
İhtişamlı geçmişin gölgesinde: AB ekonomisinin zor günleri
Avrupa ekonomisinin büyüme motoru bozuldu. 2024’te yalnızca %0,7 büyüme gösteren euro bölgesinin, 2025'te %1'in hemen üzerinde büyüyebileceği öngörülüyor. Avrupa’nın değer odaklı küresel stratejisi, ekonomik gerçeklerle duvara çarpıyor.
Avrupa, bir zamanlar dünya sahnesinde parlayan devasa bir katedraldi; heybetli, güçlü ve görkemli. Ancak şimdi, o katedralin sütunları çatırdıyor, freskleri dökülüyor ve her köşesinde eski ihtişamını hatırlatan ama şimdiki çöküşünü gizleyemeyen çatlaklar var. Bu çatlakların en büyüğü şüphesiz ekonomi. Ekonomik büyüme yavaşlıyor, rekabet gücü zayıflıyor, değer odaklı stratejilerin samimiyeti sorgulanıyor. Tarihî olarak, Avrupa Birliği’nin başarı hikâyesinin ana sütunlarından biri, pragmatik sorun çözme kabiliyetiydi. Tek pazarın oluşturulması, euro’nun tanıtılması ve Soğuk Savaş sonrası doğuya genişleme gibi kademeli adımlar bu kabiliyetin parlayan örnekleri. Ancak şimdi birliğin, yüksek düzeyde ilkelerine bağımlılığı, özellikle somut sonuçlar gerektiren alanlarda karar almayı felç etme riski taşıyor.
Avrupa’yı gerileme dönemine sokan faktörler
Avrupa'nın hızla değişmesi ve yeni döneme ayak uydurması gerekiyor. Bugün, Avrupalı politika yapıcılar ekonomik büyümeye, inovasyona ve iş birliğine karşı tamamen kayıtsız ve hatta zaman zaman düşmanca tavırlar sergileyebiliyor. Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi “değerleri” somut göstergelerin önüne koyan Avrupa Birliği, kendisini normatif bir güç olarak sunuyor. Ancak bu, pratik zorlukları aşma gücünü gözden kaçırma riski taşıyor. Önce Avrupa’yı gerileme dönemine sokan faktörleri incelemekte fayda var:
- İlk sebep, sanayi üretiminin yüksek enerji maliyetlerinden dolayı derin bir durgunluk içinde olması. Avrupa, dünyanın en yüksek enerji fiyatlarına sahip bölgelerinden biri. Rusya en ucuz tedarikçiydi ve Avrupa, doğal gaz ihtiyacının %41’ini Rusya’dan karşılıyordu. Özellikle; Almanya’nın sorunlarını tartışırken, bir otokrasiden ucuz enerji (Rusya) ve başka bir otokrasiden bol talep (Çin) üzerine kurulu olan ulusal iş modelinin ciddi bir sınavla karşı karşıya olduğu görüldü. Rusya, Ukrayna'yı işgal ettikten sonra enerji ihracatını bir silah olarak kullanmaya başladığında, Avrupa enerji dayanıklılığını benzeri görülmemiş bir teste zorladı. Rus enerji ithalatından hızlı bir şekilde uzaklaşma, Avrupa'ya pahalıya mal oldu. Artan enerji fiyatlarından korunmak için tüketicileri ve firmaları tarafından yapılan mali harcama, 2023 ortasına kadar 651 milyar euro’ya ulaştı.
- Bir başka mesele, Avrupa’nın teknolojide rakiplerinin gerisinde kalması. Avrupa Merkez Bankası eski Başkanı Mario Draghi’nin hazırladığı bir rapora göre, son 25 yılda AB ile ABD arasındaki verimlilik açığı, büyük ölçüde teknolojide geride kalmaktan kaynaklanıyor. Avrupa, dijital devrimi ve beraberinde getirdiği verimlilik artışlarını büyük ölçüde kaçırdı. Gelişmiş ekonomilerdeki uzun vadeli üretkenlik artışı, esas olarak teknolojik inovasyon tarafından yönlendirilen yapısal değişime bağlı. Geçtiğimiz 50 yılda piyasa değeri 100 milyar euro’nun üzerinde olan tek bir Avrupalı şirket kurulmadı. Oysa piyasa değeri 1 trilyon euro’nun üzerinde olan altı Amerikan şirketinin (Amazon, Apple, Microsoft, Meta, Alphabet, Nvidia) tamamı bu dönemde ortaya çıktı. Avrupa'nın yaşlanan nüfusu eskisi kadar inovatif değil ve bu da üretkenliği azaltıyor. Küresel ekonomi artık Avrupa'nın ihracat odaklı yaklaşımını satın almıyor. Avrupa liderleri genellikle AB pazarının büyüklüğünün diğer ülkeler üzerinde önemli bir kaldıraç etkisi yarattığını varsayıyor. Ancak pazar büyüklüğü otomatik olarak pazar gücüne evrilmiyor. Avrupa, kendisinin üretmediği ileri teknolojiler için küresel standartları belirlemede nasıl bir öncü rol oynayabilir? Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, yakın zamanda kaleme aldıkları bir görüş yazısında ciddi bir uyarıda bulundular. “Rekabet gücümüz tehlikede” diye yazdılar: “Yapay zekâ alanında küresel bir devrim yaşanırken, AB kendini kenar itilmiş bulabilir.”
