KKTC Cumhurbaşkanlığı Engelliler Komitesi Başkanı olarak kayda değer hizmetler yapıyorsunuz Ahmet Bey. Bu noktada bilmeyenler için kendinizden daha kapsamlı bahseder misiniz?
1975 yılında Osmaniye’de doğdum. 1977 yılında ailemle birlikte KKTC’ye göç ettim. 1980 yılında Tatlısu’da evimin önündeki kaldırımda kamyonun çarpması sonucu sağ ayağımı diz altından kaybettim. 1997 yılında Mustafa Çelik sayesinde tekerlekli sandalye basketboluyla tanıştım. Kendisi hem bu spor dalının gelişmesinde hem de benim bu alana dâhil olmamda büyük katkı sağlamıştır. Uzun yıllardır da Cumhurbaşkanlığı Engelliler Komitesi Başkanlığı’nın yanı sıra KKTC Vakıflar’ın başkanlığını üstleniyorum.
Bu görevleri üstlenirken en büyük motivasyon kaynağınız nedir?
Bilhassa engelli bireylerin de spor yapabileceğini tüm dünyaya gösterebilmek büyük bir motive kaynağı. Engelli bireylerin karamsarlıktan sıyrılıp dönüşüm içerisine girerek gelecekten umut duyan ve hedefleri olan bireyler hâline gelmesinin verdiği olumlu hissiyatın tarifi yok. Engelli basketbolcular da diğer futbolcu veya basketbolcular gibi milyonların aynı anda sevinip üzülmesine vesile olabilirler. Spor yapan pek çok engelli bireyin ailesinin geçimini rahatlıkla üstlendiğini biliyorum. Bu da çok önemli bir husus. Burada tekerlekli sandalye basketbolunun gelişimine büyük katkı sunan Özgür Gürbulak’a da ayrıca teşekkür etmek gerekiyor.
KKTC'li gençlere dünyanın spor ambargosu uyguladığını biliyoruz. Buna dair neler söylersiniz?
40 yılı aşkın bir süredir kapanmayan bir yara diyebiliriz. Burada dünyanın iki yüzlülüğüne şahit oluyoruz esasında. Bilhassa Batı ülkeleri sık sık demokrasi, hukuk, eşitlik ve medeniyet kavramlarına başvuruyor ancak bu kavramlar KKTC olunca hasıraltı ediliyor. Ancak Türkiye’nin siyasi, güvenlik ve sosyal yönden güçlü olması her yönden bizim de işimize geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katkıları da göz ardı edilemez bu noktada. Kendisinin New York’ta gerçekleşen son BM toplantısında “KKTC dünya tarafından tanınsın” çağrısını çok değerli buluyorum. KKTC dünya tarafından tanınırsa bizim işlerimiz de kolaylaşır.
KKTC’ye pek çok alanda uygulanan ambargoların sonuçları nelerdir?
Bizim sporcularımızın da diğer ülkelerdeki sporcular gibi uluslararası platformlarda yarışmasını istiyoruz ama ne yazık ki şimdilik bu mümkün gözükmüyor. Bize “hayalet ülke” gibi davranılmasından bıktık. Batı ülkeleri bizi, “İşgal altındaki topraklardan geliyorsunuz” diyerek dışlıyorlar. Ama Türkiye her daim yanımızda. Uzun yıllardır Türkiye kanalıyla Avrupa Kupaları’nda boy gösteriyoruz neticede. Bu da bize büyük bir güç veriyor.
Engelli bireyleri spora ikna süreci düşünüldüğü kadar kolay mı?
Hiç kolay değil. Takdir ederseniz zihinlerinde belli kalıplar ve utanma duygusu oluyor. Bizler sevgi odaklı diyaloglar kurarak engelli bireylerin zihnindeki negatif algıları ve topluma karışma korkusunu yenmesine vesile oluyoruz. Bugüne kadar yılmadık, bundan sonra da yılmayacağız. Heyecanımız ve hırsımız bir hayli fazla. 1996 yılından bu yana tekerlekli sandalye basketbolunun yanı sıra atış, maraton ve masa tenisi alanında 250’den fazla lisanslı sporcu yetiştirmiş olmak, ektiğimiz tohumların yeşerdiğini gösteriyor olsa gerek.
Tekerlekli sandalyelerin maliyeti sizi zorluyor mu?
