01 Aralık 2025

Hong Kong ve Kartalkaya: Modern dünyada yangın

Modern kentlerde yangın da bir felakete dönüşebiliyor. Hong Kong Wang Fuk Court ve Bolu Kartalkaya'daki yangınlar, yanıcı malzemeler, eski bina stoku ve yetersiz denetimlerin ölümcül sonuçlarını gözler önüne serdi. Bu trajediler, yangın güvenliğinin temel bir hak olduğunu hatırlatıyor.

Gökdelenlerin ışıltılı siluetleri, akıllı şehirlerin dijital ağları ve mühendislik harikası yapılar... İnsanlık, medeniyetin sınırlarını her geçen gün daha da zorluyor. Ancak bu görkemin gölgesinde, kadim bir düşman modern çağın en savunmasız noktalarını hedef alıyor: Yangın. 2025'in Kasım ayında Hong Kong'daki Wang Fuk Court'ta 128 cana mal olan ve 2025’ün Ocak ayında Bolu Kartalkaya'daki bir otelde 78 kişinin hayatını kaybettiği yangınlar, bu tehdidin ne denli yakın ve yıkıcı olduğunu acı bir şekilde hatırlattı. Modern dünya, yangını bir felakete dönüştürmek için gerekli tüm unsurları -yanıcı malzemeler, yüksek yoğunluk ve karmaşık sistemler- ne yazık ki mükemmel bir şekilde bir araya getiriyor.

Hong Kong'un Tai Po bölgesindeki Wang Fuk Court, 1980'lerde inşa edilmiş, 32 katlı sekiz bloktan oluşan ve yaklaşık 4.800 kişiyi barındıran bir kamu konut kompleksiydi. Kasım 2025'te başlayan yangın, şehrin yetmiş yıldır gördüğü en ölümcül felaket oldu. Alevler, bambu iskeleler, yanıcı koruyucu ağlar ve pencerelere yapıştırılmış genişletilmiş polistiren köpük levhalardan oluşan ölümcül bir kombinasyon sayesinde inanılmaz bir hızla yayıldı.

Bu yangının olağanüstü yıkıcılığının ardındaki temel mekanizma, modern yangın güvenliği felsefesinin temel taşı olan "iç kompartımanlama" stratejisinin, bina dış cephesindeki yanıcı geçici malzemeler tarafından tamamen devre dışı bırakılmasıydı. Bambu iskele, alevler için dikey ve yatayda hızla ilerleyebileceği yanıcı bir kafes oluşturdu. Polistiren köpük levhalar ise pencereler gibi kritik noktalardan alevlerin içeri sızmasına izin vererek yangın bariyerlerini aştı. Rüzgârın da etkisiyle yangın, bir bloktan diğerine atladı, orta ve üst katlardaki sakinler için tahliye imkânı bırakmadı. Bu tablo, 2017'de Londra'da Grenfell Kulesi'nde yaşanan ve yanıcı dış cephe kaplamasının benzer bir felakete yol açtığı trajediyi akıllara getirdi. Wang Fuk Court, Grenfell'in Asya'daki yankısıydı.

Daha da çarpıcı olan, bu felaketin hiçbir uyarı işareti olmadan gerçekleşmemiş olmasıydı. Felaketten önceki bir yılda, Çalışma Dairesi tarafından sahada 16 güvenlik denetimi yapılmış, yükleniciye altı iyileştirme bildirimi gönderilmiş ve üç kovuşturma başlatılmıştı. Bu, sistemin riski gördüğünü ancak önlemekte başarısız olduğunu gösteriyordu. Düşük idari para cezaları, maliyet odaklı müteahhitler için yeterli caydırıcılık oluşturmamış, bilinen tehlikeler, trajediye dönüşene kadar varlığını sürdürmüştü.

Kartalkaya: Kar ve ateşin ölümcül buluşması

Hong Kong'daki bu kentsel felaketten sadece aylar önce, Türkiye'nin gözde kayak merkezlerinden Bolu Kartalkaya'da benzer bir acıyı yaşadık. Ocak 2025'te bir otelde çıkan yangın, 78 kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. İlk belirlemelere göre yangın, Yangın otelin dördüncü katındaki mutfak/restoran bölümünde başlamış ve hızla yayılmıştı. İtfaiye ekipleri, yoğun kar ve olumsuz hava koşulları altında zorlu bir mücadele verdi.

