Instagram’a getirilen yaş kısıtlaması etkili olacak mı?
Instagram’dan yapılan açıklamayla birlikte artık 18 yaş altı kullanıcılar kısıtlı DM'lere, uyku modu ve içerik filtreleme gibi özelliklere sahip olacak. Bu durumun psikolojik ve sosyal etkileri ne yönde olacak? Z kuşağı bunu kabullenebilecek mi? Teknoloji uzmanları ne düşünüyor?
Bir süredir tartışmaların odağında yer alan, Mark Zuckerberg'in sahibi olduğu Meta çatısı altındaki Instagram bu kez yeni kısıtlamalarla Türk kamuoyunu meşgul ediyor. Instagram, yaş sınırlaması için ilk adımı attı. Buna göre; 18 yaş altı kullanıcılar için ocak ayı itibarıyla yeni kısıtlamalar gelecek, reşit olmayan kullanıcıların erişimi ve etkileşimleri sınırlandırılacak. Kimileri bu kararı desteklerken kimileri de bunu uygulamanın teoride kolay pratikte zor olduğunu ifade ediyor. Bilim-teknoloji uzmanları ve psikologlar bu süreci ve Instagram’ın 18 yaş altı kullanıcılara yönelik aldığı kararın Türkiye’de yürürlüğe girdikten sonra yaşanması muhtemel senaryoları değerlendirdi.
Bilişim Uzmanı Emrah Kaya, “Son dönemde sosyal medya platformları, kullanıcılar için bağımlılık seviyesinde bir yer edinmeye başladı. Tıpkı dünyada bağımlılık yaratan diğer maddelerden 18 yaş altı bireyleri koruma gerekliliği olduğu gibi. Sosyal medya platformlarında da belirli önlemler alınması gerekiyor” deyip şu ifadeleri kullandı:
“Meta gibi şirketlerin global alanda uyum sağlamaya çalıştığı devlet kuralları ve yasalar, 18 yaş altındaki bireyler için ebeveyn kontrolü getirilmesine neden oldu. Bu, sadece Meta için geçerli değil; dijital yayıncılık yapan Netflix ve Disney gibi platformlarda da ebeveyn kontrolü artık standart hâle gelmiş durumda. Bu gelişmeler sonucunda, gençlerin hangi içeriklere erişebileceği ebeveyn izniyle sınırlandırılıyor ve bu sayede bir ahlaki denetim planı hayatımıza giriyor. Tabii ki bunun yan etkileri de var. Genç kullanıcıların platformlardaki etkileşimleri azalıyor, kullanıcı sayılarında düşüş yaşanıyor ve platformların büyüme hızında bir yavaşlama gözlemleniyor. Ancak zamanla bu yeni politika benimsendiğinde ve standart hâle geldiğinde, etkileşim oranlarının eski seviyelere dönmesi ve kurallara uygun olmayan içeriklerin kendi içinde bir öz disipline kavuşması mümkün olacak.”
“Bu düzenleme örnek teşkil edecek”
Kaya, “Dünyada birçok gelişme, insanların davranışlarıyla şekilleniyor ve daha sonra yasa yapıcılar, regülatörler ve mevzuatçılar bu alanlara çözüm üretiyorlar. Ancak bu çözümler genellikle gelişmelerin gerisinden geliyor. Sosyal medya platformlarına yönelik bu düzenleme de bu duruma örnek teşkil ediyor diyebiliriz” şeklinde konuştu.
