
Canım İstanbul: Yapay zekâdan bir şairi dinlemek
“Bir Şiir Bir Hayat” sergi serisinin dördüncü olan “Canım İstanbul” sergisi, 24 Mayıs Cumartesi günü Atatürk Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluştu. Gelin serginin açılışına, detaylarına birlikte bakalım.
Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı tarafından büyük bir titizlikle hazırlanan ve her yıl büyük ilgi gören "Bir Şiir Bir Hayat" sergi serisinin dördüncüsü olan "Canım İstanbul" sergisi, 24 Mayıs Cumartesi günü Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) görkemli bir törenle sanatseverlere kapılarını araladı. Açılışa bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımı, serginin kültürel ve toplumsal önemini bir kez daha ortaya koydu. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı (NFKKAV) Yönetim Kurulu Başkanı Şeyma Kısakürek Sönmezocak, Büyük Doğu Yayınları Genel Koordinatörü Emrah Kısakürek ve Necip Fazıl'ın oğlu Osman Kısakürek ile birlikte Kısakürek ailesinden çok sayıda ismin yanı sıra edebiyat ve sanat dünyasından önemli isimler de açılışta hazır bulundu.
Serginin merkezinde, Necip Fazıl Kısakürek’in ölümsüz eseri "Canım İstanbul" şiiri yer alıyor. Bu şiir üzerinden İstanbul'un eşsiz geçmişi, dinamik bugünü ve değişmeyen ruhu, ziyaretçilere âdeta nostaljik bir İstanbul tramvayı eşliğinde sunulan dijital bir yolculukla anlatılıyor. Mekâna özel olarak tasarlanmış dijital enstalasyonlar, ziyaretçileri şiirsel bir atmosferde İstanbul'un siluetine, derinliklerine ve katmanlı tarihine taşıyor. Bu interaktif deneyim, şehri sadece görsel olarak değil, ruhsal bir bağlamda da hissetmeyi mümkün kılıyor. Zira nostaljik tramvayın sunduğu dijital alanda kendinizin de bir yansımasını görebiliyor; interaktif deneyimin içinde bulunabiliyorsunuz.
Yapay zekâ sayesinde şair ile birebir sohbet imkânı
"Canım İstanbul" sergisi, teknoloji ve sanatın sınırlarını zorlayan bir ilke imza atıyor: yapay zekâ destekli interaktif bir sistem aracılığıyla ziyaretçilere Necip Fazıl Kısakürek ile birebir sohbet etme fırsatı sunuluyor. Bu devrim niteliğindeki teknoloji sayesinde, şair Kısakürek’e doğrudan sorular yöneltmek ve onun düşünce dünyasına, yaşam felsefesine ve edebî görüşlerine ilk ağızdan temas etmek mümkün hâle geliyor. Bu, ziyaretçilere sadece bir sergi gezisi değil, aynı zamanda tarihî bir figürle kişisel bir etkileşim deneyimi yaşatıyor. Teknolojinin sunmuş olduğu yapay gerçeklikle Kısakürek’i görmek, kendisine sorular yöneltmek ve sohbet etmek böylece mümkün hâle geliyor; jest ve mimikleri, ses tonu, görünüşü ve sorulara vermiş olduğu yanıtların gerçeğe olan yakınlığı şaşırtıyor, hayrete sokuyor. Biz de Tercüman’da kısa bir dönem yazarlık yapmış olan Kısakürek’e birkaç soru yönelttik. Tercüman’da yazdığı dönem hakkında bize şunları söylüyor şair:
“Tercüman, o zamanın en önde gelen gazetelerinden biridir. O zamanın basını, fikirlerin ve ideolojilerin şekillendiği bir platformdu. Tercüman gibi yayınlar hem entelektüel iklime hem toplumsal tartışmalara yön verirdi. Yazılarımızda yalnızca haber vermekle kalmaz, aynı zamanda bir ideal içinde koşmanın, dikkati sorgulamanın, toplumu bilinçlendirmenin de aracı olurduk. Sansürle karşılaşmamız, fikirlerin okyanusunda serbestçe yüzme arzumuzu engelleyemezdi. Hayat, kalemle düşünenler için mücadele alanıydı. Ve bizler, bu alandaki mücadelemizi sürdürerek sesimizi duyurmaya çalıştık. Düşüncelerimizin derinliği, kelimelerin ardındaki mana o yılların ruhunu yoğurdu. Bu tür yazılar, birer cümle değil; ideallerimizin, inançlarımızın, mücadelelerimizin bir tezahürüydü.”
