Bosman kararının 30. yılı: Futbolun devrimi ve yeni tehditler
15 Aralık 1995’teki Bosman kararı futbolun güç dengelerini kökten değiştirdi. 30 yıl sonra Diarra davası yeni bir kırılma yaratıyor. Oyuncu özgürlüğü artarken, kulüpler için eşitsizlik, mali risk ve sözleşme yönetimi her zamankinden daha kritik.
15 Aralık 1995 tarihinde, Avrupa Adalet Divanı (CJEU) yargıçları, beş yıldır süren yasal bir süreci sona erdirmek için sadece iki dakika harcadı. Yargıçlar, bugün “Bosman kuralı” olarak bilinen kararın geçerli olacağını bildirdi.
Artık Avrupa futbol kulüplerinin, sözleşmesi biten oyuncular için bonservis bedeli talep etmesine izin verilmeyecek ve yönetim organlarının herhangi bir takımdaki Avrupalı oyuncu sayısını sınırlaması engellenecekti. Bu değişiklikleri inatçı hukuk mücadelesiyle sağlayan adam Jean-Marc Bosman, kararını açıklamak üzere kameraların ve kendisini kutlayanların arasından çıktı: “Dağın zirvesine ulaştım ve şimdi çok yorgunum” dedi.
Bosman’ın trajik mirası
Bosman’ın kendisi için ise işler o noktadan sonra yokuş aşağı gitti. 2015 yılında The Guardian Observer’a verdiği demeçte, “Geçmişte pek çok söz aldım ama elime hiçbir şey geçmedi” diyerek, sonrasında yaşanan değişimlerden “hiçbir şey kazanmadığını” iddia etti. İflas etti, alkolizm tedavisi gördü ve 2013 yılında o dönemki partnerine saldırıdan suçlu bulunarak, yerel futbol sahasının çimlerini biçmeyi de içeren bir kamu hizmeti cezasına çarptırıldı.
Ancak onun adını taşıyan kararın tarihî bir nitelik taşıdığı ve 30 yıl sonra, bizzat kendisinin dışlandığı bu sporda bir devrim yaratılmasına yardımcı olduğu tartışılmaz bir gerçektir.
Eski düzenin feodal yapısı
Önde gelen futbol tarihçilerinden David Goldblatt, eski düzenin ne kadar kısıtlayıcı ve feodal olduğunu hatırlatıyor:
“30 yıl geriye bakıp, sözleşmesi biten futbolcuların istediklerini yapıp gidemediklerini görmek inanılmaz geliyor. Kulüplerin, kişilerin emeği üzerinde ne yapabileceklerini kontrol etmek için ellerinde lisans tutmaları... Bu sanki 14. yüzyıldan kalma bir şey gibi görünüyor.”
Goldblatt, Bosman’ın futbol ekonomisini tamamen dönüştürdüğünü vurguluyor:
“Futbol iş gücü piyasasını, kulüpler ile oyuncular arasındaki ilişkiyi ve daha geniş kültürde ikinci sınıf oyuncu kavramını değiştirdi. Taraftarları da öyle. Ve kesinlikle yetenek ve paranın belli bir merkezde toplanmasına, sonuç olarak da daha büyük bir eşitsizliğe katkıda bulundu.”
Ücretlerdeki patlamaya da dikkat çekiyor: “Dünyanın önde gelen profesyonel liglerinde oynayanlar için neden bu tür bir ücret enflasyonu yaşandı? Oyuncuların ve menajerlerinin profesyonel futbol cirosunun %70 ila %80’ine el koyma kapasitesi... Bu oldukça inanılmaz. Bankacılar bile o kadarını almıyor.”
Diarra kararı: Yeni bir Bosman mı?
Zirvenin uzağındaki oyuncular için durum aynı şekilde değişmedi ve Bosman’ın miraslarından biri, oyuncuların şartları ve koşulları üzerinde devam eden bir çekişme oldu. 1995 kararından sonra FIFA, UEFA ve Avrupa Komisyonu, 2001’de yürürlüğe giren Oyuncuların Statüsü ve Transferi Talimatı (RSTP) olarak bilinen bir sistem geliştirdi. Bu kurallar, 2015’te Lokomotiv Moskova’nın eski oyuncusu Lassana Diarra davasında test edildi.
Diarra, sözleşmesinin kulüp tarafından feshedilmesinin ardından ödenmesi gereken tazminat iddiasına karşı çıktı. FIFA paneli tarafından suçlu bulunarak 10,5 milyon avro ödemeye mahkûm edildi; bu borç, onu istihdam edecek yeni kulüplerin de sorumluluğundaydı. Dokuz yıl sonra CJEU, FIFA’nın transfer kurallarının bazı yönlerinin Diarra’nın serbest dolaşım hakkını ihlal ettiğine hükmetti. FIFA derhal geçici değişiklikler getirdi ve reform süreci başlattı.
