
Beyaz Saray’ın değişen Ukrayna politikası
ABD Başkanı Donald Trump, seçimler esnasında Ukrayna Savaşı’nı bitireceğine yönelik vaadini bugün farklı bir diplomasi ağı çerçevesinde hatırlatıyor. Putin’e yakınlaşması, Ukrayna’ya olan tavrı, AB’ye verdiği gözdağı ile Trump’ın stratejisini irdeliyoruz.
ABD Başkanı Donald Trump seçimler esnasında Ukrayna Savaşı’nı bitireceğini sıkça dile getirmişti. Beyaz Saray'daki ikinci döneminde Trump ve Putin arasında gerçekleştiği bilinen ilk diyalog telefon görüşmesi ile gerçekleşmişti. 12 Şubat’ta ABD Başkanı Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile 90 dakika süren telefon görüşmesi sonrasında yaptığı açıklamada "yakında" yüz yüze gelebileceklerini duyurmuş, adres olarak Suudi Arabistan'ı işaret etmişti.
Trump-Putin görüşmesinden hemen sonra Washington ve Kiev temsilcileri Almanya'da bir araya geldi. Münih Güvenlik Konferansı'nın ilk günü, 14 Şubat Cuma günü gerçekleşen toplantıda tarafların madenler konusunda bir anlaşmaya imza atması bekleniyordu. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Dış İşleri Bakanı Marco Rubio ve Ukrayna Lideri Volodimir Zelenski Münih'te oturdukları masadan uzlaşı olmadan kalktı.
Putin ve Trump telefonda görüştü, ardından ekipler Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad şehrinde bir araya geldi ve ‘Yakında başkanlar zirvesi bekleniyor’ açıklamaları ise hız kazandı. Savaşın başından beri ilk kez ABD ve Rusya dışişleri bakanları yüz yüze geldi. Dış işleri düzeyinde yapılan bu görüşme sonucunda Ukrayna ve NATO dışarıda bırakılırken Kremlin ile olan diplomasi büyük önem kazandı ve gelişen bu durum karşısında Rusya hiçbir şeyden vazgeçmek zorunda kalmadı. ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna'daki savaşı sona erdirmek amacıyla süren barış görüşmelerinde Rusya'nın "çok fazla toprak ele geçirdiği" için "elinin güçlü olduğuna" inandığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Lideri Vladimir Putin'in savaşı sona erdirecek olası bir anlaşmanın parçası olarak Ukrayna'ya konuşlandırılacak Avrupalı barış gücü askerlerini kabul edebileceğini açıkladı.
Diplomasi trafiğinin ardından
Son on gün içerisinde yaşanan diplomasi trafiği sonrasında gözler yeniden Beyaz Saray’a çevrildi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u ağırlayan Trump, Ukrayna konusunda ortak basın açıklaması yaptı. ABD ve Fransa liderleri, üç yılı aşkın süredir devam eden acımasız Rus saldırganlığının ardından Ukrayna'daki savaşı sona erdirmek için çalışma arzuladıklarını dile getirdiler. Trump’ın başarılı bir şekilde yürüttüğü diploması trafiği gerçekten tüm dünya tarafından yakından takip edilmekteydi. Trump tek amacının savaşı sona erdirmek olduğunu belirtirken nihayetinde kalıcı bir barışa ulaşmak olduğunu sık sık vurguluyordu. Rusya ile yaptığı telefon görüşmesinde Rusya’nın gerçekten barış istediğine inandığını açıkça dile getirmişti.
Riyad’da yapılan görüşmelere Ukraynalıların yer almaması, Ukraynalılar için bir hayal kırıklığı olarak lanse edildi. Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan savaş durumunun daha önceden çözülmesi gerektiğini savunan Trump, Zelenski’e yönelik ağır söylemlerde bulundu. İki ülke lideri arasında devam eden atışmalar, beklenenin aksinde ilerlemeye devam etti. Hatta Trump, Ukrayna liderine "diktatör" ifadesinde bulunarak Zelenski'nin beş yıllık görev süresinin aslında dolduğunu ve savaş durumundan dolayı seçim sürecinin askıya alındığını dile getirdi. Biden yönetiminin ve Avrupa’nın barış getirme konusunda başarısız olduğunu eleştiren Trump, ABD’nin Avrupa'dan 200 milyar dolardan fazla para harcadığını ve Avrupa'nın parası garantili, ABD ise geriye yönelik hiçbir talebinin olmadığını ifade etti.
