27 February 2025

Bir “Hoca” portresi…

Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın vefatının üzerinden 14 yıl geçti. Türkiye siyasetini tamamen değiştiren ve etkileyen bu ismin hayat hikâyesine hep beraber mercek tutalım.

14 yıl önce, yani 1 Mart 2011 günü Fevzipaşa Caddesi’nden Fatih Camii’ne doğru yürümeye çalışıyorum… Yürüyorum demedim fark ettiyseniz, hıncahınç bir kalabalık içerisinde kimi zaman arkadan ittirilerek kimi zaman da sanki kalabalıktakiler koluma girmiş de havada süzülüyormuşum gibi Fatih Camii’nin o çok adımlı merdivenlerine doğru geliyorum ya da getiriliyorum. Her yerde aynı yüzleri görüyorum. Yaşları ve memleketleri farklı ama aynı ideal için çarpan yürekler onlar. Ve herkes Türkiye siyasi tarihine damga vuran isimlerden Necmettin Erbakan’ın cenaze merasimi için orada… Genci yaşlısı ile yaşadığı dönemde onu “hoca” olarak isimlendiren herkes, son görevini yapmak için kendini bir an önce caminin avlusuna atmak istiyor. O esnada bendenizin gözünün önünde Necmettin Erbakan ile birlikte Türkiye'nin modernleşme çabaları, siyasi kutuplaşmaları ve İslami hareketin yükselişiyle iç içe geçmiş karmaşık bir hikâye canlanıyor.

1926 yılında Konya’da dünyaya gelen Necmettin Erbakan’ın babası Mehmet Sabri Bey, bir kadı ve hukuk adamıydı. Daha sonraları bu ailevi arka plan, Erbakan’ın hem geleneksel değerlere bağlı kalmasında hem de modern eğitime yönelmesinde etkili olacaktı. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) makine mühendisi olarak mezun olduktan sonra, aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak kaldı. Erken yaşlarda bilim ve teknolojiye olan ilgisi, çalışma hayatının ilk yıllarında bir mühendislik dehası olarak da tanınmasını sağladı. Elbette mühendislik denilince ilk akla gelen ülke olan Almanya’ya da yolu düştü Erbakan’ın. Doktora çalışmalarını orada tamamladı ve Türkiye’ye döndü. Erbakan, Almanya’da gördüklerini Türk milletinin refahı için uygulamaya geçirmek niyetindeydi. Bu bakış açısıyla Gümüş Motor Fabrikası’nın kuruluşunda önemli rol oynadı. Bu dönemde, sanayi ve teknolojiye olan tutkusunu pratiğe dökme fırsatı buldu. Ancak Erbakan’ın asıl tutkusu, ülkesinin kalkınması ve kendi değerlerine sahip çıkmasıydı. Bu nedenle siyasete atılmaya karar verecekti.

Millî Görüş doğuyor…

Erbakan'’n siyasi kariyeri, 1960’lı yılların sonlarında başladı. 1969 yılında bağımsız olarak Konya’dan milletvekili seçildi. Ancak onun asıl siyasi projesi, “Millî Görüş” olarak adlandırdığı bir ideoloji etrafında şekillendi. Bu ideoloji; İslami değerleri, milliyetçiliği ve kalkınmacılığı bir araya getiriyordu. Erbakan, bu prensipler üzerinden harekete geçerek 1970 yılında Millî Nizam Partisi’ni (MNP) kurdu ve Millî Görüş hareketi vücuda geldi.  

MNP, kısa sürede büyük bir ilgi gördü ve özellikle kırsal kesimdeki muhafazakâr seçmenlerin desteğini kazandı. Türkiye’deki statüko bu ilgiden rahatsız olmuştu. Ne yapıp edilmeli ve Erbakan Hoca efsanesinin önü kesilmeliydi. Parti, kuruluşunun ardından kısa süre geçmişken laiklik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle 1971 yılında kapatıldı. Bu ilk vurulan balyoz, Erbakan ve arkadaşlarını yıldırmayacaktı. Belki o yıllarda tahmin etmiyorlardı ama bu onlara atılmış ne ilk ne de son yumruk olacaktı. İlk rahat nefes aldıkları an, 1972’de Millî Selamet Partisi’ni (MSP) kurdular. MSP; kısa zaman içinde MNP’nin kaldığı yerden devam ederek ve hatta daha da güçlenerek 1973 seçimlerinde önemli bir başarı elde etti. Erbakan artık koalisyon hükûmetlerinde yer alacaktı. Erbakan, o dönemde kurulan koalisyonda MSP’nin lideri olarak Başbakan Yardımcılığı görevini üstlendi. Bu dönemde, İslam ülkeleriyle ilişkileri geliştirmeye yönelik adımlar attı ve ekonomik kalkınma projelerine ağırlık verdi. Ancak MSP'nin hükûmetteki varlığı, laik çevrelerde endişe yarattı ve 1980 Askerî Darbesi’yle sonuçlanan siyasi istikrarsızlığın bir parçası olarak görüldü.

