Avrupa Şampiyonası'na ev sahipliğinin kazandırdıkları
Olimpiyatlar, şampiyonalar, turnuvalar... Bu tür organizasyonlar; düzenlendikleri ülkelerin destinasyon imajında önemli bir role sahipler. Peki, 2032 Avrupa Şampiyonası'na ev sahipliği yapmak bize ne kazandıracak?
Sportif etkinliklerin etki alanı, içerisinde bulunduğumuz yüzyıl içerisinde oldukça genişlemiş; gerek aktif gerekse pasif olarak kitlelerin spora katılımı artmıştır. Bu durum çoğu zaman sporun bireylerin fiziksel, ruhsal ve mental sağlığına olumlu katkı sağlamasıyla açıklansa da bu yaklaşımın nispeten sığ olduğunu ifade etmek gerekir. Zira içerisinde bulunduğumuz dönemde kitle iletişim araçlarının sunduğu imkânların da olağanüstü boyutlara ulaşmasının etkisiyle sportif etkinliklerden elde edilen kazanımlar artmıştır. Sportif etkinliklerin şehirlerin imajına sağladığı pozitif katkı bunlardan biridir. Ülkelerin ve şehirlerin çok büyük maliyetlere katlanmadan olumlu bir destinasyon imajı oluşturarak turistik hareketliliği artırmasına katkı sağlıyor oluşu, sporun ve sportif etkinliklerin desteklenmesini ve toplumda yaygınlaştırılması çalışmalarına itici güç oluşturmaktadır.
Dünya çapında düzenlenen Olimpiyat Oyunları, Dünya Kupası, Kıta Şampiyonaları, Şampiyonlar Ligi gibi organizasyonlar kitle iletişim araçlarının genişlemesinin etkisiyle dünyanın her yerinden kendisine seyirci bulmakta ve takipçi sayısını günden güne artırmaktadır. Bu organizasyonlar ilgili destinasyonda turistik hareketliliği artırmasının yanı sıra televizyon, akıllı telefon, tablet gibi araçlarla dünyanın her yerinden takip edilmekte; organizasyonun düzenlendiği ülkenin daha yakından tanınmasına, ön yargıların ortadan kalkmasına ve olumlu bir imaj oluşumuna katkı sağlamaktadır.
Örneğin Galatasaray’ın 2000’de UEFA Kupası’nı ve hemen ardından Süper Kupa’yı kazanmış olması, uluslararası basında geniş bir şekilde yer almasını sağlamış ve Türkiye’nin imajına olumlu bir katkıda bulunmuştur. Benzer şekilde Güney Kore’nin 2002 yılında Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmış olması, Rusya’nın 2018 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmış olması bu ülkelere yönelik ön yargıların değişmesine ve olumlu düşüncelerin yayılmasına ortam sağlamıştır. Çok daha yakınlardan bir örnek vermek gerekirse, voleyboldaki gururumuz olan “Filenin Sultanları” gerek Avrupa gerekse dünya çapında zirveye oturarak hem bizleri gururlandırmış; ayrıca Türk kadınının neler başarabileceğini, Türk toplumunun içerisinden ne cevherler çıkabileceğini tüm dünyaya hatırlatmış, Türkiye’nin imajına çok önemli katkılar sağlamıştır.
Ev sahibi ülke olmanın bilinirliği
Söz konusu organizasyonlar sadece ülke bazında değil, düzenlendiği şehirlerin tanınırlığını da artırmaktadır. Organizasyonun düzenlendiği şehre müsabakayı/etkinliği seyretmek amacıyla gelen bir turist, hem para harcayarak ülke ekonomisine katkı sağlamakta hem de edindiği izlenimleri gittiği yerdeki kişilere de aktarmakta; ağızdan ağıza pazarlama adı verilen süreç ile birlikte dünyanın farklı yerlerindeki insanların algıları şekillenmektedir. Söz konusu algıların olumlu düzeyde olması, spor organizasyonlarından bağımsız bir şekilde ilgili destinasyondaki turistik hareketliliği artırmakta ve ekonomik kazanımların zincirleme bir şekilde artışına ortam hazırlamaktadır. Bu nedenle günümüzde hükûmetler uluslararası çaptaki organizasyonların kendi ülkelerinde düzenlenmesi için büyük çaba harcamakta, altyapı yatırımlarını güçlendirme yoluna gitmektedir. Nitekim Türkiye de uzun süredir bu konuda çalışmalarını sürdürmektedir. Ülke çapında spor komplekslerinin niceliğinin ve niteliğinin artırılması, teknolojik imkânlarla donatılmış ve yüksek kapasiteye sahip stadyumların inşa edilmesi bu çalışmalara örnek olarak verilebilir. Bu çalışmaların ilk meyveleri basketbolda dünya kupasına, futbolda şampiyonlar ligi finaline ev sahipliği yapılarak toplanmış olsa da asıl pozitif etkisi 2032 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın ülkemizde düzenlenmesiyle zirveye ulaşacaktır.
