29 January 2025

Tepelerdeki cehennem: Los Angeles'taki orman yangınlarından arda kalanlar

Ocak ayının ilk haftasında başlayıp ABD’nin en gözde merkezlerinden biri olan Los Angeles’ı derinden etkileyen yangın felaketine şahit olan, “Conan the Barbarian” adlı filmdeki büyüleyici cadı rolüyle tanınan Cassandra Gava yaşadıklarını Tercuman.com okurları için yazdı.

8 Ocak 2025 Çarşamba sabahı umut vaat eden güneşli bir gündü. 5 Ocak’ta gerçekleşen Altın Küre Ödülleri’nin ardından sezon heyecanı doruk noktasındaydı. Takvimim sektör gösterimleriyle doluydu; ertesi gün için Angelina Jolie’nin başrolde olduğu, Pablo Lorrain’in yönettiği “Maria” filminin özel gösterimine katılmayı planlamıştım. Ancak kaderin başka planları vardı.

Yangınların başladığı ilk gün öğleden sonra bir gösterime gitmiştim. Fakat Malibu’daki yangınlar nedeniyle gösterim iptal edilmiş ve sinema kapatılmıştı. Los Angeles’ta yıllardır yaşayan biri olarak Malibu yangınlarına alışmıştım, çünkü bu yangınlar neredeyse düzenli olarak gerçekleşirdi. Alevlerin sakinleştiği esnada genellikle insanlar geri dönüp yanan yerleri yeniden inşa ederlerdi. Ama bu kez farklı olmuştu. Yangınların Hollywood’un eteklerindeki evime bu kadar yaklaşacağını beklemiyordum.

Bir saatlik evrak işimin ardından, sipariş ettiğim yemeği almak için dışarı çıkmıştım. Karşılaştığım manzara gerçeküstüydü. İnsanlar sokaklarda sıralanmış, kimisi gökyüzünü işaret ediyor, bazıları fotoğraf çekiyor, bazıları da çığlık atıyordu. Birisi ismimi söyleyerek bağırdı: “Şu yangına bak! Ne kadar güzel değil mi?” Arkamı döndüğümde gökyüzünün parlak kırmızı, turuncu ve sarı renklerle kaplandığını gördüm.

İlk başta tam olarak kavrayamadım ama insanların bavullarını sürükleyerek sokaktan aşağı indiğini ve aceleyle doldurulmuş çantaları omuzlarında taşıdıklarını fark ettim. Korkudan araçlarına binen insanlar trafik oluşturmuştu. O esnada kurye paketlerimi bırakıp hızla uzaklaştı. Dehşetten çok hayretle önüme bakıyordum, ta ki birisi kolumu ve paketlerimi kavrayıp “Hadi, eşyalarını topla!” diye bağırana kadar.

Telefonum acil durum uyarılarıyla çalmaya başladı: “Lütfen tahliye için hazırlanın!” On dakika sonra içeride yedek kıyafetler, ilaçlar, dizüstü bilgisayar ve diğer değerli eşyaları çantalara doldururken, telefon tekrar uyardı: “ŞİMDİ! Tahliye edin!” Hemen ardından: “Derhâl tahliye edin!” Komşum çantalarımı arabama attı ve hareket etmem için beni zorladı. Sokaklar artık kaçmaya çalışan arabalar ve insanlarla tıkanmıştı. Birisi yan binanın yandığını bağırdı, başka biri benim binamın yandığını söyledi. Tam bir kaos ve kargaşa hüküm sürüyordu.

Bazı arkadaşlarım arayıp ne yapacağımıza karar vermek için bir restoranda buluşmamızı teklif etti. Hızla boşalan sokaklardan geçerek en sevdiğim iki yere gittim ama ikisi de kapalı ve kilitliydi. Sonunda Quentin Tarantino’nun “Bir Zamanlar... Hollywood’da” filminde yer alan ünlü restoran El Coyote’de karar kıldık. Parlak ışıkları, kararan şehirde umut vaat eden bir işaret gibiydi. El Coyote’nin otoparkına girdim. Vale görevlileri oradaydı ama hızla çıkıp sokağa park etmeye karar verdim. Sonuçta arabamda bavullar, çantalar, aceleyle topladığım dağınık mücevherler ve antika para koleksiyonum vardı; bunların arasında Kapalıçarşı’dan aldığım eski bir Osmanlı sikkesi de bulunuyordu.

