Doğu Akdeniz’de yeni güç hattı: Fransa–GKRY ortaklığı
Fransa ile GKRY arasında imzalanan stratejik ortaklık, Doğu Akdeniz’de savunma ve güvenlik eksenli bloklaşmayı derinleştiriyor. Bu hamle, Fransa’nın AB liderliği iddiasını güçlendirirken Türkiye’yi dolaylı biçimde dengelemeyi hedefleyen kalıcı bir güç mimarisine işaret ediyor.
15 Aralık 2025 tarihinde Paris’te bir araya gelen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Hristodulidis düzenledikleri basın toplantısında iki ülke arasında stratejik ortaklık anlaşması imzaladıklarını duyurdu. Liderler tarafından tarihî bir anlaşma olarak tanımlanan bu anlaşma ile savunma, güvenlik, enerji, ekonomi, çevre, kültür ve eğitim gibi alanlar başta olmak üzere Fransa ve GKRY arasında geniş kapsamlı bir iş birliği öngörülüyor.
Fransa ile GKRY arasında imzalanan bu anlaşma, 2000’li yıllarda başlayan silah sistemleri tedariki, ortak askerî tatbikatlar, askerî eğitim, Fransız donanması ve hava unsurlarının GKRY liman ve üslerini kullanabilmesi gibi ortaklıklarla kademeli olarak inşa edilen güvenlik eksenli yakınlaşmanın devamı olarak kabul edilmelidir. Stratejik ortaklıkla kurumsallaşan bu süreç GKRY’nin güvenliğini dış aktörler aracılığıyla sağlayan bir strateji benimsediğini açıkça gösteriyor. Zira Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi, geniş askerî kapasitesine ve nükleer güce sahip bir ülke olan Fransa ile kurulan ortaklık GKRY’ye askeri caydırıcılık ve siyasal görünürlük kazandıracağı düşünülüyor.
Fransa açısından ise GKRY, askerî ve siyasi anlamda düşük maliyetle yüksek stratejik kazanç sunan bir ortak konumundadır. GKRY’nin jeostratejik konumu Fransa’ya doğrudan egemenlik sorumluluğu üstlenmeden bölgede askerî varlık bulundurma imkânı sağlıyor. Bu durum Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya uzanan geniş coğrafyada Fransa’ya operasyonel süreklilik sağlama, krizlere hızlı müdahale edebilme ve bölgede caydırıcı bir güç olarak görünür hâle gelme fırsatı sunuyor.
Diğer yandan GKRY’nin Avrupa Birliği (AB) üyesi olması Fransa’nın kendi ulusal çıkarlarını Avrupa güvenliğinin gerekliliği olarak sunmasını kolaylaştırıyor. Esasen bu durum askerî kapasitesi sınırlı olan AB’ye stratejik özerklik hedefini Doğu Akdeniz’de Fransa’nın askerî gücü üzerinden hayata geçirme; Fransa’ya ise bölgedeki askerî varlığını Fransa’nın güç mücadelesindeki bir hamlesi olarak değil AB’nin kolektif çıkarlarını savunan lider ülke olarak yorumlanma fırsatı veriyor. Böylece Fransa, AB içindeki konumunu güçlendiriyor ve Brüksel’den ziyade Fransa’nın stratejik öncelikleri doğrultusunda AB’nin güvenlik politikalarının Doğu Akdeniz’de şekillenmesini sağlıyor. Nitekim 2026 yılının ilk yarısında GKRY’nin Avrupa Birliği (AB) Konseyi Dönem Başkanlığını üstleneceği göz önünde bulundurulduğunda; Fransa-GKRY Stratejik Ortaklık Anlaşması ile iki ülke arasında AB düzeyinde güvenlik eksenli siyasi bir eşgüdümün hedeflendiği anlaşılıyor. Bu sayede Fransa’nın GKRY ile yakınlaşarak hem AB içinde liderlik iddiasını pekiştirdiği hem de küresel aktörlük rolünü AB çatısı altında yeniden ürettiği bir stratejik hamlede bulunduğu söylenebilir.
