…Ve düğmeye basıldı
Haberin Eklenme Tarihi: 17.11.2025 17:04:00 - Güncelleme Tarihi: 17.11.2025 17:06:00Tarih: 18 Kasım 1988. Tercüman gazetesinin manşeti o gün “İçte ve dışta Türkiye’ye baskı kampanyası başlatıldı… Ve düğmeye basıldı” cümlesiyle atılmıştı: “Yunanlılar ve komünistler kampanyada başı çekiyor. Avrupa Parlamentosu’na TKP için karar tasarısı sunuldu.”
Haber “içte ve dışta”ki baskılara yönelik ayrımı şu şekilde vurguluyordu:
“Dışta: Bölücü komünist iş birliği
-Protesto gösterileri
Atina’da kaçak bölücüler ile Yunan komünistleri Türkiye’ye karşı gösteri yürüyüşleri yaptı, Bonn’da da TKP ve TİP üyeleri bugün ortak bir protesto yürüyüşü yapacaklar.
-Karar tasarısı
Kutlu ve Sargın’ın gözaltına alınması üzerine Avrupa Parlamentosu’ndaki komünistler harekete geçerek acilen gündeme alınması isteğiyle karar tasarısı hazırladılar, ancak tasarının acil olarak gündeme alınması reddedildi.
İçte: Türkiye’ye şantaj
-TKP dostu komünist milletvekilleri Türkiye’ye ‘Yardımı keseriz’ ve ‘geniş çaplı protesto’ tehditlerini savurdular.
-Kutlu ve Sargın’ın avukatları TKP’liler için ‘Düşünce ve örgütlenme özgürlüğü’ istediler. DGM Savcısı’nı eleştirdiler.”
Bu detaylar verilirken “Bunlar da TKP’nin avukatları” başlığıyla yayımlanan bir de fotoğraf vardı Tercüman’ın ilk sayfasında. Fotoğraf altı yazı şöyleydi: “Haydar Kutlu ve Nihat Sargın’ın avukatları dün Ankara’da bir basın toplantısı düzenlediler. Avukatlar ‘Müvekkillerimiz uygar dünyanın kabul ettiği biçimde insan hakları ve demokratik özgürlükler çerçevesinde düşünme özgürlüğünün gereği olan haklarını kullanmak üzere yurda gelmişlerdir’ dediler.”
Peki siyasilerin tepkileri ne yöndeydi? Tercüman, tepkilere de ayrıca yer veriyordu:
“Evren: ‘Bunlar bir merkezden yönetiliyorlar.’ Cumhurbaşkanı Evren, TBKP’lilerin Türkiye’yi karıştırmak ve istikrarını bozmak için geldiklerini söyledi.”
“Keçeciler: ‘Ay yıldızlı bayrağımızın yerine orak-çekiç görmek isteyenler hayal içindedir.’”
“Dülger: ‘TKP ile demokrasiyi karıştırmayalım. Komünist partisi yoksa demokrasi yok demek değildir.’”
“Taşar: ‘Şehit kanları ile sulanmış bu vatan üzerinde hiçbir vatandaş komünist partisine izin vermez.’”
TKP’li Kutlu ise Tercüman’ın yayınlarından rahatsızdı. Onun da tepkisi Tercüman’a olmuştu: “TKP’li Kutlu, ‘TKP’nin kurulması için en fazla Tercüman uğraşıyor. Tercüman bize karşı kampanya açtı’ dedi.”
Tercüman gazetesinin olayı detaylandıran “Hukuk Devleti” başlıklı başyazısı ise şöyleydi:
“Sovyet beşincikolu TKP’nin ‘legalleşme’ eylemine en doğru teşhisi Sayın Cumhurbaşkanı Evren koydu. Seçim propagandası için en küçük fırsatları bile değerlendiren şöhretli politikacıların sustuğu bir ortamda Sayın Cumhurbaşkanı Evren koydu. Seçim propagandası için en küçük fırsatları bile değerlendiren şöhretli politikacıların sustuğu bir ortamda Sayın Evren TKP’nin ‘legalleşme’ eylemini hem bu eylemin siyasi amacı hem de hukuk devleti karşısındaki yeri açısından değerlendirirken Türk milletinin görüş ve duygularına tercüman olmuştur. Sadece şimdiki Anayasa’ya göre değil, 1961 Anayasası’na göre de totaliter amaçlı partiler kurmak yasaktır. TKP’liler hakkında kesinleşmiş mahkûmiyetler ve devam eden soruşturmalar vardır. Bunlar Türkiye’ye gelirken soruşturmaya tâbi tutulacaklarını biliyorlardı. Öyleyse neden geldiler? Bu sorunun cevabı, Evren’in de belirttiği gibi ‘Türkiye’yi baskıcı göstermek’tir. Nitekim bir düğmeye basılmış gibi, içte ve dışta Türkiye’yi ‘baskıcı’ gösterme ve Avrupa solunu kullanarak Türkiye’yi akıllarınca köşeye sıkıştırma eylemleri başlamış bulunuyor. Sayın Evren’in ifade ettiği gibi, ‘Avrupa’da bizim karşımızda olan bazı çevreler her işimize burunlarını sokarlar.’ Sovyet beşincikolu, dış baskılarla Türkiye’yi sıkıştırıp ‘legalleşme’yi sağladıktan sonra ‘yeni mevziler’ için yıkıcı ve sarsıcı eylemler tezgâhlamak istemektedir. TKP girişiminin siyasi yönü budur. Bir de hukuki yönü vardır. Türkiye bir hukuk devleti olduğuna göre kanunların uygulanması hiçbir baskıyla engellenemez. Yine Sayın Evren’in belirttiği gibi, Anayasa’nın 14. Madde’si hak ve hürriyetlerin demokrasiye ve ülke bütünlüğüne karşı kullanılamayacağını hükme bağlamıştır. Aynı hüküm Alman anayasa hukukunda da mevcuttur. TKP’nin amacı ise demokrasi yerine proletarya diktatörlüğü kurmaktır. Evren, bu konuşmasıyla sadece Türk milletinin duygu ve düşüncelerini dile getirmekle kalmamış, anayasal görevini ifa etmiştir. Çünkü Anayasa’nın 104. Maddesi Cumhurbaşkanı’na ‘Anayasa’nın uygulanmasını gözetme’ görevini vermiştir. Bu makam, gerçekten bir ‘korkuluk makamı değildir. Bu makam, sembol de değildir.’ Görev ve sorumlulukları vardır. Görev ve sorumlulukları müdrik bir Cumhurbaşkanı olarak Evren’in bu onurlu konuşması Türk milletine güven vermiştir ve hukuk devleti fikrini güçlendirmiştir. TKP konusunda hukukun gereği neyse o yapılacaktır.”