stratejik bir hamle yaparak gözünü Afrika kıtasına dikti. Bu şaşırtıcı geçiş, bölgedeki kırılgan devlet yapıları, yaygın sosyoekonomik eşitsizlikler ve derin güvenlik boşlukları sayesinde örgütün kendisine yeni bir nefes alanı bulmasına yol açtı. Ancak bu durum, Afrika için küresel terörle mücadelede yeni ve kanlı bir cephenin açılması anlamına gelirken, kıtanın barış ve kalkınma umutlarını da ciddi şekilde tehdit ediyor.
DEAŞ'ın Afrika'daki gizemli dönüşümü
DEAŞ, Orta Doğu'daki merkeziyetçi yapısını geride bırakarak Afrika'da "vilayet sistemi" adını verdiği esnek bir örgütlenmeye gitti. Bu sistem, örgütün yerel dinamiklere hızla uyum sağlamasına ve farklı bölgelerdeki yerel unsurlarla iş birliği yaparak kök salmasına olanak tanıdı. Libya ve Sina çöllerinden, Sahel'in tozlu bozkırlarına, Orta Afrika'nın yemyeşil ormanlarından Mozambik sahillerine kadar uzanan bu yayılım, örgütün şaşırtıcı adaptasyon yeteneğini gözler önüne seriyor. ISWAP (Batı Afrika), ISCAP (Orta Afrika) ve ISSP (Sahel) gibi yapılar, her biri kendi bölgesel özelliklerine göre şekillenmiş, merkeze bağlı ama yerel otonomiye sahip birimler olarak öne çıkıyor.
Radikalleşmenin kökleri
Afrika'daki radikalleşme, sadece körü körüne bir ideolojik bağlılıktan ibaret değil; aksine derin yapısal sorunların bir yansımasıdır. Etnik ve dinî ayrışmaların neden olduğu gerilimler, genç işsizliğinin ulaştığı vahim boyutlar, devletlerin vatandaşlarına temel hizmetleri sunmadaki yetersizlikleri ve siyasi dışlanmışlık hissi, örgüt için verimli bir zemin hazırlıyor. DEAŞ, bu toplumsal yaraları ustaca kullanıyor; özellikle genç erkeklere aidiyet, ekonomik güvence ve sosyal statü vaat ederek onları saflarına katıyor. Kimi bölgelerde ise halkla kurduğu pragmatik ilişkilerle yerel meşruiyet kazanmaya çalışıyor, âdeta bir “paralel devlet” gibi hareket ediyor.
Sömürgeciliğin acı mirasından kalan bağımlılık ilişkileri ve etnik rekabet, Afrika devletlerinde siyasi kurumsallaşmayı engelleyerek askerî darbeleri, isyanları ve iç savaşları kaçınılmaz hâle getirdi. Günümüzde DEAŞ ve benzeri silahlı örgütler, bu zayıf devlet yapılarının yarattığı otorite boşluğundan besleniyor. Radikalleşme, kıtanın sömürge geçmişi, yanlış devlet yapılanmaları ve sosyoekonomik dinamiklerle örülmüş karmaşık bir tarihsel sürecin ürünüdür.
Ekonomik can damarları
DEAŞ'ın finansal stratejisi, Orta Doğu'daki petrol odaklı modelinden farklılaştı ve Afrika'nın "çatışma ekonomisi"ne adapte oldu. Örgütün ekonomik sürdürülebilirliği, büyük ölçüde kaçakçılık, fidye, uyuşturucu ve silah ticareti gibi yasa dışı faaliyetlere dayanıyor. Hatta tarım ürünlerinden zorla vergi toplama gibi yöntemlerle yerel halkı sömürüyor. Bu, örgütün âdeta bir suç şebekesi gibi hibrit bir yapı sergilediğini gösteriyor. Özellikle doğal kaynaklar açısından zengin bölgelerde faaliyet göstermesi, örgütün kasasını dolduran en önemli unsurlardan biri. Mozambik'teki Cabo Delgado bölgesi, dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğal gaz rezervlerine ev sahipliği yaparken, buradaki kötü yönetişim ve ekonomik sıkıntılar, DEAŞ'ın bölge halkını kolayca manipüle etmesine olanak tanıyor.
İklim krizi ve terörün kesişim noktası
Şaşırtıcı bir şekilde, çevresel krizler de DEAŞ'ın yayılımına zemin hazırlıyor. Kuraklık, su kaynaklarının tükenmesi ve buna bağlı göç hareketleri, tarıma dayalı ekonomilerin belini büküyor, bireyleri ve grupları savunmasız hâle getiriyor. Bu durum, DEAŞ gibi örgütlerin sunduğu "alternatif düzen" vaatlerini daha da cazipleştiriyor. Özellikle Sahel bölgesi, iklim değişikliğinin etkilerini en ağır yaşayan bölgelerden biri. Uzun süreli kuraklıklar ve ani seller, mevcut politik ve ekonomik şikâyetleri derinleştirirken, terör örgütlerine insan kaynağı ve propaganda zemini sağlıyor. Örgütler, doğal kaynaklara erişimi kontrol ederek ve bunları bir ödül veya ceza mekanizması olarak kullanarak dışlanmış grupları kendi saflarına çekiyor.
