17 June 2025

Kavramları kendine devşiren Antisemitik İsrail

Ne düşüneceğimizi, neyin doğru veya yanlış olduğunu başkalarının dikte etmesinden bıkmadık mı artık? Kendini tanrı sanan zorbalar; ellerindeki tehditlerle ahkâm kesiyor, tanımları kendi isteklerine göre eğip büküyorlar. Peki onlar, bu tanımların neresinde kalıyor?

Başkalarının düşünüp adıma karar vermesinden, nasıl düşüneceğimi, neyi sevip neyden nefret duyacağımı, neyi doğru veya yanlış bulacağımı, neyi norm ve normal olarak algılamam gerektiğini bana dikte ettirmelerinden bıktım, usandım, tiksindim ve ikrah getirdim. Kendisini tanrı, diğer insanları kul görmekten asla vazgeçmeyen bu kişiler; ellerine mühür aldıkları gibi kendilerini Süleyman sanıyor. Kimse de soramıyor tabii, sen ne zaman bilirkişi oldun da her şeye fikir yürütüyorsun diye.

Kendi gibi üç paralık doğrularını, o kapari kadar beyinleriyle büyük bir buluş addeden; ellerinde bulundurdukları tehditlerle yaptırım gücüne dayanan her zorba kişi bitmez bir iştiha ila ahkâm kesip durdu. Dünyanın her yerinde, yeri geldi “Komünizm yanlış, inanmayın” dedi, “Zenciler kötüdür” dedi, “Araplar hain” dedi, “Müslümanlar cahil” dedi, “Çağdaş böyle giyinir” dedi, yeri geldi nizam vererek “Özgür olmak istersen bunu satın alacaksın, böyle tavır alacaksın, şöyle düşünüp inanacaksın” dedi… Namütenâhi bir ahmaklık hikâyesi. Elbette bu da bitecek!

Dünya halkları bu “ahmak despotizmi” altında modern köleler bugün. Daha kötüsü de “köle olma” dendiğinde kendisini en özgür insanmış gibi sanan yırtlaz kalabalık, kendi iyiliğine konuşan her kişiyi hedefine oturtur ve gururla çarmıha gerer. Kraldan çok kralcılar, dünyanın her yerinde bu zulüm ve cehalet ordusunun gururlu askerleridir. Ne yazık değil mi? Köleler tarafından köle addedilmek, cahillerin ağzında cahil diye tanımlanmak aydın insanlar için ne hüzün.

Kalabalıklar tarafından söylence hâline gelen bu özgürlük masalı bir gün bitecek elbette, zulüm ve cehalet kaim olacak değil ya! Bugün de toplu hâlde bir cinnet yaşıyoruz. “Ahlak sükût etti” mevzusunda değilim. Benim meselem tanımlamalarla! Tanımlayabilmek özgürlüktür. Şimdi size küresel bazda bir beyin ve mantık emperyalizminden bahsedeyim. Algı propagandasının deli saçmalığından dem vurup zinhar bendenize kulak kesilmeyeceğinizin farkında olarak söylüyorum:

Nedir bu semitizm ve antisemitizm?

Birçok dil ailesi var dünyada. Din olgusunu kaynak saymayan üstün çağdaşlıktaki bilim adamlarımızı da kastederek, din bazlı düşünürlerse gerici olacağını sanan bilimciler için bahis açmıyorum. Tevrat’a göre Hz. Nuh’un Şam/Şem isimli oğlundan doğan bu “semi, sami, semitik, semitizm” gibi tasvirler, Sami ailesini oluşturdu. Hiç uzatmadan soralım: Sami halklar dediğimiz kimlerdir? Araplar, Yahudiler, Aramiler, Akadlar vs. Bu bağlamda Sami diller de Arapça, İbranice, Aramice ve diğer kökteş diller. Semitik dil ve semitik halk mefhumu son derece sarihken, bu kökene ait olan insanları tanımlamaya geldiğimizde işimiz son derece muğlak hâle dönüşüyor.

