08 Eylül 2025

Çin’in nadir toprak elementleri hakimiyeti ve teknolojik gelecek

Çin'in nadir toprak elementlerini kontrol etmesi, ABD ve müttefiklerini yeni tedarik stratejileri geliştirmeye zorluyor.

Nadir toprak elementlerinin dünya siyasetinde ne denli kritik bir rol oynadığını hiç düşündünüz mü? Günümüz dünyasında, teknoloji her geçen gün hayatımızın daha da içine giriyor ve bu teknolojilerin temelini oluşturan malzemeler, jeopolitik dengeleri de yeniden şekillendiriyor. Nadir toprak elementleri (NTE) olarak bilinen bu metaller, modern hayatın vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Akıllı telefonlardan elektrikli otomobillere, rüzgâr türbinlerinden savaş uçaklarına kadar birçok kritik alanda kullanılıyorlar. Ancak bu değerli kaynakların tedarik zinciri üzerindeki hakimiyet, bir süredir uluslararası ilişkilerin en gergin konularından biri haline geldi. Çin Halk Cumhuriyeti'nin, eski lideri Deng Xiaoping'in "Orta Doğu'da petrol varsa, Çin'de nadir topraklar var" sözüyle özetlediği stratejik gücü, günümüzde ABD ile yürüttüğü ticaret savaşında önemli bir kaldıraç olarak kullanılıyor.

Çin, küresel NTE madenciliğinin yaklaşık %60'ını, işlenmesinin %85'inden fazlasını ve kalıcı mıknatıs üretiminin %90'ından fazlasını kontrol ediyor. Bu kalıcı mıknatıslar, otomobillerden tıbbi cihazlara ve rüzgâr türbinlerine kadar her şeyde kullanılıyor. Bu durum, ABD ve diğer Batılı ülkeleri savunmasız bırakıyor ve onları Çin'den uzaklaşan tedarik zincirleri oluşturmak için acele etmeye itiyor. Analistlere göre, Çin'in nadir topraklar tedarik zinciri üzerindeki bu sıkı kontrolü, onu ABD ile girdiği ticaret savaşında önemli bir konuma yerleştiriyor. Batı'nın Çin'e olan bağımlılığını azaltma yönündeki çok taraflı çabaları büyük ölçüde diplomatik düzeyde kalıyor ve Çin tedarikinden uzaklaşmak için yeterli yatırım veya teknik uzmanlık eksikliği bulunuyor.

“Madenden mıknatısa”

Bu yüksek riskli rekabetin yeni ön cephesi ise nadir toprak rezervlerine sahip gelişmekte olan ülkeler haline geliyor. Bu ülkeler hem Çinli hem de Batılı yatırımcılar tarafından talep görüyor ve büyük bir jeopolitik çekişmenin merkezinde yer alıyorlar. Uzmanlar, Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nden (CSIS) Ilaria Mazzocco gibi isimler, ABD ve diğer ülkelerin yıllardır tedarik zincirlerini çeşitlendirmeye çalıştığını ancak bu zorluğun hala aşılamadığını belirtiyor. Ancak Mazzocco, şu an geçmişe göre daha fazla ivme gördüklerini de ekliyor. Yine de çözümlerin çoğunun uzun vadeli olması, ihracat kontrolleri tehdidinin ise acil olması sorun yaratıyor.

ABD, bu duruma karşı "madenden mıknatısa" olarak bilinen bir Savunma Bakanlığı girişimiyle yanıt verdi. Bu girişimin amacı, nadir toprak elementlerinin tedarik zincirinin tamamını, yani kaynak bulmadan ayırmaya, işlemeye, metalizasyona, alaşım ve mıknatıs üretimine kadar tamamen yerli bir şekilde geliştirmek. 2023 yılında Savunma Bakanlığı, Çin dışındaki tek ticari ölçekli NTE üreticisi olan Lynas Rare Earths şirketine Teksas'ta bir üretim tesisi açması için 258 milyon dolar yatırım yaptı. Avustralyalı şirket, bu yılın Mayıs ayında Malezya'daki tesisinde ağır nadir toprak olan disprosyum oksidi ticari olarak Çin dışında ilk kez üreterek önemli bir kilometre taşına ulaştı.