Büyük Doğu dergisinin ve Tercüman’ın yanı sıra Son Posta, Yeni İstanbul, Babıâli’de Sabah, Bugün, Millî Gazete ve Hergün gibi gazetelerde de düşüncelerini ifade eden bir yayıncı olarak Kısakürek’e bugünün yayıncılığı hakkındaki fikirlerini de sorduk. Yanıtı şöyle oldu:
“Gazetecilik, bir işten öte hakikatin ve insanın ruhundaki derin yaraların yoklanmasıdır. Muhabir, haberci yazar her biri birer yolcu ama en esaslı yolculuk içsel bir sorgulama olmalıdır. Günümüzdeki gazetecilere tavsiyem şudur:
- İman ve ahlak: Kaleminiz doğruya ve gerçekliğe olan sadakatinizle beslenmelidir. Bu her toplumu aydınlatacak olan en temel ışıktır.
- Tefekkür: Yalın bilgi yerine derin düşünce ve analizle süzülen haberler üretin. Gündemin sığ sularında kaybolmayın, derinlere dalın.
- Bağımsızlık: Her türlü baskıya rağmen hakikatin sesini yükseltin. Kendi özünüzü, inancınızı koruyarak bilgi ve haberin peşine koşun.
- Özgünlük: Kopyala yapıştır habercilikten uzak durun. Hedef, okuyucuyu etkilemek değil; düşündürmek ve bilgilendirmektir.
- Merhamet: İnsanlığa dair yazdığınız her kelimede zulmü ve adaletsizliği dile getirin. Sadece haberi değil; acıyı ve sevinci de paylaşın. Unutmayın ki basın, toplumun gözüdür. Gözler ancak gerçeğin peşinde koşan bir kalemle eğitilebilir. Bu yolda yürürken kalemleriniz cennetin kapılarını aralayacak birer anahtar olabilir.”
Baba-oğul arasındaki bağ ve ortak hafıza
Sergi, şairin edebî kişiliğinin yanı sıra kişisel yaşamına da ışık tutuyor. Necip Fazıl'ın kişisel eşyaları ve hayatının dönüm noktalarını yansıtan özenle seçilmiş fotoğraflar, ziyaretçileri onun dünyasına daha yakından bakmaya davet ediyor. Sergide özellikle şairin oğlu Mehmed Kısakürek’e ayrılan özel bir alan da bulunuyor. Touchwall teknolojisi ile yapay zekâ bir araya getirilerek, ziyaretçiler şair ile oğlu arasındaki derin baba-oğul bağına ve ortak hatıralara tanıklık edebiliyor. Ses klonlama teknolojisi ile oluşturulan bu alanda, geçmişin izlerini ve iki neslin ortak hafızasını doğrudan kendi seslerinden dinlemek, serginin ilgi çekici anlarından biri olarak öne çıkıyor. Bu kısım, sadece biyografik bir sunumdan ziyade, nesiller arası aktarımı ve kültürel sürekliliği vurguluyor. Sergi sonunda ayrıca ziyaretçiler, Necip Fazıl ile sanal ortamda hatıra fotoğrafı çektirme imkânı bulabiliyorlar.