Semitizm diye bir kavram ne dimağımızda ne dilimizde yer bulabilmişken “antisemitizm” her ağzın ortak sakızı. Semitizm yokken antisemitizm her yerde var. Herkesin ensesinde bir kılıç aynı zamanda. Yaftalanmaktan korkulan, “vize vermezler” anksiyetesi oluşturan bir kavram hem de. Sahiden hiç sorduk mu kendimize, aydınlarımızı kastediyoruz, kaç tane kaldıysa: Antisemitizmin lügatteki manası neden “Yahudi karşıtlığı”dır? Semitik olan neye ve kime göre sadece Yahudilerdir? Araplar semitik değiller miydi? Antisemitizm ne büyük bir kalkandır, nasıl bir kupa beyidir, o denli büyük bir yalandır ki tüm dünyada geçer suçlama akçesi olageldi. Herhangi bir kimse beynelmilel satıhta bir Yahudi’ye laf etmeye görsün, antisemitik damgası yemekten korkar elbette. Antisemitizm dokunulmazlığı karşısında kimsenin hükmü yok: Nitekim ekmek davası.

Şarkıcı Mackelmore sahnede böyle bir beyan veriyordu. “Antisemitik damgası yemekten korkuyordum, işlerim oysa son derece tıkırındaydı, kariyerimi yitirmek istemiyordum, takipçi kaybetmek de.” Antisemitizm vardır, yaftası ise dayanaksız bir kolpa damgadır. İslamofobi ile yan yana değerlendirilip kelime oyunu yaptırılan bir heyula. Biri korku, biri karşıt durma tehdidi. İslamofobi fobidir, yani bir tür travma, korku, kaçınma hâli. Ama Antisemitizm öyle mi hiç: Saf tutma, zıtlık tehdidi, “tarafını belli et” tanımı.

Şayet antisemitizme suç isnadı yapıyorsak, bugün Amerika ve İsrail en ciddi antisemitizm suçu işlemektedir, eğer bu suçsa yahut adı her ne karın ağrısıysa. Araplara karşı edilmiş her türlü negatif tutum antisemitiktir, ırkçılıktır, suçtur, nefret suçudur. Bense Sami halklarını tümden kucaklıyorum. Sami halkları elbette sadece Yahudilerden müteşekkil değildir. Modern çağ aptal gibi davran diyor bana. Mantık çerçevesinden, inançlarından, kimliğinden bakma, benim istediğim şartlarla ve tanımlamalarla bak, diyor ve ısrar da ediyor. Beyaz ırkın ne de iyi ve ilerici, siyahînin aman ne kadar da kötü olduğunu söylüyor. Muasır medeniyetler kendi dilini, kendi değersiz dinsizliğini, müphem efkârını, kendi paçavra kıyafetlerini dayattılar ve ihraç ettiler sömürgelerine. Artık düğünümüzde takım elbise, spor yaparken tayt, denize girerken bikini giymenin Allah’ın farzı gibi telakki ediyoruz. Çağdaş olabilmek için de onların her dediğine kafa sallamamız gerekiyor, onların ve onların köleleri tarafından uygun bulunan her şeye.

Bunları yanlış bulmaktan dahi niçin korkar hâle geldik? Bu içimizdeki korku tanrılarını anayasaların hangi maddeleri koruma altına aldı? Bir Hindu’ya ne zaman Britanya köleliğinden gına gelecek, Kamerunlu veya Cezayirli biri Fransız istimlakinden ne ara ikrah getirecek, Meksikalı Bolivyalı Tayvanlı daha niceleri, yani biz, peki içimizden yüzlerce yıldır Batı hayranlığından kültürel mandalığa dönüştürülen kulluğumuzu ne zaman inkâr edip silkelenerek ayağa kalkacağız?

Sahiden soruyorum: TBMM başkanı 2017’ye kadar frak giyme mecburiyetindeydi. Soralım haydi, zıvga veya potur ile bir meclis başkanını görebilecek miyiz? Pullu yazmalı, mor puşili, bindallı veya üç etekli, mahalli özbeöz Türk kıyafet çeşitlerimizle ne zaman arz-ı endam edebileceğiz? Dejenerasyona çağdaşlaşma tanımından kendimizi kurtarabilecek miyiz? Vekillerimiz, sosyetemiz, halkımız ne zaman bizim gibi giyinecek, yiyecek, düşünecek ve inanacak? Sahiden, görülmez tanrılarımız ne zaman yıkılıp, kırılıp ölecek de biz yeniden doğacağız?

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...