ABD ve müttefikleri, Çin'in sektördeki hakimiyetini kırmak için başka adımlar da atıyor. 2022'de Washington, Japonya, Güney Kore, Hindistan, İngiltere ve Avustralya dahil 14 ortakla birlikte Mineraller Güvenliği Ortaklığı'nı başlattı. Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Grönland, Kazakistan ve Ukrayna gibi kaynak zengini ülkeler de bu forumun üyeleri olarak proje geliştirme ve politika diyaloğuna katılıyor. Haziran ayında G7, kritik mineraller konusunda yeni bir eylem planı açıkladı ve Temmuz ayında da kritik mineraller tedarik zincirini çeşitlendirmek için bir Quad girişimi başlatıldı.

Tüm bu ivmeye rağmen, analistler bu çabaların Pekin'in sektördeki köklü hakimiyetine meydan okumak için yeterli olmayabileceğini düşünüyor. CSIS Kritik Mineraller Güvenliği Programı Direktörü Gracelin Baskaran, G7, Quad ve Mineraller Güvenliği Ortaklığı gibi çok taraflı girişimlerin hala büyük ölçüde diplomatik aşamada olduğunu söylüyor. Singapur'daki S. Rajaratnam Uluslararası Araştırmalar Okulu'ndan Hu Xinyue'ye göre ise, Ortaklık sınırlı yatırım gördü ve teknik uzmanlık açısından yetersiz. Ayrıca, partner ülkelerin NTE madenciliği veya üretim kapasitesini geliştirmesi önündeki önemli bir engel, çevresel kaygılar. Hu, ABD'de madencilik projelerinin başlamasının uzun sürmesinin de başka bir engel olduğunu belirtiyor. Bir maden projesinin ruhsatını almak, inşaatını tamamlamak ve üretime başlamak 16 yıl sürebilir diyor.

Hem fırsat hem de risk

Gelişmekte olan ülkeler için bu durum hem fırsatla hem de riskler barındırıyor. Kanada merkezli bir şirket olan Stormcrow Capital'ın başkanı Jonathan Hykawy'ye göre, Çin bu ülkelere ABD'den daha fazlasını sunabilir. Çin, pazarının büyüklüğü ve jeopolitik istikrar gibi konularda daha avantajlı görünüyor. ABD'nin şu anki yönetiminin "belirsizliği ve kargaşayı bir tür müzakere taktiği olarak kullanması", diğer ulusların ABD'yi bir dost ve müttefik olarak görmesini zorlaştırıyor ve Çin'in bu boşluğu doldurmasına olanak tanıyor. Singapurlu analist Hu Xinyue, Pekin'in jeopolitik stratejisinin, bazı ülkelere teknoloji transferi ve kaynaklara erişim sağlayarak onları cezbetmek ve ödüllendirmek, rakiplerine ise ihracat kontrolleri uygulamak gibi "havuç ve sopa" yaklaşımını içerdiğini belirtiyor.

CSIS'ten Mazzocco'ya göre, Çinli şirketler NTE madenciliği ve rafinasyonunda çok güçlü bir konumda ve sektördeki fikri mülkiyetin (IP) ve bilgi birikiminin çoğuna sahipler. Sonuç olarak, kendi endüstrilerini geliştirmek isteyen birçok şirket ve ülke, sektördeki en büyük oyuncularla iş birliği yapmak ile riskleri azaltmak arasında bir ikilemle karşı karşıya kalıyor. Baskaran ise, bir NTE endüstrisi geliştirmenin önemli sermaye ve teknik uzmanlık gerektirdiğini belirtiyor. Gelişmekte olan birçok ekonominin "tarafsız olduğunu ve en iyi anlaşmayı aradığını, dolayısıyla Çin veya Batı ile çalışmaya istekli olduğunu" ekliyor.