Teknoloji Uzmanı Ecehan Ersöz de bu kararı doğru bulanlardan. Ersöz, “Günümüzde teknolojik gelişmeler hayatımızın her alanında bizimle. Yine yapay zekâ ile hayatımıza entegre olmuş durumda. Çok cezbedici formlarla hayatımızda yer ediyor. Fakat her zaman teknoloji insan yaşamında bir ‘araç’ olarak kalmalı. Eğer ‘araç’ olmaktan çıkıp ‘amaç’ olursa o zaman yaşamımızın kalitesinde düşüş oluyor. Meta bu noktada doğru bir adım attı. Platformun kullanım oranında değişimler yaratacak olsa da ‘insanı merkeze alan’ bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Bu da bence günümüzde teknoloji devlerinin misyonunun bir parçası olmalı. Diğer yandan şu başlıklarda da yapılan sınırlandırma bence olumlu katkı sağlayacak” dedi.
“Sosyal medya uygulamalarının sonsuz bir evreni var. Zihin burada sınırsız bir akış ve konfor alanı yakalıyor. Bir süre sonra bunu sürekli arar hâle geliyor. Bu da ne yazık ki teknoloji bağımlılığı kavramını ortaya çıkarabiliyor” diyen Ersöz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Teknoloji bağımlılığında da fiziksel bağımlılıklar kadar tehlikeli. Fakat tespit edilmesi daha zor. Ayrıca özellikle akışlarda beynin peş peşe farklı konseptler arasında geçiş yapması da odaklanma sorunlarına yol açabiliyor. İlaveten sürekli ekran karşısında olma ve bir makineyle etkileşim hâli, yüz yüze iletişime de sekte vuruyor…”
“Görseller olumsuz etki yaratabiliyor”
Bilişim Uzmanı Emrah Kaya gibi sosyal medya platformlarına belirli önlemlerin alınması gerektiğini savunan Ersöz, “Özellikle yetişkinlik çağında dünyayı anlamlandırma ve kimlik inşa sürecinde olan gençler için bu akışa maruz kalma süresi, içeriklerin görsel özellikleri olumsuz etkiler yaratabiliyor. Kendini beğenmeme, sürekli başkalarıyla kıyaslama, bulunduğu ortamda mutsuz olma vb. gibi sürekli sahip olduklarının dışında bir evrende yaşama isteği yaratabiliyor. 18 yaş dönemi hayata ve geleceğe dair önemli kararlar alma konusunda kilometre taşı niteliğinde. Kendine hedefler belirleme, meslek seçimi, önemli sınavlar bu dönemin önemli unsurları. Gençlerin bu dönemde kendilerini tanımaya, yetenek ve yetkinliklerini keşfetmeye zaman ayırmaları son derece önemli” ifadelerini kullandı.
“Sosyal medya akışlarında otomatik olarak karşılaşılan öneri ve tavsiyeler de yetişkinlik çağındaki bireylerde yanlış yönlenmelere yol açabilir” diyen Ersöz, “Ergenlik gibi duygusal ve psikolojik olarak hassas dönemlerde bu tarz kontrolsüz içeriklere maruz kalarak verilebilecek ani kararlar ve tepkiler uzun vadede pişmanlık yaratacak sonuçlara yol açabiliyor. Duygusal, ilişkisel önerilerden beslenme, güzellik veya hassas içeriklere kadar bu geçerli” diyerek sözlerini noktaladı.
Teknoloji ve bilişim uzmanlarından sonra bu konuyu alanında deneyimli psikologlara da sorduk. Onlar da Instagram’ın aldığı bu kararın psikolojik ve sosyal muhtemel yansımalarını değerlendirdi.
Uzman Klinik Psikolog Jülide Başoğlu, “Instagram’ın duyurduğu yeni kısıtlamalar ve ebeveyn kontrol özellikleri, dijital dünyada büyüyen çocuklar ve aileleri üzerinde çok katmanlı psikolojik etkiler yaratabilir. Hem ebeveynler hem de çocuklar açısından bu yeniliklerin getireceği değişimler derinlemesine ele alınmalıdır. Çünkü sosyal medya kullanımı sadece bir alışkanlık değil; aynı zamanda modern yaşamın sosyal, psikolojik ve bilişsel dinamiklerini de etkileyen güçlü bir araçtır” dedi.
