
Karabağ: Yeni bir dönemin eşiğinde
Karabağ, 2020 Savaşı sonrası yeni bir döneme girdi. Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin temasları, uluslararası aktörlerin arabuluculuğu ve ekonomik zorunluluklar, bölgede kalıcı barışın kapılarını aralıyor. Her iki ülkenin barıştan yana tavrı, Güney Kafkasya için umut vaat ediyor.
Kafkasya, jeopolitik konumu, etnik çeşitliliği ve tarihsel anlaşmazlıklarıyla çatışmalara açık bir bölge olarak uluslararası ilişkilerde dikkat çeken bir konuma sahiptir. Özellikle Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Karabağ sorunu, Sovyetler sonrası dönemin en uzun soluklu ve yıkıcı çatışmalarından biri olmuştur. 2020 yılında yaşanan ve Azerbaycan’ın üstünlüğüyle sonuçlanan İkinci Karabağ Savaşı, bölgedeki statükoyu kökten değiştirmiş ve yeni bir diplomatik dönem başlatmıştır. Bu analiz çerçevesinde Azerbaycan-Ermenistan normalleşme süreci, liderlerin diplomatik temasları ve uluslararası aktörlerin rolü bağlamında değerlendirilecektir.
Nitekim Karabağ sorununun tarihsel arka planına baktığımız zaman 1989 yılında Mihail Garboçov tarafından ortaya atılan Glastnost Perestroyka/yeniden yapılandırma ve ekonomik reformlar Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine getirmiştir. Bu süreçte Karabağ Oblastı’nın statüsü üzerinden Azerbaycan ile Ermenistan arasında 1988’de başlayan kriz, ilk önce Sungayıt olaylarına, ardından Karabağ’da bölgesinde yaşayan ve tarihî Azerbaycan bölgesi olan Yerecan/Revan Hanlığı’nda yaşayan Azerbaycanlılara karşı bilinçli şekilde düzenlenen etnik temizleme ve saldırı, soykırımlar 1991-1994 yılları arasında tam ölçekli bir savaşa dönüşmüş ve Ermeni güçleri Azerbaycan topraklarının yaklaşık %20’sini işgal etmiştir. 1994’te imzalanan ateşkes sonrası statüko büyük ölçüde Ermenistan lehine şekillense de bu durum uluslararası hukukta meşru kabul edilmemiştir. 1992-1993 yılında BÖGK tarafından bu bölgelerin Ermenistan tarafından işgal edildiği ve Azerbaycan’a geri verilmesi hususunda 4 karar kabul edilmiştir. Bu kararlar 822, 853, 874 ve 884 saylı kararlardır. 1991 yılında 76 yıl sonra SSCB’den bağımsızlığını kazanan Azerbaycan, diplomatik yollarla sonuç alamayınca 2020 yılında askerî seçeneği kullanarak Karabağ’ın büyük bir bölümünü yeniden kontrol altına almıştır. Böylelikle 2020 Savaşı Sonrası Azerbaycan için yeni bir Jeopolitik dönem başladı denilebilir.
2020’deki İkinci Karabağ Savaşı sonrası imzalanan 10 Kasım Ateşkesi, yeni bir siyasi ve diplomatik sürecin kapısını aralamıştır. Azerbaycan’ın askerî zaferi, Ermenistan açısından büyük bir stratejik ve psikolojik sarsıntı yaratırken; bölgeye Rus barış gücünün yerleştirilmesi ve ulaştırma yollarının açılmasına yönelik maddeler, çatışma sonrası dönemde yeni iş birliği alanlarını gündeme getirmiştir.
İlham Aliyev, savaş sonrası yaptığı açıklamalarda Karabağ meselesinin çözüldüğünü, Azerbaycan’ın egemenliğinin yeniden tesis edildiğini ve Ermenistan’ın gerçekçi bir yaklaşım benimsemesi gerektiğini vurgulamıştır. Buna karşılık, Nikol Paşinyan, ilk başta savaşın sonucunu kabul etmekte zorlanmış ancak zamanla hem iç hem dış baskılarla daha pragmatik bir çizgiye kaymıştır. 2021 seçimlerini kazanarak görevine devam eden Paşinyan; barış gündemine yönelmiş, 2023 yılında Karabağ’ın Azerbaycan’ın parçası olduğunu açıkça tanımıştır.
Normalleşme sürecinde somut gelişmeler
2022–2025 arasında Aliyev ve Paşinyan arasında hem ikili hem çok taraflı görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Öne çıkan görüşmeler şunlardır:
- Brüksel görüşmeleri (AB ara buluculuğunda): Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’in himayesinde yapılan bu toplantılarda taraflar sınırların belirlenmesi, esir değişimi, ulaştırma koridorlarının açılması ve barış anlaşması taslağı üzerine müzakerelerde bulunmuşlardır.
- Moskova görüşmeleri: Rusya, geleneksel etkisini korumaya çalışmış ve Putin’in ev sahipliğinde gerçekleşen zirvelerde ateşkes rejiminin güçlendirilmesi ve ulaşım hatları (özellikle Zengezur Koridoru) gündeme gelmiştir.
