Evanjelikallerin beklediği lider: “Mücahit Trump!”
Eski ABD Başkanı Donald Trump, 13 Temmuz 2024’te Pensilvanya’daki mitingde konuşurken suikasta uğradı. Başkanlık seçimlerine yaklaşık dört ay kala yaşanan bu olay şunu gösterdi: ABD’deki kutuplaşma şiddete evrildi. Peki, bu mücadelede Trump’ın arkasında savaşmaya hazır olanlar kimler?
Mücadele manasını taşıyan “cehd” kelimesinden türeyen “cihad” kelimesinin İslami literatürdeki karşılığı, inanç yolunda mücadele anlamına geliyor. İslam üzere mücadele edenlere ise “mücahid” diyoruz. Son yıllarda İslam dünyasına yapılan saldırılarla bu mefhumların içi boşaltılmış ve zihinler karışmış olsa da Müslümanların hafızasına bu kavram iman kelimesiyle eşleşerek kodlanmıştır.
Benzer şekilde Hristiyanların inancı yayma, yaşatma ve koruma mücadelesine de haç yolu gibi bir anlama gelen “crusade” deniyor. “Crusade”in bizdeki karşılığı cihad olduğuna göre “crusader”ın karşılığı da mücahid oluyor. Amerikan Hristiyanların bir kısmı, Las Vegas’taki eğlence merkezlerine rağmen, Trump’ı bir crusader (mücahid) olarak görüyorlar. Çünkü onların gözünde küreselcilerle mücadele eden başka bir Hristiyan lider yok!
Protestanların bölünmesi
ABD, dünyanın en etkili Protestan Hristiyanlarının ülkesidir. Bu mezhep Almanya ve İngiltere’de doğup gelişmiş; Amerika’ya da bu ülkelerden geçmişti. Alman ve İngiliz halklarıyla soydaş olan Anglo-Sakson kökenli Beyaz Amerikalılar, aynı zamanda Protestan oldukları için bu topluluğa kısaca WASP (Beyaz-Anglo-Sakson-Protestan) denmiştir. Trump’ın kendisi de Alman kökenli Amerikalıdır.
Amerikalı Protestanlar, sosyo-ekonomik açıdan iki ana gruba ayrılmaktadır: Mainline Protestanlar ve Evanjelikal Protestanlar. Bu iki büyük Protestan grubun Amerikan siyasetinin geleceğine bakışı iç siyaseti de dış politikayı da etkiler. Mesela Demokrat Parti’ye yerleşen Mainline Protestanlar, LGBT haklarından Filistinlilerin haklarına kadar pek çok hak arayışına destek verir; İsrail’in Filistin işgaline de itiraz ederler. Cumhuriyetçi Parti’ye yerleşen Evanjelikaller ise LGBT karşıtı oldukları gibi Filistin’e karşı İsrail’i desteklerler; bu onlarda bir itikat meselesidir. Demokrat Parti, çevreci hareketleri destekleyip petrol sektörüne ve büyük baş hayvancılığa yüklenirken, petrol şirketleri ve çiftçiler Cumhuriyetçi Parti’ye sığınmıştır.
Amerikalı Protestanların Avrupa Birliği, Çin ve Rusya görüşü, Orta Doğu ve İsrail görüşü, Yahudilere bakışı, Müslümanlara bakışı, alkol-sigara ve cinsiyet tartışmalarına bakışı, iklim değişikliği tezlerine ve çevreye bakışı ABD’de sadece sosyal-dinî tartışmaların seyrini değil; çoğu zaman siyasetin gündemini de belirlemektedir. Trump, bu tartışmalarda bir kanadın kahramanıdır.
Protestan Amerikalıların bir kısmı eskiden beri çok dindardır. Mesela ABD tarihinin en büyük zenginlerinden petrolcü John Davison Rockefeller; zinadan, alkolden ve sigaradan hayat boyu uzak durmuş dindar bir Protestan olarak bilinir. Rockefeller ailesi, Baptist (Vaftizci) Protestan grupta yer alıyordu. Ancak bu grup Mainline Protestan kanattadır.