Başoğlu, ebeveynler açısından psikolojik etkileri 3 maddede sıraladı.
Güvenlik ve kontrol hissi: Ebeveynler, çocuklarının sosyal medyada karşılaşabileceği tehlikeler (örneğin, siber zorbalık, uygunsuz içerik ve yabancılarla temas) konusunda endişe duyarlar. Instagram’ın sunduğu kısıtlamalarla ebeveynler, çocuklarının çevrim içi aktiviteleri üzerindeki kontrolü artırarak güvenlik endişelerini hafifletebilir. Bu kontrol mekanizmaları, ebeveynlere çocuklarının hangi saatlerde uygulamayı kullanabileceğini belirleme ve kimlerle iletişim kurabileceğini sınırlama imkânı vererek kendilerini daha güvende hissetmelerine olanak sağlar.
Aşırı koruyuculuk ve “helikopter ebeveynlik” riski: Ancak bu tür sınırlamaların getirdiği kontrol duygusu, aşırıya kaçabilir. Ebeveynler, çocuklarının her adımını izlemek ve sosyal medya üzerinde sürekli bir gözetim sağlamak isteyebilir. Bu durum, “helikopter ebeveynlik” olarak adlandırılan aşırı koruyuculuğa yol açabilir. Bu tür bir tutum, hem çocukların özgüvenlerini geliştirmelerini engelleyebilir hem de ebeveyn-çocuk ilişkilerini zedeleyebilir. Sürekli kontrol altında olan çocuklar, kendilerine duyulan güvenin eksik olduğunu hissedebilir ve bu durum ilişkide gerginlik yaratabilir.
Ebeveynin dijital okuryazarlık düzeyi: Instagram’ın sunduğu bu yeni özelliklerin etkili olabilmesi için ebeveynlerin dijital okuryazarlık düzeyi de önemli bir rol oynar. Teknolojiyi ve sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanabilen ebeveynler, çocuklarıyla daha sağlıklı bir iletişim kurabilir ve sosyal medya üzerindeki kontrolü bilinçli bir şekilde yürütebilir. Ancak teknolojiden uzak ebeveynler, bu yeni kısıtlamaları doğru kullanamama ya da yanlış anlama riskiyle karşı karşıya kalabilir.
Başoğlu, çocuklar ve gençler açısından psikolojik etkilerine de değindi.
Özgürlük ihtiyacı ve kısıtlanma hissi: Özellikle ergenlik dönemindeki çocuklar için, bağımsızlık duygusu ve kendilerini ifade etme özgürlüğü son derece önemlidir. Sosyal medya, bu kuşak için yalnızca eğlence aracı değil, aynı zamanda sosyal ilişkiler kurma ve kendini ifade etme platformudur. Bu nedenle Instagram’ın getirdiği kısıtlamalar, gençlerde özgürlüklerinin elinden alındığı hissine yol açabilir. Gençler, özellikle sosyal çevrelerinin büyük bir kısmının aktif olduğu bir platformda kısıtlandıklarında, kendilerini dışlanmış ya da geri planda kalmış hissedebilirler.
Sosyal baskı ve “FOMO” (Fear of Missing Out): Instagram gibi platformlar, gençler arasında sosyal statü belirleyici olabilir. Uyku modu gibi özellikler, gençlerin sosyal medya üzerinde aktif olmadıkları sürelerde sosyal çevrelerinden geri kalma korkusunu (FOMO) tetikleyebilir. Bu korku, gençlerin sosyal medya kullanımını sınırlayan bu tür özelliklere karşı direnç göstermesine neden olabilir. Örneğin arkadaşlarının bir etkinlik paylaştığını kaçırma korkusu, gençleri ebeveynlerinin koyduğu kısıtlamaları aşmaya ya da başka platformlara yönelmeye teşvik edebilir.
