
Ahmet Minguzzi cinayetinin hatırlattığı tehlike: Çocuk çeteleri ve suça sürüklenme sarmalı
Mattia Ahmet Minguzzi’nin ölümü alarm veriyor: Türkiye’de çocuklar suça sürükleniyor, şiddet tırmanıyor. Yeni nesil çeteler ve organize suç tehdidi büyürken, çözüm kök nedenlerde ve kapsamlı mücadelede yatıyor.
24 Ocak 2025’te İstanbul Kadıköy’de yaşanan ve 14 yaşındaki lise öğrencisi Mattia Ahmet Minguzzi’nin hayatını kaybettiği trajik olay, Türkiye’de çocukların ve gençlerin karıştığı şiddet olayları ile çeteleşme sorununu acı bir şekilde kamuoyu gündemine taşıdı. Tanınmış bir İtalyan şefin ve Türk çellist bir annenin oğlu olan Mattia, kendisinden sadece bir ve iki yaş büyük olan 15 yaşındaki B.B. ve 16 yaşındaki U.B. tarafından kalabalık bir sokak pazarında vahşice saldırıya uğradı. B.B. tarafından beş kez bıçaklanan Mattia, yere düştükten sonra U.B. tarafından tekmelendi. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan genç, 14 günlük yaşam mücadelesinin ardından beyin ölümü gerçekleşerek hayata gözlerini yumdu.
Olayın halka açık bir alanda, son derece genç failler tarafından işlenmesi ve saldırı anına ait görüntülerin sosyal medyada hızla yayılması, toplumda büyük bir şok ve öfke yarattı. Mattia’nın gelecek vadeden bir öğrenci olması ve ailesinin kimliği, olayın medyadaki görünürlüğünü ve toplumsal etkisini daha da artırdı. Bu vahim olay, Türkiye’de gençlik şiddetinin dinamiklerini, köken nedenlerini ve önlenmesi gereken acil adımları sorgulama ihtiyacını bir kez daha gözler önüne serdi.
Yasal süreç ve “organize suç” şüphesi
Olayın hemen ardından yakalanan 15 yaşındaki B.B. ve 16 yaşındaki U.B., “çocuğa karşı kasten öldürme” suçlamasıyla tutuklandı. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, her iki çocuk için 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Anadolu 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan davanın ilk duruşması 10 Nisan 2025'te görüldü ve iki tanığın daha dinlenmesi için 8 Mayıs 2025’e ertelendi; sanıkların tutukluluk hâllerinin devamına karar verildi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın davaya müdahillik talebi kabul edildi. Ayrıca sanıklardan birinin doğum belgesinin olmaması nedeniyle, ailenin avukatının talep edeceği kemik yaşı tespiti, ceza indirimi ve yargılama usulleri açısından kritik önem taşıyor.
Ancak olay, basit bir gençlik kavgası veya anlık bir şiddet patlamasının çok ötesinde boyutlara ulaştı. Cinayetin ardından Minguzzi ailesi, sosyal medya ve diğer yollarla sistematik ölüm tehditleri almaya başladı. Ailenin avukatı Rezan Epözdemir, bu tehditlerle ilgili suç duyurusunda bulunduklarını açıkladı. Tehditlerin yanı sıra, Mattia'nın Bahçelievler'deki mezarı defalarca saldırıya uğradı, tahrip edildi ve çiçekleri söküldü. Bu menfur saldırılar, ailenin acısını katmerlerken kamuoyunda büyük tepki çekti.
Tehditler ve mezar saldırılarıyla bağlantılı yürütülen soruşturma kapsamında 5 kişi gözaltına alındı ve “birden fazla kişi ile tehdit”, “silahla tehdit” ve bir şüpheli için ek olarak “ruhsatsız ateşli silah bulundurma” suçlamalarıyla tutuklandı. Ailenin avukatı; mezara yapılan saldırının, duruşma öncesinde aileye ve yargıya gözdağı verme amacı taşıdığını belirtti.