The New York Times’ın Nisan 1981’de yayımladığı bir yazıya göre, o günlerdeki rakamlarla Protestanlık mezhebinde yer alan Amerikalı Hristiyan gruplar arasındaki Episkopal Kilisesi 3 milyonu aşkın üye sayısına ulaşabilmişti. ABD’deki Episkopal Protestanlar nüfusun %2 bile değildi ancak ülkedeki en elitist ve eğitimli grup bu kiliseye mensuptu.
Episkopal Kilise mensupları siyasette ağırlıklı olarak Cumhuriyetçi Parti içinde yer edinmişti. Hukuk, siyaset ve iş dünyasında hayli nüfuzlu kimseler buradaydı. Her yüz Amerikalıdan ancak ikisi Episkopal olduğu hâlde siyasetteki temsil makamları âdeta boylarından uzundu. 97. ABD Kongresi’nde yedi üyeden biri Episkopal Kilise’ye bağlıydı. ABD’deki her beş büyük şirketten biri Episkopal bir yatırımcıya aitti. Keza ülkenin her üç büyük bankasından biri Episkopal bir idarecinin yönetimindeydi. Bir araştırmaya göre her iki Episkopal’dan biri, yılda (o günkü rakamla) 20 bin dolardan fazla kazanıyordu. Bu rakam, beş Amerikalıya denk geliyordu. Amerikan halkının üçte biri bile üniversiteye gidemezken her iki Episkopal Protestan’dan biri üniversiteli olabiliyordu.
ABD İstiklal Beyannamesi’ni imzalayanların üçte ikisi Episkopal Kilise mensubuydu. ABD’nin en zengin aileleri arasında yer alan Vanderbilt, Astor, Whitney, Morgan, Harriman ve Peabody bu kiliseye mensuptu. Bazı tespitlere göre Episkopal Protestanlık, ABD’nin âdeta yarı resmî mezhebiydi. Episkopal Kilise, İngiliz Kilisesi’nden ayrılma olduğu gibi bu kilise mensupları da İngiliz tarzı aristokrat yapıya sahipti. Amerikan toplumunu Episkopal Protestanlar hayli etkilemişti.
ABD’yi terbiye eden Britanyalılar
ABD’de Beyaz Saray’a en fazla başkan çıkaran Episkopal Kilisesi oldu. George Washington, Monroe, Roosevelt, Ford ve Baba Bush bu kiliseye mensuptu. Ancak 1970’lerden sonra Episkopal Kilise üyelik sayısı azalmaya başladı. Episkopal Kilise’den ayrılan yeni nesil Amerikan gençliği Evanjelikal harekete katıldı. Episkopal Kilise de Cumhuriyetçi Parti’den Demokrat Parti’ye kaydı.
Amerikan Mainline Protestanların bir diğer kolu Presbiteryenlerdi. Episkopallar gibi Presbiteryenler de ABD’nin en eğitimli ve güçlü cemaatlerine sahip oldular. Episkopal Kilise cemaatine bağlı Amerikalılar, aslen Güney Britanya (İngiltere) kökenli olduğu gibi Presbiteryenler de Kuzey Britanya (İskoç-İrlanda) kökenli bir kilise cemaatiydi. Kısacası ABD’yi terbiye edenler Britanyalıydı.
ABD’nin eski zenginlerinden Mellon Ailesi, Presbiteryen Kilisesi’ne destek verenler arasındaydı. Ancak Episkopallar gibi Presbiteryen kiliseler de 20. yüzyılın ikinci yarısında üye kaybetmeye başladı. İş dünyasındaki zengin isimler, hâlâ bu kiliselere üye olup muhafazakâr Hristiyanlık karşısında modernist Hristiyanlık destekçisi olsalar da ABD’de cemaatlerin sayısı iyice değişti.
Evanjelikallerin yükselişi
Başkan Trump, Presbiteryen bir Protestan iken 2020 seçimlerine az bir süre kala (muhtemelen daha geniş bir kitleye ulaşmak için) mezhepsiz (nondenominational) bir Hristiyan olduğunu ilan etti. Ayrıca Katolikleri kucaklamaya başladı. Hristiyan basına göre, Mainline Protestanlık onlarca yıl içinde iyice taraftar kaybetmiş oldu. Presbiteryen Kilisesi, 1984’te 3,1 milyon üyeye sahipken bu rakam 2020’de 1,3 milyona düştü.
