04 June 2025

Yapay zekâ çağında mesleklerin hayatta kalma stratejileri

Yapay zekâ döneminde mesleklerin hayatta kalabilmesi, bu mesleklerin dönüşüm kabiliyeti, insan odaklı becerileri ve teknolojik adaptasyonu ile doğrudan ilişkili. Güney Kore’de yapılan bir araştırma, yapay zekâ çağında nasıl dönüşebileceğimizin şifrelerini vermiş. Gelin bu reçeteye birlikte bakalım.

Daha bir iki yıl öncesine kadar sadece bilim kurgu filmlerinde olabileceğini düşündüğümüz şeyler artık gündelik hayatın bir parçası. ChatGPT, Midjourney, Sora, Copilot, Gemini ve diğer birbirinden yetenekli üretken yapay zekâ modelleri; yazı yazıyor, resim çiziyor, matematik problemleri çözüyor, sohbet ediyor, müzik besteliyor, hatta film sahnelerini aratmayan videolar üretebiliyorlar.

Üretken yapay zekâ modelleri veriye dayalı sistemlerdir. Daha önceden gördüğü örneklerden yola çıkarak yeni ve özgün içerikler üretebilirler. Hafızada tutma, hatırlama, hızlı ve tutarlı ilişki kurma yetenekleri sayesinde dil modelleme, tanıma, mantıksal çıkarım ve problem çözme gibi konulardan çoğu zaman insanlardan daha iyi olduklarını söyleyebiliriz.

Örneğin; bir akademisyen, haftalarca üzerine çalıştığı bir literatür taramasını bu modellerden yardım alarak birkaç saati geçmeyen sürede tamamlayabilir. Bir grafik tasarımcı saatler süren afiş hazırlama sürecini bu modelleri kullanarak ve sadece afişi modele tarif etme zahmetine katlanacak kadar sürede yapabilir. Bir yazılımcı üzerine çalıştığı işe ait kod parçasını dakikalar içinde üretken yapay zekâ araçlarına yazdırabilir. Kısacası hız, maliyet ve üretkenlik açısından birçok alanda üretken yapay zekâ modelleri insanın önüne geçiyor.

Hâl böyle olunca birçok meslek grubunda bir kaygı başladığını duyuyoruz ve belki kendimizden de biliyoruz. Yazarlar, tercümanlar, öğretmenler, tasarımcılar, reklamcılar, avukatlar, psikologlar, akademisyenler ve hatta bu işin merkezinde olan yazılımcılar ve veri bilimciler yapay zekânın üretkenliğine yetişemiyor. Bu durum değersizlik, çaresizlik ve mesleki tükenmişlik gibi psikolojik yükler getiriyor.

İşte bu noktada Güney Koreli şirketlerde çalışan 381 kişi üzerinde yapılmış bir araştırma, şirketlerin üretken yapay zekâ modellerini benimsemesiyle psikolojik güven ve refahın önemli ölçüde azaldığını ortaya koymuş. Bu süreçten geçecek insan sayısının giderek artacağını söylemek de abes değildir.

2025 dünyasında hayatta kalma taktikleri

Bu stratejileri belirlerken New York Üniversitesi’nden Julian Togelius ve ekip arkadaşlarının akademisyenler için verdiği önerilerden epeyce istifade ettiğimi ve bunu her meslek grubuna uyarlamak üstüne kafa yorduğumu itiraf etmeliyim. Peki, hayatta kalmak için stratejilerimiz neler olmalı?

