
Sporda ırkçılık: Irkçılık cahilin sığınağıdır
Fenerbahçe teknik direktörü Jose Mourinho’nun Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin ardından yaptığı açıklamalar spordaki ırkçılık tartışmalarının yeniden alevlendirdi. Peki, yakın tarihte spor ve ırkçılık nasıl yan yana geldi? Tartışmalar ekseninde meseleyi ele alalım.
Sporda ırkçılık, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de zaman zaman gündeme gelen bir konudur. Galatasaray-Fenerbahçe arasında oynanan derbi sonrasında Fenerbahçe teknik direktörü Jose Mourinho tarafından Galatasaray yedek kulübesindekilerin hareketlerini betimlemek için yapılan açıklamada “Rakip yedek kulübesindeki herkes maymun gibi zıplıyordu” cümlesi büyük tepki topladı ve 19. yüzyıldan beri süre gelen bir tartışmanın fitilini bizde de tekrar ateşlemiş oldu.
Yakın tarihe baktığımız zaman 1936 yılında Adolf Hitler’in “üstün ırk” propagandası altında gerçekleştirilen 1936 Berlin Olimpiyatları’nda Afro-Amerikalı atlet Jesse Owens’in dört altın madalya kazanarak bu ırkçı ideolojiyi yıkışı, olması gereken eşitlik anlayışının ortaya çıktığı ilk önemli olaydı. Sonrasında Jackie Robinson’un Amerika Beyzbol Ligi’ndeki ilk siyah oyuncu olması tacizleri ve ırkçı saldırıları beraberinde getirmişti. Fakat on beş yıllık mücadelenin sonunda Amerika’da hem beyzbol hem de diğer spor branşlarında ırk ayrımcılığının sonuna gelineceğini dünya spor tarihine müjdelemişti. Apartheid rejiminin 1994’e kadar sürdürdüğü ırk ayrımcılığı dolayısıyla Güney Afrika; 1970 yılından 1992 yılına kadar FIFA organizasyonlarından, 1980’lerin ortasına kadar ragbi organizasyonlarından ve diğer spor organizasyonlarından dışlanmıştı. Mandela 1994’te Güney Afrika Cumhurbaşkanı seçildikten sonra sporun ırklar arası barışı sağlayabileceğine inanıldı ve 1995 Ragbi Dünya Kupası ile ırklar arası barışı sağlayan en büyük adım atılmış oldu.
Ülkemizde ise ırkçılıkla ilgili söylemler, 1990’lı yılların başlarında sarf edilmeye başlanmasına rağmen Avrupa ve Amerika’daki kadar sistematik ve yaygın değildir. Çünkü Türkiye’de farklı etnik kökenli insanların uzun yıllardır beraber yaşamasından dolayı ülke genelinde bir hoşgörü kültürü hâkimdir. Dönemin Trabzonspor Başkanı Mehmet Ali Yılmaz’ın Kevin Campell’a “Yamyam mıdır, nedir? Gol makinesi diye aldık, çamaşır makinesi çıktı” sözleri akıllara ilk gelen ırkçılık söylemidir. Sonrasında tesislerde düzenlenen basın toplantıları, taraftar tepkileri ve futbolcuların kınamasıyla devam eden olay, Mehmet Ali Yılmaz’ın itibarını taraftarın gözünde yok etmiştir.
Yine Türk spor tarihinde akılda kalan bir ırkçılık olayı da 2013 yılında Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde yaşanmıştı. Bir Fenerbahçe taraftarı tribünden salladığı muzla gündem yaratmıştı. O dönem Galatasaray’da oynayan Drogba ve Eboue’ye yapılan bir saldırı olarak görülen bu durum birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Muzu sallayan taraftarın ve Fenerbahçe kulübünün savunmasının o muzun rakip takım tribünlerine sallandığı yönünde olurken; dünya basını, Galatasaray cephesi ve futbol severler bu davranışın ırkçı bir davranış olduğunu savundu. Ayrıca o taraftar “O muzu yemek için aldım. Drogba ve Eboue’ye böyle bir şey yapmadım. Bizde de Webo, Sow var” sözleriyle kendini savunmuştu. İnsanlar bu konuyla alakalı çok ciddi bir yaptırım beklerken bir sene sonra TFF’nin yapmış olduğu sorgulamanın bilirkişi raporunda “Muz sahaya doğru sallandı ama belirli kişi işaret edilerek sallanmadı” denildi. İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Mahkemesi de görüntüleri, izlemesi için Ulusak Kriminal Büro’ya gönderdi. Kamera kayıtlarında eylemin kime karşı yapıldığı tespit edilemediği belirtilerek “Muz sahaya doğru ancak belirli kişi işaret edilerek sallanmadı. Bu esnada maçın başlamadığı sahada Galatasaraylı futbolcuların olmadığı, Galatasaray futbolcusunun taraftara karşı herhangi bir hareket yaptığına, tartıştığına yönelik bir kare mevcut değildir. Muzu gösteren kişinin ara sıra muzu aşağıya indirdiği, sonra tekrar kaldırıp sallamaya başladığı görülmüştür” dedi ve bu konu da rafa kaldırılmış oldu.
