14 September 2024

Donald Trump ile Kamala Harris kozlarını paylaştı

ABD’de 5 Kasım 2024’te yapılacak başkanlık seçimlerine sayılı günler kala Philedelphia’da gerçekleşen Donald Trump ile Kamala Harris arasındaki münazarayı 60 milyon kişi canlı olarak izledi. İşte Trump ile Harris arasında gerçekleşen münazaradan öne çıkanlar…

5 Kasım 2024’te ABD halkı 47. Başkanını seçmek üzere sandığa gidecek. Gözler ilk olarak başkan adayları olan mevcut ABD Başkanı Joe Biden ve 45. ABD Başkanı Donald Trump’ın geleneksel karşılaşmasına dikilmişti ki gece Joe Biden için felaketle sonuçlandı. Kendisine yönelik eleştiriler arttı ve bu durum adaylıktan çekilmesine giden yolu açtı. Donald Trump cephesinde ise her şey yolunda gidiyordu.

Demokratların alternatif olarak gördükleri Başkan Yardımcısı Kamala Harris ise siyahi bir kadın. Eğer kazanırsa 1788-1789’dan beri seçilen ABD’nin başkanları arasında ilk kadın başkan olacak. Demokratlar, Kamala Harris’in başkan adaylığıyla Amerikan nüfusunun %13’ünü oluşturan siyahilerden oy alabileceğini düşünüyor.

Joe Biden’ın başkan olmaya sağlığının ve yaşının yeterli olmadığına dair eleştirilerle beraber Trump’ın seçimi kazanmasına kesin gözüyle bakılırken şu an aynı görüşler hâkim değil. Seçime sayılı günler kala gerçekleşen münazaraya ilgi yüksekti ve 60 milyon insan canlı olarak Harris ve Trump’ın kozlarını paylaşmasını izledi.

Seçim sonuçlarını ekonomi mi belirleyecek?

Neredeyse tüm dünyada görülen orta sınıfın kırılganlaşması, sermayeyle müzakere pozisyonlarındaki gerileme ve pastadan alınan paydaki düşüş ABD’de de uzun zamandır tartışma konusu. Neredeyse 10 yıldır dünyanın en güçlü ekonomisi olan ABD’de orta sınıf eriyor. Demokratlar sosyal politikalara eğilerek Cumhuriyetçilerin neo-klasik liberal politikalarından ayrışıyorlar.

Münazaranın ilk konusu olan ekonomi de Kamala Harris’in “orta sınıf” vurgusuyla başladı. Ardı ardına sosyal politikalarla ilgili vaatlerini aktaran Kamala Harris; KOBİ’lere, gençlere, evlenecek kişilere sağlayacağı sosyal yardımlardan bahsederken Donald Trump ise kendi başkanlığı dönemindeki ekonomiyi övdü ve ABD’deki ekonomik sıkıntılara, enflasyona dikkat çekti. Moderasyonun telkinlerine rağmen konu birçok kez dağılsa da Kamala Harris, Trump’ın ekonomi politikalarını eleştirmek için Amerikan Bankası Goldman Sachs’a referans vermekten geri durmadı. Trump ise konuyu göçmenlere ve sınır güvenliğine getirme konusunda aceleciydi.

Gümrük tariflerindeki artış da üzerinde durulan diğer önemli bir konuydu. Trump’ın Çin’e karşı başlattığı ticaret savaşı, Çin’e yönelik gümrük vergilerinde ciddi bir artışla sonuçlanmıştı. Her sene Çin’den 300 milyar dolardan fazla ithalat gerçekleştiren ABD’nin gümrük vergilerindeki artış, ithal edilen ürünlerinde maaliyetlerin yükselmesi anlamına geliyor. Trump kendisine yöneltilen bu yöndeki eleştirileri Çin’e zarar verme üzerinden savuşturmaya çalışırken Kamala Harris’in Marksist babasını hatırlatarak Harris’in sosyal politikalarını komünizme yordu. Trump’ın bu retorikten hoşlandığı bir gerçek ancak Amerikan halkında bu söylemin ne kadar karşılık bulduğu tartışmalı.

ABD’de turnusol kâğıdı: Kürtaj

Amerikan toplumunda kürtaj konusu uzun yıllardır devam eden bir tartışma olmasına rağmen hâlâ gündemdeki yerini koruyor ve “ortalama bir Amerikalının” dünyaya bakışı hakkında fikir verebiliyor. İstisnalar haricinde Amerikan toplumundaki muhafazakârlar, kürtaj konusunda çok daha sert tavır alıyor. Muhafazakârların partisi Cumhuriyetçiler, kürtaj konusunda Demokratlardan ayrışırken Demokratlar ise kürtajın ve üreme haklarının genişletilmesi savunuyor. ABD Yüksek Mahkemesi’nde 1973’te karara bağlanan Roe v. Wade emsal davası, kürtajı bir anayasal hak olarak gördü. Ancak kürtaj için gereken süre; eyaletlerin bu konuda kendi yasalarını belirleyebilmeleri, mahkemenin bu konuda görüş bildirip bildiremeyeceği yaklaşık 52 yıldır tartışılıyor. 10 Eylül’deki münazarada da kürtaj iki tarafın tartıştığı başlıca maddelerdendi.

