01 July 2025

İfade özgürlüğü mü, zarar ilkesi mi? Peki, toplumsal sorumluluk nerede?

Leman dergisinin 25 Haziran 2025 tarihli sayısındaki karikatür pespayeliğinden yola çıkarak ifade özgürlüğünün ne kadar yanlış anlaşıldığına dikkat çekiyoruz. Nefretten, bayağılıklardan uzak, değerleri önemseyen kapının anahtarları bizde; onları doğru kapıya yerleştirmek için neyi bekliyoruz?

Son yıllarda, özellikle Batı medyasında İslami değerleri hedef alan karikatürler sıklıkla gündeme geliyor ve bu durum, ifade özgürlüğü ile dinî hassasiyetler arasındaki gerilimi derinleştiriyor. Leman dergisinin 25 Haziran 2025 tarihli sayısında çıkan ve Hz. Muhammed ile Hz. Musa’yı Gazze’deki yıkıntıların üzerinde gösteren karikatür daha önceki yıllarda yapılan tartışmaları yeniden alevlendirdi. Daha evvelkiler gibi bu karikatür de Müslümanların kutsal saydığı figürleri ve sembolleri aşağılayıcı bir üslupla ele alarak, sanatsal eleştiri sınırlarını aştı. Bir nefret söyleminin öznesi hâline geldi.

Her ne kadar son yıllarda birbirlerini Allah kelamı ederek katledenlerin sayısı çoğaldıysa da İslamiyet; barış temelli bir din olup tevhid (Allah’ın birliği), peygamberlik, ibadet ve ahlak gibi temel prensiplere dayanır. Hz. Muhammed’in “Ben ahlakı tamamlamak için gönderildim” sözü, İslam’ın evrensel değerlere verdiği önemi vurgulaması bakımından oldukça önemlidir. Hiç şüphesiz kutsal değerler, Müslümanların kimliklerinin ayrılmaz bir parçasıdır ve bu değerlere yönelik saldırılar, bireylerin onurunu zedeleyen bir etki yaratır. Örneğin, Hz. Muhammed’in tasvir edilmesi, geleneksel olarak tartışmalı bir konudur ve bu tür tasvirler, Müslümanlar için derin bir saygısızlık olarak algılanır.

Son yıllarda yaşanan gelişmeler, özellikle Batı kamuoyu tarafından ifade özgürlüğü biçiminde ele alındı. Elbette ifade özgürlüğü demokratik toplumların temel taşlarından biridir. Filozof John Stuart Mill, bu özgürlüğün hakikatin keşfi ve bireysel özerklik için vazgeçilmez olduğunu savunur. Ancak Mill; zarar ilkesi çerçevesinde, ifadelerin başkalarına somut zarar vermediği sürece serbest olması gerektiğini de ekler. Modern dönemde ise “zarar” kavramı, psikolojik ve sosyal boyutlarıyla genişledi. Dinî değerleri hedef alan karikatürler, inanan insanların psikolojileri olumsuz manada etkiliyor, sosyal dışlanmaya ve toplumsal kutuplaşmaya yol açıyor. Bu durum, Mill'in ilkelerinin güncellenmesi gerektiğini de gözler önüne seriyor.

Nefret söylemi

Birtakım kimseler özellikle karikatürlerde resmedilen dinî şahsiyetlerin hiciv penceresinden değerlendirilmesini dile getiriyorlar. Hiciv, toplumsal eleştiri yapmak amacıyla mizahı kullanır ama son yıllarda örneklerini sıkça gördüğümüz “mizah” kisvesiyle ortaya konan pespayelikler esasında nefret söyleminin birebir örnekleridir. Nefret söylemi de belirli grupları hedef alarak ayrımcılığı körükler. İslami değerleri aşağılayan karikatürler, hiciv ile nefret söylemi arasındaki çizgiyi maalesef bulanıklaştırdılar. Örneğin, bir karikatürün Hz. Muhammed’i şiddetle ilişkilendirmesi, eleştiri sınırlarının ötesinde Müslümanların kimliğine yönelik bir saldırı şekline dönüştü. Bu tür temsiller, “aşağıya doğru yumruk” prensibine uyarak savunmasız grupları hedef aldı ve nefret söylemi taraftarlarının değirmenine su taşıdı. 

Zarar ilkesi ve toplumsal etkiler

Dinî karikatürler; ne yazık ki psikolojik, sosyal ve toplumsal güven erozyonuna sebep oluyorlar. Ortaya konan bu bayağılık numuneleri, inananlarda aşağılanma hissi uyandırırken ötekileştirme ve kimlik bunalımına da yol açıyor. Toplumda önyargıları pekiştiriyor ve ayrımcılığı artırıyor. Farklı inançlar arasındaki diyaloğu zedeliyor ve kutuplaşmayı derinleştiriyor. Bu etkiler, ifade özgürlüğünün mutlak olmadığını ve toplumsal sorumlulukla dengelenmesi gerektiğini ise gözler önüne seriyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), nefret söylemini ifade özgürlüğü kapsamında korunmayan bir durum olarak değerlendirdiğini de unutmamak gerekiyor.

Erdem etiği ve sorumlu ifade

Aristoteles’in erdem etiği, ifade özgürlüğünü kullanırken merhamet, saygı ve hoşgörü gibi erdemleri gözetmenin önemine işaret eder. Sanatçılar ve medya, eleştirilerini yaparken toplumsal barışı ve insan onurunu göz önünde bulundurmalıdır. Karikatürler, güçlü kesimleri eleştirmek için kullanılabilirken; dinî inanışları hedef almak etik dışı olacaktır.

Ne yazık ki İslami değerleri aşağılayan karikatürler, ifade özgürlüğü adı altında nefret söylemine dönüşüyor ve toplumsal zararlara yol açıyor. Demokratik toplumlar, ifade özgürlüğünü korurken, insan onuru ve toplumsal uyumu da gözetmelidirler. Bu denge, yasal düzenlemelerin yanı sıra etik farkındalık ve karşılıklı saygı kültürüyle sağlanabilir. Gelecekte, insanları rencide etmeden, onların kutsallarına dokunmadan sorumlu ifade biçimleri gelişeceğinden ümitvar olarak toplumsal kutuplaşmayı azaltmak ve daha kapsayıcı bir toplum inşa etmenin anahtarının yine bizlerin elinde olduğu gerçeğini herkesle paylaşmak istiyorum.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...