19 March 2025

Eski düşmanları dost yapan antlaşma: Moskova Antlaşması

Rusya ve Türkiye iki büyük imparatorluk bakiyesi iki devlet… 16 Mart 1921’de imzalanan Moskova Antlaşması ise bu iki devletin barış isteği ile masaya oturduğu, ikili ilişkileri geliştiren önemli antlaşmalardan biri. Gelin, bu anlaşmanın tarihsel arka planını, iki ülkeye neler kattığına göz atalım.

Rusya ve Türkiye iki büyük imparatorluk… Tarihsel perspektifte iki tarafında çıkar ve politikaları gereği birçok kez karşı karşıya gelmiştir. Tarihsel arka planda neredeyse her yirmi üç senede bir toplamda on üç savaşla karşı karşıya gelen iki kadim ve büyük toplumun kaderini değiştiren 16 Mart 1921’de imzalanan, Moskova Antlaşması’nı 104. yıl dönümünde dönemin konjonktürel yapısı ve jeopolitik gelişmeler odağında incelenmelidir. Moskova Antlaşması bu çalkantılı tarih sonrası gerçek anlamda barış isteği ile iki devletin masaya oturduğu, ikili ilişkileri geliştiren önemli antlaşmalardan biridir. Öncesinde diplomatik girişimler olsa da antlaşmanın belirgin bir şekilde dostluk antlaşması olması niteliğini değiştirmez. Gelin bu anlaşmanın tarihsel arka planını, iki ülkeye neler kattığını ve maddelerini, dönemin jeopolitik ortamına bir göz atalım.

Tarihî arka plan neler söylüyor?

Rus ve Osmanlı İmparatorlukları, 16. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar birçok defa düşmanca bir tavırla karşı karşıya gelerek sayısız savaşa girdiler. Bu çatışmaların temelinde Rusya’nın Balkanlar’daki hâkimiyetini pekiştirme, sıcak denizlere nüfuz etme ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’ı koruma isteklerinin yer aldığını görebiliriz. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rusya güneye egemen olmanın yolunu açmış ve Osmanlı içindeki Ortodokslar üzerinde etkinliğini artırmıştı. 1829 Edirne Antlaşması ise Osmanlı’nın Balkanlar’daki gücünü zayıflatmış; Sırbistan, Eflak ve Boğdan’a özerklik tanınmasına sebep olmuştu. Kırım Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu'nun Rusya'nın yayılmacı politikalarına karşı koyduğu önemli bir olay olsa da 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu için ağır kayıplara yol açtı. San Stefano Antlaşması ile Bulgaristan Prensliği’nin kurulması kararlaştırıldı.

19. yüzyılın sonlarına gelindiğindeyse artık Osmanlı İmparatorluğu “hasta adam" olarak görülüyordu. Bunun da etkisiyle Rusya, Boğazlar’ı kontrol etme ve Akdeniz'e inme hedefini canlı tutmaya devam etti. Fakat Rusya'daki 1917 Bolşevik Devrimi, tarihî düşmanlığı kökten değiştiren bir faktör oldu. Devrim sonrası Rusya, savaştan çekildi ve yeni bir siyasi düzen kurmaya başladı. Nitekim Osmanlı İmparatorluğu'nun da yıkılışı ve Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'nın başlaması; benzer bir süreç yaşayan iki ülkenin ortak bir zeminde buluşmasına olanak tanıdı.

Yeni doğan iki devlet ve dostluk temelli birliktelik  

Yeni doğmuş iki devletin dostluk zemininde buluşması 1917’de Erzincan’da düzenlenen silah bırakma ve 1918’de Brest-Litovsk Antlaşmaları ile denenmiş fakat nihai çözüm Moskova Antlaşması ile gerçekleşmişti. Antlaşma masasında Rusya için Ukraynalı General Frunze ve Sovyet Büyükelçi Semyon Aralov, Türkiye tarafından ise Ali Fuat Cebesoy önemli rollere sahiplerdi. Antlaşma ile imparatorluk dönemi sonrası iki taraf içinde güven tahsis edildi. Zira Lenin de “Türklerle bizi Kafkasya’daki ezeli savaşlardan kurtarma çaresi olan bir barış antlaşması imzaladık” diyerek antlaşmayı duyurmuştu. Mustafa Kemal Paşa ise gazetelere verdiği demeçlerinde; “yüzyıllar boyunca karşılıklı güvensizlik, düşmanlık havası içinde yaşamış Rusya ve Osmanlı İmparatorlukları harabeleri üzerinde kurulmuş iki bağımsız devletin dost olacaklarına inandığını” dile getirmişti.

