16 October 2024

Çin rüyası sona mı erdi?

Çin ekonomisi neden bir türlü beklenen yüksek büyüme rakamlarına geri dönemedi? Çin’in büyüme hızındaki düşüşün tek sebebi pandemi mi, yoksa bu durgunlaşma yapısal sorunlara mı işaret ediyor?

Çin satın alım gücüne göre 2016’dan bu yana dünyanın en büyük ekonomisi. Nominal olaraksa ABD’nin ardından en büyük ikinci ekonomi unvanını 14 yıldır taşıyor. Fakat pandemiden bu yana düzelme trendine giren diğer dünya ekonomilerinin aksine Çin; son yıllarda durgunluk, artan işsizlik ile birlikte finans ve konut gibi sektörlerde kırılganlıklarla boğuşmaya devam ediyor. Pandemiden sonra uyguladığı “sıfır covid” önlemleriyle büyüme beklentilerinden uzaklaşan Çin ekonomisi, 2024’te de hedeflediği %5’lik büyümeye uzak gözüküyor.

Kayıp “Çin rüyası”nın izinde

New York Times’ta paylaşılan bir araştırmaya göre Çin’de 5 yıl öncesine göre ekonomik durumunun daha iyi olduğunu söyleyenlerin oranı 2023’te %39. Aynı soruya 2014’te olumlu cevap verenlerin oranının %77 olduğunu hatırladığımızda Çin’de büyümedeki yavaşlamanın ne kadar hissedilir olduğunu daha iyi anlamış oluruz.

Aslında bütün dünya ekonomileri için 2020 ve 2021 yıllarında en büyük tehdit olarak görülen stagflasyon, pandeminin getirdiği çalışma ve ticaret kısıtlamalarının ortadan kalkmasıyla birlikte bir tehdit olmaktan çıkmıştı. Örnek olarak ABD ekonomisi, 2023 yılında hem enflasyonu dizginlemiş hem de büyüme beklentilerini aşarak %2,5 büyüme açıklamıştı. Çin ise hem “sıfır covid” politikası sebebiyle pandemi tedbirlerini 2022 yılının sonlarına kadar sürdürmüş hem de 20 yıldır %6-7 ortalamayla devam eden büyüme oranlarını bir daha yakalayamamıştı.

2022 yılında %3, 2023 yılında %5,2 büyüme açıklayan Çin ekonomisi 2024 yılı için hedeflediği %5’lik büyümeyi %4,6 olarak revize etti. Gelişmiş ülkeler için yüksek olan bu rakamlar Çin ekonomisi için büyüme hızının düşmesi, ekonominin soğuması anlamına geliyor. Ekonominin soğuması; işsizliğin artmasını ve durgunluğu beraberinde getirebilir. Peki, Çin ekonomisini yavaşlatan sebepler neler?

Çin’in emlak krizi

2021 yılında Çin’in emlak devi Evergrande’nin iflası, bütün dünyada büyük bir şok yaratmıştı. Çin şu anda satılamayan milyonlarca konutun boş kaldığı, Evergrande gibi büyük bir emlak şirketi olan Country Garden’ın ağustos ayında likidite sorunları sebebiyle 22,5 milyon dolarlık ödemesini aksattığı ve hem konut sahiplerinin hem de ev sahibi adaylarının düşen ev fiyatları sebebiyle konut almaktan uzaklaştığı bir panik havası içinde. Çin’in emlak krizinin üzerinden geçen üç yıl içerisinde sektör, henüz kendi dengesini bulmuşa benzemiyor. Krizin bir etkisi düşen ev fiyatlarının ev sahipleri üzerinde yarattığı servet kaybı algısıyken daha ciddi bir yan etkisi inşaat sektöründeki tedarik zincirini koparması olabilir. Country Garden gibi büyük inşaat firmaları, tedarikçilerine veya birlikte çalıştıkları firmalara ödemelerini aksatmaya devam ederse küçük tedarikçilerin iflasları ve sektörün daha da daralması kaçınılmaz olacak.

Çin, özellikle çelik ve beton üretiminde dünya lideri. Çin’deki inşaat sektörü de çeliğin önemli kullanım alanlarından biri. En büyük müşterilerinden biri olan ABD’nin Çin’den gelecek çeliğe koydu ek vergilendirmelerden bu yana Çin, ürettiği çeliği kullanacak bir pazar bulmak veya bu çeliğe içerde talep yaratmak zorunda. Emlak krizinin düşen ev fiyatları yüzünden konut talebinde yaşanan düşüş olarak ortaya çıktığını göz önünde bulundurursak beton kadar çeliğe yönelik de bir talep düşüşü yaşanması kaçınılmaz gözüküyor.

