17 Eylül 2025

Tarih, Patrik Bartholomeos’ya cevap veriyor!

Fener Rum Patriği Bartholomeos’un son açıklamalarına karşın Türk tarihi hoşgörü ve bir arada yaşama kültürüyle dolu. Tarihî belgeler hoşgörü ve bir arada yaşam kültürü açısından Fener Rum Patriği Bartholomeos’ya cevap veriyor!

Son günlerde bazı uluslararası medya organlarında, Fener Rum Patriği Bartholomeos'un Donald Trump ile görüşmesinde Türkiye'deki Hristiyan azınlıkların durumuna ilişkin iddialar yer aldı. Bu tür tek taraflı anlatılar, tarihsel gerçekliklerle bağdaşmıyor ve Türk milletinin asırlardır süregelen hoşgörü geleneğini görmezden geliyor.

29 Mayıs 1453'te İstanbul'un fethi, bir şehrin ele geçirilmesinden öte, yeni bir medeniyet anlayışının da başlangıcıydı. Fatih Sultan Mehmed, şehri aldıktan sonra Hristiyan tebaaya can, mal ve inanç özgürlüğü güvencesi verdi. Ayasofya'nın camiye çevrilmesi sembolik bir hamle olsa da şehirdeki diğer kiliselere dokunulmadı ve ibadet özgürlüğü devam etti.

Fatih'in Ortodoks Patrikhanesi'ni yeniden tesis etmesi ve Patrik II. Gennadios'u göreve getirmesi, tarihte eşine az rastlanır bir hoşgörü örneğidir. Fatih, Patrikhane'ye geniş yetkiler vererek Ortodoks cemaatin kendi dinî ve hukuki işlerini yönetmesine imkaân tanıdı. Bu uygulama, o dönemde Batı Avrupa'da Katoliklerin Ortodokslara ve diğer mezheplere uyguladığı baskılarla karşılaştırıldığında, Osmanlı yönetiminin ne denli ileri görüşlü olduğunu ortaya koyuyor.

Fatih Sultan Mehmed'in Hristiyan tebaaya yönelik bu politikaları, sadece stratejik kaygılarla açıklanamaz. Kökleri İslam dininin zimmi hukukuna, Türk devlet geleneğinin tolerans anlayışına ve önceki Müslüman devletlerin uygulamalarına dayanan bu yaklaşım, Osmanlı'yı bir “cihan devleti” yapan temel unsurlardan biriydi.

Millet sistemi: Çok kültürlülüğün Osmanlı modeli

Osmanlı İmparatorluğu, farklı din ve milletleri bünyesinde barındırmak için “millet sistemi” adı verilen eşsiz bir yapı geliştirdi. Bu sistemde her dinî grup, kendi iç işlerinde özerk bir yapıya sahipti. Ortodoks, Ermeni ve Yahudi milletleri, kendi dinî liderleri öncülüğünde eğitim, hukuk ve din işlerini yönetiyordu.

Millet sistemi, modern anlamda bir eşitlik veya laiklik anlayışı sunmasa da o dönem için azınlık hakları konusunda devrim niteliğinde bir uygulamaydı. Özellikle 1492'de İspanya'dan kovulan Yahudilere kapılarını açan II. Bayezid'in daveti, Osmanlı'nın hoşgörü geleneğinin en somut örneklerinden biridir. Osmanlı topraklarında Hristiyanlar, kiliselerini inşa etme, dinî bayramlarını kutlama, kendi dillerinde eğitim görme ve hatta kendi mahkemelerinde yargılanma hakkına sahipti. Bu haklar, aynı dönemde birçok Avrupa ülkesinde azınlık konumunda olan Müslüman ve Yahudilere tanınmıyordu.

Tarihî kayıtlarla Osmanlı hoşgörüsü

Osmanlı arşivleri, imparatorluğun Hristiyan tebaasına gösterdiği özeni belgeleyen binlerce belgeyle doludur. Örneğin, 1560 tarihli bir fermanda, İstanbul'daki Rumların Paskalya Bayramı’nı rahatça kutlayabilmeleri için Müslüman halkın belirli davranış kurallarına uyması emredilmektedir. Fransız seyyah Guillaume Postel, 16. yüzyılda İstanbul'u ziyaret ettiğinde, şehirdeki dinî çeşitlilik karşısında hayrete düşmüş ve "Hiçbir yerde bu kadar farklı millet, bu kadar huzur içinde bir arada yaşayamaz" yorumunu yapmıştır. Benzer şekilde, İngiliz diplomat Sir Edwin Pears, 19. yüzyıl sonlarında İstanbul'da görev yaptığı sırada, şehrin farklı dinlere mensup sakinleri arasındaki uyuma dikkat çekmiş ve bu durumu "Osmanlı yönetiminin başarısı" olarak nitelemiştir.