- 2024–2025 süreci: En son Temmuz 2024 ve Mayıs 2025’te yapılan görüşmelerde Paşinyan, Karabağ konusunda “egemenlik tartışması olmadığını” yinelemiş; Aliyev ise Ermenistan ile “şartsız diplomatik ilişki kurulmasına” açık olduğunu açıklamıştır. Bu görüşmeler, ilk kez barış anlaşmasının tam metni üzerine görüşme yapıldığı dönemlerdir.
Teknik komisyonlar ve sınır çizimi
2023 yılında kurulan Sınır Belirleme Komisyonları, Sovyet haritalarına dayalı olarak Azerbaycan-Ermenistan sınırını yeniden belirlemeye başlamış, bazı köyler tarafların karşılıklı onayıyla teslim edilmiştir. Bu durum özellikle Ermenistan’da halk protestolarına yol açsa da sürece engel teşkil edememiştir.
Yukarıdaki belirttiğimiz görüşmeler çerçevesinde bölgesel ve uluslararası aktörlerin rolünü aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür.
- Rusya Federasyonu: Rusya, barış gücü yerleştirerek sürece dâhil olmuşsa da Ukrayna Savaşı nedeniyle bölgedeki etkinliği azalmıştır. Buna rağmen hâlâ Ermenistan için güvenlik sigortası işlevi görmektedir. Ancak son dönemde Ermenistan, Rusya’ya olan güvenini sorgulamaya başlamış, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden (KGAÖ) çekilmeyi tartışmaya açmıştır.
- Türkiye Cumhuriyeti: Türkiye, Azerbaycan’ın en büyük müttefiki olarak sürece güçlü destek vermektedir. “Tek millet, iki devlet” söylemi çerçevesinde Azerbaycan’ın diplomatik zaferlerini pekiştirmek için diplomatik, ekonomik ve askeri desteklerini sürdürmektedir. Ayrıca Türkiye-Ermenistan normalleşme süreci de bu genel diplomatik çabanın bir parçasıdır.
- İran İslam Cumhuriyeti: Zengezur Koridoru fikrine karşı çıkan İran, kendi kuzey sınırlarında jeopolitik bir değişim istememektedir. Bu nedenle Ermenistan’la yakın ilişkilerini artırmakta ve Türkiye-Azerbaycan hattına karşı dikkatli bir siyaset izlemektedir.
Avrupa Birliği ve ABD’nin bölgede stratejisi ve etkisi
AB, Charles Michel liderliğinde barış sürecine aktif destek sağlamaktadır. ABD ise Ermenistan’a yönelik demokratikleşme ve reform gündemi üzerinden etkide bulunmakta ve taraflara doğrudan görüşmeler önermektedir. Batı’nın daha görünür olması, Rusya’nın tepkisini çekmektedir.
Bu görüşler ve stratejik hedefler çerçevesinde bu sürecin önündeki zorluklar ve gelecek perspektiflerine baktığımız zaman aşağıdaki kanaate varılmaktadır:
- Ermenistan’daki iç muhalefet ve milliyetçi çevrelerin etkisi, barış sürecini sabote edebilir.
- Zengezur Koridoru’nun açılması hâlâ büyük bir jeopolitik tartışma konusudur.
- Azerbaycan’ın Ermeni azınlığa yaklaşımı, insan hakları örgütleri tarafından izlenmektedir.
- Bölge dışı aktörlerin (özellikle Batı ve İran) rekabeti, sürecin istikrarını zedeleyebilir.
Buna rağmen, her iki ülkenin de ekonomik fayda sağlama, ulaşım ağlarına entegre olma ve dış yatırım çekme isteği, normalleşmeyi zorunlu kılmaktadır. Sonuç olarak Kafkasya bölgesinde gerçekçi barış mümkün mü sorusuna 2020 sonrası oluşan yeni statüko, tarihsel olarak ilk kez Azerbaycan ve Ermenistan’ın eşit şartlarda bir barış sürecine girmesini sağlamıştır diye biliriz. Sayın İlham Aliyev ve Paşinyan’ın liderlik kararlılığı, dış aktörlerin görece yapıcı tutumları ve ekonomik zorunluluklar, bu sürecin devamını desteklemektedir.
Bölgede barışın kalıcı olması için 5 kritik unsur öne çıktığını söyleyebiliriz:
- Karabağ sonrası Azerbaycan toplumunun tarihsel Batı Azerbaycan’a entegrasyonu, Zengezur’a yerleşmesi.
- Ulaştırma ve enerji altyapısında bölgesel iş birliği: Zengezur koridorunun açılmasıyla 3+3 (6’lı/6 Platform: Azerbaycan, Ermenistan, Türkiye, Rusya, İran, Gürcistan)
- Toplumlar arası diyalog ve travmaların giderilmesine yönelik programlar.
- Ermenistan Anayasası’nda Azerbaycan’a ve Türkiye’ye yönelik toprak iddiasıyla ilgili metne ve armaya değişiklik yapılması.
- Hocalı Soykırımı’nı yaptığını ve 1988-2020 tarihleri arasından bölgede yaptığı kültürel değerlere ve bölgeye verdiği zararın tazminatının ödenmesi.
Bu 5 unsur üzerine odaklanan sürdürülebilir bir diplomasi, Güney Kafkasya’da 30 yıl sonra ilk kez gerçek bir barışın kapısını aralayabilir.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.