Devletlerin kırılganlığı ve küresel sorumluluk
Pek çok Afrika ülkesi, yönetim ve güvenlik kapasitesi açısından ciddi zafiyetler gösteriyor. Sınırların kontrol edilememesi, yerel güvenlik güçlerinin yetersiz eğitimi ve merkezî yönetimle halk arasındaki kopukluk, DEAŞ'ın kıtadaki gücünü pekiştiriyor. Yolsuzluk, kötü yönetim ve toplumsal adaletsizlikler, devletlerin meşruiyetini aşındırarak örgütün sosyal tabanını genişletiyor. Türkiye ve diğer uluslararası aktörlerin Orta Doğu'daki DEAŞ'a yönelik operasyonları örgütü Afrika'ya itmiş olsa da bu durum bölgesel iş birliğinin ve kapsamlı stratejilerin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Afrika'nın geleceği için bir tol haritası
Afrika'da radikal şiddetin yükselişi, güvenlik güçlerinin sorunu olmakla birlikte kalkınma, yönetişim ve toplumsal barış alanlarında faaliyet gösteren tüm aktörlerin ortak meselesidir. Etkili bir mücadele için yerel halkın ihtiyaçlarına duyarlı, bölgesel iş birliklerini güçlendiren ve uzun vadeli kalkınma projelerini merkeze alan kapsamlı bir yaklaşım benimsenmesi şart. Sosyoekonomik kalkınma, kaliteli eğitim, toplumsal bilinçlendirme faaliyetleri, de-radikalizasyon programları, etkili propaganda karşıtı stratejiler ve şeffaf yönetişim reformları, uzun vadeli çözüm için kaçınılmaz önlemlerdir.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) gibi uluslararası kuruluşlar, radikalleşmeyle mücadelenin, kalkınma seviyesinin yükseltilmesiyle mümkün olacağı görüşünü savunuyor. UNDP'nin önerileri arasında hukukun üstünlüğünün ve insan haklarının her koşulda korunması, yolsuzlukla amansız bir mücadele, katılımcı siyasi karar alma süreçlerinin geliştirilmesi, sosyoekonomik dışlanmanın önlenmesi ve sivil toplumun desteklenmesi bulunuyor. Ayrıca eski radikallerin topluma entegrasyonu, istihdam olanaklarının sağlanması, kanaat önderleri ve dinî liderlerle iş birliği yaparak radikal ideolojilerin zayıflatılması da büyük önem taşıyor.
Afrika Birliği de radikal gruplara katılımlara yol açan etnik gerilimlerin ele alınması, güvenlik paydaşlarının sivil toplum ve özel sektörle genişletilmesi, etkin kalkınma ve eğitim programlarının yürütülmesi ve güvenlik güçleri ile sivil gruplar arasında koordinasyonun sağlanması gerektiğini vurguluyor.
Özetle, DEAŞ'ın Afrika'daki varlığı ve şiddet eylemlerinin durdurulabilmesi için terörist yapıların askerî operasyonlarla bastırılması yeterli olmayacaktır. Bu örgütlere yaşam alanı sunan siyasal dışlama, ekonomik yoksunluk, etnik bölünmeler ve yönetişim zafiyetleri gibi yapısal sorunların da eş zamanlı ve kararlı bir şekilde çözülmesi gerekiyor. Ulusal hükûmetlerin, uluslararası örgütlerin ve yerel toplulukların omuz omuza hareket ettiği, güvenlik politikaları ile kalkınma hedeflerinin birbirini tamamladığı bütüncül bir stratejik vizyon oluşturulmadığı sürece radikal ideolojiler dönüşerek yeniden üretilmeye devam edecek ve Afrika'nın barış umutları daima tehdit altında kalacaktır. Bu, yalnızca askerî reformları değil; sosyal adaleti, kapsayıcı yönetişimi, ekonomik kalkınmayı ve toplumsal barışı da içeren çok boyutlu bir yaklaşımı gerektirmektedir.
Not: Millî İstihbarat Akademisi’nin (MİA), terör örgütü DEAŞ'ın Afrika'daki yapılanmasına ilişkin çok boyutlu tehditleri ele alan "Yerel ve Bölgesel Dinamikleriyle DEAŞ Afrika" başlıklı raporundan yola çıkarak hazırlanmıştır.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.