Öyle ki konunun bu kadar hassas olmasından dolayı iki taraf da diğer konu başlıklarından farklı olarak Amerikan halkının duygularına hitap etmeye çalıştı. Donald Trump, Demokrat Parti seçmeninden de destek alabilme adına bu konuya çok sert yaklaşmazken, marjinal örneklerle geçiştirdi ve doğuma yakın bebeklerin de kürtaj olabileceğini iddia ettiği eyaletleri hatırlattı.

Kamala Harris ise bu konuda kendisinin de kadın olmasının getirdiği avantajlı pozisyon ile Amerikan kadınlarına üreme haklarını hatırlattı ve onlarla empati yaptığı bir imaj çizdi. Kamala Harris kürtaj gerektiren durumlarda kürtajın yasal olmadığı eyaletlerin hastanelerindeki zor durumu hatırlatarak insanları etkilemeye çalışırken, Donald Trump’ın popülizminden bir şeyler kaptığını söylemek isterim. Ayrıca Harris, Trump’ın başkan olması hâlinde kürtaj yasasını veto edip etmeyeceğini sorarak sıkıştırmaya çalışsa da Donald Trump geçiştirmeyi bildiğini söylemek zor değil.

Trump’ın kaçak göçmenleri köpek yemekle suçladı mı?

Başkanlığı döneminde Meksika sınırına duvar örmesiyle hatırlanan Donald Trump’ın en iddialı olduğu konulardan birisi kaçak göçmenler ve sınır güvenliğiydi. Ancak tam anlamıyla bu fırsatı tepti. Joe Biden döneminde sayılarında patlama olan kaçak göçmenler meselesinin Trump tarafından pek üstünde durulmazken Kamala Harris’in “Trump’ın sıkıcı mitinglerini” ortaya atarak onu tuzağa düşürdüğünü söylemek işten bile değil. Kamala Harris, Donald Trump’ın mitinglerinin oldukça sıkıcı olduğunu, Trump’ın alakasız şeyler anlattığını, insanların mitingde dayanamayıp ayrıldığını söyledi ve kenara çekildi. Donald Trump ise kaçak göçmenlerin hesabını sormak yerine mitinglerinin ne kadar iyi olduğunu anlattı, süre harcadı ve gafil avlandı.

Donald Trump’ın Springfield’da Haitili kaçak göçmenlerin “kedi köpek yediğini” söyleyerek teyit edilmemiş bir bilgiyi dile getirmesi ise kendisinin hem sosyal medyada hem de Kamala Harris tarafından ciddiyete alınmamasını beraberinde getirdi. Trump yıllardır pek çok kez bu münazaralara katılıyor ve buradaki tecrübesine güveniyordu. Ancak bu sefer Trump geride kalan isim gibi görüldü. Kamala Harris’in de harika bir performans gösterdiğini söylemek zor olsa da Harris’in güçlü olduğu, karşı cepheden oy alabileceği alanlarda konuyu elinde tutmayı, zayıf olduğu alanlarda konuyu dağıtmayı başardığı söylenebilir.

İsrail’i sahiplenme yarışına girdiler

Gözler Ukrayna-Rusya Savaşı’na çevrilmişken 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e karşı başlattığı Aksa Tufanı operasyonu bütün dünyada şok etkisi yarattı. Bu operasyona İsrail’in tepkisi ise oldukça ölçüsüzdü ve yaklaşık 40 bin Gazzeli hayatını kaybetti. Ancak ABD’nin iki kanadı da koşulsuz şekilde İsrail’e destek vermek için yarışıyor. Demokratlar; insan haklarına, savaş hukukuna ve normlara vurgu yapmasına karşın İsrail’e desteğini hiç esirgemedi. Yine de Kamala Harris, münazara esnasında Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin hakkını ve iki devletli çözümü savunduğunu dile getirdi.

Cumhuriyetçiler ise Orta Doğu’da çok daha şahin bir politika taraftarı. Trump lafı dolandırmadan kendine has üslubuyla Kamala Harris’in Netanyahu’dan nefret ettiğini söyledi ve bir süre Kamala Harris’in İsrail’i ne kadar çok sevdiğini anlatmak zorunda kaldı. Neredeyse her konuda fikir ayrılığında olan iki partinin bu konudaki İsrail’i sahiplenme yarışına girmesini ABD’deki güçlü İsrail Lobilerine bağlamak dışında akla mantıklı bir şey gelmiyor (Bkz: John Mearsheimer, İsrail Lobisi ve Amerikan Dış Politikası). Hamas-İsrail çatışması dışında Orta Doğu’daki diğer problemler ve Demokratların İran’a yönelik yaptırımların bir kısmını kaldırması da yine Trump’ın gündemindeydi.