Profesyonel Futbolcular Birliği (PFA) CEO’su Maheta Molango “Bosman’ın etkisi muhtemelen herkesin başlangıçta beklediğinden çok daha öteye gitti. İstenmeyen sonuçlar doğdu. Şu anda Lassana Diarra davası, Bosman’a benzer veya ondan daha büyük bir etki yaratabilir. Futbol otoritelerinin değişiklikleri şekillendirmek için birlikte çalışması gerekiyor” diyor.
İş birliği çağrısı
Molango’nun iş birliği çağrısı, FIFA’ya karşı “Oyuncular için adalet!” sloganıyla toplu dava yürüten Hollandalı avukat Dolf Segaar tarafından da tekrarlanıyor. Dava, 100.000’e yakın oyuncunun transfer kuralları nedeniyle kazanç kaybı yaşadığını iddia ediyor.
Segaar “Futbol bir ailedir ve eğer tüm bu mahkeme davaları varsa, bu ilişkiler için iyi değildir. Masanın etrafında toplanıp çözümler üzerinde müzakere edebilirseniz, bu çok daha iyi olacaktır. FIFA ile müzakereye açığız” diyor. Segaar’a göre ideal çözüm, Avrupa düzeyinde bir toplu iş sözleşmesi (CBA): “Oyuncuların ve kulüplerin, sözleşmeyi feshetmek isterlerse mekanizmanın ne olacağını başlangıçta müzakere etmesi. Bu kurallar toplu sözleşmede belirlenirse herkes için net olur.”
Türkiye’ye yansımalar: Fırsat mı, tehdit mi?
Türkiye’de oyuncu sözleşmesi fesihleri ve tazminatlar, kulüplerin en büyük mali risklerinden biri. FIFA ve CAS davalarının çoğu bu konudadır.
Diarra kararının Türk futboluna etkileri
| Eski durum (Diarra öncesi) | Yeni durum (Diarra sonrası) |
| Risk: Yüksek tazminat borçlu oyuncu transfer edilirse, yeni kulüp (Süper Lig) de sorumlu tutulabilirdi. |
Fırsat: Oyuncu, eski kulübünden kalan borç nedeniyle yeni kulübüne sportif ceza veya mali yük getirmeyecek. |
| Sonuç: Tazminat borçlu oyuncular “toksik” kabul edilir, transferleri zordu. | Sonuç: Türk kulüpleri, yüksek potansiyelli ancak sorunlu oyuncuları daha rahat transfer edebilir. |
Bu değişim, mali durumu kötü ama yetenekli oyuncuların Türkiye’ye gelişini hızlandırabilir. Öte yandan Türk kulüpleri, kendi oyuncularını daha kolay kaybedebilir.
Bosman ve “sözleşme sonu stratejisi”
Bosman kuralı, sözleşme bitiminde bonservis ödenmemesini sağlıyor. Türk kulüpleri, yıldız oyuncularıyla son yıla girmeden pazarlığa oturmak zorunda kalıyor.
Bir Süper Lig menajeri (adının gizli kalması kaydıyla) “Bosman’dan beri en büyük korkumuz, oyuncunun son yıla girmesi ve bedelsiz gitme tehdidiyle astronomik maaşlar talep etmesi. Şimdi Diarra kararı ile oyuncular, sözleşmeleri devam ederken bile ‘Giderim ve kimse beni almaktan çekinmez’ kozunu kullanacak” diyor.
Türk kulüpleri için acil önlemler
- Sözleşme revizyonu: Alacaklara teminat mektubu ve cezai şartlar, Avrupa hukukuna uygun yeniden düzenlenmeli.
- Arbitrasyon mekanizması: Uzun süren CAS yerine hızlı ulusal tahkim teşvik edilmeli.
- “Değer kaybı” modeli: Fesihlerde sadece maaş değil, sportif ve ticari değer kaybı hesaplanmalı.
Sonuç olarak, Türk futbolu yöneticileri bu kararları sadece transfer kolaylığı olarak görmemeli; oyuncuların sözleşme ihlali riskine karşı güçlü bir iç savunma mekanizması kurmanın gerekliliğini acilen anlamalıdır. Bosman ve Diarra, bireysel özgürlüğün kulüp çıkarlarının önüne geçtiği yeni bir çağın kapısını aralamıştır.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.