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ve Erbakan’ın Rolü

Necmettin Erbakan’ın siyasi kariyerinde önemli bir dönüm noktası da 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı oldu. Bu harekât, Türkiye'nin dış politikasını etkilediği kadar Erbakan’ın siyasi konumunda da önemli değişikliklere yol açacaktı. 1974 yılında, Kıbrıs’ta Yunanistan destekli bir darbe yaşanmış ve bu durum, adadaki Türk toplumunun güvenliğini tehdit etmişti. Türkiye, Garanti Anlaşması’ndan doğan haklarını kullanarak Kıbrıs’a askerî müdahalede bulunma kararı aldı. İşte tam bu noktada, Erbakan’ın liderliğindeki Millî Selamet Partisi, hükûmet ortağı olarak önemli bir rol oynayacaktı.

Erbakan, Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptığı bu dönemde, harekâtın yapılmasında önemli bir etkiye sahip oldu. Bülent Ecevit’in Başbakanlığındaki koalisyon hükûmetinde yer alan MSP, harekâtın desteklenmesi konusunda kararlı bir duruş sergiledi. Erbakan, harekâtın gerekliliğini savundu ve hükûmetin bu yönde karar almasında etkili oldu. Erbakan'ın bu konudaki tutumu, Millî Görüş ideolojisinin temel prensipleriyle de örtüşüyordu. Erbakan, her zaman Türk milletinin ve İslam dünyasının çıkarlarını savunmayı ön planda tutuyordu, Kıbrıs’taki Türk toplumunun güvenliğinin sağlanması ve adadaki haklarının korunması, onun için hayati bir öneme sahipti.

Harekâtın başarılı bir şekilde sonuçlanmasının ardından, Erbakan’ın siyasi itibarı daha da arttı. MSP, kamuoyunda harekâtın mimarlarından biri olarak görülüyordu ve bu durum, partinin oy oranlarını olumlu yönde etkiliyordu. Erbakan, Kıbrıs Barış Harekâtı’ndaki rolüyle Türkiye sınırlarını aşıp diğer İslam ülkelerini de kapsayan bir popülarite kazanacaktı.

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, Necmettin Erbakan ve Millî Selamet Partisi için bir dönüm noktası olmuştu. Harekâtın ardından Erbakan’ın siyasi ağırlığı artmış, MSP ise koalisyon hükûmetlerinin vazgeçilmez bir parçası hâline gelmişti. Ancak bu dönem, aynı zamanda siyasi istikrarsızlık, ekonomik krizler ve toplumsal gerilimlerle dolu bir dönemdi. Erbakan, bu zorlu süreçte hem hükûmet ortağı olarak sorumluluk üstlenmiş hem de kendi ideallerini hayata geçirmeye çalışmıştı.

Ağır sanayi hamlesi

1974’ten sonra Türkiye, birbiri ardına kurulan koalisyon hükûmetleriyle yönetildi. Erbakan ve MSP, bu hükûmetlerin çoğunda yer alarak önemli bakanlıkları üstlendi. Bu dönemde Erbakan, Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptı ve hükûmetin iç ve dış politikalarında etkili olmaya çalıştı. Erbakan’ın koalisyon ortaklığı stratejisi hem eleştirilere hem de takdire yol açtı. Eleştirilere göre, Erbakan ve MSP, hükûmette kalmak için tavizler veriyor ve kendi ideallerinden uzaklaşıyordu. Ancak Erbakan’ın savunması ise şu şekildeydi: “Biz hükûmette kalarak, ülkemizin ve milletimizin menfaatleri için çalışıyoruz. Taviz vermek değil, uzlaşmak gerekiyor.” Erbakan, bu dönemde İslam ülkeleriyle ilişkileri geliştirmeye yönelik önemli adımlar attı. Özellikle Libya Lideri Muammer Kaddafi ve Pakistan Başbakanı Zülfikar Ali Butto ile yakın ilişkiler kurdu. Bu ilişkiler, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi çıkarları açısından önemli fırsatlar sunsa da Batı dünyasında ve laik çevrelerde endişe yarattı.

1970’lerin sonları, Türkiye için ekonomik krizin derinleştiği ve toplumsal gerilimlerin arttığı bir dönemdi. Petrol krizi, dış ticaret açığını büyütmüş, enflasyon yükselmiş ve işsizlik artmıştı. Aynı zamanda sağ-sol çatışmaları ve Alevi-Sünni gerilimleri de toplumsal huzuru tehdit ediyordu. Erbakan ve MSP, bu dönemde ekonomik krize çözüm bulmaya ve toplumsal barışı sağlamaya yönelik çeşitli öneriler sundu. Erbakan, “Ağır Sanayi Hamlesi” adı altında bir kalkınma planı hazırladı ve yerli sanayinin desteklenmesini, ithalatın azaltılmasını ve İslam ülkeleriyle ekonomik iş birliğinin artırılmasını savundu. Ayrıca “Adil Düzen” olarak adlandırdığı bir ekonomik sistem önerdi ve faizin kaldırılmasını, zekâtın teşvik edilmesini ve sosyal adaletin sağlanmasını istedi.

