23 October 2024

Türkiye su açısından ciddi bir krizin eşiğinde

ABD’de yaşanan Helene ve Milton Kasırgası “yüzyılın felaketi” olarak tanımlandı. Küresel iklim değişikliğine karşı dünyada önlem alınıyor mu? Kuraklıkla mücadele etmenin yöntemi tam olarak nedir? Türkiye’de iklim değişikliği ile mücadele konusunda neler yapılmalı? Gelin bu konulara ışık tutalım.

Bilim dünyası 2000’li yılların başından beri 2020 sonrasında ciddi bir kuraklık olacağı konusunda sürekli uyarılarını yapmıştı. Örneğin Finlandiya 2003 yılında, Çernobil nükleer faciasından sonra dünyada ilk nükleer santrali kurma nedenini; 2020 sonrası gelecek soğuma döneminde enerjisinin %50’sini sağladığı barajlarının buz tutabileceği ve bu nedenle enerjisiz kalabileceği konusuna bağlamıştı.

2020’den sonra ise beklenen kuraklık geldi. Ülkemizde 2020’de yağışlar %12, 2021’de %9 ve 2022’de ise %12 eksik gerçekleşti. 2021’de kuraklığın şiddetini arttırması ile birlikte şiddetli ekonomik krizi tüm dünya ile birlikte yaşamıştık. Çünkü 2021’den sonra barajların boşalmasıyla hidroelektrik santralların üretimi çok düşmüş ve bu nedenle ülkemiz enerji açığını fosil yakıtlardan karşılamıştı.

Ancak tüm dünyanın fosil yakıtlara yönelmesi ile birlikte kömürün tonu 60 dolardan 400 dolara, petrolün varili 25 dolardan 100 dolara ve doğalgaz da 120 dolardan 1400 dolara çıkınca, Türkiye’nin enerji ithalatı bir anda 50 milyar dolardan 97 milyar dolara fırlamıştı. Aynı zamanda dünya tarım indeksinin tüm zamanların rekorunu kırması ile ülkemiz bir ekonomik dar boğaza girmişti. Ancak 2020 sonrası üç yıl üst üste yaşanan bu kuraklık çok da doğal bir durum değildi.

Çünkü La Nina dediğimiz bu tür dönemler genelde birer yıllık olurken üç yıl üst üste olması nadiren gözleniyordu. 2023 yılının Temmuz ayında Dünya Meteoroloji Örgütü, Süper El Nino uyarısını yaptı. Bu uyarı da deniz suyunun çok ısınacağı, bunun sıcaklıkları çok arttıracağı ve bu artışın yağışlara ve kasırgalara sebep olacağı anlamını taşıyordu. Nitekim beklenildiği gibi de oldu ve hâlen Süper El Nino’nun etkileri devam ediyor. Örneğin başta Dubai ve Sahra Çölü gibi bölgelerde çok nadir gözlenen seller oluştu, Avrupa son yüzyılın en yağışlı dönemlerinden birini geçirdi ve ülkemizde de yağışlar %12 civarında arttı.

2024 Temmuz ayından sonra deniz suyu sıcaklıkları yeniden geçtiğimiz yılın altına düşmüş; La Nina, yani soğuma, evresine geçmeye başlanmıştı. Ancak Eylül sonu yeniden deniz suyu çok ısınmış ve bu ısınma da son zamanların en büyük kasırgalarından Helene Kasırgası’na neden olmuştu. Bunun hemen ardından yeniden aşırı ısınan deniz suyu Milton Kasırgası’na neden oldu. Bu kasırgalar Meksika Körfezi’ndeki deniz suyu sıcaklığının 27 dereceyi geçmesi ile birlikte tetikleniyor ve olgunlaşmaya başlıyor. Su sıcaklığı arttıkça da şiddeti artıyor.

El Nino ile La Nina arasındaki fark ne?

Doğa, ısınma ve soğuma evrelerini sürekli yaşar. El Nino olarak adlandırılan ısınma dönemlerinde yağışlar, kasırgalar ve hortumlar artarken La Nina olarak adlandırılan göreceli olarak daha serin yıllarda da daha az yağış alarak kuraklığa neden olur. Ancak bizlerin konuşması gereken tek konu; bu ülkenin suyu, tarımı ve enerjisi olması gerektiğidir. Çünkü iklimler sürekli değişir. Zaten yaşamın temelini de bu değişimler oluşturur.

“Su varsa devlet vardır, su bittiği an devlet biter…”

Su dünyada tartışmasız en önemli kaynaktır. Dünyada Gılgamış’tan bugüne 4700 yılda oluşan savaşın, göçün, çatışmanın ve neredeyse tüm medeniyetlerin yıkılıp yenilerinin kurulmasında kuraklık her zaman en önemli sorun olmuştur. Diğer bir deyişle “Su varsa devlet vardır, su bittiği an devlet biter…”

Türkiye son yıllarda su potansiyeli yönünden “su azlığı ya da su sorunu çeken” ülke sınıfına geriledi.  Çünkü 1960’lı yıllarda nüfusumuz 27 milyonken kişi başı su potansiyelimizin 4500 metreküp olması nedeni ile su sorunumuz yoktu. Ancak nüfus günümüzde 85 milyona çıkınca doğal olarak kişi başı su potansiyeli de 1340 metreküpe düştü. Bu nedenle son yıllarda ciddi su sorunları başladı. Nüfus artışı nedeni ile sulanabilir tarım alanlarının artması, az yağış alan bölgelere çok su isteyen bitkilerin dikilmesi ve bunları sulamak için de yeraltından aşırı su çekilmesi nedeniyle 50’den fazla göl ya da sulak alan kurudu.