Arabamı restoranın pencerelerinden görebileceğim karşı sokağa park ettim. Son zamanlarda yaşadığım siyatik nedeniyle bastonuma dayanarak dışarı çıktım. Genellikle yoğun olan bulvar tuhaf bir şekilde boştu. Yolun yarısına geldiğimde bir araba bana doğru savruldu, yanımdan geçerken ayak parmağımın üzerinden geçti. Bastonumla araca vurarak, kaçan sürücünün plakasını -HGPD675- bağırarak söyledim. Restoran personeli ve arkadaşlarım yardıma koştu, kısa süre sonra kendimi yaralarımla beraber çok ihtiyaç duyduğum içeceğimi yudumlarken buldum. Bir saniye farkla, çılgın bir kaçak sürücünün kurbanı olarak yerde yatıyor olabilirdim.

Kentsel bir “Nuh’un Gemisi”

Sonraki yedi günü bir arkadaşımın devasa ve rahat kanepesinde, lüks ve tüylü battaniyelerin altında geçirdim. Televizyon sürekli açıktı ve izlemeye doyamıyordum. Palisades ve Eaton yangınları, maliyeti açısından ABD tarihinin en kötü doğal afeti olmaya adaylardı. Her şey aniden oldu, saatte 130-160 kilometre hıza ulaşan dev bir fırtınayla alevlendi. Ekrandaki görüntüler, tüm ev ve iş bloklarının enkaza dönüşmesini gösteriyordu. Sanki bombalar patlatılmış gibi bir savaş bölgesine benziyordu. Aynı anda iki büyük yangın yaşanıyordu. Milyon dolarlık malikanelerin bulunduğu seçkin Pacific Palisades ve Malibu topluluklarındaki Palisades yangını ve 100 kilometre uzakta Pasadena sınırındaki orta sınıf Altadena topluluğunu yok eden Eaton yangını, mahallemizi tehdit eden Sunset yangını da dâhil olmak üzere şehrin bitişik bölgelerinde 3-4 başka yangın daha vardı. Neyse ki o noktada rüzgârlar daha azdı ve uçaklar ile helikopterler tepelere ve kanyonlara su püskürtebildi.

Şehir hemen harekete geçti. Evleri yanan insanlar için bir haftalık, ücretsiz Airbnb ayarlandı. Oteller tahliye edilenlerle doldu. Yangında kaybolan hayvanlar için barınaklar, küçük hayvanlar için sığınaklar ve kurtarılması gereken atlar gibi büyük hayvanlar için dev bir fuar merkezi hazırlandı. Tanınmış bir aktör yangında evini kaybetti ama 8 evcil tavuğunun kurtarılmasına çok sevindi. Kaçmaya çalışan 200 kiloluk bir kaplumbağa bulundu, hızla bir kamyonete yüklenerek barınağa götürüldü. Bir yamacın aşağısına doğru koşan 10 keçilik bir grup görüldü ve güvenli bir yere yönlendirildi. Bir ağacın dibinde, yangında kanatları yanan ve uçamayan korkmuş bir baykuş bulundu. İtfaiyeciler baykuşu bir battaniyeye sarıp tedavi edilmek üzere bir veterinere götürdü. Hayvan barınağı, köpekler ve kedilerin yanı sıra çeşitli korkmuş hayvanlarla doluydu, âdeta Nuh’un Gemisi’ne benziyordu. İhtiyaç duyulabilecek her şeyi toplamak için bağış etkinlikleri düzenlendi. Portatif mutfaklar ve yemek kamyonları herkesi beslemek için kolayca erişilebilir durumdaydı. İnsanlar ellerinden geleni vermek için dolaplarını ve mutfak raflarını karıştırdı. Ayrıca cüzdanlarını açarak cömert bağışlarda bulundular.

Orman yangınları bir anda bütün toplulukları yuttu. Aniden ve hızlıca ortada olan her şeyi yok etti. On yıllardır var olan mahalle restoranları yok oldu. Filmlerden ve TV şovlarından tanınan binalar ve mekânlar gitti. Sunset Bulvarı’nın bazı bölümleri yok oldu ve tanınmaz hâle geldi. Şu anda, yangın patlak verdikten 14 gün sonra, tehlikeli rüzgârlar esiyor ve insanlar yeni potansiyel yangınlara karşı yüksek alarm durumunda. Palisades yangını %59 oranında, Eaton yangını ise %89 oranında kontrol altına alındı. Yani henüz tehlike geçmiş değil. Ve şimdi Los Angeles’ın 320 kilometre güneyindeki San Diego bölgesinde bir dizi orman yangını çıktı, tahliyeler başladı.