“Babam nasıl ırkçı olabilir ki?”
2020 yılında Paris Saint-Germain-Başakşehir maçında Dördüncü Hakem Sebastian Colțescu’nun Başakşehir Yardımcı Antrenörü Pierre Webo’ya yönelik ırkçı ifadeler kullanması büyük tepki çekmiş ve maç durdurulmuştu. Irkçı ifadeler kullandığı gerekçesiyle Rumen Hakem Sebastian Coltescu’ya da sezon sonuna kadar men cezası verilmişti.
Jose Mourinho’nun, sarı kırmızılı kulübeye yönelik kullandığı "Diğer kulübede herkes maymun gibi zıplıyordu" sözleri de Avrupa basınında da büyük yankı uyandırırken, Galatasaray’ın eski yıldızlarından Didier Drogba konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Mourinho ile uzun yıllar çalışan Drogba, deneyimli teknik adamı ırkçılık suçlamalarına karşı savundu. Drogba “Benim sarı kırmızılı formayı gururla giydiğimi ve Türkiye’nin en büyük kulübüne olan sevgimi herkes bilir. Jose Mourinho hakkında yapılan yorumları görüyorum. Size içtenlikle söylüyorum, Jose’yi uzun yıllardır tanıyorum ve onun asla ırkçı biri olmadığını biliyorum. Geçmişi ve bugünü bunun en büyük kanıtı. Babam nasıl ırkçı olabilir ki? Haydi ama arkadaşlar!” diyerek eski hocasının arkasında durdu.
Konu uzmanlar tarafından ele alındığında Emin Özkurt (CAS ve Euroleague Tahkim Hakemi); “Olaya hem sportif hem de adli yönünden bakmak gerekiyor. Aslında soru şu; Mourinho’nun bu konuşmaları 41. madde ile mi yargılanacak, 42. madde ile mi? Yani hakaret mi, ayrımcılık mı? Hocanın ifadesi, bir kişiyi kapsayan değil, kulübede bulunanların itirazına yönelik... Burada bir benzetme yapıldı ve kabul edilemez. Ancak bunun bir hakaret olduğunu düşünüyorum. Mourinho’nun ifadesi, adil ve ölçülü bir karşılık bulmalı... Adli yargıda da 122 ve 125. maddede nefret, ayrımcılık ve hakaret konuları bulunuyor. Burada da bence nefret belli bir kişiye yönelik olmalı. Dolayısıyla burada da hakaret olduğunu düşünüyorum. Ancak futbol yargısıyla adli yargıdan farklı sonuçlar çıkabiliyor” demişti.
Alpay Köse (Spor Hukuku Enstitüsü Başkanı) ise “Mourinho’nun açıklamalarının herhangi bir suç unsuru oluşturup oluşturmadığını değerlendirme yetkisi Türkiye Futbol Federasyonu’ndadır. Eğer açıklamanın TFF disiplin talimatına göre ihlal teşkil ettiği düşünülürse, Fenerbahçe Teknik Direktörü disiplin kuruluna sevk edilir. Yani bu konu, UEFA veya FIFA alanı ve yetkisi dışındadır. Tabii eğer suç duyurusu olursa İstanbul savcılığı da soruşturma yürütebilir” diyerek konuyu aydınlatmaya çalıştı.
Aslına bakılırsa, sporda ırkçılık tarih boyunca farklı biçimlerde var olmuş ve günümüzde tam anlamıyla yok olmuş değildir. Sosyal medyanın erişim gücü ve paylaşım yoğunluğu sebebiyle nefret söylemleri daha fazla görülebilir oldu. Türkiye’de ırkçılık yaygın bir sorun olmasa da bireysel ve münferit olaylar hâlâ yaşanabiliyor. Dilin kullanış biçimi, toplum değerlerinin sınırları ve bunların doğru anlatılması aslında bütün sorunların çözülmesine yardımcı olabilir. Dünya genelinde gerçekleştirilen “Black Lives Matter” hareketi bu anlatının kuvvetlendirilmesine yardımcı olmuştu. Toplum genelinde tanınmış insanların, medyanın, spor kulüplerinin, federasyonların organize edeceği eğitim ve etkinlikler bu sorunun çözülmesini sağlayabilir. Türkiye’de çok sayıda yabancı sporcu olması genel olarak ırkçılığın baskılanmasının önemli bir unsuru. Ayrıca kulüplerin ve federasyonların bu tarz olaylarda vereceği cezaların caydırıcı olması da bir çözüm yolu oluşturabilir.
Kısacası: “Irkçılık cahilin sığınağıdır. Bölmek ve yok etmek ister. Özgürlüğün düşmanıdır.” Spor insanı özgürleştirir ve kişiyi dünya insanı yapar. Bunu hiçbir zaman unutmayalım…

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.