- Son olarak, Avrupa’nın artık kronikleşmiş yetersiz ekonomisi, Amerika ve Çin’den gelen artan rekabetle mücadele edemiyor. Öncelikle 2019 yılından beri hiç büyümeyen Avrupa’nın en büyüğü olan Alman ekonomisi 2024 itibariyle (2024’te %0,2, 2023’te %0,3)üst üste iki yıl daraldı. Almanya’nın resesyonu girmesi hem Almanlar hem de euro bölgesi için acı verici olacak. Ülke hâlâ dünyanın en zengin ekonomilerinden biri. Ancak kademeli bozulmasını durdurmak için bir revizyona ihtiyacı var. Almanya’dan sonra bölgenin en büyük ikinci ekonomisi olan Fransa ise beklenmedik bir şekilde %0,1 küçüldü. Fransa, son aylarda önemli siyasi çalkantılar yaşıyor. Siyasi belirsizlik 2025'e yönelik ekonomik görünümü önemli ölçüde etkileyecek. Otomotiv sektörü Avrupa’da 13 milyon kişiyi istihdam ediyor ve bölgedeki toplam istihdamın %7’sini oluşturuyor. Temel meselelerden biri de Avrupalı otomotiv devlerinin Çinli elektrikli araçlarla rekabette çok zorlanması.
Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa mallarının en büyük alıcısı
Son şoklar ve uzun süredir devam eden yapısal sorunlar, euro bölgesinin rekabet gücünü olumsuz etkilemeye devam ediyor. Potansiyel aşağı yönlü risklerin listesi uzayıp gidiyor. Bölgenin büyümesi son iki yıldır zayıf seyrediyor. Yüksek enerji maliyetleri nedeniyle sanayinin derin bir durgunluk içinde olması, hükûmetlerin harcayacak çok az parasının olması ve hanelerin daha fazla tasarruf yapması; bunun da tüketimi olumsuz etkilemesi, durgunluğu tetikliyor. Yeni ABD yönetiminin yaklaşan vergileri ve endüstriyel politikaları, euro bölgesi ekonomisi için kısa ve uzun vadeli bir risk oluşturuyor. Amerika’nın vergi politikaları ve düşük enerji fiyatları, Avrupa büyümesini yapısal olarak baltalayabilir. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa mallarının en büyük alıcısı ve Trump’ın seçim kampanyasında vaat ettiği gümrük vergilerinin, bölgede büyümeyi azaltması bekleniyor. Goldman Sachs ve J.P. Morgan’daki analistlere göre, daha yüksek ithalat vergilerinin sadece tehdidi bile bunu yapabilir. Çünkü bu durum şirketlerin temkinli davranmasıyla iş yatırımları üzerinde bir baskı oluşturabilir. Özellikle Amerika ve Çin arasında gerçekleşecek bir ticaret savaşının 20 üyeli Euro Belgesi’ni sert vuracağını söyleyen Avrupa Merkez Bankası (ECB) Yönetim Kurulu Üyesi Piero Cipollone, Reuters’a yaptığı açıklamalarda Çin’in dünyanın üretim kapasitesinin %35'ine sahip olmasının ciddi bir tehdit oluşturduğunu söylüyor. Avrupa Merkez Bankası (ECB), enflasyonla mücadele etmekle meşgul olmayı sürdürüyor ve hükûmetler popülist tepkilerden çekindikleri için zorlu reformları öteliyor.
Avrupa'nın hızla değişmesi gerekiyor
“Avrupai yolumuz (sosyal koruma) artık baskı altında” diye uyarmıştı Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde ve sözlerini şöyle sürdürmüştü: “Değişen jeopolitik ortama hızla uyum sağlamalı ve rekabet gücü ve inovasyonda kaybettiğimiz zemini geri kazanmalıyız. Bunu başaramamak, ekonomik ve sosyal modelimizi sürdürmek için gereken zenginliği üretme yeteneğimizi tehlikeye atabilir.”
Avrupa'nın kendi kaderini yeniden kontrol altına alması gerekiyor. Avrupa Komisyonun liderleri, düzenlemeleri basitleştirmeyi, tek pazar engellerini ortadan kaldırmayı ve sermaye piyasalarını birleştirmeyi umarak arz yönlü reformlara güveniyor. Avrupa Merkez Bankası’nın eski patronu Mario Draghi’nin Eylül ayında Avrupa ekonomisi üzerine yayımladığı kapsamlı bir raporda; altyapı, dijitalleşme, savunma ve eğitim yatırımlarının artırılması, bürokrasinin azaltılması ve sınır ötesi iş birliklerinin artırılması başlıklarının altını zaten çizilmişti. Avrupa’nın ekonomik sorunlarını dindirmek ve yeniden bir küresel referans noktası hâline gelmesini sağlamak için güçlü bir koordinasyon, reform cesareti ve kolektif bir vizyon şart. Aksi hâlde, bu görkemli yapı, iç çekişmeler ve küresel rekabetin baskısı altında sessizce eriyip gidebilir.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.