Bu sandalyeler özel materyallerden yapılıyor. Bundan 5-6 yıl önceye kadar ithal ediliyordu. Türkiye’de tekerlekli sandalye üretimi arttı. Bu oldukça güzel bir gelişme. Sandalyelerin tanesi ortalama 4 bin euro. Bizi esas zorlayan ve üzen ise salonların yeteri kadar seyirci ile dolmaması diyebilirim. Popüler bir spor dalı olmadığı için tuvalet konusunda da sıkıntılar yaşanıyor. Ama yetkili kişilerin desteği ve halkın bu spor dalına teveccühü ile bunlar da aşılacaktır diye umuyorum.
KKTC Vakıflar Antrenörü Hasan Serbülent: “Engellinin en büyük silahı sabır ve azimdir”
Antrenörlüğe ne zaman başladınız?
İlk olarak top toplayıcı olarak bu mesleğe adım attım. 2002 yılında ise antrenörlüğe başladım. Basketbolda oynadım ama en çok antrenörlük yapmaktan keyif aldım. Mesleğe ilk başladığım yıllarda bu alana ilgi bir hayli zayıftı ama geçen yıllar içerisinde rağbet bir hayli arttı. Şu an Kıbrıs’ta 250’den fazla lisans sahibi engelli sporcu bulunuyor.
Bilmeyenler için soruyorum… KKTC Vakıflar nasıl oluyor da Tekerlekli Sandalye Basketbol Süper Ligi’nde mücadele edebiliyor?
KKTC’de spora yönelik bir ambargo söz konusu olduğu için Tekerlekli Sandalye Basketbol Süper Ligi’nde mücadele edebiliyoruz. Kıbrıs Türk Ortopedik Özürlüler Derneği kurucusu ve engelli camiasına büyük emekleri geçmiş merhum Başkan Mustafa Çelik, Türk yasasında bulunan “Ülkesinde ilgili branşla ilgili ligi olmayan en yakın ülkenin ligine katılabilir” yönündeki bir maddeden ötürü KKTC Vakıflar’ı bu lige dâhil etmiştir. KKTC Vakıflar’ın 1997 yılından bu yana bu ligde mücadele etmesi bir hayli önemlidir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın katkıları ne yönde?
Takdir ederseniz Kıbrıs çok küçük bir yer ve herkes birbirini tanıyor. Sayın Tatar da hem maddi hem de manevi olarak her zaman yanımızda duruyor. Düzenlediğimiz etkinliklere katılarak moral veriyor ve bilinirliğin artmasına vesile oluyor. Bu bizler için oldukça motive edici bir durum. Bu arada Türk yetkililerin de ilgileri ve katkıları yadsınamaz. Yakın zamanda bir Türk yetkilinin takımımıza iki tane tekerlekli sandalye alımı konusunda destek olduğunu ifade edebilirim.
Siz, “Engelli olmak, bir engel değildir. Sadece aşılması gereken bir düşüncedir” mesajını veriyorsunuz bir noktada. Öyle değil mi?
Elbette. Engellinin en büyük silahı sabır ve azimdir. Oyuncularıma baktığımda inanç ve başarma hırsından başka bir şey göremiyorum. Maça gelen seyirciler çıkışta, “Bir sonraki maç ne zaman?” deyip tutkumuzdan etkilendiklerini bir nevi ifade etmiş oluyorlar. O yüzden mücadelemiz değerli.
Bu organizasyonun antrenman boyutu diğer spor dallarına oranla daha şiddetli geçiyor olsa gerek… Engelli bireyleri yönlendirmek daha mı zor?
Antrenör olarak onlara engelli değil, sporcu gözüyle bakıyorum. Düşüp kalktıklarında bana “Onlara hiç mi acımıyorsun?” diye sorup duruyorlar. Acımıyorum, çünkü onlar görevini yapıyor. Yeri geliyor sandalye çevirmekten elleri nasır tutuyor antrenmanlarda ve maçlarda. Hepsinin engel derecesi de aynı değil. Bizim oyunumuzda bloklaşma ve yardımlaşma önem arz ediyor.
Bu spor dalından elde ettiğiniz gelir ekonomik yönden sizi tatmin ediyor mu?
Kıbrıs’ta sporcular ve antrenörler gönüllük esasına dayalı hareket ediyorlar. Açıkçası daha çok engelli bireye dokunmak istiyoruz, maddi beklentimiz yok.
20 yılı aşkın süredir tekerlekli sandalye basketboluna hizmet ediyorsunuz. En büyük sıkıntıyı ne olarak görüyorsunuz?
