İvan Babuşkin, Ekim Devrimi’ni nasıl etkiledi?
İvan Babuşkin Çarlık Rusya’sında yaşanan ekonomik ve siyasi koşullar sebebiyle filizlenen devrimci fikirlerin öncü isimlerindendi. Dolayısıyla onun faaliyetleri, Rus Bolşevik hareketinin gelişimini ve Ekim Devrimi’ne giden yolu anlamak için önemli. Gelin bu devrimcinin hayatına yakından bakalım.
Rus devrimci hareketi ve 1917 Ekim Devrimi’nin kökleri, 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar uzanır. Bu dönemde Çarlık Rusya’sında yaşanan toplumsal, ekonomik ve siyasi koşullar, devrimci fikirlerin filizlenmesine zemin hazırlamıştı. İvan Vasilyeviç Babuşkin (1873-1906), bu süreçte önemli rol oynayan devrimci figürlerden biriydi. Bu sebeple Babuşkin’in hayatı ve faaliyetleri, Rus Bolşevik hareketinin gelişimini ve 1917 Ekim Devrimi’ne giden yolu anlamak açısından önemli bir örnek teşkil eder.
İvan Babuşkin, 1873’te Leningrad yakınlarındaki bir köyde yoksul köylü ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Genç yaşta fabrika işçisi olarak çalışmaya başlayan Babuşkin, işçi sınıfının zorlu yaşam koşullarını bizzat deneyimledi. Bu deneyimler, onu devrimci fikirlere yönelten temel etkenlerden biri oldu. Babuşkin 1890’ların başında, St. Petersburg’da işçi çevrelerinde faaliyet gösteren Marksist gruplarla tanıştı. Bu dönemde Vladimir İlyiç Lenin’in önderliğindeki “İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği” adlı örgütle ilişki kurdu. Babuşkin’in devrimci faaliyetleri, Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin (RSDİP) kuruluş sürecine denk geldi. 1898’de kurulan RSDİP, Rus devrimci hareketinin önemli bir dönüm noktasını temsil ediyordu. Babuşkin, parti içinde Lenin’in fikirlerini destekleyen Bolşevik kanatta yer aldı. Bolşevikler, işçi sınıfının öncülüğünde gerçekleştirilecek bir devrim fikrini savunuyorlardı. Bu görüş, daha ılımlı bir çizgi izleyen ve burjuva demokratik bir devrimi savunan Menşeviklerle çatışma hâlindeydi.
1905 Devrimi, Rus devrimci hareketinin gelişiminde önemli bir aşamayı temsil eder. Bu süreçte Babuşkin, işçi sınıfını örgütlemek ve bilinçlendirmek için yoğun çaba sarf etti. Ancak devrimci faaliyetleri nedeniyle tutuklandı ve 1906 yılında idam edildi. Babuşkin’in ölümü, Bolşevik hareket içinde bir simge hâline geldi ve onun anısı, devrimci mücadelenin ilerleyen yıllarında yaşatıldı. Babuşkin’in ölümünden sonraki yıllarda, Rus devrimci hareketi içindeki çatışmalar ve ayrışmalar derinleşti. 1912 yılında Bolşevikler ve Menşevikler kesin olarak ayrıldılar. Lenin önderliğindeki Bolşevikler, işçi sınıfının öncülüğünde gerçekleştirilecek bir sosyalist devrim fikrini savunmaya devam ettiler.
“Ekmek, barış ve toprak”
Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi, Rus toplumundaki çelişkileri daha da derinleştirdi. Savaşın getirdiği yıkım ve ekonomik zorluklar, halk kitlelerinin hoşnutsuzluğunu artırdı. Bu koşullar altında, 1917 Şubat Devrimi gerçekleşti ve Çarlık rejimi yıkıldı. Ancak Şubat Devrimi’nin ardından kurulan geçici hükûmet, halkın temel taleplerini karşılamakta yetersiz kaldı. Bolşevikler, “Ekmek, Barış ve Toprak” sloganıyla kitlelerin desteğini kazanmaya çalıştılar. Lenin’in Nisan Tezleri, partinin stratejisini belirledi ve sosyalist devrimin gerçekleştirilmesi için somut adımlar atılmasını öngördü. Bu süreçte Bolşevikler, işçi ve asker grupları arasında etkinliklerini artırdılar. Bu yeni kuvvetlerin de etkisiyle 1917 yılının Ekim ayında Bolşevikler, iktidarı ele geçirdiler. Petrograd’daki Kışlık Saray’ın ele geçirilmesi, devrimin sembolik anı oldu. Lenin liderliğindeki Bolşevikler, Sovyet iktidarını ilan ettiler ve sosyalist bir toplum inşa etme sürecini başlattılar.
