Cumhuriyet’in 51. yılını törenlerle kutladık

Haberin Eklenme Tarihi: 27.10.2025 21:42:00 - Güncelleme Tarihi: 17.11.2025 17:07:00

29 Ekim 1974, Cumhuriyet’in 51. yıl dönümü… Cumhuriyet Bayramı her zamanki gibi törenlerle coşkuyla kutlanmış, verilen millî mücadele gururla anılmıştı. Ertesi günün (30 Ekim 1974) Tercüman gazetesinde döneminin tüm gündemiyle birlikte bayram “Cumhuriyet’in 51. yılını törenlerle kutladık” manşetiyle yaşanıyordu. Törenden bir fotoğraf, manşete eşlik ederken Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün “Günümüzün en önemli millî konusu memlekette her şeyden önce siyasi istikrarın sağlanmasıdır” açıklaması hemen fotoğrafın yanında yer alıyor. Dönemin tüm ağırlığı bu cümledeki beka kaygısıyla birleşiyordu, zira parti liderlerinin de mesajı ortaktı: “Güçlükler aşılacak.”

Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ardından henüz birkaç ay geçmişken tüm yurtta ve Kıbrıs’ta düzenlenen Cumhuriyet Bayramı törenleri, tüm bu kaygıları devletin temelden aldığı mücadele gücüyle yok ediyordu: “Cumhuriyet Bayramı dün bütün yurtta ve Kıbrıs’ta törenlerle kutlanmıştır. Önceki gün öğleden sonradan itibaren bütün yurtta binalar bayraklarla süslenmiş, anıtlara çelenkler konulmuş ve gece de aydınlatma uygulanmıştır. Cumhuriyet’in kuruluşunun 51. yıl dönümü münasebetiyle dün Ankara’da ilk tören Anıtkabir’de yapılmıştır.”

Peki neydi bu gururlu güne gölge düşüren, çelenklerle bayraklarla süslenmiş ülkeyi kaygıya düşüren?

Öncelikle “Mutlu günde mutsuzluk” başlığındaki başyazıya bakalım: “Cumhuriyetimizin 51. kuruluş yıl dönümünü kutladığımız bugünlerde genel görüntümüz, maalesef hiç de iç açıcı değildir. Devlet ve millet hayatında yarım yüzyılı aşkın bir dönemi küçümsemek, üstelik kısır ve bencil çekişmeler yüzünden uğranılan kayıplara dertlenmek, her güçlüğü göğüslemesini bilen ve bunun örneklerini çeşitli vesilelerle vermiş olan milletimizin bu hâle düşürülmüş olmasından dolayı üzülmemek imkânsızdır. Cumhuriyet rejimini kabullenmeleri henüz 50 yıla varmamış olan ve devlet kurmak geçmişleri bizim gibi binlerce yıllık köke dayanmayan binlerce yıllık bir köke dayanmayan milletlerin daha iyi durumda olduğunu görmek de ayrı bir üzüntü kaynağıdır. Hiç kimsenin geleceğe ait umutlarını kırmak, durumumuzu olduğundan başka göstererek karanlık bir tablo çizmek gayesinde değiliz. Ama gerçekleri saklamanın da kimseye fayda getirmeyeceğine, kesinlikle devlet ve millet hayatına bir şey kazandırmayacağına inananlardanız. Diyebiliriz ki Cumhuriyetimizin ilk kuruluş gününde ekonomik durumumuz ve sıkıntılarımız ne ise 51 yıl sonra bugün de değişen ve gelişen dünya şartları içerisinde aynı tehlikelerle karşı karşıyayız. Ne hazindir ki çağın gerçeklerine aklın yoluna iltifat yerine memleket, aşırı sol ve sağ mücadelelerinin içine itilmiş, şartlandırılmış, kamplara bölünmüş, siyasi istikrarsızlık yüzünden meydana gelen otorite zafiyeti ile de devleti parçalamak isteyen unsurlar rahat bir çalışma ortamı bulmuştur. Kişisel çıkarları ve parti menfaatleri ön planda tutma gayretleri yüzünden siyasi hayattaki istikrarsızlık giderek artmış, hükûmet buhranları ne gariptir ki tabii görülür hâle gelmiştir. Bu durum, devletin âdeta sahipsiz kaldığı görüntüsünü uyandırmaktadır. Memleketin gerçeklerini, milletimizin tarihi ve sosyal yapısını bilmeyenler, ‘olması gayrimümkünlerin’ peşine koşmuş, ‘düzen değişikliği’ sloganları ile yaratılan fikir anarşisi yüzünden meydana gelen tereddütler ekonomimizi alabora etmiştir….”

Bahsedilen sağ-sol çatışmasının yanı sıra, asıl sorun öncelikle ekonomiydi. Tercüman’ın bir diğer manşeti zaten bunu anlatıyordu: “Ekonomik açıdan 1974 feda edilen bir yıl oldu.” Detaylar da “Enflasyon hızı gittikçe artıyor. Yüzde 19 ile Avrupa’da birinciyiz. Tahıl stokumuz son 24 yılın en düşük seviyesinde bulunuyor. Tarım üretimi de geçen yıla oranla yüzde 17 düştü” cümleleriyle vurgulanıyordu.