Yangınların talihsiz bir yan etkisi, havanın zehirli bir kokteyle dönüşmesi olabilir. Alevler, boya, mobilya, inşaat malzemeleri, arabalar, elektronik eşyalar ve diğer eşyalar üzerinde kimyasal reaksiyonlar başlatarak, sıradan nesneleri zararlı kurşun, asbest, arsenik, krom, benzen, karbon monoksit ve diğer tuhaf parçacıklar içeren zehirli küle dönüştürüyor. Bazı evler ve birçok nesne, yandıklarında aşırı tehlikeli olan petrol ürünleri ve diğer kompozitlerden yapılmıştı. Bilim insanları bu zehirli havanın uzun vadeli sağlık etkilerinden endişe duyuyor. Şimdilik mümkün olduğunca iç mekânlarda kalacağım ve dışarı çıktığımda N95 maskemi takacağım.

Ateşin evrensel olduğu gerçeği

Yangınlar başladıktan üç hafta sonra nihayet yağmur geldi ve itfaiyecilerin yangını tamamen kontrol altına almasına yardımcı oldu. Ancak kriz, fiziksel yıkımın ötesinde kalıcı izler bıraktı. Bilim insanları yanan binalardan ve araçlardan kaynaklanan zehirli havadan endişe ederken, bir sigorta krizi birçok kişinin evlerini yeniden inşa etmesini engelleyebilir.

Bu yangınlardan çok sayıda insan etkilendi. Bize ateş ayrım yapmaz kuralını hatırlattı. Bu geniş metropolün bir bölgesinden diğerine sıçrayarak hem zenginlerin hem de daha düşük ekonomik düzeyde olanların evlerini ve iş yerlerini yok etti. Birçok kişi evlerini geçen yüzyılın başında veya daha önce evlerin kesinlikle daha uygun fiyatlı olduğu zamanlarda edinmişti.

Bir arkadaşım evini kaybetti; 90’larda önemli filmlerde rol almış ama şimdi daha zor zamanlar yaşayan bir aktördü kendisi. Sosyal medyadan onun ve eşi için bir GoFundMe sayfası açıldığını ve uzun, ince vücuduna uygun kıyafetler de dâhil olmak üzere her şey için bağış istendiğini öğrendim. Dünyanın film başkentinde, pandemiden sonra işler durdu, ardından “Oyuncular ve Yazarlar Grevi” geldi ve şimdi de yangınlar birçok potansiyel çekim mekânını yok etti.

Palisades yangınının nedeni, yılbaşı gecesi havai fişek kullanımına bağlandı. Yılbaşı günü küçük bir yangın çıkmış ve 9 dönümlük bir alanı yakmıştı ancak başarıyla söndürülmüştü. Teori, yangının havai fişeklerden kalan közlerin aniden ortaya çıkan saatte 145 kilometre hızla esen Santa Ana rüzgârlarıyla alevlenmesi sonucu tetiklendiği yönünde. Havai fişeklerin her zaman tehlikeli ve potansiyel olarak yıkıcı olduğunu düşünmüşümdür. Dünyanın yeni yılı ve diğer bayramları ateş kullanmadan kutlamasının başka bir yolu yok mu? Sonra şehir çevresindeki diğer yangınlarla ilgili olarak 6 kişinin kundakçılık suçlamasıyla yakalanıp tutuklanması meselesi var. Dünya çıldırmış olabilir mi? Bütün bunlardan çıkarılacak bir ders var mı? Kesinlikle var!

Acil durum çantalarınızı hazır tutun, kriz anında yardımcı olabilecek komşularınızla güçlü bağlantılar kurun ve yaşlı sakinler ile evcil hayvanlar için tahliye planları yapın. Hepsinden önemlisi sevdiklerinizle geçirdiğiniz her anın kıymetini bilin. Bunu yazarken, zehirli havaya karşı N95 maske takıyorum ve yanmış alanlardaki çamur kaymalarını izliyorum. Düşünmeden edemiyorum: 2025 bir abonelik hizmeti olsaydı, sadece bu ilk iki haftaya bakarak iptal ederdim. Ancak doğa para iadesi yapmaz, sadece gelecek için dersler sunar.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...