  • Pes et (!): Pes etmek her zaman bir seçenektir ve kabul edelim, kimi zaman yapılacaklar arasında en iyisidir. Hatta borsada zarar-kes olarak adlandırılan bir kavram vardır. Bu sebeple hayatta kalma stratejilerinin ilki pes etmektir ve yapılacak en mantıklı şey üretken yapay zekâ araçlarıyla yarışa girmeyi bırakmaktır. Unutmayalım ki yarış yok ise kaybeden de yoktur.
  • Ölçeklenmeyi dene: Bu stratejinin ismini belki de “yeniden yapılan” şeklinde değiştirmeliyiz. Bu strateji ekiplerin yeniden yapılanması gerektiğini öneriyor. Örneğin bir gazeteci, bir muhasebeci, bir avukat, bir doktor artık üretken yapay zekâ araçlarını etkili kullanan kişilerle çalışabilmeli ve daha iyi hizmet vermeyi hedeflemelidir. Yeni ihtiyaçları göz önünde bulundurarak ekibini şekillendirmeli veya bu vizyona sahip olan ekibin içinde yer almalıdır.
  • Birleştirme, parçala: Hayallerimizin sınırı olmak zorunda değil, hatta hayallerimizin hedeflerimiz olmasında da bir mahsur yok. Hedefe değil, bir sonraki adıma odaklanmak güzel bir seçenektir. Baskıyı ve riski azaltır ve ilerleme hissi verir. Mikro hedefler, makro tatmin sağlar. 
  • Kimsenin umursamadığı problemleri çöz: Niş Fransızcadan dilimize geçmiş ve duvarda tasarım güdüsüyle bırakılmış oyuk demek. Pazarlama alanında ise kısıtla ama karlı alan anlamında kullanılıyor. Niş alanlar çoğunlukla bilinçli bir şekilde boş bırakılan alanlardır. Çünkü ya o alan için uygun çözüm yoktur ya da eldeki çözüm karlı değildir. Fakat herkesin hayatı ve yetenekleri parmak izi gibidir. Yarışılan yollar kalabalık olsa da doğanıza en uygun yol mutlaka vardır. Bu bir hobi, yaşam tarzı, uzmanlık konusu ya da sadece bir bakış açısı olabilir. Ancak bu durumda bölüm sonu canavarı yenilmeye mahkumdur.
  • Teoriye dön ve sorgula: Üretken yapay zekâ araçları temelde veriye dayalı sistemlerdir. Ne sunarlarsa, daha önce görüp öğrendiklerinden üretirler. Yani aslında bu sistemler, deneyimlerin birer taklididir. Burada önemli bir ayrımı hatırlamakta fayda var: Deneyimler çoğunlukla “hızlı düşünme”nin ürünüdür. (Daniel Kahneman’ın meşhur “Hızlı ve Yavaş Düşünme” kitabına atıfta bulunuyorum.) Peki, bu hızlı düşünmenin arkasındaki işlem adımları gerçekten de “en iyi” olanlar mı? Bazı meslekler için bu sorunun cevabı hayatidir. Çünkü o mesleklerde hayatta kalmak, hızlı düşünmenin değil, düşüncenin niteliğini sorgulamanın üzerinden geçer. Basit bir örnek: Bir kamyon arkasındaki özlü söz, belki yıllarca süren derin felsefi düşüncenin damıtılmış bir sonucu olabilir. Ancak şoför için önemli olan, bu uzun entelektüel sürecin kendisi değil, sadece ortaya çıkan etkili cümledir. Bugün geldiğimiz noktada, üretken yapay zekâ araçlarının da benzer bir şekilde, yani “şoför gibi” davrandığını görebiliyoruz. Sonuca odaklılar. Derin düşünsel süreçleri taklit ediyorlar ama onları sorgulayamıyorlar.
  • İş birliği yap ya da gemiyi terk et: Üretken yapay zekâ araçlarının hayatı kolaylaştırdığı, birçok alanda iş yapmak için başkasına bağımlı olmayı azalttığı bir gerçek. Bu durum kişileri yeteneklerini bireysel olarak ortaya koymak üzere baskılıyor. Bu da birçok insanı, sessizce kendi köşesine çekilip yarışa tek başına devam etmeye itiyor. Oysa bu, sürdürülebilir bir yol değil. Çünkü üretken yapay zekâ araçları veriye, modele ve ölçeğe dayanır. İnsan, ilişkilere, etkileşime ve anlam paylaşımına dayanır. Yapay zekâ bireysel yetkinlikleri çoğaltabilir ancak toplulukların dayanışmasını taklit edemez. Bu nedenle, üretken yapay zekâ çağında hayatta kalmak için en etkili stratejilerden biri de bağ kurmak ve paylaşmaktır. 
  • Şeffaf ve öğrenmeye açık ol: Yapay zekâ sistemleri kapalı kutular gibi çalışır (Hoş, açıklanabilir yapay zekâ olarak isimlendirilen bir çalışma alanı var.) ama insan öyle olmamalı. Şeffaflık, açıklık ve öğrenmeye açık bir tavır, bireyin hem gelişimini hem de çevresine katkısını artırır. Korumacı olmak yerine deneyimlerini paylaşan, hatalarını kabullenen ve başkalarının da öğrenmesine katkı sağlayan insanlar sadece güven inşa etmez, aynı zamanda kendileri de daha hızlı ve derinlikli öğrenir. Yapay zekânın veriyle yaptığı şeyi, insan açıklıkla yapar ve güven verir. Bu, çok daha insanca bir ilerleme biçimidir. Zaten hayatta en değerli şey güven tahsis etmektir. Güveni tahsis eden kişinin başka hiç bir stratejiye ihtiyacı yoktur.
  • “Yeterince iyi” iyidir: Üretken yapay zekânın saniyeler içinde kusursuza yakın sonuçlar ürettiği bir dönemde, insanın kendi üretkenliğini yetersiz hissetmesi kaçınılmaz hale gelebilir. Ancak unutulmamalı ki mükemmeliyetçilik çoğu zaman ilerlemenin değil, tıkanmanın sebebidir. “Yeterince iyi” kavramını içselleştirmek, zihinsel yükleri azaltır, üretme cesaretini artırır ve hatalarla barışık bir gelişim yolculuğu başlatır. Bu çağda insan kalabilmenin yollarından biri de, üretimi makineyle yarıştırmak değil, insani ölçülerle kıymetlendirebilmektir. Kendiyle barışmak, verimliliğin ve iyiliğin temelidir.

Üretken yapay zekâ, yaşamı dönüştüren, belki de yeniden tanımlayan bir güç olarak karşımızda. Ona direnmek değil, onunla birlikte yeniden şekillenmek mümkün. Hayatta kalmak, bu dönüşümü reddetmek değil; onunla birlikte strateji geliştirmek, ona rağmen insan kalabilmektir. Şimdi yeniden düşünme, yeniden yapılandırma ve birlikte üretme zamanı. Buna üretken yapay zekânın da ihtiyacı var.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...