}
05 December 2024

Uğur Pektaş: “Kendini bulan insan her yerde hakikati yaşar”

TRT’nin dijital platformu “Tabii”de yayımlanan “Mahsusa: Trablusgarb” adlı dizide Ömer Muhtar’ı canlandıran oyuncu Uğur Pektaş, 11 yıl süren suskunluğunu bozdu. Kendisiyle içinde bulunduğu projelere, uzun süre ekranlardan uzak kalma nedenlerine ve hayatındaki evrelere dair sohbet ettik.

Uzun süren suskunluğunuzu bozuyorsunuz. Kamuoyunda artık çalışmadığınıza ve kendinizi uhrevi konulara adadığınıza dair pek çok haber yapıldı. Hâlbuki bir süredir “Mahsusa: Trablusgarb” adlı dizide rol alıyorsunuz. Gerçek manada neler yapıyorsunuz?

Ben zaten bir insanın her gün sürekli sabahtan akşama kadar, aynı saatler arası çalışma sistemine uygun olduğuna pek inanmıyorum öncelikle. İnsan fıtratı gereği zaman zaman kendi içine dönüp yaşadığı deneyimleri demleyip, tefekkür ederek dengeye gelmeye ihtiyacı olan bir varlık. Hele ki bu varlık ilk defa baba olup insanın en saf hâliyle karşılaştıysa. İşte bu noktada kimisi için çocuğu dışında hiçbir şey umurunda olmuyor ve gerçek manada o saflığa ulaşmak istiyor. O yüzden uzun yıllar zamanımı setlerde değil, oğlumla geçirdim.

“Arka Sokaklar” dizisi ve “Survivor” yarışması sonrası ekranlardan uzak kalmak sizin tercihinizdi o hâlde?

Bu bir tercihti elbette. İşi her zaman bulabilirim ama çocuğumun bir anını kaçırırsam onu yakalayamam diye düşündüm. Ayrıca sete gidip oğlumu başkalarına emanet etme düşüncesi bana ters geldi. Oğlum ve kendi içsel yolculuğum ağır bastığı için setlerden uzak kaldım. Geçtiğimiz yıl da “Mahsusa: Trablusgarb” ile setlere dönüş yaptım.

“Tabii” platformunda ekrana gelen “Mahsusa: Trablusgarb” adlı dizi içinize sinen proje oldu öyleyse?

Çalışma şartlarının çok zor olmasına rağmen ellerinden ve yüreklerinden gelenin en iyisini yapan çok değerli bir ekiple çalışmaktan ve böyle kıymetli bir projenin bir parçası olmaktan dolayı çok memnunum. Atalarımızın neler yaşadığını hiçbir zaman tam olarak anlayamasak bile onların hayatına kısa bir süreliğine misafir olmak bana çok iyi geldi. Sizin vesilenizle bu projeye dâhil olmuş, emek vermiş herkese teşekkür etmek isterim. Sıcak evlerinde bizi izleyen seyircilerimize bu yapımın sadece bir dizi olmadığını hatırlatmak isterim. Umarım bir gün atalarımızın bizlere bıraktığı emanetlerin farkına varırız.

Libya’nın sembol isimlerinden “Çöl Aslanı” lakaplı Ömer Muhtar’ı canlandırmak sizi bir hayli etkilemiş gibi görünüyor. Yanılıyor muyum?

Bazı insanlar Allah’ın dostu, askeri olurlar. Ömer Muhtar da o insanlardan biri bence. Onun ruhu bana çok şey öğretti, umarım seyircilere de öğretir.

“Oğluma bakarak var olan yanlış kodlarımı güncelledim”
Konuşmamızın başında oğlunuz Murathan’a vurgu yaptınız… Şu an kendisi liseye gidiyor. O doğduktan sonrası hayatınızda neler değişti?

Murathan doğunca kalbimde büyük bir sevgi patlaması oldu. Hayata ve insanlara karşı çok hassaslaştım. Onun naifliğini ve tertemiz oluşunu gördükçe kendimde var olan yanlış kodları değiştirmem gerektiğini hissettim. Oğluma bakarak var olan yanlış kodlarımı güncelledim. Hâlen mücadelemin sürdüğünü ifade edebilirim.

 “Hayat bir yolculuktur ve her yolculuk, kendini keşfetme fırsatıdır” derler. Siz yolculuğunuzun hangi aşamasındasınız?

Tabii ki değişim devam ediyor. Ben yolculuğumun hangi aşamasındayım bilmiyorum kendi haritamın gidilmemiş yerlerini merak ediyorum. Varoluş sebebimi kavrama yolunda mücadele ediyorum birçok insan gibi.

Oğlunuz Murathan’ın dünyaya gelmesi sizin şuurlu bir yolculuğa çıkmanıza vesile oldu öyleyse.

