06 November 2024

Donald Trump’ın “Altın Çağı’nın” şifreleri

ABD’nin yeni başkanı Donald Trump oldu. Beklentilerin aksine Kamala Harris’in karşısında zafer kazanan Trump, ABD’de neleri değiştirecek? Trump, Altın Çağı ile neyi kastediyor? ABD’nin Ukrayna Savaşı’na ve Filistin meselesine dair tutumu değişecek mi? ABD-Çin krizi çözüme kavuşacak mı?

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) 60. başkanlık seçimleri, 5 Kasım 2024 Salı günü yapıldı. Demokratların adayı Kamala Harris ile Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump kıyasıya bir rekabet yaşadı. Kritik öneme sahip 2024 ABD başkanlık seçimlerini resmî olmayan sonuçlara göre kazanan Donald Trump, Florida'da yaptığı zafer konuşmasında “Tarihin en büyük siyasi başarısına imza attık. ABD’nin Altın Çağı olacak. Güçlü bir ordumuz olsun ama kullanmayalım istiyoruz. Savaş istemiyoruz. Ben savaş başlatmayacağım, savaşı bitireceğim” diyerek ilk mesajını verdi. Trump'ın bu söylemleri tüm dünyada büyük yankı buldu.

“ABD’de müesses nizam kaybetti”

Siyaset bilimci Doç. Dr. Enes Bayraklı, ABD’de Trump’un zaferini sürpriz bulmadığını söyleyen isimlerden oldu. Bayraklı, “Donald Trump, 2020 yılında Joe Biden’a karşı kaybettiğinde bir sonraki seçimde yine başkan adayı olacağının sinyalini vermiş ve çalışmalarına başlamıştı. Ayrıca hem Batı hem de ABD siyasetinde aşırı sağcı, ulusalcı ve popülist yaklaşımların ilgi gördüğü bir dönemden geçiyoruz. Hollanda’da genel seçimi aşırı sağcı Geert Wilders’in kazanması, Fransa’da ise Marine Le Pen’in önderliğindeki Ulusal Birlik Partisi’nin Fransa’nın birinci partisi olması örnek olarak gösterilebilir. ABD vatandaşları, Biden yönetimindeki Demokratlara karşı da tavır almıştı. Bu sebeplerden ötürü Trump’un zaferinin sürpriz olmadığını düşünüyorum. ABD’de kritik eyaletlerde ikamet eden Müslümanların İsrail’in Gazze soykırımına destek veren Biden yönetimine cezayı da kestiğini düşünüyorum. Gazze’de yaşananlara ‘soykırım’ diyememesi Kamala Harris’in kaybetmesinde önemli bir etken olmuştur. ABD’de müesses nizam kaybetmiştir” ifadelerini kullandı.

Trump’un zaferi sonrası ABD-Türkiye ilişkilerinde yumuşama beklediğini ifade eden Bayraklı, “Biden dönemi boyunca Türkiye’ye herhangi bir ziyaret gerçekleştirmedi. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da kendisini ziyaret etmedi. Çünkü Biden ve yönetimi Türkiye’ye karşı samimi olmayan, hasmane bir tutum içerisindeydi. Trump’ın başkanlığı gelmesinden sonra Türkiye’nin ABD ile ilişkileri daha iyi bir seviyeye gelebilir. Donald Trump’un pazarlık yapmaya ve diyaloğa açık bir insan olması çok önemli bir ayrıntı olarak karşımızda duruyor. İkinci döneminde daha serbest hareket edeceğini düşündüğüm Trump, taşları yerinden oynatacak adımlar atabilir” dedi.

Trump yönetimindeki ABD’nin Rusya-Ukrayna Savaşı’na ve Filistin meselesine yönelik tutumunun değişebileceğini ifade eden Bayraklı, “Trump seçim zaferinde bunun sinyallerini verdi. Kendisi ABD’nin Orta Doğu’ya milyarlarca dolar harcamasını ‘aptalca’ buluyor.  İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya, savaşı bitirmesi konusunda telkinlerde bulunacaktır. ABD’nin İran’a karşı ise sert tutumu sürecektir” görüşünü savundu.

Trump önderliğindeki ABD yönetiminin esas odak noktasının Çin olacağının altını çizen Doç. Dr. Enes Bayraklı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Trump’ın Orta Doğu’da çok fazla mesai yapmak istemeyeceği aşikâr. Çin ve ABD arasındaki ticaret geriliminde zafer elde etmek en çok isteyeceği şeylerin başında geliyor. Çin’in ABD’ye karşı pasif politikasına karşın ABD yönetimi en agresif şekilde cevaplar vermeye devam edecektir.”