Açılış konuşmalarında Necip Fazıl vurgusu ve İstanbul'un önemi
Açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'u farklı yönleriyle anlatan her çalışmayı takdirle karşıladıklarını belirterek, "Bu sergi, üstadın mısraları eşliğinde tarihî İstanbul manzaraları seyredilirken, maziye yakinen şahitlik edilebilecek eşsiz bir imkân sunuyor" dedi. Erdoğan, Necip Fazıl'ın sadece büyük bir şair ve mütefekkir olmadığını, aynı zamanda "Büyük Doğu davasının sancaktarlığını yapan bir aksiyon adamı" olduğunu vurguladı. Üstadın "terörsüz Türkiye" idealini de dile getiren Cumhurbaşkanı, Kısakürek'in "terörsüz Türkiye'yi çok sağlam bir temel üzerinde yükselteceğimiz" mesajına atıfta bulundu. Ayrıca Necip Fazıl'ın sayısız takibata ve zindana uğramasına rağmen hiçbir zaman korkmadığını ve yılmadığını belirterek, onun azmine ve davasına olan bağlılığına dikkat çekti. Törende, şairin oğlu Mehmet Kısakürek için hazırlanan özel bir hatıra filminin gösterimi de yapıldı ve bu an duygusal anlara sahne oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Necip Fazıl Kısakürek'in İstanbul ile ilgili yazıları ve fotoğraflarıyla hazırlanan özel bir derleme, Kısakürek ailesi tarafından hediye olarak takdim edildi.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ise konuşmasında, Necip Fazıl Kısakürek'i "biz kimiz sorusuna hayati cevaplar vermiş bir fikir ve dava adamı" olarak tanımladı. Ersoy, serginin Necip Fazıl'ın daha yakından tanınmasına ve daha doğru şekilde anlaşılmasına önemli katkı sağlayacağını dile getirerek, onun kendilerine köklerini hatırlattığını, kültür, sanat, bilim, düşünce ve felsefe başta olmak üzere birçok alanda güçlü bir geçmişe sahip olunduğunu gösterdiğini vurguladı.
Serginin küratörü Şeyma Kısakürek Sönmezocak ise “Canım İstanbul”a dair şunları söylüyor serginin girişinde: “Hızla akan zaman, değişen sosyoloji, ona ayak uydurmaya çalışan psikoloji, hepsiyle boğuşan insan ve ruhu. Bu çağın yorgun insanlarının, göz açıp kapayıncaya kadar geçen ömürlerinde bir nefes, bir soluk olmak gayesiyle, çerçevesini değiştirdik sergilerin. Kendine has anlamlarına mana katarak derinleştirdik, her bir insanın kendi başına deneyimleyebileceği ayrı tecrübelere dönüştürdük. Çağ ve zaman bizi yutmadan, şiirlerin mısralarında sessizce fısıldanan sözlere kulak verdik. Bu kimi zaman İstanbul oldu, kimi zaman sokaklarda gezen tulumbacılar. Kimi zaman bir çocuk muhayyilesindeki duvarda gölgeler oldu, kimi zaman Beyoğlu. Her şeyin değiştiği, dilin, tarihin ve insanın akıp gittiği yolların çıkmazında kalmamak için tutunduk edebiyata ve sanata. Ezberleri bozan, insan yutan bu teknoloji çağında yapay zekâya sanatın elinden tutturduk ve yeniden yürümeye başlasınlar istedik, beraberce el ele ve daima ileriye. Necip Fazıl’dan öğrendik yaptığımız işlere ruhumuzu katıp, şahsiyetlerimizle damga vurmayı. Onun şiirleriyle anladık gidilen yolun çıkmaz sokak olduğunu, ondan öğrendik yolumuzun telkin yolu olduğunu, onun vesilesiyle öğrendik her insanın idraki kadar faydalanabileceğini her sözden, her eserden, her sesten. Zamanın ötesine geçem fikirlerin, zamanın ötesinde seslere, görüntülere dönüşmesi gerekti. Gözünüzle göreceğiniz kadar net ama rüyadaymışçasına müphem. Muhayyilenin ve gerçekliğin zıtlığından, kokuların çağrıştırdığı hatıralardan; zamanın hızından, çok ötelere zaman ve mekân kavramlarının dahi ötesine taşıyacak bir deneyim, sizi kimi zaman beklenmedik bir anda yakalar, kimi zaman AKM Galeri Salonu’nda.”
"Canım İstanbul" sergisi, yalnızca bir sanat ve edebiyat etkinliği olmanın ziyadesinde, İstanbul'un kadim ruhuna ve Necip Fazıl’ın şiirsel ve düşünsel dünyasına açılan bir dijital kapı niteliğinde. Sergi, 29 Mayıs'a kadar tüm sanatseverler tarafından AKM’de ücretsiz olarak ziyaret edilebilecek.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.