14 Kasım 2025

2025 Irak seçimleri: İstikrar mı, kriz mi?

Irak'ta seçimler yapıldı ancak halkın coşkusu yok. Düşük katılım, vatandaşların siyasete duyduğu güvensizliğin göstergesi. Yerleşik siyasiler gücünü korurken, asıl mücadele koalisyon pazarlıklarında şekillenecek. Peki, Irak istikrara mı yoksa daha derin bir siyasi krize mi sürüklenecek?

Irak, 11 Kasım 2025'te bir parlamento seçimi gerçekleştirdi. Saddam Hüseyin'in devrilmesinin üzerinden iki on yıl geçmiş olmasına rağmen, sandık başına giden Irak halkının temel sorusu hala aynı: Bu seçim, gerçek bir değişimin habercisi mi, yoksa yerleşik siyasi elitler arasında yeniden paylaşım yapılan bir ritüel mi?

2025 parlamento seçimleri ve ardından yaşanacak olan koalisyon pazarlıkları, Irak'ın geleceği için kritik bir test işlevi görüyor. Ülke, anlamlı bir reform olmadan dengeyi koruyabilecek mi? Yoksa artan hayal kırıklığı ve yabancılaşma, onu daha derin bir siyasi felce mi sürükleyecek?

Resmî sonuçlara göre, güçlü kurumsal ve milis ağlarına sahip yerleşik Şii partilerin koalisyonu olan Şii Koordinasyon Çerçevesi (KÇ) beklenildiği gibi parlamentoda en güçlü blok olmayı sürdürdü. Mevcut Başbakan Muhammed Şii el-Sudani'nin koalisyonu da önemli bir başarı elde etti. Ancak Irak siyasetinde asıl belirleyici olan, sandıktan çıkan sayısal sonuçlardan ziyade, seçim sonrasında kurulacak olan ‘koalisyon matematiği’.

Irak'ın karmaşık siyasi denkleminde başbakanlık koltuğu, seçimlerden hemen sonra Şii Koordinasyon Çerçevesi liderleri, Kürt siyasi partileri ve Sünni koalisyonlar arasında yapılacak pazarlıklarla şekillenecek. Bu süreç, Irak'ın siyasi dengesinin en net yansıması: Gayri resmî bir elit anlaşması ile reform pahasına da olsa düzen ve istikrarı garanti altına alınıyor.

Halkın sessiz çığlığı ve düşen katılım

Seçimlerin belki de en çarpıcı sonucu, sandık başına gidenlerden çok gitmeyenlerin tercihiydi. Bağdat ve vilayetlerdeki gözle görülür kampanya faaliyetlerine rağmen, halktan gelen coşku son derece zayıftı. Katılım oranının, 2021'de kaydedilen zaten düşük olan %41'lik oranın da altına düştü.

Bu düşüş, vatandaşlar ile devlet arasındaki derin uçurumun en net göstergesi. Süregelen yolsuzluk, kayırmacılık ve siyasi partilerin devasa mali harcamaları, seçimlere olan güveni ciddi şekilde aşındırmış durumda. Halk, siyasi partilerin devlet imkânlarını ve istihdamı bir seçim aracı olarak kullandığını, oyların satın alındığını düşünüyor. Bu hayal kırıklığının bir diğer kanıtı ise, bir zamanlar parlamentodaki en büyük blok olan Mukteda es-Sadr'ın Sadr Hareketi'nin seçimleri boykot etmesi oldu. Bu boykot hem rekabeti azalttı hem de seçmenler için bir alternatifi ortadan kaldırarak katılımı daha da daralttı.

Reform mu, kontrol mü?

2025 seçimleri, 2020'de kabul edilen 9 No'lu Seçim Yasası'na göre yapıldı. Bu yasa, bir anlamda 2019'daki kitlesel protestoların bir ürünüydü. Ancak yasa, zaman içinde amacından saptırıldı. Orantılı temsil sistemini getiren ve daha küçük seçim bölgeleri öngören bu yasa, 2023'te yapılan bir değişiklikle daha geniş il bazlı seçim bölgelerine dönüşü sağladı.

Yasanın destekçileri, bu değişikliğin istikrar ve parti bütünlüğünü güçlendirdiğini savunuyor. Ancak analistlere göre, daha büyük seçim bölgeleri ve kapalı liste sistemi, 2021 seçimlerinde ivme kazanan bağımsız ve yeni siyasi oluşumların önünü tıkayarak, gücü yeniden yerleşik seçkinlerin elinde topluyor. Bir başka deyişle, sistem, değişimi değil, statükoyu korumak üzere tasarlandı.

Asıl mücadele şimdi başlıyor

Irak'ta seçimler nadiren net bir kazanan çıkarır. Asıl mücadele, seçim sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte start alan “hükümet kurma süreci”dir. Bu süreç, aylarca süren karmaşık pazarlıklara sahne olur.

Süreç şu şekilde işler: Yeni parlamentonun toplanmasının ardından, milletvekilleri bir cumhurbaşkanı seçer. Cumhurbaşkanı da en büyük blok tarafından aday gösterilen ve diğer gruplarla uzlaşma sağlayabilen bir ismi başbakan olarak atar. Başbakan adayının, kabineyi oluşturup parlamentodan güvenoyu almak için 30 günü vardır. Ancak bu süre, Irak tarihinde defalarca uzatılmıştır.

Bu uzun geçiş döneminde, önceki kabine “geçici hükümet” sıfatıyla görev yapar. Ancak bu hükümetin yetkileri son derece kısıtlıdır; yalnızca günlük işleri yürütür, büyük politika değişiklikleri yapamaz veya önemli uluslararası anlaşmalar imzalayamaz. Bu durum, ülkeyi aylarca bir belirsizlik ve yönetişim boşluğuna sürükler.

Irak'ın uluslararası ortakları, özellikle de bölgede güçlü bir varlığı olan ABD için asıl endişe, bu sürecin Irak'ın istikrarını güçlendirip güçlendirmeyeceği. Soru şu: Koalisyon pazarlıkları, ülkeyi bir arada tutacak kapsayıcı bir hükümetle mi sonuçlanacak, yoksa hizipler arasındaki çekişmeyi yeniden alevlendirip şiddeti tetikleyecek mi?

Irak'ta 2025 seçimleri, ülkenin demokratik bir sisteme sahip olmakla, gerçekten demokratik bir işleyişe sahip olmak arasındaki uçurumu bir kez daha gözler önüne serdi. Seçimler, halkın iradesini yansıtmaktan ziyade, gücün seçkinler arasında yeniden dağıtıldığı bir mekanizma haline gelme riski taşıyor.

Irak'ın geleceği, sadece başbakanın kim olacağına değil, bu yapısal sorunları çözme iradesinin gösterilip gösterilemeyeceğine bağlı. Halkın sessiz çığlığına kulak veren, yolsuzlukla etkin bir şekilde mücadele eden ve hesap verebilir bir yönetim inşa eden bir sistem, Irak'ı bu kısır döngüden çıkarabilir. Aksi takdirde, her beş yılda bir tekrarlanan bu seçim ritüeli, Irak'ı istikrara değil, daha derin bir siyasi çıkmaza götürmeye devam edecek. Gerçek değişim, sandık başında biten bir oydan çok, seçim sonrasında masada kurulacak olan dürüst ve halkın çıkarını önceleyen bir sosyal sözleşmeyle gelecek.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...