Bu gelişmelerin en çarpıcı olanı ise Minguzzi cinayeti soruşturmasının savcılık tarafından “organize suç örgütü” kapsamına alınması kararı oldu. Bu karar, olayın faillerinin münferit hareket etmediği, daha geniş ve organize bir suç ağıyla bağlantılı olabilecekleri yönündeki şüpheleri ciddi şekilde güçlendirdi. Başlangıçta fevri bir gençlik şiddeti gibi görünen olayın ardından gelen organize tehditler, mezar saldırıları ve soruşturmanın bu yöne kayması, faillerin daha büyük bir yapının parçası olabileceğini veya bu yapının olayı sahiplenerek aileyi sindirme ve adaleti engelleme çabası içinde olduğunu düşündürmektedir. Bu durum, özellikle İstanbul gibi metropollerde ortaya çıkan, gençleri bünyesine katan ve şiddeti bir yöntem olarak kullanan "yeni nesil" çetelerin varlığına ve Minguzzi olayının bu tür bir yapıyla ilişkili olabileceğine işaret ediyor.
Türkiye’de çocuk suçluluğu: İstatistikler ne söylüyor?
Mattia Ahmet Minguzzi vakası, Türkiye’deki çocuk suçluluğunun endişe verici boyutlarını gözler önüne seren münferit bir olay değil. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri, sorunun ciddiyetini ortaya koyuyor. 2022 yılında güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı, bir önceki yıla göre %20,5 artarak 601.754’e ulaştı. Bu çocukların yaklaşık üçte biri (%34,4 - 206.853 çocuk) “suça sürüklenme” nedeniyle güvenlik birimlerine getirildi. 2023’te toplam olay sayısında %10,7'lik bir düşüşle 537.583 olay kaydedilse de suça sürüklenen çocuk sayısı hâlâ yüksek (%33,3- 178.834). CHP tarafından hazırlanan bir rapor ise daha uzun vadeli bir tırmanışa dikkat çekiyor: 2010-2022 arasında suça sürüklenen çocuk sayısında %148'lik bir artış yaşanmış.
Suça sürüklenen çocukların karıştığı en yaygın suçlar yaralama (%39,8 - 2023) ve hırsızlık (%20,8 - 2023). Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma, satma veya satın alma suçları da önemli bir paya sahip (%4,9 - 2023). CHP raporu, 2017-2021 arasındaki beş yıllık dönemde çocukların karıştığı ciddi suçların (cinayet: 3.198, gasp: 12.524, yaralama: 236.003, hırsızlık: 200.173, cinsel suç: 23.942, uyuşturucu: 37.446) yüksek rakamlarına işaret ediyor.
Dikkat çekici bir diğer nokta ise güvenlik birimlerine getirilen çocukların önemli bir bölümünün (%45,2 - 242.875 çocuk, 2023) aynı zamanda mağdur olması. Mağdur çocukların en sık karşılaştığı durumlar ise yine yaralama (%61,3 - 2023) ve cinsel suçlar (%11,8 - 2023). Bu durum, mağduriyet ile suça sürüklenme arasında güçlü bir ilişki olduğunu gösteriyor. Şiddet ve istismara maruz kalan çocuklar; korunma, aidiyet veya intikam gibi güdülerle suça ve çeteleşmeye daha açık hâle gelebiliyor. Mağduriyet, aynı zamanda bir risk faktörü hâline gelerek şiddet döngülerini besliyor.
Suça sürüklenen çocukların büyük çoğunluğu erkek (%88-97), önemli bir kısmı madde kullanıyor ve ezici çoğunluğu şehirlerde yaşıyor. Suçlar genellikle plansız, grupla birlikte hareket edilerek işleniyor.
Kök nedenler: Çocukları suça iten faktörler
Çocukların suça ve çeteleşmeye yönelmesinin ardında karmaşık sosyo-ekonomik ve kültürel nedenler yatıyor:
- Ekonomik yoksunluk ve eşitsizlik: Yoksulluk içinde büyüyen çocuklar, yetersiz beslenme, sağlık sorunları, eğitimden kopma, sosyal dışlanma gibi dezavantajlarla karşılaşıyor. Özellikle kentlerde yaşayan yoksul çocuklar, sokakta çalışmak zorunda kalarak istismar, şiddet ve suç örgütleriyle temas riskine açık hâle geliyor. Türkiye'de çocuk yoksulluğu ve sosyal dışlanma riski Avrupa ortalamasının üzerinde.
- Genç işsizliği: Yüksek genç işsizlik oranları, gençleri hayal kırıklığına uğratıyor ve yasa dışı yollara itebiliyor. Özellikle “Ne Eğitimde Ne İstihdamda” (NEET) olan gençler (Türkiye'de OECD ortalamasının oldukça üzerinde), eğitim ve iş hayatının dışında kalarak marjinalleşiyor ve çetelerin hedefi hâline gelebiliyor. Çeteler, bu gençlere aidiyet, statü ve gelir vaadiyle yaklaşabiliyor.