Vietnam, dünyanın ikinci en büyük NTE rezervlerine sahip ve küresel yatakların %19'unu oluşturuyor. 2023'te Vietnam ve ABD, Vietnam endüstrisini güçlendirmek ve yabancı yatırımı çekmek amacıyla NTE konusunda teknik iş birliğini artırmak için bir anlaşma imzaladı. Çin de bu durumdan pay almak istiyor ve devlete ait China Rare Earth Group, Vietnamlı madencilik devi Vinacomin ile iş birliği fırsatlarını araştırıyor. Nisan ayında Pekin ve Hanoi, kritik mineraller konusunda iş birliğini keşfedeceklerini belirten ortak bir açıklama yayınladı.

Malezya da tedarik zincirinde önemli bir halka haline geldi. Lynas'ın orada bir işleme tesisi işletmesiyle birlikte, önemli NTE yataklarına sahip olan ancak bunları işleme yeteneği sınırlı olan Malezya, kendi endüstrisini geliştirmek istiyor. Malezya dışişleri bakanı Nisan ayında, Çin'in işleme teknolojisinin bir kısmını Malezya ile paylaşmayı kabul ettiğini duyurdu. Myanmar ise Çin ve ABD'den sonra dünyanın üçüncü en büyük NTE kaynağı. Kachin bölgesi, ağır nadir topraklar için dünyanın en büyük madenlerinden bazılarına ev sahipliği yapıyor ve bu mineraller işlenmek üzere Çin'e ihraç ediliyor.

Sonsuza kadar sürmeyecek ticaret silahı

Analistler, Çin'in nadir toprak tekelini kaldıraç olarak kullanma stratejisinin kısa vadede çok etkili olsa da bir ticaret silahı olarak sonsuza kadar sürmeyeceğini söylüyor. Baskaran, ABD savunma bakanlığının MP Materials gibi Amerikan NTE şirketleriyle yaptığı ortaklıklar gibi girişimlerin ölçeklenmesinin zaman alacağını, ancak bu sayede alternatif tedarik zinciri seçenekleri için geri sayımın başladığını belirtiyor.

Stormcrow Capital'dan Hykawy'ye göre, "nadir toprak alanında neredeyse hiç yüksek derecede tescilli bilgi kalmadı". Gerçek yataklar, ayırma teknolojisi, nadir toprak metalleri, alaşımları ve mıknatısları yapma bilgisi; bunların hepsi Çin dışında da mevcut. Tüm bunları ticari ölçekte üretime geçirmek "zaman ve para meselesi". Ancak, alternatif tedarik zincirleri inşa etmek, sadece yeni maden sahaları belirlemekten çok daha karmaşık bir süreç. Bu, bir işleme tesisleri sistemi, üretim yetenekleri ve teknik uzmanlık gerektiriyor. Bu nedenle, Trivium China'dan Cory Combs'a göre, Batılı ulusların uzun vadede bile bu aradaki farkı kapatması zor olabilir. Combs, Çin'in NTE hakimiyetini onlarca yıllık stratejik yatırımlarla kurduğunu ve Batı'nın, Çin'in dün geldiği yere yetişmeye çalışırken, Çin'in yarına teknolojik olarak ilerlemeye çalıştığını söylüyor. Bu nedenle Batı'nın, askeri ekipmanlar gibi kritik alanlarda tedarik zincirini çeşitlendirmeye odaklanması gerektiğini öne sürüyor. Combs, “Batı'nın, nadir toprakların tüm ticari uygulamalarının tamamını anlamlı bir şekilde çeşitlendirebileceği bir dünya yok,” diyor, “Toplam hacim çok büyük ve Çin çok ileride”.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...