
Avrupa’nın çıkmazı: Bağımsız güvenlik siyaseti mi, NATO içi denge mi?
Donald Trump’ın Ukrayna ihtilafının geleceğini yakından ilgilendiren “politik” tercihleri, Avrupa’yı bir yol ayrımına getiriyor. Avrupalı devletler, bağımsız güvenlik stratejileri mi izleyecek, yoksa NATO bünyesinde yeni bir denge mi kurmaya çalışacak?
Trump’ın tekrar ABD Başkanı olmasıyla birlikte, Ukrayna'ya yönelik politikada radikal bir dönüşüm yaşandı. Biden döneminde sürekli yükselen askerî ve ekonomik yardımlar, Trump tarafından askıya alındı. Mart ayının başından itibaren Ukrayna'ya silah sevkiyatı durdurulurken, aynı ay içinde ABD istihbaratının Ukrayna’ya bilgi akışı kesildi.
Bu kararlar, Ukrayna'nın savunma yeteneğini ciddi şekilde zayıflatabilir. Özellikle uzun menzilli silah sistemleri için hedefleme bilgisi sağlayan istihbaratın kesilmesi, Ukrayna ordusunun hareket halindeki Rus hedeflerine karşı etkinliğini azaltabilir. Bu durum, savaşın gidişatını değiştirerek Rusya'nın sahada avantaj elde etmesine neden olabilir.
Avrupa’nın reaksiyonu ve stratejik arayışları
ABD'nin Ukrayna'ya verdiği desteği azaltmasının ardından Avrupa, kendi çözümlerini bulmaya yöneldi. Almanya, Fransa ve İngiltere gibi büyük Avrupa ülkeleri, Ukrayna'ya verdikleri desteği artırmak ve Avrupa'nın savunma kapasitesini güçlendirmek için çeşitli girişimlerde bulundu.
- Almanya: Friedrich Merz önderliğindeki muhafazakârlar, sosyal demokratlarla birlikte devasa bir savunma ve altyapı fonu oluşturma kararı aldı.
- Fransa: Emmanuel Macron, Avrupa savunma stratejisini takviye etmek amacıyla önemli bir fon oluşturmayı planladı.
- İngiltere: Ukrayna'ya yeni bir askerî birlik gönderme ihtimalini değerlendirmeye başladı ve hatırı sayılır bir askerden oluşan bir "Avrupa Güvence Gücü" kurmayı önerdi.
ABD’nin Avrupa güvenliğine olan bağlılığının azalma olasılığı, NATO'nun geleceği hakkında ciddi tartışmalara yol açıyor. Bilhassa Donald Trump’ın başkanlığı sırasında ve yaklaşan seçimler öncesinde yaptığı açıklamalar, Avrupa'da büyük yankı uyandırdı. Trump, NATO'yu "modası geçmiş" bir yapı olarak addederek, Avrupa ülkelerinin yeterli savunma harcaması yapmadığını ve ABD'nin yükü tek başına taşıdığını eleştirmişti.
ABD'nin NATO'ya yaklaşımı ve Avrupa'nın cevabı
Trump, NATO müttefiklerinden savunma bütçelerini artırmalarını istedi. NATO üyelerinin gayrisafi yurt içi hasılalarının asgari bir bölümünü savunmaya ayırmaları gerektiği uzun zamandır dile getiriliyor. Almanya gibi ülkeler başlangıçta bu hedefe ulaşmakta zorlanırken, özellikle Ukrayna ihtilafı sonrasında bu konuda daha kararlı adımlar attılar. Polonya ve Baltık ülkeleri gibi Rusya'ya coğrafi yakınlığı olan NATO müttefikleri, ABD'nin taahhüdünün azalması ihtimaline karşı daha fazla tedbir alma eğiliminde. Bu ülkeler, NATO'nun doğu kanadını sağlamlaştırmak için ABD'nin Avrupa'daki askerî varlığını muhafaza etmesini arzuluyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa'nın kendi savunmasını tahkim etmesi gerektiğini vurgulayarak "stratejik özerklik" fikrini ortaya attı. Almanya ise ilk etapta tereddüt etse de büyük bir savunma bütçesi ayırarak NATO'ya olan bağlılığını teyit etti.
NATO'nun akıbeti ve muhtemel senaryolar
- ABD'nin etkinliği zayıflarsa: Avrupa devletleri kendi savunma kapasitelerini yükseltmeye odaklanır ancak NATO'nun etkinliği ABD'nin güçlü desteği olmadan tartışmalı hâle gelebilir.
- Avrupa savunması kuvvetlenirse: Avrupa Birliği'nin (AB) savunma iş birliği artar ve NATO içinde AB ülkeleri daha belirgin bir rol oynar.
- ABD güçlü desteğini sürdürürse: NATO, mevcut yapısını muhafaza ederek Rusya ve Çin'e karşı caydırıcılığını artırabilir. NATO'nun geleceği, büyük ölçüde ABD'nin pozisyonuna ve Avrupa ülkelerinin kendi güvenliklerini nasıl şekillendireceklerine bağlı olarak şekillenecektir.
Trump döneminde Rusya'nın kazanımları
Trump'ın başkanlığı döneminde Ukrayna'ya yönelik yardımları yavaşlatması veya tamamen durdurması olasılığı, Rusya'nın savaş alanındaki pozisyonunu önemli ölçüde değiştirebilir. Mevcut durumda ABD ve Avrupa, Ukrayna'ya mali ve askerî destek sağlıyor. Ancak ABD'nin bu desteği çekmesi, Ukrayna'nın askerî yeteneklerini zayıflatabilir ve Rusya'nın savaşta avantaj sağlamasına yol açabilir. Trump'ın ikinci başkanlık döneminde yürürlükteki yaptırımları hafifletmesi veya tümden kaldırması Kremlin için önemli bir avantaj teşkil edebilir. Özellikle Rusya'nın finansal sistemi ve enerji sektörü üzerindeki yaptırımlar gevşetilirse, Moskova ekonomik olarak rahatlayabilir. NATO ve Avrupa Birliği içindeki dayanışma Trump'ın politikaları nedeniyle sarsılabilir.