- Aile ve eğitim sorunları: Parçalanmış aileler, aile içi şiddet, ebeveyn ilgisizliği, çocukların duygusal ve davranışsal sorunlar yaşamasına neden oluyor. Okul devamsızlığı, başarısızlık ve okuldan kopma, çocukları koruyucu sosyal ortamlardan mahrum bırakıyor ve suça karışma riskini artırıyor.
- Göç ve kentleşme: Özellikle kırdan kente göç eden ailelerin çocukları, uyum sorunları ve sosyal destek eksikliği nedeniyle marjinalleşmeye ve suça daha açık hâle gelebiliyor.
Türkiye’de gençlik çeteleri: “Yeni nesil” tehlikesi
Türkiye’deki gençlik çeteleri üzerine yapılan araştırmalar iki farklı profile işaret ediyor. Bazı çalışmalar, bu grupların öncelikli olarak suç işlemek amacıyla kurulmadığını, daha çok aidiyet, korunma gibi sosyal ihtiyaçları karşılayan, gevşek yapılı gruplar olduğunu öne sürüyor.
Ancak son dönemde, özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde, “yeni nesil çeteler” olarak adlandırılan farklı bir yapı belirginleşiyor. Daltonlar, Redkitler, Anucurlar gibi isimlerle anılan bu gruplar, genellikle 16-25 yaş arası Z kuşağı gençlerinden oluşuyor. Geleneksel mafya yapılarından farklı olarak kendi kurallarını (“racon”) oluşturuyor, kontrolsüz ve acımasız şiddet kullanıyorlar. Uyuşturucu ticareti, gasp, haraç, silah kaçakçılığı, kiralık katillik gibi ağır suçlara karışıyorlar.
Bu çetelerin en dikkat çekici özelliği ise Z kuşağı kültürünü aktif olarak kullanmaları. Rap müziğin “drill” ve “gangsta rap” alt türleri, popüler dizilerdeki suç figürleri ve özellikle TikTok gibi sosyal medya platformları üzerinden propaganda yapıyor, üye çekiyor ve bir tür “suç estetiği” yaratıyorlar. Şarkılarda, videolarda şiddet, kolay para, lüks yaşam ve güç gösterisi romantize ediliyor. Bu durum, sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı ve gelecek kaygısı taşıyan gençler için tehlikeli bir çekim merkezi oluşturuyor. Bu yeni nesil çetelerin, belirli bir ideolojiden ziyade rant kavgası ve çıkar elde etme motivasyonuyla hareket ettiği, hatta uluslararası bağlantılar kurabildiği belirtiliyor. Minguzzi cinayeti soruşturmasının “organize suç örgütü” kapsamına alınması, faillerin bu tür yeni nesil, daha organize ve şiddet odaklı bir çete yapısıyla bağlantılı olabileceği ihtimalini güçlendiriyor.
Uluslararası perspektif: Küresel bir sorun
Gençlik çeteleri küresel bir sorun. Avrupa’da (İsveç gibi istisnalar olsa da) çeteler genellikle ABD ve Latin Amerika’dakilere kıyasla daha az organize ve daha az ölümcül şiddet eğiliminde. Latin Amerika ise MS-13 gibi uluslararası çetelerin kök saldığı, aşırı şiddetin yaygın olduğu bir bölge. Burada yoksulluk, eşitsizlik, zayıf devlet yapıları ve uyuşturucu ticareti gibi derin yapısal sorunlar çeteleşmeyi besliyor. Baskıcı “demir yumruk” politikaları genellikle başarısız oluyor. ABD’de çeteler yoksul şehir merkezlerinde yoğunlaşıyor ve üyeleri yüksek oranda suça karışıyor. ABD'nin yaklaşımında risk ve koruyucu faktörlerin sistematik analizi ve OJJDP Kapsamlı Çete Modeli gibi çok paydaşlı, kanıta dayalı müdahale programları öne çıkıyor.
Türkiye, bu farklı eğilimlerin bir karışımını yaşıyor gibi görünüyor. Sosyo-ekonomik sorunlar, kentsel yoğunlaşma, “yeni nesil” çetelerin yükselişi ve organize suçla potansiyel bağlantılar, endişe verici bir tablo çiziyor. Minguzzi vakasındaki organize suç boyutu, Türkiye’deki bazı çete faaliyetlerinin daha ciddi ve kökleşmiş bir yöne evrildiğine dair önemli bir işaret olabilir. Sorunun daha da kötüleştiği bölgelerdeki kalıplara (Latin Amerika gibi) yakınlaşma riski, ancak ateşli silahlara erişim, organize suç ağlarının gücü ve devletin etkinliği gibi faktörlere bağlı olacaktır.
