
Ege’de barışa giden yol: Türkiye'nin diplomatik açılımları
Ege Denizi, mavi sularıyla iki kıyıdaş ülke olan Türkiye ve Yunanistan’a yıllardır hem bir sınır hem de bir fırsat sunuyor. Ancak bu fırsatlar, zaman zaman gerilime dönüşen birçok sorunla gölgeleniyor. Oysa bu sorunlara barışçıl çözümler üretmek mümkün.
Ege Denizi, mavi sularıyla iki kıyıdaş ülke olan Türkiye ve Yunanistan’a yıllardır hem bir sınır hem de bir fırsat sunuyor. Ancak bu fırsatlar, zaman zaman gerilime dönüşen bir dizi sorunla gölgeleniyor. Ege adalarının statüsü, kıta sahanlığı, kara suları ve hava sahası gibi başlıklarda çözümsüz kalan meseleler, iki ülkenin de enerjisini tüketiyor. Oysa bu sorunlara Türkiye'nin çıkarlarını da güvence altına alacak barışçıl ve akılcı çözümler üretmek mümkün.
Türkiye, Ege’deki bazı adaların silahlandırılmasını Lozan ve Paris Antlaşmalarına aykırı buluyor. Ayrıca adaların kıta sahanlığı oluşturmayacağını savunuyor. Yunanistan’ın Ege’de kara sularını 12 mile çıkarma niyetine karşılık, TBMM’nin 1995 yılında aldığı "casus belli" kararı hâlâ geçerli. Çünkü böyle bir genişleme, Türkiye'nin Ege'deki hareket alanını %70’e kadar daraltabilir. Bu durum, Türkiye'nin deniz ulaşımı, balıkçılık, doğal kaynak aramaları ve savunma kabiliyetlerini ciddi şekilde etkiler.
Peki, çözüm ne? Türkiye’nin güçlü pozisyonunu kaybetmeden, uluslararası hukuku ve bölgesel dengeleri gözeten bir stratejiyle hareket etmesi gerekiyor. İşte bazı somut ve etkili çözüm yolları:
Ege'de ortak ekonomik alanlar oluşturulmalı
Doğu Akdeniz'de yaşanan enerji keşiflerinin ardından Ege Denizi'nde de doğal gaz ve petrol potansiyeli gündemde. Türkiye, Yunanistan’la Ege’de “ortak ekonomik bölgeler” kurulması için diplomatik bir öneri sunabilir. Böylece kıta sahanlığı tartışmaları, karşılıklı ekonomik çıkarlarla yumuşatılabilir. Bu tür bir iş birliği, Türkiye'nin enerji güvenliğini desteklerken, AB ile olan enerji ilişkilerini de güçlendirir.
Uluslararası tahkim yoluna açık olmalıyız (ama şartlı)
Türkiye, kıta sahanlığı ve adaların silahsızlandırılması gibi konularda Uluslararası Adalet Divanı ya da Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi gibi platformlara başvuruya açık olduğunu net bir şekilde belirtmeli. Ancak bu başvurular ön şartlı olmalı: Adaların silahlandırılması hukuki statüsüne bağlansın, Lozan ve Paris Antlaşmalarına tam riayet sağlansın. Ancak Türkiye kazanılmış haklarından ve Mavi Vatan’dan asla vazgeçmemeli...
Güven artırıcı önlemlerle askerî gerilim düşürülmeli
İki ülke, NATO çerçevesinde birbirine bağlı olsa da Ege’de zaman zaman askerî gemiler arasında tehlikeli yakınlaşmalar yaşanıyor. Türkiye, Ege’de "silahsız uçuşlar", "ortak tatbikat alanları" ve "sivil denizcilik koordinasyonu" gibi konularda diplomatik girişimler başlatabilir. Askerî gerilim azaldıkça diyalog ortamı güçlenecektir.
AB ve NATO’ya yönelik çok taraflı strateji
Türkiye, AB'nin Yunan tezlerine koşulsuz destek vermesini engellemek adına daha aktif bir lobi çalışması yürütebilir. Özellikle Almanya, İtalya ve İspanya gibi ülkelerin, Yunanistan'ın maksimalist politikalarından rahatsızlık duyduğu biliniyor. Türkiye bu dengeyi kullanmalı. NATO ise askerî gerilimi azaltmak adına arabulucu rolüne daha fazla teşvik edilmeli.
Barış da güç de bizim seçimimiz
Ege sorunları, Türkiye için sadece bir dış politika meselesi değil; aynı zamanda bir egemenlik, güvenlik ve gelecek vizyonu meselesidir. Ne silahlar konuşmalı ne de diplomasi susmalı. Türkiye, jeopolitik gücünü diplomatik maharetle birleştirerek hem Ege’de haklarını koruyabilir hem de uzun vadede bölgesel barışın mimarı olabilir. Unutulmamalı ki Ege’deki her sağduyulu adım, Türkiye’nin hem sahada hem masada kazanç hanesine yazılır. Yarın yeni bir Ege mümkün. Yeter ki onu kurmak için diplomasiye cesaretle sarılalım.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.