“Trump’un seçilmesi statükoya karşı bir zafer”

Doç. Dr. Cem Oğultürk, “ABD’de yaşayan vatandaşların Trump’u başkan olarak seçmesi neye işaret ediyor?” sorusuna şu cevabı verdi: “Trump’ın yeniden seçilmesi ABD’deki seçmenlerin artan ekonomik endişeleri, güvenlik konularındaki hassasiyetleri ve ‘statükoya karşı’ olan bir tavrı işaret ediyor. Özellikle kırsal bölgeler ve muhafazakâr taban, Trump’ın ekonomik ve sosyal politikalarının kendilerini daha çok destekleyeceğine inanıyor. Aynı zamanda bu, Biden döneminin ekonomik politikalarına ve sosyal reformlarına karşı bir tepki olarak da yorumlanabilir. Pek çok seçmen, Trump’ın ekonomik büyümeyi hızlandırma, enflasyonu dizginleme ve ABD’yi küresel sahnede güçlü bir lider olarak yeniden konumlandırma vaatlerine destek verdi.”

Trump’ın başkanlığa geri dönüşünün ABD’de köklü politik değişikliklere sebep olabileceğini öne süren Oğultürk, “Trump, ‘Önce Amerika’ (America First) yaklaşımını yeniden gündeme taşıyacaktır. İç politikada göç, sağlık hizmetleri, eğitim gibi konularda daha muhafazakâr adımlar atması, enerji üretiminde fosil yakıtlara geri dönmesi ve çevre düzenlemelerini gevşetmesi bekleniyor. Ayrıca göçmen karşıtı politikaların ve sınır güvenliğine yönelik önlemlerin artırılacağı öngörülüyor. Bu, ABD’deki göçmenler ve azınlık grupları için zorlayıcı yeni düzenlemeler anlamına gelebilir” dedi.

Yeni dönem ile birlikte ABD-Türkiye ilişkilerine de parantez açan Oğultürk, Doç. Dr. Enes Bayraklı'nın bu konudaki görüşlerine katıldığını ifade etti. Oğultürk, “ABD-Türkiye ilişkileri, Trump yönetimiyle birlikte daha karmaşık fakat pragmatik bir çizgi izleyebilir. Trump, ilk başkanlık döneminde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile doğrudan iletişime önem veriyor ve ilişkilere daha kişisel bir dokunuş katıyordu. Ancak bu sefer, ABD’nin Türkiye ile ilişkileri, Suriye, F-16 satışları ve NATO’daki stratejik iş birlikleri gibi konular üzerinden sınanabilir. Trump’ın Türkiye’ye yönelik yaptırımları artırmak yerine diyalog yolunu seçme ihtimali yüksek ancak iki ülke arasındaki sorunlu konularda karşılıklı tavizlerin gerekeceği de açık” ifadelerini kullandı.

“Çin ile rekabet devam edecek”

ABD’nin Rusya-Ukrayna Savaşı’na ve Filistin meselesine yönelik tutumuna dair görüşlerini de dile getiren Oğultürk, “Trump, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda daha izole bir tutum benimseyebilir. ABD’nin Avrupa güvenliğine daha az müdahil olmasını savunan Trump, NATO içindeki sorumluluk paylaşımını tekrar gündeme getirerek, Ukrayna’ya yapılan askerî yardımları sınırlayabilir. Bu, ABD’nin Ukrayna’ya verdiği desteğin azalmasına ve Avrupa ülkelerinin savunma yükünü daha fazla üstlenmesine yol açabilir. Filistin-İsrail meselesinde ise Trump’ın ilk döneminde olduğu gibi İsrail yanlısı bir duruş sergilemesi bekleniyor. Trump, İsrail’e güçlü destek vererek ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşımıştı ve muhtemelen bu tutumunu sürdürecektir. Filistin meselesinde iki devletli çözüme yönelik diplomatik çabaların azalması ve İsrail’e verilen desteğin artması olası” açıklamasını yaptı.

ABD-Çin arasında süren ticaret savaşlarının gerginleşeceği tahmininde bulunan Oğultürk, Trump, Çin’i ticari uygulamalar ve teknoloji güvenliği konusunda sert bir şekilde eleştiriyor ve daha önceki döneminde Çin’e karşı yüksek vergi tarifeleri uygulamıştı. İkinci döneminde de Çin’i ekonomik ve teknolojik alanda kısıtlamaya yönelik politikalarını sürdürmesi, Tayvan konusunda daha sert bir çizgi izlemesi bekleniyor. Bu da ABD-Çin krizinin çözülmesinden çok derinleşmesine yol açabilir. Özetle; Trump’ın yeniden başkan seçilmesi, ABD’nin hem iç hem de dış politikalarında önemli değişikliklere yol açabilir. ABD içinde daha muhafazakâr ve güvenlik odaklı politikalar ön plana çıkarken, küresel ölçekte daha tek taraflı bir dış politika izlemesi bekleniyor. Türkiye ile daha pragmatik ancak zorlu bir ilişki, Avrupa’daki müttefiklerle savunma yükünün paylaşımı ve Çin ile ekonomik rekabetin yoğunlaşması bu dönemin ana başlıkları olabilir” dedi.