Özellikle Trump’ın başkanlığı döneminde Presbiteryen üyelikten çıkanların sayısı hızla arttı ve nihayetinde Başkan’ın kendisi de bu mezhepten ayrıldığını ilan etti. Demokrat Parti’ye sığınan Mainline Protestanlar, zaten başından beri Trump’a karşıydı. O da siyasette destek gördüğü Evanjelikal harekete öncelik vermiş oldu. Böylece içinde doğup büyüdüğü Mainline Protestanlığı terk etti. Ancak bazılarına göre Başkan Trump zaten dindar biri değildi ve nereye üye olduğunun bir önemi yoktu.
Evanjelikal hareket, Soğuk Savaş günlerinde yeniden yükselişe geçen Amerikan muhafazakârlığını 21. yüzyılda iyice fethetti. Buna kısaca şöyle de diyebiliriz: Sosyal hayatta yeni cinsiyet anlayışı, kürtaj hakları, azınlık ve göçmen haklarını savunan yenilikçi Mainline Protestanlar karşısında alkol, sigara, eşcinsellik karşıtı duruş sergileyen muhafazakâr Evanjelikal Protestanlar; Amerikancı toplumu ve yerleşik aile anlayışını savunuyor. Sosyal hayat alanında yaşanan bu cepheleşme, ekonomik cephelerde devam ederek nihayet siyasi alanda zirveye çıktı. Bu kitlenin yerleşik olduğu sektörler de lobileşerek Cumhuriyetçi Parti’ye yerleşmiş oldu.
The Economist’in Mart 2021’de yayınladığı bir yazıda şu tespitlere yer verildi: ABD’de Mainline Protestanlar 1980’lerden itibaren güç ve itibar kaybetti; aynı şekilde Katolik gruplar da farklı partilere yönelip siyasette dağıldı. Evanjelikal hareket ise yekvücut siyasi birliktelik sağlayabildi. Böylece Amerikan siyasetinde Evanjelikaller âdeta iktidar belirleyici bir seçmen gücüne ulaştı. Bu güçleri 2016 seçimlerinde Donald Trump’ın seçilmesinde etkili olarak kendini gösterdi.
Evanjelikal Protestan Amerikalılara göre; küresel iklim değişikliğini önlemek için petrol-karbon sektörüne darbe vurmak kabul edilemez; cinsiyet anlayışında kadın ve erkek dışında bir evlilik meşru gösterilemez, kürtaj sağlık açısından gerekli olmadıkça bir hak olarak sunulamaz, göç hareketleri kontrol edilmeli, İsrail desteklenmeli (çünkü İsa Mesih’in halkı korunmalı ve Filistin’de toplanıp Hristiyanlığa geçmeliler). İsrail görüşü, Hristiyan Siyonizm olarak ifade edilmektedir. Gençliği alkol, tütün ve cinsiyet sapkınlığına sürüklemek bir hürriyet olarak kabul edilemez. Bütün bu yenilikleri Amerikalılara ve dünya toplumuna dayatan liberal-sol siyaset anlayışı, Demokrat Parti’yi kullanmaktadır. Bu yüzden Amerikancı değerleri savunan Cumhuriyetçi Parti’yi desteklemek gerekir.
Evanjelikallere göre, Hristiyanlığı ve fırsat eşitliğine dayalı “kapitalist-rekabetçi ekonomi” düzenini bozmaya çalışan küreselci lobiler, Amerikan geleneğine düşman olan solcu-devrimciliği yeni nesle dayatıyor. Bu küreselciler aynı zamanda ABD’nin istihbarat teşkilatlarına, önde gelen medya kuruluşlarına ve üniversitelerine yerleşti bir gerçek. Aslında bu sistematik bir derin devlet organizasyonu. İşte bu derin devlet ile mücadele etmek, insanlık namına “Önce Amerika” için ve Hristiyanlığın geleceği için elzem.
Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.