11 April 2025

ABD ve Çin’in karşılıklı vergi restleşmeleri nasıl sonuçlanacak?

Son yıllarda küresel siyasetin en çalkantılı başlıklarından biri hâline gelen ABD-Çin gerilimi dünya kamuoyunu meşgul ediyor. ABD ve Çin’in karşılıklı vergi restleşmeleri ne anlama geliyor? ABD ekonomisinde stagflasyon yaşanır mı? AB, ABD-Çin gerilimine nasıl yaklaşacak? Gelin birlikte bakalım…

Hatırlarsanız seçim öncesi Başkan Donald Trump’ın vaatlerinde; gelir gelmez enflasyonu düşüreceğine, artan market fiyatlarını indireceğine ve alım gücünü hemen yükselteceğine yönelik vaatlerinin olduğunu görüyorduk. Ancak Ocak ayından bu yana ABD enflasyonunda böyle bir gerilemeye şahit olmadık. Trump da bunun üzerine 2 Nisan’ın çok önemli bir gün olacağını aylar öncesinden söylemeye başladı ve ilk olarak bu tarifeleri “Liberation Day” (Kurtuluş Günü) olarak adlandırdığı bir konuşmada duyurdu ve bu adımın ABD ekonomisini güçlendireceğini savundu.

2 Nisan’da açıkladığı ülkelere yönelik o geniş kapsamlı gümrük tarifeleri, küresel ekonomi ve uluslararası ilişkiler üzerinde derin etkiler yarattı. Trump’ın yeni gümrük tarifelerini açıklaması, yalnızca ticaret savaşlarının resmen başladığını göstermiyor; aynı zamanda uluslararası sistemdeki güç mücadelesinin artık daha da açık bir şekilde ekonomik cephe üzerinden ilerlediğini de gösteriyor bizlere. Baktığınızda Trump’ın gümrük tarifeleri açıklaması, başta Çin olmak üzere dış ticaret fazlası veren ülkelere karşı Amerikan üreticisini koruma hedefi taşıyor. Çünkü Trump’a göre üretim, artık Amerika Birleşik Devletleri’ne kaymalı. Ancak kısa vadede bu adım, ABD finans piyasalarında ciddi bir güven erozyonuna yol açtı. Zira ABD finans piyasalarında 2020’den bu yana en büyük düşüşün yaşandığına şahit olmaktayız.

Piyasa, bu korumacı adımları uzun vadeli bir ekonomik belirsizlik ve maliyet artışı olarak okuyor. Şöyle ki ABD’nin iç siyasetinde bu strateji, “Önce Amerika!” söylemini destekleyen milliyetçi-muhafazakâr seçmene verilen güçlü bir mesaj. Ancak unutulmamalı; bu tür ticaret savaşları, kısa vadede bazı sektörleri korusa da orta ve uzun vadede tüketiciye daha pahalı ürünler, işletmelere ise daha düşük rekabet gücü ve küresel pazarlarda daralan ihracat fırsatları olarak geri dönecektir.

Trump’ın yeni kararına baktığımızda, gümrük tarifelerine misilleme kararı almayan yaklaşık 75 ülkeye uygulanan yeni vergi oranlarının 90 gün boyunca durdurulduğunu ve bu ülkelerin bu süre zarfında yalnızca %10’luk temel vergiyi ödeyeceğini görüyoruz. Ancak en büyük rakibi Çin hariç. Hatta Trump, Çin’e yönelik tarifeleri %145’e çıkardı. Çünkü Çin Maliye Bakanlığı, ABD ürünlerine ek tarife uygulanacağını ve böylesine bir ekonomik yaptırıma boyun eğmeyeceğini dile getiriyor.

ABD ve Çin ekonomisi bir çıkmazın içine sürüklenmiş durumda

Şu anda hem ABD hem de Çin, uzun vadeli ekonomik etkiler doğurabilecek bir çıkmazın içine sürüklenmiş durumda. ABD, küresel ekonomik ticaretin lideri konumunda bir ülke. Çin ise küresel ölçekte en büyük üretici konumunda olup, nüfusunun iç tüketiminden çok daha fazla üretim yapıyor. Uluslararası Para Fonu’na göre, ABD ve Çin birlikte küresel ekonominin yaklaşık %43’ünü temsil ediyor. ABD Ticaret Temsilciliği’nin verilerine göre, iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2024’te 582,4 milyar dolara ulaşmış durumda. ABD, Çin’e 143,5 milyar dolar değerinde ürün ihraç ederken, Çin’den ABD’ye 438,9 milyar dolarlık ürün ithal edilmiş. Dolayısıyla bu iki ülke arasındaki ticaret hacmi oldukça fazla.