“Yasak olanın çekiciliği” teorisi: Psikolojide “reactance” teorisi, yasaklanan veya sınırlanan bir şeyin birey üzerinde daha çekici hâle geldiğini öne sürer. Bu teoriye göre gençlere getirilen sınırlamalar, onların Instagram’a olan ilgisini artırabilir. Yasaklanan bir şeyi yapma isteği, gençlerde bir başkaldırı duygusunu körükleyebilir. Özellikle kontrolün tamamen dışsal bir faktörden (ebeveynlerden) geldiği durumlarda, gençler bu kontrolü aşmak için gizli hesaplar açma, VPN kullanarak kısıtlamaları aşma gibi yollar arayabilirler.
Z kuşağı ve dijital dünyaya adapte olma: Z kuşağı, dijital dünyada doğup büyüyen ve sosyal medya platformlarını sosyalleşmenin ve kendini ifade etmenin merkezine yerleştiren bir nesildir. Bu nesil, teknolojiye olan yatkınlığı nedeniyle dijital yeniliklere ve sınırlamalara direnç gösterebilir. Ancak bu aynı zamanda daha sağlıklı dijital alışkanlıklar geliştirmeye de açık olduklarını gösterir.
Kabul ve adaptasyon: Başlangıçta bu tür kısıtlamalar, Z kuşağında bir direnç yaratabilir. Ancak uzun vadede, gençler bu sınırların kendi faydalarına olabileceğini kabul edebilir. Özellikle dijital sağlığa ve dengeli sosyal medya kullanımına yönelik bilinç arttıkça, gençler uyku modu gibi özelliklerin aslında onların uzun vadeli ruh ve beden sağlığına katkı sağladığını görebilirler.
Dijital sağlık bilinci: Z kuşağı, dijital okuryazarlığı yüksek bir nesil olduğu için, dijital sağlığına da daha fazla önem verme eğiliminde olabilir. Instagram’ın sunduğu bu kısıtlamalar, gençlerin sosyal medya kullanımlarını dengeli hâle getirme ve dijital sağlık konusunda farkındalık geliştirme fırsatı sunabilir. Bu sayede sosyal medya bağımlılığı, dikkat dağınıklığı ve uyku sorunları gibi sorunların önüne geçilebilir.
Sonuç olarak Instagram’ın duyurduğu bu yeni özellikler hem ebeveynler hem de çocuklar için faydalı olabilir ancak etkileri kontrolün ne şekilde uygulandığına ve aile içinde nasıl bir iletişim kurulduğuna bağlıdır. Ebeveynlerin bu kontrolleri çocuklarının sağlığını gözeterek bilinçli bir şekilde kullanması, aile içindeki güven ilişkisini korurken çocukların dijital dünyada daha güvenli ve dengeli bir yolculuk yapmalarına olanak sağlayabilir. Ancak aşırı kontrol, çocuklarda yasak olanın çekiciliğini artırarak istenmeyen sonuçlar doğurabilir.