Doç. Dr. Halit Hamzaoğlu, Donald Trump’un Kamala Harris’i geride bırakıp başkan olmasını akıllı seçim kampanyasına ve sloganlarına bağladı. Hamzaoğlu, “Trump seçim dönemi boyunca kendisini ‘barış güvercini’ olarak tanıttı. Harris başkan seçildiği takdirde ise 3. Dünya Savaşı’nın hiç olmadığı kadar yakın olduğunu dünya kamuoyuna kabul ettirdi. Joe Biden’ın başkanlık dönemi boyunca medya önünde pek çok kez zor durumda kalması da ABD vatandaşlarını Demokrat bir adaydan soğuttu. Trump’un ekonomik ve uluslararası ilişkiler düzleminde verdiği vaatler ve tanıtım kampanyalarında kullandığı dominant dil seçimi kazanmasına sebep oldu. Geçen yıllar içerisinde Trump için ‘Hamdı, yandı ve pişti’ yorumunu rahatlıkla yapabiliriz” görüşünü savundu.

“Trump iyi bir pazarlıkçı”

Hamzaoğlu, Bayraklı ve Oğulturk gibi Donald Trump’ın koltuğu Joe Biden’dan devralması sonrası ABD-Türkiye ilişkilerinin yeni bir düzleme gireceğini savunuyor: “Donald Trump ilk başkanlık döneminde daha öngörülemez ve Türkiye’ye karşı mesafeli bir liderdi. Bu kez Orta Doğu’nun güvenlik ve istikrarın sağlanabilmesi yönünden Türkiye ile daha pozitif ilişkiler kurup, iş birlikleri geliştirecektir. Bu noktada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tebrik mesajında kendisinden ‘dostum’ diye bahsetmesi de önemli bir gösterge olsa gerek. Trump’un İsrail yanlısı politika izlemesi bizim için olumsuz tek durum…”

Trump’ın “iyi bir pazarlıkçı” olduğunun altını çizen Hamzaoğlu, “ABD’nin Rusya-Ukrayna Savaşı’na ve Filistin meselesine yönelik tutumu değişecek mi?” sorusuna ise “Trump küresel siyaseti ilgilendiren konularda zafer konuşmasında belirttiği üzere ‘barış’ motivasyonuyla hareket edecektir. 2022’den beri süren Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan ABD ekonomisinde yarattığı olumsuz etkiden ötürü rahatsız. Trump, ABD yönetimi olarak Ukrayna’ya verilen ekonomik desteğin geri ödemeli olması gerektiğini savunuyor. ABD’nin çıkarlarını daha iyi koruma arzusunda olan Trump, 2025’in yaz aylarında Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın sönümlenmesi için kritik adımlar atabilir” cevabını verdi.

Trump’ın esas önemi Çin ile mücadeleye vereceğini vurgulayan Hamzaoğlu, “Orta Doğu bir yana dursun Trump ve ABD’deki çıkar grupları için Çin’de hâkimiyet sağlamak en önemli istek. Trump, Çin’de bilhassa ticaret alanında başarıya ulaşabilmek için Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Rusya lehine taviz bile verebilir” yorumunu yaptı.

ABD’de Donald Trump’ın başkan olmasıyla beraber başta ABD olmak üzere tüm dünyada öngörülmesi güç ve siyasi açıdan dinamik bir dönemin başlayacağı konusunda pek çok siyaset bilimci ve uluslararası ilişkiler alanında bulunan uzmanlar hemfikir. Trump’ın iş insanı kimliğinden ötürü ABD’de piyasalarının her daim pozitif olmasını isteyeceği ve bu yönde adımlar atacağını da ifade edebiliriz. Trump’ın, 2017-2021 yılları arasında ABD başkanlık yaptığı dönemde olduğu gibi bu dönemde de Çin ile ticaret savaşını en üst perdeden sürdüreceği su götürmez bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Trump'ın ikinci döneminde ise Türkiye ile daha samimi bir diyalog içerisinde olacağı ve Orta Doğu'da barışın tesis edilebilmesi adına Türkiye ile bazı konularda işbirliği yapabileceği kamuoyunun beklentileri arasında.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...