13 March 2025

Toplumda engelli bireylerle iletişim neden sorunlu?

Engelli bireylere karşı toplumsal önyargılar, damgalamalar ve kayıtsızlık kimi zaman artış gösterebiliyor. Günümüz dünyasında hâlen bu sorunların aşılamaması ne ile açıklanır? Bu noktada topluma düşen görevler neler? Gelin yakından bakalım.

İletişim, kişi ya da örgütlerin hem içinde yer aldıkları toplumsal sistemle hem de bu sistemdeki diğer kişi ve örgütlerle uyumunu ve etkileşimini sağlayan temel süreçtir. Bir iletişimde olmazsa olmaz diyebileceğimiz bazı unsurlar vardır. Bu unsurlar bilgi, duygu ve düşünce alışverişinde son derece önemli rol oynayan kaynak, mesaj ve alıcıdır.  Sosyal psikologlara göre mükemmel, kaliteli ve etkili bir iletişim, ütopyadır. Çünkü kişiler arasındaki iletişimler, bilinçli ya da bilinçsiz olarak ortaya çıkan bir takım eğilimlerle tahrif edilmekte, bozulmakta ve yanlış yorumlanmaktadır. 

Doğru, mükemmel bir iletişim; ütopya olarak görülse bile en azından yanlışları yok ederek doğruya yaklaşabiliriz. İletişimin olmazsa olmazı olarak nezaketi ilk şart olarak ele almamız gerekir. Nazik olmakla ilgili çok güzel sözler söylenmiş yıllarca.

Hz. Ali “Kaba bir kimsenin elinden, hayat suyu bile olsa içme”,

Lady Mary Montagu “Kibarlık hiçbir şeye mal olmadığı hâlde, insana çok şey kazandırır”,

Lord Chesterfield “Kibarlık, düşüncelerin kıyafetidir”,

Mevlâna “Her şey incelikten, insan kabalıktan kırılır” demiş örneğin.

İşte bu iletişim, yani nezaket kuralları içinde kurulan iletişim; diyalog hâlindeki insanların birbirlerine verdikleri değeri bize gösterir.

Tüm bu yazılanların engelli bireyler ile alakası nedir peki? Kendi yaşadıklarım ve çevremde olan, bilhassa Paralimpik Komite ile tanışıp engelli dünyasına girdiğimde tanıdığım tüm kardeşlerimle yaptığım konuşmalarda edindiğim izlenim, toplum içinde engelli bireyler ile olan iletişimin sorunlu olduğu.

Siz ve sen arasındaki ince fark?

Tanımadığımız, yeni tanıştığımız insanlara “siz” diye hitap ederiz. Önce karşımızdaki insandan izin alır veya samimiyeti ilerlettikten sonra “sen” diye hitap edebiliriz. Hatta yıllar geçse bile kişinin konumu, mevkisi, yaşı veya saygınlığı nedeniyle hitabımızda bir değişim olmadan saygı içeren hitap şeklimize devam ederiz. Yıllarca evli kalan karı kocalar bile birbirlerine bey veya hanım diye hitap ederler. Oysa engelli bir bireyi gördüğümüzde kolaylıkla “sen” kelimesi kolaylıkla ağzımızdan çıkar. Hatta çok gariptir; otobüs şoförü, şirket güvenlikleri, sağlık çalışanları gibi kişiler engelli bir kişi gördüklerinde “Gel!”, “Geç!” ifadelerini kullanıp “sen” diye hitap etmekte hiçbir sakınca görmemekteler. Ama o engelli birey kadar makam veya mevki sahibi olmasa bile takım elbiseli, kravatlı birisini gördüklerinde bir anda önlerini ilikleyip “siz” diye hitap edip saygıda kusur etmezler.

