Orman yangınlarıyla nasıl mücadele edilir?
Yurdun dört bir tarafında orman yangınları ile mücadele sürüyor. Peki, orman yangınlarıyla mücadele için neler yapmalı? Ormanlık alanlarda su rejiminin düzenlenmesi neden önemli? Türkiye çölleşecek mi? Uzmanlar orman yangınlarına dair ne düşünüyor? İşte merak edilen soruların cevapları…
Dünya tarihindeki en eski orman yangınlarının fosil kayıtlarına günümüzden 419 milyon yıl öncesinde rastlanıldı. Bu, bitkilerin karalara çıktığı ilk tarihten 20 milyon yıl kadar sonrasına, damarlı bitkilerin evrimindense sadece birkaç milyon yıl sonrasına denk geliyor. Bu yangınlara yönelik bulgular, fosilleşmiş kömür izlerine dayanıyor.[1]
Akdeniz iklim kuşağındaki Türkiye'de ormanların büyük bölümü yangın tehdidi altında bulunuyor. Türkiye'de geçen yıl 1 Ocak-19 Ağustos döneminde 1419 orman yangını çıkarken bu rakam 2024'ün aynı döneminde 2 bin 529'a ulaştı. Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Orman Genel Müdürlüğü (OGM); mücadeleyi 26 uçak, 105 helikopter, 14 İHA, 5 bin 49 kara aracı ve 25 bin personelin katılımıyla sürdürdüğünü duyurdu.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ender Makineci, Türkiye’nin orman yangınlarıyla mücadelesi ve yapılması gerekenler hakkında önemli tespitlerde bulundu. Makineci, “Türkiye'de orman yangınları geçen yıla göre yüzde 78 arttı. Bu gördüğümüz yangınlar ekstrem hava koşullarının bir sonucudur. Önümüzdeki yıllarda maalesef daha kötü manzaralar görmemiz mümkün. Ancak Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Orman Genel Müdürlüğü çalışanları can siparene bir şekilde mücadele ediyor. Dünyada yangınlarla mücadele konusunda en iyi ülkelerden biriyiz. Rüzgârın yoğun olduğu bölgelerde ekstra önlemler alınması da gerekiyor” açıklamasını yaptı.
“Su rejimi düzenlenmeli”
Makineci, ormanların bulunduğu bölgenin su rejiminin düzenlemesini gerektiğini de savundu: “Ormanlar su rejimini hem bolluk hem de kalite bakımından zenginleştiriyor. Ağaçlar, kökleriyle topraktan aldığı suyu terleme yoluyla atmosfere aktararak yağışın olmasına olanak sağlıyor ve bulunduğu alanın su rejimine ciddi bir katkıda bulunuyor. Ormanda yürürken üzerine bastığımız ‘ölü örtü’ denilen orman organik maddesi, çok zengin minerallere sahip. Bunların yağışla yer altı suyuna karışması mineral rezervini zenginleştiriyor”
“Cezai müeyyideler artırılmalı”
Resmî verileri de paylaşan Makineci, “2004-2023 yılları arasında 16 binden fazla hektar orman yandı. Bu veriler gerçekten ürkütücü. Ormanın yakınında ateş bile yakılmamalı. Ekosistemin ve yaban hayatın zarar görmesi, hepimizin zarar görmesi anlamına gelmektedir. Kasten orman yakmanın cezası, 10 yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden 10 bin güne kadar adli para cezası. Bana kalırsa cezai müeyyideler artırılmalı” dedi.
