17 Eylül 2025

Gazze: Kanla yazılan yeni bir sayfa

Gazze’ye yönelik yeni İsrail saldırısı, kan ve gözyaşını derinleştiriyor. Siyasi hesaplar uğruna sürdürülen bu operasyon hem Filistinlilere hem de İsrail’in geleceğine karanlık bir gölge düşürüyor. Belirsizlik, yıkım ve uluslararası yalnızlaşma… İnsanlık, bu savaşta yeniden sınıfta kalıyor.

İnsanlık tarihi, savaşların ve yıkımların izleriyle doludur. Kimi zaman toprak uğruna, kimi zaman inanç uğruna, kimi zaman da iktidar hırsı uğruna dökülen kanlar, geride yalnızca acı ve yıkım bırakır. Bugün, Gazze’de yeniden başlayan ve “belirleyici an” olarak sunulan bir saldırı, bu karanlık tarihin bir başka sayfasını yazmaya hazırlanıyor. Ancak bu sefer, hikâye yalnızca savaşan tarafları değil, tüm insanlığın vicdanını da yakından ilgilendiriyor.

15 Eylül gecesi, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), uzun süredir beklenen Gazze saldırısını başlattı. Hava saldırıları ve topçu ateşi eşliğinde ilerleyen zırhlı birlikler, şehrin merkezine doğru ilerlemeye başladı. İki tümen cephede, iki tümen ise yedekte. Şehrin üç tarafı kuşatılmış durumda. Sadece batıda, Akdeniz’e açılan bir koridor, siviller için “kaçış yolu” olarak bırakılmış. Ancak bu yol, nereye çıkıyor? Daha fazla yıkıma, daha fazla ölüme, daha fazla belirsizliğe…

Belirsizlik ve umutsuzluk

Gazze’de yaşayan yaklaşık 600.000 insan, evlerini terk etmemiş durumda. Sebep basit: Gitmek, kalmaktan daha tehlikeli. Zira çoğunun evi çoktan bombalandı, çoğu defalarca yerinden edildi. Kimi 150 şekel değerindeki çadırlara 20 kat fazla para ödemek zorunda kalıyor, kimi minibüs kiralayacak gücü dahi kendinde bulamıyor. Hisham adında bir eski memur, patlama sesleri arasında şu sözleri fısıldıyor: “Bütün bunlardan sonra, düşmanca bir ortam ilan edilip edilmeyeceğini ve tekrar taşınmak zorunda kalıp kalmayacağınızı bilmiyorsunuz.” Bu cümle, Gazze’deki trajedinin özünü özetliyor: Belirsizlik ve umutsuzluk.

İsrail liderleri, bu saldırının Hamas’a indirilecek “son darbe” olduğunu iddia ediyor. Ama gerçekten öyle mi? Yoksa bu, daha büyük bir yalnızlığa, daha derin bir tecride açılan bir kapı mı? İsrail’in kendi içinde bile destek azalmış durumda. Son anketler, halkın %70’inden fazlasının savaş yerine ateşkesten yana olduğunu gösteriyor. IDF generalleri bile siyasi iradenin aksine, dikkatli olunması gerektiğini söylüyor. Genelkurmay Başkanı Korgeneral Eyal Zamir, Hamas’a kesin bir darbenin yıllar alabileceğini belirtiyor. Ayrıca, saldırının rehinelerin hayatını riske atacağı uyarısında bulunuyor.

Netanyahu’nun siyasi hayatta kalması, savaşın devamına bağlı

Peki neden ısrar? Neden bu kadar çok cana, bu kadar çok acıya rağmen devam etme kararı? Cevap, belki de siyasette saklı. Başbakan Netanyahu, zayıf bir parlamento çoğunluğuna sahip ve aşırı sağcı müttefiklerine borçlu. Onlar, Gazze’yi kalıcı olarak işgal etmek ve yeniden yerleşim yapmak istiyor. Netanyahu’nun siyasi hayatta kalması, savaşın devamına bağlı. Yani, bir anlamda, Gazze’de dökülen kanlar, siyasi kariyerini kurtarmak için kullanılan bir araç haline geliyor.

Uluslararası toplumun tepkisi ise giderek sertleşiyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne bağlı uzman heyeti, İsrail’i Gazze’de soykırım yapmakla suçluyor. Avrupa Birliği, ticaret anlaşmalarını gözden geçirebileceği uyarısında bulunuyor. Fransa ve İngiltere’nin önümüzdeki haftalarda Filistin devletini tanıyacağı konuşuluyor. İsrail, giderek yalnızlaşıyor. Peki bu yalnızlık, onu daha saldırgan mı yapacak, yoksa durup düşünmeye mi itecek?

Amerika’nın desteği ise belirsizliğini koruyor. Başkan Trump, sosyal medyadan Hamas’a tehditler yağdırıyor, rehinelerin serbest bırakılmasını talep ediyor. Ancak İsrailli diplomatlar, Trump’ın sabrının tükenmek üzere olduğuna inanıyor. Eğer bu saldırı, Hamas’a son darbeyi indiremezse –ki indirmeyeceği neredeyse kesin– Trump’ın İsrail’i ateşkese zorlayacağı düşünülüyor.

Rehine aileleri ise çaresiz. Netanyahu’nun Kudüs’teki evinin önünde toplananlar, oğlunun 700 gündür rehin tutulduğunu haykıran Einav Zangauker gibi anneler, “Çocuklarımızı öldürmeye karar verdiniz!” diye bağırıyor. Bu çığlık, İsrail’de değil, tüm dünyada yankılanmayı hak ediyor.

Daha fazla kan, daha fazla gözyaşı, daha fazla yıkım…

Peki sonuç ne olacak? İsrail’in bu yeni hamlesi, daha fazla kan, daha fazla gözyaşı, daha fazla yıkım getirecek. Hamas belki biraz daha zayıflayacak, belki birkaç lider daha öldürülecek, ama örgütün ideolojisi yok edilemeyecek. Aksine, her bomba, her ölüm, yeni intikam hırsları doğuracak. Gazze’deki çocuklar, bugün gördükleri zulmü unutmayacak. Büyüdüklerinde, belki de yeni bir Hamas’ın neferleri olacaklar.

İsrail ise kısa vadeli bir “zafer” umuduyla kendini daha da tecrit edilmiş bir geleceğe hazırlıyor. Uluslararası arenada yalnız, bölgede düşmanlarla çevrili, kendi halkından bile desteği azalmış bir devlet… Belki de gerçek zafer, silahlarla değil; diplomasiyle, insanlıkla, adaletle kazanılabilir.

Gazze’de yaşanan, bir savaştan çok daha fazlası. İnsanlığın sınavı. Vicdanların sınavı. Eğer bugün sessiz kalırsak, yarın bu acıların tekrarlanmayacağının garantisi yok. Unutmayalım: Tarih, kanla yazılır, ama yalnız merhametle hatırlanır.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...