Savaşın gölgesinde yeni bir sayfa: Maddeler ve temel noktalar

Ekim Devrimi Rusya’da mevcut düzeni kökten değiştirmiş, ülke Birinci Dünya Savaşı’ndan çekilmiş, kendi iç çatışmalarına yoğunlaşmıştı. Bolşevikler iktidarlarını sağlamlaştırmak ve resmî bir düzleme oturtmak adına yeni müttefik arayışına girdi. Osmanlı ise savaştan yenik çıkmıştı ve İtilaf Devletleri tarafından işgal ediliyordu. Bu işgallerin ardından Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Kurtuluş Savaşı başladı. Her iki ülke de Batılı güçlerin müdahalesi ile karşı karşıya olduğundan, ortak bir düşman algısı Moskova Antlaşması’na giden yolu açtı. Antlaşma, iki ülke arasındaki ortak çıkarlar ve yeni bir düzen tahsis etmeyi amaçlıyordu. Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın’ın aktarımıyla; “Moskova, Kafkasya ve Doğu’daki İslam ülkelerinde kendi durum ve etkisini güçlendirerek, Azerbaycan ve Kafkasya’da çıkabilecek isyanların önüne geçmiştir. Türkiye ise büyük bir diplomatik zafer kazanarak, ulusal isteklerini belli bir aşamada gerçekleştirmiş, Doğu sınırlarını güven altına almıştır. Ankara hükûmeti, hukuken kendini kabul ettirerek uluslararası itibarını artırmıştır.”

Antlaşma maddelerinden Türkiye açısından belki de en mühimi Madde 1’di. Bu madde, iki tarafın da zorla kabul ettirilen hiçbir uluslararası antlaşmayı kabul etmediğini belirterek Türkiye’yi zor bir durum içine sokan Sevr Antlaşması’nı hükümsüz kılıyordu. Diğer maddelerin nitelikleri ise şöyleydi:

Madde 2; Artvin ve Ardahan illerini kapsayan toprakları Sovyet Rusya'ya bırakmıştı. Buna karşılık, Sovyet Rusya da Batum'u Gürcistan'a bırakmayı kabul etmişti ancak Türkiye'ye Batum Limanı’ndan serbest geçiş hakkı tanımıştı. Bu madde, Türkiye'nin kuzeydoğu sınırının çizilmesi açısından kritik öneme sahipti.

Madde 3’e göre Nahçıvan bölgesi, Azerbaycan'ın koruyuculuğu altında özerk bir bölge olarak tanımlanmıştı. Bu düzenleme, bölgedeki olası dış müdahaleleri engellemek amacıyla yapılmıştı.

Madde 4 ise Türkiye’nin mevcut Rus rejim ve politikasını tanımasına yöneliktir.

Madde 5’e göre Boğazların tüm ulusların ticaretine açık olması ve geçiş serbestliğinin sağlanması için Karadeniz ve Boğazlar rejiminin belirlenmesi konusunun, kıyıdaş devletlerin katılımıyla düzenlenecek bir konferansta Türkiye'nin egemenlik haklarına zarar vermeyecek şekilde karara bağlanması öngörülmüştü. Bu madde Rusya’nın boğazlar üzerindeki emellerinden vazgeçtiğini resmîleştirmişti.

Madde 6-7 uyarınca taraflar, o güne kadar aralarındaki tüm antlaşmaların karşılıklı çıkarlarına uygun olmadığını kabul ederek yürürlükten kaldırmışlardı. Türkiye, Osmanlı döneminden kalan borç ve zararlardan muaf tutulmuştu. Türkiye’nin tam bağımsızlığı Sovyet Rusya tarafından tanınmıştı.

Madde 8’de taraflar, kendi topraklarında diğer tarafın hükûmetini devirmeyi amaçlayan hiçbir örgüt veya grubun kurulmasına veya yerleşmesine izin vermemeyi taahhüt etmişti. Bu madde, karşılıklı güvenliğin sağlanması adına önemli bir maddedir. Anlaşmanın diğer maddeleri ise ulaşım, iletişim, vatandaşlık hakları, savaş esirlerinin değişimi gibi konuları kapsamaktadır.

İttifaklıkla değişen ilişkiler, etkin roller

Sovyet Rusya için Türkiye ile ittifak, güney sınırlarını güvence altına almak ve bölgedeki Batı etkisini kırmak anlamına geliyordu. Bolşevikler, Türk Kurtuluş Savaşı'na silah ve mühimmat desteği sağlayarak bölgedeki nüfuzlarını artırmayı hedeflemişlerdi. Ayrıca milliyetçi ve dost bir Türkiye'nin, Sovyetler ile İtilaf Devletleri arasında bir tampon bölge oluşturması da Sovyetler için önemli bir avantajdı. 

Türkiye için ise Sovyet Rusya ile ittifak, Kurtuluş Savaşı'nda hayati önem taşıyan diplomatik tanınma ve maddi destek anlamına geliyordu. İtilaf Devletleri ve Yunanistan'a karşı verilen mücadelede Sovyet yardımı, Türk milliyetçilerinin zaferinde önemli bir rol oynadı. Anlaşma ile Türkiye'nin kuzeydoğu sınırının büyük ölçüde güvence altına alınması ve Kars ile Ardahan'ın Türkiye'ye geri verilmesi de Türk tarafı için önemli kazanımlar olmuştu.

Bu anlaşma, iki ülke arasında uzun süren düşmanlık döneminin ardından gelen bir iş birliği ve dostluk döneminin de başlangıcıydı. İki ülke arasındaki bu yeni ilişki, sonraki yıllarda bölgesel politikaları da derinden etkilemişti. Moskova Antlaşması’nın temelinde yatan karşılıklı saygı ve iş birliği prensipleri, zaman zaman gerginlikler yaşansa da Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin geleceğini şekillendirmeye devam etmektedir.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...