Kartalkaya'daki yangın, lüks bir tatil cennetinin nasıl bir anda bir cehenneme dönüşebileceğini gösterdi. Soruşturmalar, otelde yangın alarm sistemlerinin ve sprinkler sistemlerinin yetersiz olabileceğini, tahliye prosedürlerindeki aksaklıkların can kaybını artırmış olabileceğini işaret etti. Bu durum, sadece eski kent konutlarının değil, modern turizm tesislerinin de yangın güvenliği konusunda ciddi zafiyetleri olabileceğini ortaya koydu. İki felaket arasındaki ortak nokta, güvenlik protokollerindeki eksiklikler ve önlenebilir risklerin göz ardı edilmesiydi.

Modern kentlerin yangın zafiyeti

Wang Fuk Court ve Kartalkaya yangınları, modern dünyanın yangın karşısındaki savunmasızlığını besleyen birkaç ortak faktörü açığa çıkarıyor. Hong Kong'daki bambu iskeleler veya Grenfell'deki yanıcı cephe kaplamaları gibi malzemeler, maliyet ve geleneksel kullanım gerekçeleriyle tercih edilebiliyor. Kartalkaya'daki yalıtım malzemesinin yanıcılığı da benzer bir risk oluşturmuş olabilir. Modern inşaat, hala yangın karşısında zayıf halkalar barındırıyor. Oysa yangın güvenliği, inşaatın en başında başlamalı. "Kaynak kontrolü" olarak adlandırılan bu yaklaşım, yanıcı malzemelerin inşaat sahasına girişini engellemeyi hedefliyor.

Wang Fuk Court gibi 40 yıllık binalar, modern yangın kodlarıyla inşa edilmemişti. Bu binalara sprinkler sistemleri, yangına dayanıklı kapılar veya kablosuz alarm sistemleri entegre etmek (retrofitting) pahalı ve teknik olarak zorlu bir süreç. Kartalkaya'daki otel gibi daha yeni yapılar bile, bakım ve denetim eksikliği nedeniyle risk altında. Özellikle düşük gelirli bölgelerde yaşayanlar, bu eski ve güvensiz bina stokunda yaşamaya mahkûm ediliyor. Bu da yangın riskini bir sosyal adalet sorununa dönüştürüyor.

Yüksek katlı binalarda ve kalabalık otellerde tahliye süresi uzar, panik ve kargaşa artar. Wang Fuk Court'ta dış cephenin hızla yanması, merdiven boşluklarını tıkayarak çıkışları kapattı. Tek merdivenli eski tasarımlar, bu tür durumlarda ölüm tuzağına dönüşebiliyor. Modern gökdelenlerde "çift merdiven" zorunluluğu ve belirli kat aralıklarında yangından korunmuş "sığınma katları" hayati önem taşıyor. Bu katlar, hem tahliye edilenler için güvenli bir bekleyiş alanı hem de itfaiye ekipleri için operasyon üssü görevi görüyor.

Hong Kong'daki gibi onlarca denetime rağmen felaketin önlenememesi, denetimlerin niceliğinden ziyade niteliği ve sonuç alma etkinliği konusunda soru işaretleri doğuruyor. İdari para cezalarının düşüklüğü, kuralları çiğnemenin maliyetini düşürüyor. Wang Fuk Court'ta olduğu gibi, denetimler sadece kâğıt üzerinde kalmamalı, somut ve zamanında düzeltici eylemlerle desteklenmeli. Aksi takdirde, denetim bir güvenlik aracı olmaktan çıkıp sadece bürokratik bir formaliteye dönüşüyor.

En gelişmiş yangın söndürme sistemleri bile, insanların bu sistemleri nasıl kullanacağını bilmemesi durumunda işe yaramaz. Kartalkaya'daki gibi otellerde, yangın tatbikatlarının düzenli ve ciddi bir şekilde yapılmaması, yangın anında paniğe ve yanlış kararlara yol açabiliyor. Aynı şekilde, sakinlerin yangın güvenliği konusundaki farkındalığı düşükse, küçük bir yangın hızla kontrolden çıkabilir. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, insan faktörü her zaman en kritik bileşen olarak kalıyor.

Küresel bir sorun

Wang Fuk Court ve Kartalkaya, buzdağının sadece görünen kısmı. Dünyanın dört bir yanında benzer felaketler yaşanıyor:

  • Londra, Grenfell Kulesi (2017): 72 kişinin ölümüne neden olan bu yangın, yanıcı dış cephe kaplamasının ölümcül tehlikesini tüm dünyaya gösterdi. Yangın, binanın dışından hızla yukarı doğru ilerleyerek sakinleri tuzağa düşürdü.
  • Seul, Kore (2022): Bir lüks apartmanda çıkan yangın, yüksek katlı binalardaki yangın güvenliği önlemlerinin yetersizliği konusunda ülkede bir tartışma başlattı.
  • Dubai, bir gökdelen yangını (2017): Bir Yılbaşı gecesi Dubai'deki 63 katlı bir otelde çıkan yangın, yanıcı cephe kaplaması nedeniyle hızla yayıldı. Neyse ki can kaybı olmadı, ancak maddi hasar büyüktü.