Çin’de tüketim artışı sınırlı

Çin zaten tüketen değil, üreten bir toplum olarak biliniyor fakat on yıllar süren kalkınma serüveni Çin’de de tüketim gücü artan bir orta sınıf yaratmıştı. Pandemi öncesinde ürettiklerini bütün dünyaya satabilen Çin hem pandeminin etkisi hem de en büyük ticari partneri olan ABD’nin uyguladığı yüksek gümrük vergisi politikaları sebebiyle birçok sektörde talep fazlası üretim sorunu yaşadı. Çin Ulusal İstatistik Bürosu’nun verilerine göre hane halkının tüketimindeki yıllık artış, pandemi öncesinde %10’a yakınken 2023 Temmuz ayından bugüne yıllık artış %6 olarak gerçekleşmiş. İç piyasadaki talebin artmayışı da üretim rakamlarına zayıf büyüme olarak yansıdı. Tüketimin artmamasının arkasında ise hem işsizlikteki artış hem de Çin’de düşen ev fiyatlarının yarattığı servet kaybı algısı yatıyor. Hükûmetin de hane halkının harcamalarını arttırmak için teşvikler veya sübvansiyonlar getirmemesi tüketimdeki durgunluğun devam edeceğini ima eden bir durum.

Tüketmeyen halk yatırım yapıyor ama…

Tüketime akmayan paranın üretimi ayakta tutabilmesinin yolu üreten şirketlere yatırım yapmaktan geçiyor. Çin’de yatırım oranları gayrisafi yurt içi hasılanın %40’ını aşıyor. Fakat bu yüksek yatırım, karşılığında düşük kazanç getiriyor. Dolayısıyla bu düşük kazançtan kaçmak isteyebilecek yerli yatırımcılar, finans piyasaları için bir risk oluşturuyor. Bu yatırımcıların elde ettikleri kârdan tatmin olmayıp Çin borsası dışında yatırım araçlarına yönelmesi şirketler için hem ciddi bir değer kaybı hem de sermaye açığı yaratarak sadece finans sektöründe değil, reel sektörde de krizlere yol açabilir.

Nitekim Çin Ulusal İstatistik Ofisi’nin verileri özel sektörün ve şahısların yatırımlarının düştüğünü gösteriyor. Yatırım iştahı düşük bir özel sektör Çin’in büyümek için ihtiyaç duyduğu yatırımları yalnızca devletin üstlenmesi demek. Devletin artan borçluluk oranını düşününce bunun da riskli bir yol olduğu ortada.

Artan kamu borcu ve finansal dengesizlikler

Çin’de yaşanan sorunların arkasındaki son sebepse başta yerel yönetimler olmak üzere kamunun ve özel sektörün borçlarının hızla artmaya devam etmesi. Çin’in borçlarının GSYİH’sına oranı %300’ün üzerine çıktı. Bu borcun yarısından fazlası şirketlere ait olsa da hükûmetin de borcu GSYİH’nın %50’sini aştı.

Artan kamu borcunun arkasında yerel yönetimlerin bütçelerini ciddi ölçüde aşmaları yatıyor. Çin’de ekonomik faaliyetlerin önemli bir kısmı yerel yönetimlerin kontrolünde. Bölgesel altyapı yatırımlarının finansmanı için eyaletler bütçelerini aşıp bütçe dışı finansman araçlarıyla projeleri devam ettiren eyaletler IMF’in 2018’de hazırladığı bir rapora göre 3,8 trilyon dolarlık bir bütçe dışı finansman kullanımına sahipler. Bu borç yükünün 2018’den sonra da artmaya devam ettiği göz önünde bulundurulursa mevcut dengesizliğin patlamaya hazır bir risk olduğunu kabul etmek gerekiyor.

Üçüncü genel kurul çözüm olabilir mi?

Çin Komünist Partisi’nin beş yılda bir yaptığı büyük kongrelerin arasında toplam yedi defa genel kurul toplantısı yapılıyor. Genel kurulların sırasına göre belirlenmiş farklı gündemleri oluyor. Üçüncü Genel Kurul ise Çin’in beş yıllık sosyal ve ekonomik kalkınma planlarının tartışıldığı genel kurul oluyor. Bu sene Temmuz ayında yapılan genel kurulda Çin’in karşılaştığı ekonomik kırılganlıklar ve düşük büyüme hızı konuşuldu. Bir hafta süren genel kuruldan sonra ortaya konan yeni hedefler ise inovasyon ve yeşil dönüşüme yönelik yatırımların arttırılmasının yanında iç talebi canlandırmaya yönelik adımların atılmasıydı. İç talebi arttırmak için başvurulacak yol ise sosyal güvenlik harcamalarının arttırılması olacak. Hükûmet bu sayede tüketicideki panik havasını kırıp harcamaları arttırmayı bekliyor.

Uzmanların genel kurul analizleri ise ekonomik kırılganlıkların göz ardı edildiği ve sorunların büyüklüğüne kıyasla cılız çözüm önerileri getirildiği yönünde. Yukarıda saydığımız sorunlardan özellikle artan kamu borcunun dengelenmesi veya azalan dış talebe cevap verilmesi için yeterli bir yol haritası çıkarılmadığı görülüyor. Sonuç metnine yansıyan “her şey yolunda” mesajı ise Çin ekonomisine dair güven vermek yerine ekonomi yönetiminin sorunları çözmeye değil, gizlemeye çalıştığı algısını güçlendiriyor.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...