Anlaşmalar arasında güç mücadelesi
Fransa-GKRY yakınlaşmasının bir diğer önemli boyutunu ise Doğu Akdeniz’de son yıllarda artan güç mücadelesi oluşturuyor. Bu mücadelenin merkezinde ise dolaylı olarak Türkiye’nin yer aldığı söylenebilir. GKRY yönetiminin güvenliğini Fransa himayesinde sağlama isteği Fransa’ya doğrudan çatışmaya girmeden Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de artan askerî ve diplomatik etkisini dengeleme imkânı sunacağı düşünülüyor. Zira Fransa, Türkiye ile doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçınıyor. Bunun yerine Fransa GKRY ile askerî ve stratejik iş birliği kurarak yani Doğu Akdeniz’deki askerî varlığını GKRY üzerinden tesis ederek Türkiye’ye “Bölgede tek başına değilsin” mesajı veriyor. Bir başka deyişle; Fransa, Türkiye ile bire bir askerî gerilime girmeden, iki NATO müttefikinin açık çatışmasına yol açacak çatışmalardan kaçınarak dolaylı bir caydırıcılık oluşturmak istiyor ve Türkiye’nin deniz yetki alanları tezini, enerji faaliyetlerini, bölgesel nüfuzunu sınırlayan bir politika hedefliyor.
Bu bağlamda Fransa’nın Yunanistan ile imzaladığı savunma anlaşmalarına da dikkat çekmek gerekiyor. Özellikle 2021 yılında imzalanan Fransa-Yunanistan Stratejik Savunma ve Güvenlik Anlaşması ile üç milyar avro değerinde Fransız savunma sisteminin bölgeye entegre edilmesinin yanı sıra anlaşmanın NATO şemsiyesi dışında ve açıkça karşılıklı savunma taahhüdü içermesi yani taraflardan birinin egemenliğine yönelik silahlı saldırı gerçeklemesi durumunda diğer tarafın askerî destek vermesini öngören bir maddenin bulunması, Fransa’nın Doğu Akdeniz’deki rolünü diplomatik bir aktörden çıkararak doğrudan fiilî bir güvenlik aktörü olarak konumlandırıyor.
Dolayısıyla GKRY tesis edilen stratejik ortaklık ve Yunanistan ile imzalanan savunma anlaşmaları bir arada değerlendirildiğinde Fransa’nın bölgede geçici değil, kalıcı askerî varlık bulundurma imkânı elde ederek ortaklarıyla beraber Türkiye’yi dışlayan bilinçli bir güvenlik hattı oluşturmak istediği anlaşılıyor. Fransa-Yunanistan-GKRY arasında kurulan bu hat ile ortak askerî tatbikatlar, savunma sanayi entegrasyonu, üs ve limanlara erişim gibi askerî düzenlemeler sayesinde bölgede bloklaşmaya dayalı ve kalıcı bir güvenlik mimarisi inşa ediliyor. Dolayısıyla Türkiye doğrudan hedef gösterilmeden ancak sürekli çevrelendiği bir düzenle karşı karşıya kalıyor. Bu düzende bölgesel istikrar, Avrupa güvenliği gibi söylemler ile Türkiye’nin bölgesel varlığı sorunsallaştırılırken; Fransa’nın askerî varlığının düzen sağlayıcı bir aktör olarak meşrulaştırıldığı bir kurgu oluşturuluyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında Fransa-GKRY Stratejik Ortaklık Anlaşması yalnızca iki ülke arasında iş birliğinin derinleştirilme girişimi olarak değerlendirilmemelidir. Aksine Doğu Akdeniz’de giderek belirgin hâle gelen bloklaşmaya dayalı güç siyasetinin kalıcı ve sistematik bir düzene dönüştürülme stratejisinin yansıması olarak okunmalıdır. Fransa-GKRY Stratejik Ortaklığı ikili iş birliğinin ötesine geçerek bölgesel güvenliği çok taraflı ve kapsayıcı bir çerçevede tanımlamak yerine, benzer düşünen aktörler etrafında şekillenen ittifak ağlarıyla tanımlandığını gösteriyor. Bu bağlamda Fransa-GKRY Stratejik Ortaklığı ile Fransa-Yunanistan iş birliği birlikte ele alındığında, meselenin ikili anlaşmalar ya da anlaşmazlıklardan ziyade bölgesel düzenin hangi aktörler tarafından, hangi normlar üzerine kurgulanacağıyla ilgili olduğuna işaret ediyor. Türkiye ise bu yapıda eşit bir muhatap ya da çözüm ortağı olarak değil; güç kapasitesi ve jeopolitik etkisi dengelenmesi gereken bir aktör olarak konumlandırılıyor.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.