Bu örnekler, yangın riskinin sadece belirli bir ülke veya bölgeyle sınırlı olmadığını, küresel bir kentsel güvenlik sorunu olduğunu gösteriyor.

Teknolojiden adalete kapsamlı bir reform

Bu felaketlerden çıkarılacak dersler, acil ve kapsamlı bir reform paketini zorunlu kılıyor. Hong Kong'un bambu iskeleyi aşamalı olarak yasaklamaya yönelik adımları önemli, ancak tüm yüksek riskli binalarda yanıcı geçici malzemelerin (ağlar, brandalar, köpük levhalar) kullanımı sıkı bir şekilde denetlenmeli ve sertifikalı, alev geciktirici malzemeler zorunlu kılınmalı. İnşaat malzemeleri, bağımsız laboratuvarlarda test edilmeli ve şantiyeye girişi bu testlere bağlı olmalı. Yüksek binalarda tek merdiven tasarımından vazgeçilerek çift merdiven zorunluluğu getirilmeli. Singapur örneğindeki gibi, belirli kat aralıklarında yangından korunmuş "sığınma katları" inşa edilmeli. Bu katlar, tahliyeyi kolaylaştırır ve itfaiye ekipleri için operasyon üssü görevi görür.

Wang Fuk Court gibi eski binalar ve Kartalkaya'daki gibi tesisler, modern yangın güvenlik sistemleri (su sisi sistemleri, kablosuz alarmlar) ile güçlendirilmeli. Ancak bu mali yük, özellikle düşük gelirli sakinler için dayanılmaz olabilir. Bu nedenle, devlet bu iyileştirmeleri yüksek oranda sübvanse ederek kentsel adaleti sağlamalı. Yangın güvenliği bir lüks değil, temel bir insan hakkı olarak görülmeli. Geleneksel denetimlerin yetersiz kaldığı noktada, yapay zekâ destekli drone'lar ve IoT sensörleri, inşaat sahalarını ve bina cephelerini gerçek zamanlı izleyerek riskleri önceden tespit edebilir. Bu teknolojiler, yangın alarmı ve sprinkler sistemlerinin düzenli bakımını takip ederek proaktif bir yaklaşım sunabilir.

İdari para cezaları, ihlali bir maliyet kalemi olmaktan çıkaracak seviyelere yükseltilmeli. Denetimleri etkin şekilde yapmayan yetkililer de hesap vermeli. Ayrıca, binaların yangın güvenliği durumunu gösteren derecelendirme sistemleri halka açık olmalı, insanların yaşadıkları veya kaldıkları yerlerin güvenliği hakkında bilgi sahibi olması sağlanmalı. Teknoloji ve düzenlemeler ne kadar iyi olursa olsun, insan faktörü en kritik unsur olmaya devam ediyor. Okullardan başlayarak yangın güvenliği eğitimi verilmeli, binalarda düzenli ve ciddi yangın tatbikatları yapılmalı. Sakinler, olası bir yangın anında nasıl davranacakları konusunda bilinçlendirilmeli.

Felaket değil, tercih

Wang Fuk Court ve Kartalkaya yangınları, "doğal afet" değil, "insan eliyle şekillenmiş felaketler" (anthropogenic disasters) olarak kayıtlara geçti. Bu trajediler, güvenlik standartlarındaki gevşekliğin, maliyet baskısı karşısında insan hayatının ikinci plana atılmasının ve denetim mekanizmalarındaki aksaklıkların bir sonucuydu.

Modern dünya, yangını tamamen ortadan kaldıramaz belki ancak onu bir felakete dönüştüren koşulları kesinlikle değiştirebilir. Bu, mühendislik veya mimariden ziyade, siyasi irade, hukuk düzeni ve toplumsal sorumluluğun da bir meselesi. Hong Kong'daki yanan gökdelenden Bolu'nun karlı tepelerine uzanan bu acı hatıralar, bize bir seçim şansı sunuyor: Görkemli şehirlerimizi, güvenliği lüks değil temel hak olarak gören bir anlayışla mı inşa edeceğiz, yoksa bir sonraki yangının hangi modern cenneti kül edeceğini endişeyle mi bekleyeceğiz? Cevabımız, kaybettiğimiz her canın ağırlığında. Unutmamalıyız ki bir sonraki yangının nerede çıkacağını asla bilemeyiz ancak onun bir felakete dönüşmesini engelleyecek önlemleri almak tamamen bizim elimizde.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...