Ancak Erbakan'ın bu önerileri, diğer siyasi partiler ve ekonomik çevreler tarafından eleştirilecekti. Erbakan’ın ekonomi anlayışı, çağ dışı ve gerçekçi olmayan bir yaklaşım olarak değerlendirildi. Ayrıca Erbakan’ın toplumsal gerilimleri azaltmaya yönelik çabaları da sonuçsuz kaldı. Sağ-sol çatışmaları ve Alevi-Sünni gerilimleri, 1970’lerin sonunda doruk noktasına ulaştı.

Erbakan Başbakan!

12 Eylül 1980’de Türk Silahlı Kuvvetleri, yönetime el koydu ve ülke genelinde sıkıyönetim ilan etti. Darbenin ardından tüm siyasi partiler kapatıldı, siyasetçiler gözaltına alındı ve siyasi faaliyetler yasaklandı. Erbakan da diğer birçok siyasetçi gibi gözaltına alındı ve yargılandı. Erbakan, darbe sonrasında siyasi yasaklı hâle geldi ve uzun yıllar siyasetten uzak kalmak zorunda kaldı. Ancak Erbakan, siyasi mücadelesine farklı platformlarda devam edecekti. Onun yılmayan savaşçı karakteri burada da kendi göstermişti. Millî Görüş hareketini canlı tutmaya çalıştı ve yeni siyasi partilerin kurulmasına öncülük etti. 1983 yılında Refah Partisi’nin (RP) kurulmasına öncülük etti ve 1987 yılında siyasi yasağının kalkmasıyla Refah Partisi’nin başına geçti.

RP, Erbakan’ın liderliğinde büyük bir yükseliş yaşadı. 1991 seçimlerinde önemli bir başarı elde eden RP, 1995 seçimlerinde birinci parti oldu. Erbakan, 1996 yılında Başbakanlık koltuğuna oturdu. Cumhuriyetin 75. yılına birkaç adım kaldığı günlerde; o zamana kadar dışlanan, yasaklanan ve itiklenen bir siyasi görüş, devletin başına geçmişti. Bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilkti, İslami hassasiyetlerini her zemin ve zamanda dile getiren bir siyasi figür artık başbakanlık koltuğuna oturuyordu.

Postmodern darbe

Erbakan’ın Başbakanlığı dönemi, Türkiye siyasi tarihinde derin izler bıraktı. Bir yandan ekonomik kalkınma projelerine ağırlık verilirken, diğer yandan laik çevrelerle gerilimler yaşandı. Erbakan, İslam ülkeleriyle ilişkileri geliştirmeye yönelik adımlar attı ve D-8 (Developing 8) olarak bilinen sekiz Müslüman ülke arasında ekonomik iş birliği örgütünün kurulmasına öncülük etti. Ancak Erbakan’ın Başbakanlığı, uzun sürmeyecekti. 28 Şubat 1997’de yapılan Millî Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı, Türkiye siyasi tarihinde bir dönüm noktası oldu. MGK, hükûmete laiklik ilkesinin korunması yönünde bir dizi tavsiye kararı aldı. Bu kararlar esasında “postmodern darbe sürecinin” ilk adımlarıydı. Erbakan, yıllar sonra kendisini eleştiri oklarının hedefi hâline getirse de Türkiye’de belki de kan dökülmesinin önüne geçmek adına 1997 yılında Başbakanlık görevinden istifa etmek zorunda kaldı.

Refah Partisi de MNP ve MSP ile aynı kaderi paylaşarak 1998 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Erbakan ise 12 Eylül günlerinden alışık olduğu siyasi yasak ile yeniden tanıştı. Onun yılmaz savaşçı karakteri bir defa daha ortaya çıkacak ve siyasi mücadelesine farklı platformlarda devam edecekti. O sonraki süreçte Fazilet Partisi ve Saadet Partisi gibi Millî Görüş çizgisindeki partilerin kurulmasına öncülük edecekti.

…Fatih Camii’nin avlusunda toplanan kalabalık bir ömre sığamayacak kadar çok şey yaşayan bu önemli isim için safa durdu… Hep bir ağızdan verilen helalliklerin ardından Merkez Efendi Kabristanlığı’nda bu meşakkatli ve cesurane hikâye hitama erdi. Ve geriye bendenizin gözleri önünden geçen 84 yıllık hayat hikâyesi ile o cenaze merasiminin üzerinden geçen 14 yıl kaldı.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...