Konya Ovası’nın obruk ovasına, göller bölgesinin de çöller bölgesine dönüşmesinin tek nedeni, suyu hoyratça kullanmamızdır. Kısaca suyunu çok hor kullanan Türkiye, su açısından ciddi bir krizin eşiğine gelmiştir. Yani bu krizin eşiğinde olma nedenimiz; iklimsel değişimler değil, tamamen suyun ısrarla hor kullanılmasıdır.

Avrupa’da 2020 sonrası oluşan kurak dönemde neler yapıldı?

2020 yılında başlayan ve üç yıl süren kuraklıktan, başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere gelişmiş ülkeler çok ciddi dersler çıkarttılar. Daha öncesinde Amerika, son 100 yılın önemli kuraklık yıllarından olan 1992’de tuvalet rezervuarları dahi 1,5 litre küçültmüş; başta araçların yıkanmaları olmak üzere bahçe sulamalarına ve özellikle de çim sulamalarına kadar bir dizi yasak getirilmişti. ABD’de 2020 sonrası kuraklıkta da bu yasaklar devreye sokuldu. Kuraklık sırasında çim ekimi ve sulanması ile havuzların doldurulması yasaklandı.

Avrupa’da ise son 500 yılın en kurak dönemlerinden olduğu konuşulan geçtiğimiz kuraklıkta durum çok daha vahimdi. Özellikle Avrupa’nın toprak tarımın yapıldığı İspanya, Fransa, İtalya gibi ülkelerde geçtiğimiz yıllardan beri alınan tedbirler mayıs başından itibaren çok daha sıkılaştırıldı. İspanya’da 70 bin hektarlık alanı sulayan kanalların vanaları 161 yıl sonra ilk kez kısıldı. Bu bölgede çok su isteyen elma ve armut gibi ağaçlara hasat için değil, yalnızca kurumamalarına yetecek kadar su verileceği açıklandı. Sonrasında ise bahçe sulama, araç yıkama ve yüzme havuzlarının doldurulması yasaklandı. Ayrıca İspanya’da kaçak kuyu açan ve sulama yapan 26 kişi de tutuklandı.

Fransa ise su konusunda 10 Mayıs 2021’den itibaren kuraklık krizinde uygulanan en yüksek seviyeye geçti. Pireneler bölgesinde depolarda baş gösteren kuraklık nedeniyle bölgedeki yüzme havuzlarına su satışı yasaklandı ve havuzlarda bulunan sular da itfaiye tarafından kullanılmaya başlandı. Fransa’da plastik yüzme havuzlarının satışı dahi yasaklandı.

İtalya’da ise tarımsal alanlarda yaşanan kuraklığı hafifletmek için hükûmet “ulusal su yönetim planı” oluşturarak başına da tam yetkili bir komiser atadı. Çünkü kuraklık sonucu Venedik’teki kanallar bile kurumuştu. Özetle tüm AB ve ABD, 2020’den sonra gelen kuraklık için önemli dersler çıkardı ve bunları uygulamaya soktu.

Türkiye’de iklim değişikliği sürecinde neler yapılmalı?

Türkiye’ye gelecek olursak… Dünya nüfusu her 45 yılda bir %100 artıyor ama Türkiye’de bu artış çok daha fazla. Türkiye nüfusu 1960’lı yıllarda 27 milyon, 2007’de 70 milyon ve günümüzde de 85 milyonu geçti.

Tüm bu hızla artan nüfusun gıda, kullanma ve enerji amaçlı olarak suya olan gereksinimi de çok hızlı artıyor. Özetle; yağmur yağdı yağmadı, havalar ısındı soğudu tartışmalarını bırakıp bu değişimleri avantaja dönüştürebilmek için yapılması gerekenler şunlar:

  • Tarım için gerekli suların barajlardan tarlalara kapalı sistemle ulaştırılması ve tarlalarda damlama/yağmurlama sulama sistemine geçilmesi gerekir. Çünkü gelişmiş ülkelerde suyun %40’ı tarımda kullanılırken Türkiye’de bu oran vahşi sulama nedeni ile %80 gibi devasa boyutlardadır. Vahşi sulama aynı zamanda verimli tarım topraklarında erozyona neden olmaktadır.
  • Yeraltı suları kesinlikle kontrol altına alınmalı ve zorunlu hâller dışında en üst akiferden su kullanımına izin verilmelidir.
  • Tarım ürün desenleri, iklimsel değişimlere göre devlet tarafından belirlenmelidir.
  • Su kullanan sanayi, tarım alanları dışındaki suyun bol olduğu bölgelere yönlendirilmelidir.
  • Yeraltı barajlarının planlanması şarttır.
  • Arıtma tesislerinden arıtılan gri sular tarımda kullanılmalıdır.
  • Şehir şebekelerinde kayıp kaçak oranları düşürülmeli ve sular çok daha dikkatli kullanılmalıdır. Örneğin ABD, Pinatubo Yanardağı’nın patlaması sonucu sıcaklığın 0,5 derece gibi düşmesi nedeniyle şiddeti artan 1992 kuraklığında rezervuarlarını 1,5 litre kadar küçültmüştür.
  • Şehirlerde kanalizasyon sistemleri ile yağmur sistemleri ayrılmalı ve toplanan yağmur suları yeniden barajlara ya da yapılacak olan göletlere yönlendirilmelidir.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...