Ticaret adamı Trump, bu harcamalar karşısında farklı bir strateji geliştirmişti. Washington, Ukrayna'nın maden ve doğal kaynaklarından elde edilen tüm gelirlerin %50'sini, ABD'li yetkililerin daha önceki askerî destek için ödeme olarak adlandırdıkları şekilde talep etti. Amerika'nın Ukrayna'nın nadir toprak minerallerine erişimi ilk olarak şubat ayı başlarında Hazine Bakanı Scott Bessent tarafından Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski'ye sunuldu. Ancak Zelenski bu teklifi "Ukrayna'yı satamam" diyerek reddetti.
Barışın hırsa yenilmesi
Zelenski, Trump tarafından yönetilen diktatör eleştirisi karşısında aslında beklenen desteği göremedi. Trump’ın Putin ile görüşme ve liderler düzeyinde yaşanan yakın temas üç yıldır devam eden Batı’ya yönelik algının yönünü değiştirdi, taşların yeniden dizilmesine yol açtı. Trump’ın eleştirileri karşısında Zelenski’ye yönelik en büyük destek ise İngiltere Başbakanı Keir Starmer tarafından geldi. Starmer, Zelenski'nin savaş durumunda seçime gitmemesinin normal olduğunu ve Zelenski’nin "demokratik olarak seçilmiş bir lider" olduğunu vurgulamıştı. Zelenski ise ülkesinin barış görüşmelerine davet edilmemesinin "sürpriz" olduğunu açıkça belirtmişti.
Trump, Zelenski’e yönelik NATO konusunda da ağır eleştirilerde bulunmaya devam etti. Trump, Ukrayna'nın NATO üyeliği çabaları hakkında konuştu ve "Ukrayna, NATO üyeliğini unutabilir. Zaten her şeyin başlama sebebi buydu" ifadelerine yer vererek farklı bir sürecin içerisine girdiklerini açıkça belirtti. Trump açıklamasında ayrıca "Avrupa Birliği, ABD'yi mahvetmek için kuruldu. Amacı buydu ve bu konuda iyi iş çıkardılar. Ama şimdi ben başkanım, misilleme yapamazlar" dedi. Ukrayna’nın NATO sevdasını sona erdiren bu açıklamalar aslında gözdağı verme niteliği de taşıyor. Trump, Zelenski’den beklediği tavizlerin benzerlerini Putin yönetiminde de bekliyor. Buna bağlı olarak da zaten Trump, Putin'in her şeyi ele geçirmek istediğini ve savaşı sona erdirmek için bazı tavizler vermek zorunda kalacağını ifade ediyor.
Sonuç olarak ABD, Trump döneminde yardımları koşullara bağlanmış durumdadır. “İster insani ister stratejik sebeplerle olsun, hiçbir karşılık beklenmeksizin yapılan yardımlar geçmişte kaldı” ifadelerini kullanan Trump, bencil bir dünya düzeninin zeminini yeniden hazırlıyor. ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna ile Rusya arasındaki müzakereleri hızlandırmak amacıyla baskı yapması aslında süreci kendi belirlediği zaman çerçevesinde yönlendirmeye çalışmasından kaynaklanıyor. Trump’ın göreve geldiği tarihten itibaren devam eden hızlandırılmış barış süreci ön plana çıkıyor. Trump’ın Ukrayna’daki tüm mineral rezervlerinin %50’sinin kullanma haklarının verilmesini öngören teklifi aslında bu değişen stratejinin en önemli yansıması olarak yorumlanabilir. Avrupa bu süreç içerisinde her ne kadar dışarıda kalsa da en azından barış sürecine yönelik adım her iki taraf için de bir yeşil ışık olmaktadır. Bu kapsamda Rusya Dış İşleri Bakanı Sergey Lavrov, yapılan diplomatik görüşmelerin kayıtsız kalmadığını açıkça belirtmiş ve “Sadece dinlemekle kalmadık, birbirimizi duyduk” ifadelerine yer vererek ikili ilişkilerde yaşanan bu dönüşümü de ifade etmiştir. Her ne kadar Trump- Putin cephesinde ılımlı bir hava esse de Ukrayna cephesinde farklı bir durum söz konusu. Hızlandırılmış barış süreci Trump’ın küresel liderliğini daha fazla güçlendirirken; mevcut ittifak ilişkilerinin yönünü değiştirerek kartların yeniden dağıtılmasına yol açmıştır. Bu kapsamda, Avrupa’nın istikrarlı duruşu ve Ukrayna’ya yönelik devam eden destekleri anca Avrupa içerisinde bir bütün olarak hareket etmeleri mümkün olacaktır.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.