Trump'ın Avrupa ülkelerinin savunma harcamalarını artırmasını istemesi ve NATO'yu gereksiz bulduğuna dair söylemleri, Avrupa'da ayrışmalara sebep olabilir. Rusya, bu durumu Batı'yı zayıflatmak için bir fırsat olarak görebilir. Özellikle Doğu Avrupa'daki NATO üyeleri, ABD'nin çekimser bir tavır sergilemesinden endişe duyuyor. Vladimir Putin, Batı'nın birliğini bozma stratejisini uzun süredir uyguluyor. Trump'ın NATO'ya ve AB'ye karşı mesafeli duruşu, Putin'in Avrupa'daki bölünmeleri derinleştirmesine yardımcı olabilir. Şayet ABD NATO'dan uzaklaşırsa, Rusya'nın nüfuz alanı genişleyebilir ve Doğu Avrupa'daki güvenlik dengeleri Moskova lehine dönebilir.
Avrupa'nın yeni denge arayışı ve NATO’nun istikbali
ABD'nin Ukrayna politikasında değişiklik yapması ve NATO'ya olan bağlılığının azalması ihtimali, Avrupa'nın güvenlik stratejisinde mühim bir dönüşüm ihtiyacını ortaya koyuyor. Avrupa liderleri hem kendi savunmalarını güçlendirmek hem de Ukrayna'ya yardımı sürdürmek için daha bağımsız hareket etmek durumunda kalabilir. ABD'nin Ukrayna'ya verdiği desteği azaltması veya NATO içindeki rolünü küçültmesi durumunda, Avrupa ülkeleri kendi güvenliklerini temin etmek için daha fazla yatırım yapmak zorunda kalacak.
NATO üyeleri, bilhassa Almanya ve Fransa askerî bütçelerini artırmaya başladı. Almanya, büyük bir özel savunma fonu kurarken; Fransa ise nükleer caydırıcılığına daha fazla kaynak ayırmayı planlıyor. AB içinde, bilhassa Fransa'nın öncülüğünde, "stratejik özerklik" düşüncesi gündemde. Avrupa ordusu oluşturulması veya en azından ortak savunma projelerinin artırılması tartışılıyor. Lakin bu süreç, bürokratik engeller ve üye ülkeler arasındaki farklı tehdit algıları yüzünden zor ilerliyor. Avrupa, Ukrayna'ya yapılan yardımları artırarak ABD'nin açığını kapatmaya çalışabilir. Ne var ki ekonomik sıkıntılar ve bazı ülkelerin isteksizliği, bu süreci karmaşık hâle getiriyor. NATO'nun doğu kanadındaki ülkeler (Polonya, Baltık ülkeleri gibi) Ukrayna'ya desteğin devam etmesi konusunda ısrarcı. Fakat Batı Avrupa ülkeleri (özellikle Almanya ve Fransa), savaşın uzamasının kendi ekonomilerine zarar vereceğini düşünüyor.
ABD-Avrupa ilişkilerinde yeni dinamikler
Trump'ın sergilediği tavrın ardından Avrupa'nın ABD ile ilişkilerinde yeni bir denge kurması gerekecek. Trump, Avrupa'nın güvenliği için daha fazla ödeme yapmasını isterken, NATO'dan uzaklaşması Avrupa'nın kendi güvenlik mekanizmalarını kuvvetlendirmesine yol açabilir. Şayet ABD, NATO'dan uzaklaşırsa Avrupa içinde iki farklı yaklaşım belirginleşebilir:
- Doğu Avrupa ülkeleri (Polonya, Baltık ülkeleri), ABD ile ikili anlaşmalar yaparak kendi güvenliklerini garantiye almaya çalışabilir.
- Batı Avrupa ülkeleri (Almanya, Fransa), Avrupa'nın kendi başına hareket etmesini savunarak bağımsız bir savunma politikası geliştirmeye gayret edebilir.
ABD'nin Ukrayna desteğini kesmesi, Rusya'ya savaşta stratejik avantaj sağlayabilir. Putin, bu durumu Batı ittifaklarını bölmek için kullanabilir. Çin, Avrupa'nın zayıflayan ABD desteğiyle Asya'daki güç dengelerini de etkileyebilir. Eğer Avrupa savunmaya daha fazla odaklanırsa, Çin'e karşı alınan ekonomik ve siyasi önlemler gevşeyebilir.
Avrupa'nın zor seçimi
Avrupa, ABD'nin olası geri çekilme senaryosuna karşı yeni bir güvenlik mimarisi inşa etmek mecburiyetinde. Ancak bu süreçte:
- NATO içindeki birlik korunabilecek mi?
- AB ülkeleri ortak bir savunma stratejisi oluşturabilecek mi?
- Ukrayna, Avrupa'nın tek başına desteğiyle ayakta kalabilir mi?
Tüm bu sorular, Avrupa'nın önümüzdeki yıllarda nasıl bir yol izleyeceğini tayin edecek. ABD'nin rolüne bağlı olarak Avrupa ya daha bağımsız bir güvenlik politikası oluşturacak ya da NATO içinde yeni bir denge arayışına girecek.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.