Bazı destinasyonların uluslararası çapta başarı sağlayan spor kulüplerine ev sahipliği yapması, söz konusu destinasyonun imajının gelişmesine önemli katkılar sunmaktadır. Örneğin Madrid, Barcelona, Münih, Manchester, Milano, Paris gibi kentler uluslararası seyahatlerde bulunmayan geniş kitleler tarafından dahi bilinmekte ve büyük bir sempatiyle karşılanmaktadır. Bu durumun temelinde, adı sayılan kentlerin dünya çapında üne ve başarıya sahip Real Madrid, Barcelona, Bayern Münih, Manchester City, Milan, Paris Saint Germein futbol takımlarına ev sahipliği yapıyor oluşu yatmaktadır. Söz konusu takımlarla özdeşleşen geniş kitleler, o takımlara ev sahipliği yapan destinasyonla da özdeşleşmekte ve olumlu imaj beslemektedir. Tarafımdan yüksek lisans tezi olarak hazırlanan bir çalışmada bu durum Türkiye’de de test edilmiş, Fenerbahçe taraftarlarının Kadıköy’e yönelik imajlarının yüksek olduğu ve aidiyet besledikleri bilimsel olarak ortaya konulmuştur.
Turizm-destinasyon ilişkisi
Türkiye gelişmekte olan, tasarruf açığı olan ve enerji fakiri bir ülkedir. Dolayısıyla büyüyebilmek için dış kaynaklara ihtiyacı vardır. Borçlanmadan, faiz yükü altına girmeden bu kaynakları elde edebileceği en önemli sektör ise turizm sektörüdür. Turizm sektörü 2022 yılında Türk ekonomisine 46 milyar dolarlık bir katkı sağlamış ve gayrisafi yurt içi hasılanın %5,1’ini oluşturmuştur. Bu rakamlar Türk turizminde bir rekor olmakla birlikte, turizm potansiyelimiz çok daha yüksektir. Söz konusu potansiyeli açığa çıkarabilmek için spor etkinliklerinin itici gücünden faydalanmak oldukça önem arz eden bir konudur.
Bilimsel araştırmalar destinasyon imajının oluşumunda televizyon reklamları, afiş, broşür, internet siteleri gibi araçların; destinasyonları bizzat deneyimleyen kişilerin paylaşımlarına dayanan ağızdan ağıza pazarlamaya kıyasla çok daha etkisiz olduğunu göstermektedir. Zira turistler, reklam ve tanıtım araçlarının yanıltıcı bilgiler içerebileceğini düşünmektedir. Ağızdan ağıza pazarlamada ise destinasyonu ziyaret eden ve o destinasyondan hiçbir maddi menfaati olmayan insanların deneyimlerini aktarması söz konusu olduğundan çok daha güvenilir görülmektedir. Bu durum akıllara şu soruyu getiriyor, birçok insanın muhtemelen ilgilenmeyeceği ve milyonlarca dolar para harcayarak yapılan tanıtım ve reklam faaliyetleri mi daha değerli, yoksa milyonlarca insanın takip ettiği organizasyonlara ev sahipliği yaparak, başarılı spor kulüpleri yaratmak suretiyle marka değerine katkı sağlayarak yapılan, ağızdan ağıza pazarlama ile desteklenen imaj geliştirme çalışmaları mı daha değerli? Bu sorunun cevabı bir spor ülkesi oluşumuz ve Türkiye’nin bacasız sanayisi turizm sektörü bağlamında değerlendirildiğinde, önümüzde çok büyük fırsatların olduğu net bir şekilde görülebilecektir.
Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.