Az önce de belirttiğim gibi oğlum Murathan dünyaya geldikten sonra o sevgi beni başka bir noktaya getirdi. Eşimden boşandıktan sonra da o ruh hâli ve arayış ile bugünlere geldim. Ayrılmış bir aileden geldiğim için benim de boşanmam bazı şeyleri sorgulamama sebebiyet verdi. Çocuğumun benzer sıkıntıları yaşamaması için ailemden bana geçen kodları değiştirmeye karar verdim. Kodlarımı değiştirmeye başlayınca yansımam da değişmeye başladı.

“Alice’in tavşanı gibi ilerliyorum”
Nasıl mesafe kat ediyorsunuz peki?

Alice nasıl ki tavşanı takip etmişti, ben de ruhumu takip ediyorum. Ruhumu dinleyerek bana hissettirdiklerini dikkate alarak oradan oraya sırtımda heybemle doğru cevapları aramaya koyuldum. Bazen Alice gibi tavşanın deliğine girip gölge taraflarımla yüzleştim, bazen de yolda karşıma çıkan spiritüel danışmanlar ve şaman rehberlerle konuştum. Kimi zaman da mürşid-i kâmiller ile arşa çıktım. Yol size her şeyi hediye ediyor, siz yeter ki samimi olun.

Bildiğini yaşamak çok kolay aslına bakarsanız. Siz çile çekmeyi göze alanlardansınız bir noktada sanki…

Herkesin bir yolu var; kimi hancı kimi yolcu. Kimi yaşamayı tercih ediyor kimi de yaşayanların yaşadıklarını konuşmayı tercih edip gerçekten yaşamadan ölmeyi… Kimi çile çekmeyi kimi de çile çektirmeyi…

Sanat dünyasının renkli ve sahte yaşantısı sizi rahatsız etti mi?

Kişi kendiyle yüzleşmekten korktuğu sürece her yer ona sahte olabilir. Her sahteliğe kanabilir, kandırabilir. Her yerde maskeler takabilir aslında. Bunu sanat dünyası olarak sıkıştıramayız bence. Gerçekten kendini bulmuş birisi de nereye girerse girsin her yerde hakikati yaşar.

“Heybeme Ömer Tuğrul İnançer’in sofrasından pek çok güzellik koydum”
2022’de yazar, avukat ve mutasavvıf Ömer Tuğrul İnançer’in cenazesindeki hâliniz bir hayli dikkat çekmişti. Tasavvufa dair bir ilginiz söz konusu mu?

Yolda karşıma mürşid-i kâmiller çıktı demiştim az önce. Ömer Tuğrul İnançer de onlardan biriydi. Heybeme İnançer’in sofrasından pek çok güzellik koydum. Bilgili, donanımlı ve bütün bunları hâl olarak yaşayan değerli bir zat idi. Sevdiğim birine ahde vefa gösterip son yolculuğunda onu yalnız bırakmamam dikkat çekti niyeyse… Tasavvuf, dünyada kolayca bulamayacağın çok değerli, lezzetli bal gibi düşünün. Ruhu besleyen ve büyüten… Tatmayanlar ne bilsin…

“‘Arka Sokaklar’ hayat döngümü değiştirdi”
Oyunculuk kariyerinize tekrar dönecek olursak… “Arka Sokaklar” dizisinde Murat rolüyle geniş çevrelerce tanındınız. Dizi hâlâ devam ediyor. Bu diziye dair neler söylersiniz?

“Arka Sokaklar” süreci bana çok değerli hediyeler verdi. Sürekli tekrar yayınlarından ve çok uzun yıllar sürmesinden dolayı insanların bilinçaltına kadar indik. İzleyenler için evlerinden biri olduk. Bize kalplerini açtılar ve bizi sevdiler. Bu sevgi çok kıymetli bence. Bize olan sevgiden dolayı birçok insan polis olmayı seçti. Dışarda karşılaştığım pek çok polisten bunu duydum.

İki kez “Survivor”da mücadele ettiniz. 2005’te birinci oldunuz, 2020’de de sakatlığınız nedeniyle maceranız kısa sürdü. Sizin için nasıl deneyimlerdi?

Aslında bir kez mücadele ettim, o da ilkindeydi. İçimdeki çocuğun çok mutlu olduğu bir süreçti. Kendimden kendime olan yolculuğumun en önemli süreçlerinden biriydi. Kendi zayıflıklarımı ve güçlü yanlarımı gördüm.