“Personel ve teçhizat konusunda dünyada ilk sıradayız”
ABD ile Türkiye’yi kıyaslayan Makineci, “ABD’de ormanların büyük bir bölümü özel mülkiyete ait. Türkiye’de Anayasa'nın 169. maddesi uyarınca mülkiyeti devlete ait ve devlet tarafından yönetilip işletiliyor. ABD’de meydana gelen yangınlar sonrası ağaçlandırma aynı oranda yapılmıyor. Türkiye’de ise devlet yangın esnasında ve sonrasında elinden geleni yapıyor. Personel ve teçhizat konularında da dünyada ilk sıradayız. Ormanlık alanların rehabilitasyon ve restorasyon süreci en iyi şekilde tasarlanıyor. Yanan ormanların yeniden orman hâline gelebilmesi için ağaçların büyüme sürelerinin değil, ekosistem oluşturma sürelerinin önemli olduğu da göz önünde tutuluyor. Yanan alan en az bir yıl bekledikten sonra sahanın ekolojik özelliklerine göre fidan dikimi gerçekleşiyor” açıklamasını yaptı.
24 TV Meteoroloji Editörü ve Meteoroloji Mühendisi Eldebiran Ayan da orman yangınlarıyla mücadele konusunda önerisini, yapılması ve yapılmaması gerekenleri sıraladı.
“Mangaldan uzak durulmalı”
Ayan, “Orman yangınları aşırı sıcak veya rüzgârlar yüzünden çıkmıyor. Türkiye’de insan faktörünün etkisi maalesef yadsınamaz bir gerçek. Türkiye’de yıldırım kaynaklı da yangın çıkıyor ama yağmurun da etkisiyle çok fazla büyümüyor. Yangınları en aza indirmek için enerji şebekelerinden çıkan hatların bakımının da çok düzgün bir şekilde yapılması gerekiyor. Ormanlık alanlarda mangaldan ve sigara tüketiminden uzak durmak gerekiyor. Ayrıca düğünlerde ve diğer eğlence etkinliklerinde kullanılan patlayıcı maddeler de yangın sebebi. Buna da dikkat edilmeli” dedi.
“Kızılçam ağaçlarının nem seviyesi düşük”
Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinde yoğun olan kızılçam ağaçlarına dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizen Ayan, şunları söyledi: “Kızılçam ağaçlarının nem seviyesi bir hayli düşük. Kıvılcım başladığı anda odun etkisi yapıyor ve tüm ormanlık alanı kuşatıp cayır cayır yanmasına sebep oluyor. Bu bölgelerde yaşayan vatandaşlara orman yangınlarıyla mücadele konusunda eğitim verilmeli ve gerekirse destek amacıyla sahada görev alması sağlanmalı. Yangınlara karşı mücadele için mevcut uçak sayımızı da artırmalıyız.”
“Gözden kaçırılan husus anız yakmak”
İnsanların gözden kaçırdığı bir diğer husus ise anız yakmak. Bölgemizde anız yakma sonucunda çıkan yangınlar, her yıl milyarlarca liralık maddi zararlara ve ekolojik dengenin bozulmasına neden olmaktadır. Hem zaten 6831 sayılı Orman Kanunu'na göre, ormana 4 km yakınlıkta ve ayrıca iskâna açık yerlerde anız ve ot örtüsü yakmak suçtur.
Yurdumuzda yangınların önüne geçmek için servi ve akasya ağacı dikilmesi gerektiğini vurgulayan Ayan, “Ömrü 2 bin yılı bulabilen servi ağacı hiçbir mevsim yaprak dökmüyor. Ormanlara belli aralıklarla servi dikimi yapılması yangınları kontrol altına almayı kolaylaştırır” ifadelerini kullandı.
Stanford Üniversitesi’ndeki araştırmacılar da uzun yıllardır ciğerlerimizi zayıflatan orman yangınlarının nasıl son bulabileceğini araştırıyorlar.
