09 May 2025

İslam’ın ve Osmanlı’nın engellilere bakışı

Modern toplumun normlarında dahi yeni yeni konuşulan engelli bireylerin hak ve özgürlükleri; yüzyıllar önce İslam’ın dinî öğretilerinde zaten yer alıyordu. Gelin bu öğretilere, İslam medeniyetinin parçası olan Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu’ndaki uygulamalara birlikte bakalım.

Engelli hakları, insan hakları konusunda her zaman Avrupa’yı, Batı dünyasını örnek olarak gösteririz. Engelliler için uygun mimari, düzenlemeler, haklar, daha yaşanabilir bir coğrafya olduğunu söyler dururuz. Evet, bilhassa 1970’ler sonrasında Avrupa’nın birçok ülkesinde engelliler için daha doğru iyileştirmeler yapılmıştır.  Ülkemizde ise 1994 yılından itibaren İstanbul’da, 2002 sonrasında ise tüm Türkiye’de engelli hakları konusunda önemli atılımlar yapılmıştır ve bu atılımlar hâlen devam etmektedir.

Bilhassa 2002 yılından sonra engelliye bakış açısında bu gözle görülür dönüşümün ana sebebi, sadece iktidar değişimi ile anlatılamaz. Geçmişte doğru yapılanların tekrar gündeme gelmesi, İslam ve Osmanlı’nın engelli bireylere bakış açısını tekrar hatırlamak, engelli haklarının kazanımında büyük rol oynamıştır.

Dinî ve kültürel öğretilerin etkisi

İslam dini engellilerle ilgilenmeyi ve onlara yardım etmeyi öğütler ve bunu sevap bir davranış olarak görür. Görme engelli bir kimseye yol göstermek, sağır veya dilsiz biri ile ilgilenmek, fiziksel bir engelliye yardımcı olmak sadakadır.

Peygamberimiz “her gün” sadaka verilmesinden söz eder.  Sahabe ise her gün sadaka verecek güçlerinin olmadığından söz edince, sadakanın çeşitleri olduğunu söyler. “Görme engelliye rehberlik etmen, sağır ve dilsize anlayacakları bir şekilde bir şeyi anlatman, bir ihtiyacı konusunda senden yol göstermeni isteyen kimseye yol göstermen, yardım isteyen kimsenin yardımına koşuşturman, koluna girip güçsüze yardım etmen, bütün bunlar senin kendine yapacağın sadaka çeşitlerindendir...” buyurur.

Hatta, “Kim ölür de mal bırakırsa, malı veresesinindir. Kim bakıma muhtaç kimseler bırakırsa onun sorumluluğu bana aittir” bu sözüyle devletin hasta, zayıf, engelli, yetim ve benzeri bakıma muhtaç kimseleri koruyup gözetmesi gerektiğine işaret etmiştir.

O dönem ve sonrasında engellilere yüzlerce yıl kötü davranışlar sergilenirken, Batı’da bu bireylerin içine şeytan girdiği düşünülürken; Peygamber Efendimiz en önemli devlet görevlerini onlara vermiştir. Yeteneklerine göre görevler vererek onları topluma kazandırmıştır.

Örneğin bedensel engelli Muâz b. Cebel’i Yemen’e vali olarak göndermiştir, Medine dışına çıktığında yerine vekalet etmek üzere görme engelli Abdullah İbn Ümmi Mektum’u vekil tayin etmiştir. İbn Ümmi Mektum, cemaate namaz kıldırmış; Mekke ve Medine’de uzun yıllar müezzinlik yapmıştır. Sahabeden görme engelli İtbân b. Mâlik kendi kabilesine imamlık yapmıştır.

Peygamberimiz yapmış olduğu bu uygulamalarla engelli bireyleri topluma kazandırmıştır. Yine sonrasında Halifeler, İslam’ı kabul eden devletler ve yöneticileri engelli bireylere sahip çıkmıştır. Elbette burada en önemli olan engelli bireylere edilen yardımın sevap olması.

Osmanlı toplumunda engellilere bakış

Osmanlı gibi yüzyıllarca büyük bir imparatorluğunda İslam gelenekleri ile engelli bireylere karşı tutumu farklı değildi.  Selçuklu’dan itibaren, bilhassa Osmanlı’da engelli bireylerin toplum içinde rahat etmeleri, istihdam sağlanması, maaş bağlanması gibi birçok önemli destekler sağlanmıştır. Avrupa’da bilhassa zihinsel engelliler “İçine şeytan girdi” denilerek yakılırken, ecdadımız bu bireyleri müzik ve su ile tedavi etmeye çalışmıştır. Osmanlı’da sağır, dilsiz, görme engelli, fiziksel engelli bireyleri topluma kazandırmak için onlara iş imkânları sağlamış, vergiden muaf tutma ve maaş bağlama gibi ayrıcalıklarla onları önemli kılmıştır.

2. Abdülhamid Han döneminde özellikle sağır, dilsiz ve âmâ olan kişilerin eğitim ihtiyacını gidermeye yönelik Sağır ve Dilsiz Mektebi (1889) açılmıştır. Engellilerin sosyal hayatta rahat hareket etmeleri için Maarif Vekaleti tarafından şehremanetine gönderilen bir talimatta “Konuşma ve Görme Engelliler Okulu öğrencilerine yoldan geçen at ve arabalar nedeniyle bir kazaya uğramamaları adına kırmızı renk kıyafetler giydirildiği hâlde buna dikkat etmeyen arabacıların amirleri tarafından uyarılmaları gerektiği” talimatı verilmiştir. Sağır ve Dilsiz Mektebi talebelerinden Şirket-i Hayriye vapurları, tramvay arabaları ve köprü geçişlerinde ücret alınmaması ve kolaylık sağlanması talimatı gönderilmiştir.

Yani bugün 2002 yılından bu yana yapılan iyileştirmeler, aslında İslam dininin ve Peygamber Efendimizin bakış açısının, Selçuklu ve Osmanlı’nın engelli bireyler için yaptıklarının sadece bir kısmı. Yüzyıllar evvel zaten bunlar yapılırken, şimdi Batı medeniyetini örnek almak yerine kendi geçmişimizde yapılan doğruları rehber olarak önümüze koyabilirsek daha doğru bir bakış açısıyla engelli bireyler için çalışmalar gerçekleştirebiliriz.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...