2020’de katıldığınız “Survivor”? Yaşadığınız sakatlık nedeniyle bir hayli kısa sürmüştü…

2020 yılındaki “Survivor”a katılma sürecim ve ada maceram bir hayli ilginçti. Bir yandan oğlumu İstanbul’da bir başına bırakıp gitmek istemiyordum, bir yandan da oraları tekrar deneyimlemek istiyordum. Dominik’e gideceğim gece, uçağın kalkmasına 5-6 saat kala oğlum ağlamaya başlayınca neye uğradığımı şaşırdım. Onun o hâli benim için “Survivor”ın gitmeden bitmesi anlamına gelmişti… Oradan dönebilmem için kendimi sakatlamam gerekiyordu. Bütün hücrelerime “Sakatlanmam gerekiyor” emrini verdim. 10 gün içinde geri dönüp oğluma verdiğim sözü tutabildim.

“Aşk, seni Leyla’dan Mevlâ’ya götürmüyorsa aşk değildir”
Biraz da aşk üzerine konuşalım… Aşk varlığını her zaman koruyor ancak yaşa ve deneyimlere göre biçim değiştiriyor. Günümüzde aşkın ve aşka olan bakışın evrildiği noktayı nasıl buluyorsunuz?

Aşk insanı en hızlı şekilde kendine kavuşturan değişim programı bence. Aşk insana sevgiyi, muhabbeti ve merhameti öğretiyor. En önemlisi de dönüştürüyor. Karşı cinse duyduğun aşk, seni Leyla’dan Mevlâ’ya götürmüyorsa aşk değildir. Kâinattaki her şeye sevgiyle bakabilmek, yaratılanı yaratandan ötürü sevebilmek öyle kolay değil.

Şu noktada kalp ritminizi değiştiren birisinden söz edebilir misiniz?

Kalbim, ruhumla buluştu. İçimdeki asıl buluşma gerçekleşti, kendi ritmine kavuştu. Yolculuğun asıl amacı kendine kavuşmak değil midir? (Gülüyor)

Savaşlar, cinayetler ve tahammülsüzlük çağımızın en büyük sorunlarından… Dünya üzerinde bir sevgisizlik olduğunu düşünüyor musunuz?

Yaşadığımız acı olayları düşünürsek bir sevgisizlik söz konusu. İnsanlar zaten artık en çok kendini seviyor. Kimileri de yapılan evliliklere bile “Buradan ne çıkar sağlarım?” diye bakıyor.

“Kendi özgünlüğümüzü keşfetmemiz gerekiyor”
Biraz da dünyevileşme söz konusu sanki öyle değil mi?

Tabii, dünya bizi çok güzel kandırıyor. Niye dünyaya geldiğimizi anlamadan koskoca bir hayat yaşıyoruz fark etmeden…

Sosyal medyaya da parantez açacak olursak… Instagram’ı da doğal ve özgün bir şekilde kullanıyorsunuz. Bu, günümüzde geçer akçe değil tabii. Ama bu durum sizin de pek umurunuzda değil sanki?

Ne yaparsanız yapın birileri sizi ya sever ya da size söver… O yüzden ya kendin olacaksın ya da dışardaki insanlardan onay, sevgi ve saygı almak için maskeler takacaksın.

Paylaştığınız fotoğrafların altına, “‘Arka Sokaklar’a geri dön” ve “Zeynep ile Murat’ı çok özledik” şeklinde yorumlar yapılıyor. Bu yorumlardan sıkıldınız mı?

Zeynep ve Murat’ın yaşadığı aşk çok saftı. O saflığı seyreden insanlar büyüdü ve şimdi de özlemlerini dile getiriyorlar. Bunu doğal karşılıyorum.

“Velayet eşit olmalı”
Konu Zeynep ve Murat’a gelmişken… Eski defterleri çok açmak istemediğinizi biliyorum ama bir dönem eski eşiniz Gamze Özçelik ile velayet krizi yaşadığınız basına yansımıştı. Günümüzde velayet davaları da sıklıkla gündeme geliyor. Buna dair neler söylersiniz?

Ben her zaman dengeden yanayım. Bence mahkeme, çocukların velayetini sadece anneye veya sadece babaya vermemeli. Velayet eşit olmalı. Eğer velayeti tek bir kişiye verirseniz, kişi içinde dönüştüremediği negatif duygulardan dolayı velayeti silah olarak karşı tarafa ve çocuğa karşı kullanabilir. Velayet tehlikeli bir silah, o yüzden bir kimseye verilmemeli.

Sohbetimizin sonuna geldik… Son olarak bundan sonraki süreçte içerik bakımından ne tür projelerde rol almak istersiniz?

Diziler, filmler, TV programları ve haberler… İnsanları negatif ya da pozitif olarak programlıyor. Birçok insan bunun farkında bile değil. Bu yüzden içerik bakımından insanlara güzel duygular ve fikirler veren projelerde rol almak, bana kendimi iyi hissettirecektir.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...