Tanzimat ve Islahat Fermanları: Reform çağı

19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu, Tanzimat (1839) ve Islahat (1856) Fermanları ile azınlık haklarını daha da genişletti. Bu fermanlar, tüm Osmanlı tebaasının can, mal ve namus güvenliğini devlet garantisi altına alıyor ve din farkı gözetmeksizin herkese eşit haklar vaat ediyordu. Islahat Fermanı, özellikle Hristiyan tebaaya yönelik önemli düzenlemeler içeriyordu. Kiliselerin tamir edilmesi, yeni kiliseler inşa edilmesi, Hristiyanların devlet memuru olabilmeleri ve askerlikten muafiyet karşılığında bedel ödeyebilmeleri gibi haklar tanınıyordu. Bu reformlar, o dönemde birçok Avrupa ülkesinden daha ileri düzeydeydi.

Cumhuriyet dönemi ve azınlık hakları

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla birlikte, Lozan Antlaşması (1923) çerçevesinde gayrimüslim azınlıkların hakları güvence altına alındı. Türkiye, Lozan'da tanınan azınlık haklarını genişleterek, azınlıklara kendi dillerinde eğitim, dinî özgürlük ve kültürel haklar tanıdı.

Cumhuriyet döneminde de Patrikhane İstanbul'da faaliyetlerine devam etti. Türkiye, Patrikhane'nin ekümenik statüsünü resmen tanımamakla birlikte, varlığını ve faaliyetlerini garanti altına aldı. Bugün hala Fener Rum Patrikhanesi, İstanbul'da faaliyet gösteren önemli bir dinî merkezdir.

Tarihsel bağlam ve güncel tartışmalar

Günümüzde Türkiye'deki Hristiyan azınlıkların karşılaştığı bazı zorluklar, tarihsel süreçlerle ve bölgesel dinamiklerle ilişkilidir. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde yaşanan savaşlar, göçler ve nüfus mübadelesi, Hristiyan nüfusun sayısında önemli azalmaya yol açmıştır. Ancak bu durum, kasıtlı bir asimilasyon veya baskı politikasından ziyade, tarihsel koşulların bir sonucudur. Türkiye, son yıllarda azınlık hakları konusunda önemli adımlar atmıştır. 2000'li yıllarda gerçekleştiren hukuki düzenlemelerle, gayrimüslim cemaatlerin vakıf mallarına ilişkin sorunlar büyük ölçüde çözüme kavuşturulmuş, dinî ve kültürel haklar konusunda iyileştirmeler yapılmıştır.

Türk tarihi, hoşgörü ve bir arada yaşama kültürünün sayısız örnekleriyle doludur. Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethinden itibaren, Osmanlı yönetimi altındaki Hristiyan azınlıklar, kendi dinî ve kültürel kimliklerini koruyarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Millet sistemi, bu anlamda dünya tarihinde öncü bir model olarak kabul edilir. Günümüzde zaman zaman uluslararası platformlarda Türkiye'deki Hristiyan azınlıkların durumuna ilişkin eleştiriler yöneltiliyor. Ancak bu eleştiriler, tarihsel bağlamdan kopuk ve tek taraflı bir bakış açısını yansıtıyor. Türkiye hem Osmanlı mirasına sahip çıkıyor hem de modern bir hukuk devleti olarak azınlık haklarını geliştirme çabasını sürdürüyor.

Tarih, Türk milletinin farklı inanç ve kültürlere saygı gösterdiğinin, onları koruyup kolladığının tanıklarıyla dolu. Bu hoşgörü geleneği, Türkiye Cumhuriyeti'nin de temel değerleri arasında yer almaya bugün de devam ediyor.

Patrik ne demişti?

Patrik Bartholomeos, Trump ile yaptığı görüşmede Türkiye’de kalan çok az sayıdaki Hristiyan’ın zorluk ve zulümlerle karşılaştığını iddia etti. Trump’a Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması için Türkiye hükümetiyle başlayan diyaloğun hızlandırılması talebini iletti. Ayrıca Türkiye’de Rum Ortodokslar başta olmak üzere Hristiyan azınlıkların nüfusunun çok düşük olduğunu, genel Hristiyan nüfusunun %1’in altında kaldığını belirtti.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...