Trump: “Ukrayna Savaşı’nı 24 saatte bitirebilirim”

2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhakıyla başlayan süreç Putin’in 24 Şubat 2022’de Donetsk ve Luhansk gibi Rus nüfusun ağırlıklı olduğu yerleri işgal edip kendisine bağlamasıyla devam etti. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın birçok sebebi muhakkak sunulabilir ancak Ukrayna’nın epistemolojik olarak Rusya’dan kopuşu ve Batı’ya angajesi Putin’i en çok rahatsız eden durumlardan biri olmalı ki Batıcı Zelenski hükûmetini Gürcistan’da olduğu gibi düşürmek istedi. Bu bağlamda savaşın ilk gününden beri Ukrayna’nın en büyük destekçisi ABD ve onun silah sanayisi.

Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump, münazarada daha önce de sürekli tekrar ettiği “savaşı 24 saat içinde bitirebilirim” iddiasına devam etti. Donald Trump, bu savaşın ABD’nin aleyhine olduğunu ve artık daha fazla Ukrayna’nın savunmasına kaynak ayırılmaması gerektiğini savunuyor. Trump’ın bu görüşleri yeni olmamakla birlikte Avrupa’nın kendini savunması gerektiğini ve askerî harcamaları arttırması gerektiği iddiasında. Artık küreselleşmenin sınırlarına dayandığımız dünyada ABD’nin böyle izolasyonist yorumlar yapabilmesi pek mümkün görünmese de Trump, ekonomik olarak geriye giden Amerikan halkını bu şekilde etkilemeyi planlıyor. Öyle ki ABD’nin Ukrayna’ya maddi ve aynî yardımları 100 milyar doları geçmiş vaziyette.

Donald Trump ayrıca münazarada, savaşın hemen ertesinde Rusya’yla müzakereler için gönderilen Kamala Harris’in beceriksiz birisi olduğunu söyledi ve Trump, Putin’in kendisine saygı duyduğuna dikkat çekti. Kamala Harris ise Demokratların söylemlerine paralel olarak ABD’nin savunduğu normları hatırlattı ve Ukrayna hükûmetinin her şeye rağmen savaşı kaybetmediğine Rusya ile başarılı şekilde mücadele ettiğini söyledi. ABD’nin milyarlarca dolar yardımı pek tabii bir yük getiriyordur ancak ABD, herhangi bir ciddi riske girmeden Rusya’yı bu yolla zayıflatabileceğine inanıyor. Ayrıca ABD, baskıları sayesinde Rusya’nın önemli partnerlerinden büyük Avrupa ülkelerini de Rusya ile ilişkileri kesmeye zorlamıştı. Rusya’da bu kadar yaptırıma rağmen işlerin kötüye gittiğini söylemek zor. Hatta Çin’in Rusya’dan enerji ithalatı oldukça arttı ve iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirdi.

Kamala Harris: Münazaradaki baskın isim

Eski Başkan Donald Trump ve Mevcut Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in 10 Eylül gecesindeki karşılaşmasını yaklaşık canlı olarak 60 milyon kişi izledi. Kamala Harris’in Joe Biden’a kıyasla çok daha iyi bir oy alacağı artık kesinleşmiş durumda, ki münazarayı da önde bitirdiği söylenebilir. Donald Trump diğer konuşmalarının aksine pek fazla bireysel sataşmalara girmek yerine politikalara yoğunlaşmaya çalıştı. Ancak Trump’ın artık eskimiş argümanları ve temelsiz iddialarının seçmenleri ne derece heyecanlandırabildiği muamma. Trump’ın en önemli vurgularından birisi Kamala Harris’in vaatlerinin neden şimdiye kadar yapılmadığını Harris’e sormaktı.

Kamala Harris ise münazaradaki baskın isimdi. Kendinden çok daha emin ve doğru yerlere değinen, daha enerjik, mimik ve jestlerle psikolojik üstünlük kurmak isteyen tavrı ona artı puan olarak dönebilir. Kamala Harris, Joe Biden’ın daha önce de kullandığı araçlardan biri olan Trump’ın devam eden davalarını ve onun suçlu birisi olduğunu kameralar önünde bir kez daha tekrar etti. Gittikçe kutuplaşan bir toplum olan Amerikan halkının böyle münazaralarla oyunun ne kadar değişebileceği merak konusu olsa da seçimin kazanananın son düzlükte belli olacağını ifade etmek isterim.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...