Kişisel özgürlük alanı

Yine neredeyse tüm engelli bireylerin ortak rahatsızlıklarından bir tanesi, mahrem alanlarına onlardan izin almadan girilmesidir. Toplumuzda kendini engelli bireylere dokunabilme hakkına sahip gören çok kimse bulunmaktadır. Bilhassa bedensel engelli bireylere yardım edebilmek adına onlardan izin almadan dokunmaları en rahatsız edicisidir, hatta mahremiyetlerine en büyük saldırıdır.  Engelli bir bireyin, diğer tüm toplumdaki bireyler gibi temel hak ve özgürlükleri vardır. Siz yolda yürürken herhangi bir kimsenin koluna giremezsiniz veya ona bir anda dokunamazsınız ancak engelli bir bireye dokunma hakkını kendinizde bulabiliyorsunuz? Sadece “Yardım edebilir miyim?” diye sormak yerine karşınızdaki kişiden izin almadan bunu yaptığınızda aslında onu derinden yaraladığınızı bilmeden çok büyük bir nezaketsizlik yapmaktasınız. Bu davranışın çok daha vahim olanı ise down sendromlu, otizmli veya özel bireylere olan yaklaşımdır. Ne kadar yaşları ilerlemiş olsa dahi onlara çocuğa hitap eder gibi konuşmak, istekleri dışında saçlarını okşamak veya şakalar yapmak… Bu yapılanların sıcak bir davranış olduğunu zannedenler ise engelli bireylere ruhen verdikleri zararı bir türlü göremezler.

“Engelli kardeşlerimiz” yaklaşımına dair

Engelli bireylerle iletişim kurarken yine en büyük yanlışlardan bir tanesi, onlara “engelli kardeşlerimiz” diye hitap edilmesidir. Tanımadığınız, herhangi bir yakınlık kurmadığınız bir kişiyi bir anda kendinize yakın kılmanız; ona karşı aranızdaki tüm perdeleri kaldırmanıza izin vermez. Çünkü ilişki tek kişinin başlatabileceği bir eylem değildir. Karşı tarafın rızasıyla ilişki, bir yola girebilir. Tek taraflı olarak verilen sevgi ne kadar büyük olursa olsun bunun iki tarafın rızası ile değer kazanacağını unutmamalıyız. Siyasetçiler bu söylemi sıkça kullanırlar. Onların kullanımı, kendilerini hitap ettiği kesime yakınlaştırma çabasından gelir. Ayrıca babacan veya anaç bir yaklaşımı benimsemek için bu hitaba başvururlar. Bunu karıştırmamak gerekir. Bu hitap şekli birçok engelli birey tarafından ilk başta çok sorun edilmese bile sonradan bu kadar kolay samimiyetten rahatsız olabilirler.

Engelli bireylerle yakın temas kurmaya veya “Ben konuşabilirim” diyebilmek için bazen özel hayata müdahalede sakınca görülmüyor. “Kızlarla aran nasıl?”, “Evlilik ne zaman?”, hatta daha cahil ve kabaca olan “Çocuğun var mı, o da engelli mi?” gibi kendilerince çok normal ama karşısındaki engelli bireyin kalbini kıran sözleri sarf etmekte sorun görmez pek çok kimse.

Bütün bu yazılanlar neticesinde engelli bireylerle iletişim kurarken hayatınızda karşılaştığınız diğer kişilere olan davranışlarınızı örnek almanızı tavsiye ederim. Engelli bireyleri bir öğretmen, iş insanı, sanatçı, sporcu, memur, sigortacı, banka çalışanı, gazeteci, yazar ve yönetmen olarak görün. Engellerine, fiziksel durumlarına değil, yaptıklarına bakın. Engelli bireylerin kendi mahremleri olduğunu unutmayın. Sadece “Benim ona söylediğim veya davrandığım gibi o bana davransa, söylese ne hissederim?” diye düşünün yeter. Bunu yaparsanız ütopya gibi görülen mükemmel iletişim en azından engelli bireylerle oluşabilir.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...