“Orman yangını salgınıyla karşı karşıyayız”
Stanford Woods Çevre Enstitüsü İklim ve Enerji Politikası Programı Direktörü Michael Wara, yaptığı açıklamada orman yangınlarına dair şunları kaydetti: “Önümüzdeki dönemde tüm dünyayı etkisi altına alacak orman yangını salgınıyla karşı karşıyayız. Bu yangınlar doğaya hizmet etmemiz gerektiğini anlamamıza olanak sağlamalı. Bilhassa Amerikalılar için orman yangınlarının giderek daha yıkıcı hale geleceği bir sır değil. Bölgedeki vahşi alanların çoğunu yöneten kuruluşlar, diğer engellerin yanı sıra, yangının gerektiğinde yanmasına izin vermek yerine yangınla mücadeleye geleneksel bir odaklanma yöntemi geliştirmeli”[2]
“Hibe desteği yapılmalı’
Stanford Beşeri Bilimler ve Bilim Okulu'nda siyaset bilimi profesörü Bruce Cain'e göre, özel arazi sahipleri ile bitişik ormanları yöneten devlet kurumları arasında bitki örtüsü yönetimi ve yangınla mücadele konusunda daha yakın işbirliği de önümüzdeki süreçte önemli olacak. Cain, hükümetlerin hibeler yoluyla prosedürleri hızlandırması gerektiğini savunuyor.[3]
“İhmal mi yoksa sabotaj mı belli değil”
Türkiye Ormancılar Derneği Başkanı Ahmet Hüsrev Özkara, “Bizler yangın anına ve sonrasına odaklı değiliz. Öncesine odaklıyız. Yangına sebep olan faktörleri ivedilikle buluyoruz. Ülkemizde yangınların yüzde 47’si bilinmeyen yangın olarak kayıtlara geçiyor. İhmal mi yoksa sabotaj mı belli değil. Önce bilinmeyeni netleştirmek lazım. Ülkemizde yanan her 10 bin hektar ormanın 9 bin 900’den fazlası insan odaklı. Bu noktada sadece OGM’ye görev düşmüyor. Belediyeler ile merkezi hükümet iş birliği yapmalı” dedi.
“Kırsal dönüşüm yapmamız gerekiyor”
Orman köylerinin yangına dirençli hale getirilmesi gerektiğini savunan Özkara, “Depremden dolayı meydana gelecek can ve mal kaybını en aza indirmek için nasıl kentsel dönüşüm yapılıyorsa yangından dolayı da kırsal dönüşüm yapmamız gerekiyor. Kırsaldaki evleri dayanıklı hâle getirip basınçlı su sistemleri sayısını artırmalıyız. Ayrıca kırsalın hemen hemen her noktasında yangın emniyet şeridi açabilecek ekipler olmalı” ifadelerini kullandı.
“2030 yılına kadar çölleşme”
2100 yılına kadar dünyada orman yangınlarının sayısının %50 oranında artmasının beklendiğini vurgulayan Özkaya şunları söyledi: “Ülkemizde erozyon tehlikesi yüzde 22,5. Verimli toprağın 4’de 1’i maalesef kaybediliyor. Bu gidişle maalesef Türkiye’nin bir bölümü 2030 yılına kadar çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya.”
Alanında uzman isimlerden aldığımız görüşler ışığında orman yangınlarının tüm dünyanın ortak kaygısı olduğunu söyleyebiliriz. Yangınlarla mücadele hususunda yetkili birimlerin alınan önlemleri artırması gerektiği ve vatandaşları bilinçlendirmenin elzem olduğu sonucunu çıkartmamız mümkün. Yangınların yüzde 47’sinin bilinmeyen sebeplerden kaynaklandığını göz önüne getirirsek kundakçılara karşı cezai müeyyidelerin artırılması önem taşıyor. Ayrıca kırsal dönüşümün de tüm yönleriyle gündeme alınıp ivedilikle program yöntemi belirlenmesi ciğerlerimizin daha fazla yanmaması için bir tercih değil, zorunluluk.
Notlar
[1] https://www.sciencenews.org/article/earth-oldest-wildfire-430-million-years-ago-fossil-charcoal
[2] https://news.stanford.edu/stories/2021/03/wildfire-solutions
[3] https://news.stanford.edu/stories/2021/03/wildfire-solutions
Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.