Tayland-Kamboçya sınırında çatışma: “Kırılgan barış” çöktü

Haberin Eklenme Tarihi: 8.12.2025 16:48:00 - Güncelleme Tarihi: 8.12.2025 16:51:00

Tayland ve Kamboçya arasında ateşkese rağmen yeniden başlayan çatışmalar, Güneydoğu Asya’da uzun süredir kontrol altında tutulduğu varsayılan sınır gerilimlerinin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya koydu. İki ülke arasındaki sınırın Chong An Ma bölgesinde başlayan karşılıklı ateş, hava saldırıları, roket atışları ve dron faaliyetleri, sahadaki gerilimin klasik sınır ihlallerinin ötesine geçtiğine işaret ediyor. Çatışmaların iki tarafta da çok sayıda yaralanma ve ölümle sonuçlanması ve yüz binlerce sivilin tahliye edilmesi, yaşananların ciddi bir krize evrilebileceği yönünde endişe yarattı.

Algı savaşı ve karşılıklı suçlamalar

Tarafların birbirini suçlayan açıklamaları, çatışmalara algı savaşının da eşlik ettiğini gösteriyor. Tayland, Kamboçya’nın askeri ve sivil hedeflere ateş açtığını öne sürerken Kamboçya ise Tayland’ın F-16’larla topraklarına saldırı başlattığını, tanklarla ateş açtığını ve hatta zehirli gaz kullandığını iddia ediyor. Bu karşılıklı söylemler, yalnızca sahadaki bilgi kirliliğini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda iç kamuoyularına yönelik pompalanan güvenlik anlatılarını daha da artırıyor

Tarihsel arka planı ne?

Bu son çatışma dalgası, Tayland-Kamboçya sınırının tarihsel olarak bir “donmuş ihtilaf hattı” olmaktan hiçbir zaman tam anlamıyla çıkamadığını hatırlatıyor. 817 kilometrelik sınır boyunca uzanan pek çok nokta, geçmişte defalarca benzer gerilimlere sahne oldu. Özellikle tapınak alanları ve doğal sınırların belirsiz olduğu bölgeler, her iki ülkede de milliyetçi reflekslerin kolayca harekete geçtiği alanlar olarak öne çıkıyor. 28 Mayıs’ta başlayan ve temmuz ayında 32 kişinin ölümüyle sonuçlanan çatışmaların ardından Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) çatısı altında imzalanan barış anlaşması ise -bugün yaşananlar göz önüne alındığında- taraflara yalnızca bir ”mola” sağladı.

Ateşkes neden kalıcı olamıyor?

Buradaki asıl sorun, tarafların ateşkesi bir “siyasi çözüm” olarak değil, sadece “taktik bir duraklama” olarak görmesi. Ağır silahların sınırdan çekilmesi yönündeki karşılıklı açıklamalar, sahada tam bir doğrulama mekanizmasına bağlanmadığı için kalıcı güven üretmiyor. Bugünkü tablo, tarafların yeniden hızla pozisyon alabildiğini ve ateşkes rejiminin ne kadar gevşek bir zemine oturduğunu kanıtlıyor.

İnsani ve ekonomik yansımalar

Çatışmanın bölgesel etkileri de hafife alınmamalı.

Yüz binlerce Tayland vatandaşının sınır bölgelerinden tahliye edilmesi, yalnızca güvenlik değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bir kriz anlamına da geliyor. Böylece çatışmalar, tarım, sınır ticareti ve yerel üretime de ağır darbe vurmuş oluyor. Benzer biçimde Kamboçya tarafında da sivillerin hedef hâline gelmesi, krizin hızla bir insani sorun boyutuna taşınabileceğini gösteriyor.

ASEAN ve “bölgesel ara buluculuk” sınavı

Malezya Başbakanı Enver İbrahim’in yaptığı “derin endişe” açıklaması ve ASEAN’ın çatışmaya yönelik izlediği tutum ise birliğin “çatışma önleyici” değil, “kriz yöneten” bir siyaset takip ettiğini yansıtıyor. Tayland ve Kamboçya’nın bu örgütün iki önemli üyesi olması, ASEAN’ın itidalli ve mesafeli tutumunu etkilemiyor.

Bölgesel ve küresel konjonktür

Bu çatışmanın zamanlaması da dikkat çekici.

Küresel ölçekte Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sona ermesine yönelik müzakereler, Gazze’de ateşkese rağmen süren soykırım ve Çin-Japonya arasındaki Tayvan restleşmesi gibi birçok cephede gerilim tırmanırken Güneydoğu Asya’nın da yeni bir istikrarsızlık halkasına girmesi, küresel güçler arasındaki rekabetinin dolaylı etkilerini akla getiriyor. Her ne kadar Tayland-Kamboçya hattındaki gerilim doğrudan bu güçler arasındaki mücadeleyle bağlantılı olmasa da küresel dengeyi sarsan her olay, “alt-bölgesel güçler” için bir fırsat kapısı açıyor.

Kırılgan barış ve yapısal risk

Sonuçta, sınırın iki tarafında da milliyetçi reflekslerin güçlü olması, şeffaf bir askeri denetim mekanizmasının bulunmaması, ASEAN’ın pasifliği ve bölgesel ara buluculuk kapasitesinin zayıflığı, krizi kalıcı bir çözümden uzaklaştırıyor.

Kısa vadede şiddetin yeniden düşüşe geçmesi mümkün olsa da orta ve uzun vadede bu hattın Güneydoğu Asya’daki en kırılgan çatışma alanlarından biri olarak kalmayı sürdüreceği düşünülebilir.