Ama Trump’ın %145 oranındaki gümrük tarifesinin ne anlama geldiğini daha basit bir şekilde aktarmak gerekirse; örneğin Çin, ABD’ye bir kalem satmak istediğinde %145 oranında bir gümrük tarifesiyle karşılaşacak ve o kalemin fiyatı oldukça artacaktır. Yani Çin’den alınan kalemin fiyatı 1 dolar ise Trump’ın uyguladığı %145’lik vergi ile bu kalemin ABD pazarında fiyatı 2,45 dolar olacak. Bir de bunu teknoloji ürünleri ve otomotiv sektöründe düşünürseniz gerçekten çok büyük bir oran. Bu durum, Çin şirketlerinin pazara daha pahalı bir ürün sunmasına ve dolayısıyla tüketicilerin de daha yüksek fiyatlarla karşılaşmasına neden olup; aynı zamanda tüketicilerin Çin menşeili ürünleri tercih etmemesine ve maliyet olarak daha uygun olan ürünü seçmesine zemin hazırlayacaktır. Ek olarak böylesine bir durum bir zaman sonra yabancı yatırımların azalması, tedarik zincirlerinin bozulması ve şirketlerin belirsizlik nedeniyle yatırım kararlarını ertelemesi gibi olumsuz sonuçlar da doğurabilecektir.

ABD ekonomisinde stagflasyon riski artıyor

Dolayısıyla ABD ve Çin arasındaki gümrük tarifelerinin karşılıklı bir şekilde artması, “kazan-kazan” politikası değil de günün sonunda “kaybet-kaybet” politikasına doğru evrilebilir. Diğer taraftan, Trump’ın bu politikasıyla birlikte hisse senetlerinde büyük bir düşüş yaşandı. Bu durum, ABD ekonomisinde stagflasyon riskini artırırken, işsizlik oranlarında da artışa yol açabilir. Stagflasyon kavramı, “stagnation” ve “inflation” kelimelerinin birleşiminden meydana geliyor. Yani, ekonomide durgunluğu ve büyümenin olmamasını ifade ederken eş zamanlı olarak enflasyonun giderek artması anlamına geliyor.

Stagflasyon, normalde ekonomik durgunluk dönemlerinde enflasyonun düşmesi beklenirken, her iki durumun aynı anda yaşandığı anormal bir durumdur. 1970’ler gibi bazı dönemlerde, özellikle petrol krizleri gibi dışsal şoklar nedeniyle stagflasyon yaşanmıştı. Bu tür bir ekonomik ortam, politika yapıcılar için oldukça zorlayıcıdır, çünkü enflasyonu kontrol altına almak için uygulanan politikalar genellikle büyümeyi daha da yavaşlatabiliyor.

Ama Trump stagflasyon riskine karşı kulağını tıkamış durumda ve böyle bir riskin yaşanmayacağını vurguluyor. Dolayısıyla artan enflasyon, yavaşlayan ekonomik büyüme ve uluslararası ticaret ilişkilerinin gerilmesi gibi riskler göz önünde bulundurulduğunda, bu politikaların dikkatle değerlendirilmesi gerekir. Trump’ın gümrük tarifeleri stratejisi yalnızca ABD ekonomisini değil, küresel ekonomik dengeleri de doğrudan etkiliyor. Avrupa Birliği ülkeleri, Kanada ve Meksika gibi büyük ticaret ortakları; bu tür korumacı adımlara karşı genellikle misilleme tarifeleriyle yanıt vereceğini ifade ettiler. Şimdi AB ülkelerine baktığımızda, özellikle ABD’ye karşı tarım ve otomotiv sektörlerine yönelik misilleme yapması olası. Hâlihazırda AB Komisyonu, ABD’nin AB’den çelik ve alüminyum ithalatına gümrük vergisi koyma kararına karşı hazırlanan tedbirleri içeren teklifin üye ülkeler tarafından kabul edildiğini açıkladılar.

Dolayısıyla AB’nin karşı tarife koyma kararı, küresel ticaretin tıkanmasına ve belirsizliğin artmasına yol açabilir. Diğer taraftan, AB’nin ABD’ye karşılık olarak gümrük vergilerini üç aşamada uygulamayı tercih etmesi, diplomatik bir dengeyi koruma amacını güdüyor gibi görünüyor. AB, müzakereleri sürdürerek dengeli bir çözüm arayışı içinde olduğu kadar aynı zamanda karşı önlemleri askıya alma seçeneğini de masada tutuyor. Bu bağlamda AB, ABD ile ilişkisindeki çıkarlarını savunurken, aynı zamanda diplomatik gerilimi de tırmandırmak istemiyor açıkçası. Tüm bu yaşananları bir bütün olarak değerlendirmemiz gerekirse eğer, küresel ticaretin karşılıklı bağımlılık üzerine kurulu olduğuna tekrardan şahit oluyoruz. AB ve

ABD, birbirlerinin en büyük ticaret ortakları arasında yer alıyor. Tarife artırımları, her iki taraf içinde maliyetli sonuçlar doğuracaktır. Örneğin, ABD’nin AB’ye uyguladığı gümrük tarifeleri, Amerikan tüketicilerini daha pahalı mallarla karşılaştırırken, AB’nin misilleme tarifeleri de ABD firmalarının Avrupa pazarına girmelerini zorlaştırabilir.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...