Çözüm yolları: Kapsamlı ve koordineli mücadele
Uluslararası deneyimler, gençlik suçluluğu ve çeteleşmeyle mücadelenin tek boyutlu yaklaşımlarla (sadece polisiye tedbirler veya sadece sosyal programlar) başarılı olamayacağını gösteriyor. Etkili stratejiler, çok yönlü, koordineli ve kanıta dayalı olmalı. ABD’nin OJJDP Kapsamlı Çete Modeli, şu beş temel stratejiyi birleştiren başarılı bir örnek olarak öne çıkıyor:
- Topluluk seferberliği: Yerel halkın, STK'ların, kamu kurumlarının katılımı ve iş birliği.
- Fırsat sunma: Eğitim, mesleki eğitim ve istihdam programları.
- Sosyal müdahale: Risk altındaki gençlere ve ailelerine yönelik danışmanlık, tedavi gibi hizmetlere erişim (sokak sosyal çalışması vb.).
- Baskı/denetim: Şiddete odaklanan, hedeflenmiş ve denetimli kolluk faaliyetleri (ancak her zaman yardım teklifleriyle birlikte).
- Örgütsel değişim: Kurumların politika ve prosedürlerini iyileştirmesi, iş birliğini güçlendirmesi.
Bunların yanı sıra erken çocukluk programları, okul temelli önleme (sosyal-duygusal öğrenme, destek), toplum temelli gençlik programları, mentorluk, uzmanlaşmış mahkemeler, bilişsel davranışçı terapi, rehabilitasyon ve yeniden entegrasyon programları da önem taşıyor.
Türkiye için öneriler
Uluslararası deneyimler ışığında, Türkiye için şu somut adımlar önerilebilir:
- Ulusal kapsamlı strateji: OJJDP modelinden ilhamla çok kurumlu iş birliğine dayalı, ulusal bir strateji benimsenmeli ve siyasi kararlılıkla uygulanmalıdır.
- Veri ve analiz: Çocuk suçluluğu, mağduriyeti ve çete faaliyetlerine ilişkin standart, düzenli ve ayrıntılı veri toplama ve analiz kapasitesi güçlendirilmelidir.
- Önleme ve erken müdahaleye yatırım: Kaynaklar, kanıta dayalı aile, okul ve toplum temelli önleme programlarına yönlendirilmelidir.
- Sosyo-ekonomik nedenlerle mücadele: Özellikle NEET gençlere yönelik iş gücü piyasası odaklı eğitim ve destek programları geliştirilmeli, çocuk yoksulluğu ve eşitsizlikle mücadele edilmelidir.
- Kültürel olarak duyarlı müdahaleler: “Yeni nesil” çetelerin kültürel referanslarını anlayan özel müdahale programları (sokak sosyal çalışması vb.) tasarlanmalı, profesyoneller bu konuda eğitilmelidir.
- Çocuk adalet sistemi reformu: Sosyal inceleme raporları iyileştirilmeli, tutuklama ve hapse alternatifler (toplum temelli programlar) önceliklendirilmeli, rehabilitasyon güçlendirilmelidir.
- Hedeflenmiş baskı: En çok şiddet üreten gruplara odaklanan, istihbarata dayalı baskı stratejileri, her zaman somut yardım ve çıkış yolları teklifleriyle birleştirilerek uygulanmalıdır. Aşırı baskıcı yaklaşımlardan kaçınılmalıdır.
- “Organize suç” bağlantısıyla mücadele: Gençlik çeteleri ile organize suç ağları arasındaki bağlantılar (liderlik, finans, tedarik zincirleri) aktif olarak soruşturulmalı ve çökertilmelidir.
Mattia Ahmet Minguzzi'nin trajik ölümü, Türkiye'nin acilen yüzleşmesi gereken derin bir soruna işaret ediyor. Sadece semptomları değil; kök nedenleri hedef alan, bütüncül, koordineli ve kanıta dayalı stratejilerle çocukların ve gençlerin suça itilmesini önlemek ve onlara daha güvenli bir gelecek sunmak mümkün.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.