Hem Kıbrıs’ta hem de Türkiye’de seyircilerin maçlara yeterli ilgili göstermemesinden yakınabilirim. Tekerlekli Sandalye Basketbol Süper Ligi’nde mücadele eden Galatasaray ve Fenerbahçe kulüpleri bu alana ciddi bir para harcıyor ama diğer kulüpler para bulmakta zorluk çekiyor. Kulüplerin maddi olarak rahatlaması için sponsorluk anlaşmalarına ihtiyaç var. Bir tekerlekli sandalye fiyatının 3 ila 10 bin dolar arasında değiştiğini unutmamak gerekiyor. Ayrıca Türkiye’ye gelip gitmek ciddi bir maliyet gerektiriyor. Yöneticilerimiz uzun yıllardır modern dilencilik yaparak bu işin ekonomik boyutunu kotarmaya çalışıyor.
KKTC Vakıflar Takım Kaptanı Murat Ekşi: “Ambargo KKTC’nin kanayan yarası”
Ne zamandır bu sporu yapıyorsunuz?
17 yıldır basketbol oynuyorum. 7 senedir ise takım kaptanlığını yapıyorum. Bunun dışında KKTC Engelliler Dayanışma Derneği’ne de destek oluyorum.
Bu spora ilk başladığınızdaki mevcut durum ile şimdiyi kıyaslarsanız neler söylersiniz?
Geçmiş yıllarda kullandığımız tekerlekli sandalyeler çok bakımsız ve kullanışsızdı. Benim jenerasyonum, büyüklerimizin kullanmadığı sandalyeleri kullanıyordu. Bununla da kalmayıp o sandalyeleri eve götürüp restore ediyorduk. Bu süre zarfında KKTC Cumhurbaşkanlığı Engelliler Komitesi Başkanı Ahmet Akdeniz’ın olumlu katkılarıyla bizim için işler daha kolaylaştı. Bu sebepten ötürü Allah izin verirse 45 yaşına kadar parkelerde mücadelemi sürdürmek istiyorum.
Mücadele ederken sizi en çok mutlu eden şey nedir?
Bu sporu yaparken sayı atmak ve galibiyet alabilmek beni mutlu ediyor. Bir sporcuyu tribündeki seyircinin varlığı da mutlu eder. Ama maalesef vatandaşlar bu spor dalına henüz gerekli ilgiyi göstermiyorlar.
KKTC'li sporculara dünya tarafından spor ambargosu uygulanıyor. Buna dair yorumunuz nedir?
Ambargo dediğimiz ayrımcılık, KKTC’nin kanayan yarası. Bir ülkeyi siyasi, spor ve sosyal gibi önemli konulardan yoksun bırakarak yola getirme yaptırımının bir sonuca ulaşmayacağını düşünenlerdenim. Bilhassa engelli sporunun en önemli özelliğinin bu insanlarımızın rehabilitasyonuna katkıda bulunmak olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.
KKTC Vakıflar Oyuncusu Abdülkerim Gökbur: “Engeller hayatın ritmini yakalamaya engel olmaz”
Engeliniz nasıl gelişti?
Henüz 3 aylıkken doktorumun vücuduma yanlış bir iğne vurması sonucunda engelim gelişti. Ailemin ve dostlarımın destekleriyle mental yönden yaşadığım sorunları kolayca atlattım. Ordu’da basketbola başladım. Daha sonra Kıbrıs’ta antrenörlük okumaya başladım. KKTC Vakıflar ile yolum kesiştikten sonra da hayatım olumlu yönde değişti. Engelin zihinde olduğunu düşünenlerdenim.
Bu spora nasıl başladınız?
2016 yılında bir dost meclisinde çok kıymetli bir ağabeyimin tavsiyesiyle başlamış oldum. Yoğun çalışmalarım neticesinde bu sene Tekerlekli Sandalye Genç Millî Takımı’na seçilerek büyük bir mutluluk yaşadım. Katıldığımız Avrupa Şampiyonası’nda üçüncü olarak milletimizin göğsünü kabarttık.
Bir sonraki hedefiniz nedir?
Tekerlekli Sandalye Genç Millî Takımı’na bir kez daha seçilerek Brezilya’da düzenlenecek olan Dünya Şampiyonası’na katılmak istiyorum.
Engellilerin spor ile topluma kazandırılması önem arz ediyor. Siz de spor yaparak kalıpları kırmışsınız. Engelli bireylere ne yönde mesaj verirsiniz?
Engelli olan her birey mutlaka hayatın içerisine karışmalı. Bilhassa spor ile kendisini ifade edebilmeli. Engelli olmama rağmen onlarca şehir gezip binlerce insanla temas ettim. Bu çok değerli bir şey. Bizler tekerlekli sandalye basketbol takımı için mücadele ediyoruz. Engellilerin yapabileceği spor dalları arasında yüzme, ampute, atıcılık ve okçuluk da bulunuyor. Kısaca; “Engeller hayatın ritmini yakalamaya engel olmaz” diyebilirim.