“7’den 70’e dijital toplumun bir parçasıyız”
Uzman Psikolog Aysu Çelenoğlu da Jülide Başoğlu gibi çocuklar ile ebeveynleri arasında en sık çatışma yaratan konuların başında internet ve teknoloji kullanımının geldiğini düşünüyor. “Bu bağlamda ise başı dijital oyunlar ve sosyal medya kullanımı çekiyor” diyen Çelenoğlu, “7’den 70’e hepimiz dijital toplumun bir parçasıyız. Birçoğumuzun hayatına sonradan dâhil olan teknoloji; henüz 18 yaşını doldurmamış çocukların hayatında doğdukları andan itibaren var. Dolayısıyla teknolojinin en hızlı geliştiği dönemin içine doğan Z kuşağı 7 yaşından itibaren değil; neredeyse hayatlarının ilk saniyelerinden itibaren telefon, kamera ve hatta sosyal medya ile karşı karşıyalar. Hâl böyle olunca her şeyi merak ediyor, hızla keşfediyor ve öğreniyorlar. Bazen ebeveynler bu keşif sürecini farklı algılayabiliyor. Telefonu veya sosyal medyayı o küçük parmaklarının hareketleri ile yönetmeleri üstün zekâ belirtisi sanılabiliyor. Hâlbuki böyle bir tablo karşısında algılanması gereken tek şey, çocuğun bunlara fazla maruz kaldığı. Maruz kalma durumu ise her zaman çocuğun temas etmesi ile olmuyor. Çoğunlukla ebeveyn davranışlarını gözlemleyerek de maruz kalma gerçekleşiyor. Bu noktada yapılması gereken birkaç önemli şey var: Çocuklara doğru örnek oluşturmak, yaşına uygun kısıtlamalarla teknoloji kullanımını yönetmek ve onları teknoloji okuryazarı bireyler hâline getirmek. Son dönemde ekran kullanım süresini kısıtlama konusu çok gündemde. Aileler bunu bazen çocuklarını sözel olarak uyararak, bazen telefonu ve tableti ellerinden alarak, bazen uygulama üzerinden süre sınırı planlayarak yapmaya çalışıyorlar. Ancak çocukların bu duruma direnç gösterdiği aşikâr” şeklinde durumu ifade ediyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Neredeyse tüm dünyada çocuklar ve ebeveynleri arasında böyle bir çatışma yaşanıyor. Durum böyle olunca sosyal medya platformları da 18 yaş altı kullanıcılara yeni kısıtlamalar getirmeye başladı.”
“Öfke ve agresyon oluşabilir”
“Getirilen kısıtlamalar çocukları ve aileleri nasıl etkileyecek?” sorusuna da cevap veren Çelenoğlu, “Öncelikle bir takım kısıtlamaların gerekli ve etkili olabileceğini söylemekte yarar var. Tabii, her yararın beraberinde bir takım zorluklarla birlikte gelebileceğini unutmamak lazım. Çocuklar ve gençler ilk etapta bu kısıtlamalara uymak istemeyebilir ve farklı yollar arayabilirler. Aileleri ile aralarında yaşanan tartışmalar artabilir, öfke ve agresyon oluşabilir. Aileler bu durumun bilincinde olarak çocuklarına sınırların niçin gerekli olduğunu anlatmalı. Kontrolcü değil, yol gösterici olmalı. Yeni kullanım biçiminin yasaklar getirmek için değil, güvenli kullanım için rahat bir alan oluşturmak için tasarlandığı vurgulanmalı. Çocuk sosyal medyayı bilinçli ve güvenli olarak kullandığı sürece, Instagram’ın ailelere tanıdığı tam kontrol hakkına gerek olmayacağı belirtilmeli. Kontrolü sağlayacak kişinin kendileri olduğu fark ettirilmeli. Sosyal medyada geçirdikleri sürede herhangi bir rahatsızlık yaşamaları veya uygunsuz bir içerikle karşılaşmaları durumunda bunu aileleri ile paylaşmaları gerektiği öğütlenmeli” açıklamasını yaptı.
Hülasa alanında yetkin isimlerden aldığımız bu görüşler doğrultusunda Instagram dünyasında yaşanacak değişim ve dönüşümün etkilerinin bir süre daha gündemi meşgul edeceği aşikâr. Instagram’ın genç hesaplara getireceği kısıtlama hassas içeriklerden ve reklamlardan etkilenme potansiyelinin, algı düzeyi ve yaş ile bağlantılı olması nedeniyle içeriklerin filtrelenmesi daha güvenli bir kullanım alanı oluşturulabilir. Genç yaşlarda riskleri öngörebilme yetisinin düşük olmasından ötürü, yaşa uygun içerik ve kullanım kurallarının ebeveynler tarafından belirlenmesi sosyal medyanın zararlarına karşı koruyucu olabilir.
Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.