Ekim Devrimi’nin ardından ülke iç savaşa sürüklendi. Bolşevikler, Beyaz Ordu olarak bilinen karşı-devrimci güçlerle mücadele etmek zorunda kaldılar. Bu süreçte, “Savaş Komünizmi” olarak adlandırılan sert ekonomik politikalar uygulandı. İç savaşın Bolşeviklerin zaferiyle sonuçlanmasının ardından, 1922 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ilan edildi. Ekim Devrimi ve sonrasında yaşanan Rusya ile sınırlı kalmadı ve tüm dünyayı derinden etkiledi. Sosyalist bir devletin kurulması, uluslararası işçi hareketine büyük bir ivme kazandırdı. Aynı zamanda kapitalist ülkelerde sosyalizm korkusunun yayılmasına neden oldu.
Ayrılıklar ve devrimin kaderi
İvan Babuşkin’in hayatı ve mücadelesi bu sebeple Rus devrimci hareketinin gelişim sürecini anlamamız açısından önemli ipuçları sunuyor. Babuşkin, işçi sınıfından gelen ve devrimci fikirleri benimseyen birçok militanın temsilcisi olarak görülebilir. Bu militanların fedakârlıkları ve mücadeleleri hiç şüphesiz Bolşevik Partisi’nin kitlesel bir güç hâline gelmesinde ve nihayetinde iktidarı ele geçirmesinde önemli rol oynadı. Babuşkin’in yaşadığı dönemde Rusya’da yaşanan toplumsal ve ekonomik koşullar, devrimci fikirlerin yayılması için uygun bir zemin oluşturmuştu. Çarlık rejiminin baskıcı politikaları, işçi sınıfının ve köylülüğün ağır yaşam koşulları, aydınların ve gençliğin hoşnutsuzluğu gibi faktörler, devrimci hareketin güçlenmesine katkıda bulundu.
Rus devrimci hareketinin gelişim sürecinde, farklı ideolojik akımlar ve örgütlenmeler ortaya çıktı. Narodnikler, anarşistler, sosyal demokratlar gibi gruplar, Çarlık rejimine karşı mücadele ettiler. Ancak zamanla Marksist düşüncenin etkisi artmaya başladı ve sosyal demokrat hareket ön plana çıktı. RSDİP’in kuruluşu, Rus devrimci hareketinin daha örgütlü ve sistemli bir yapıya kavuşmasını sağladı. Ancak parti içindeki ideolojik ve stratejik ayrılıklar, Bolşevikler ve Menşevikler arasındaki bölünmeye yol açtı. Bu bölünme, Rus devrimci hareketinin geleceğini derinden etkiledi.
Bolşeviklerin bu ayrılıkların içerisinde başarıyla çıkmasının arkasında yatan önemli faktörlerden biri de Lenin’in teorik ve pratik katkılarıydı. Lenin, Marksist teoriyi Rusya’nın özgül koşullarına uyarlamayı başardı ve partinin stratejisini bu doğrultuda şekillendirdi. “Ne Yapmalı?” ve “Devlet ve Devrim” gibi eserler, Bolşevik düşüncenin temellerini oluşturdu. 1917 Ekim Devrimi’nin başarıya ulaşmasında, Bolşeviklerin kitlelerin taleplerini doğru bir şekilde yorumlamaları ve bu talepleri kendi programlarıyla birleştirmeleri etkili oldu. Savaşa son verilmesi, toprakların köylülere dağıtılması ve işçi kontrolü gibi vaatler, geniş halk kesimlerinin desteğini kazanmalarını sağladı.
Ekim Devrimi’nin ardından yaşanan iç savaş dönemi, Bolşevik iktidarın en zorlu sınavlarından biri oldu. Bu süreçte uygulanan “savaş komünizmi” politikaları, ekonomik zorlukları beraberinde getirdi. Ama Kızıl Ordu’nun zaferi, Bolşeviklerin iktidarını pekiştirdi. 1921 yılında uygulamaya konulan Yeni Ekonomik Politika (NEP), ekonominin canlandırılması ve toplumsal gerilimlerin azaltılması açısından önemli bir adım oldu. NEP, sınırlı ölçüde piyasa ekonomisi unsurlarının sosyalist sistemle birleştirilmesi anlamına geliyordu.
SSCB’nin kuruluşu, farklı milliyetlerden oluşan bir sosyalist devletin inşa edilmesi açısından önemli bir deneyimi temsil ediyordu. Ancak ilerleyen yıllarda, merkezî otoritenin güçlenmesi ve Stalin’in iktidara gelmesiyle birlikte, bu federal yapı giderek biçimsel bir nitelik kazandı. Ekim Devrimi’nin uluslararası etkileri, uzun yıllar boyunca hissedildi. Dünya çapında komünist partilerin kurulması ve güçlenmesi, işçi hareketlerinin yükselişi, sömürge karşıtı mücadelelerin ivme kazanması gibi gelişmeler, bu etkinin somut örnekleri olarak görülebilir.
Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.