}
31 January 2025

Seval Dakman: “Sanatı ulaşılabilir hale getirmek önemli”

Carre d’Artistes İstanbul galerisinin kurucusu Seval Dakman, küratörlüğünü üstlendiği 'Art'n Palazzo' adlı sergiyle gündemde. “Herkes için sanat” anlayışını yaygınlaştırmayı amaçlayan Dakman ile yeni sergisini, sanatı demokratikleştirme çabalarını ve kültür dünyamızda yaşanan dönüşümü konuştuk.

‘Art’n Palazzo' sergisi, Kaya Palazzo Ski & Mountain Resort, Palazzo Lounge Kartalkaya’da nisan ayına kadar sergilenecek. Serginin oluşum sürecini sizden dinleyebilir miyiz?

‘Art’n Palazzo’nun doğuşu, Kaya Holding aracılığıyla oldu. Bir dağ oteli sergisi fikri, onlarla olan sanat danışmanlığı sürecimizde gelişti. Otelleri için bize danıştıklarında onlara bu fikri sunduk. Sanatı destekleyen bir vizyona sahip oldukları için bu alanda Türkiye’de öncü olmayı memnuniyetle kabul ettiler.

Sergide; Artem Martis, Asmer Sultanova, Aytuğ Koçak, Bersen Özkan, Büşra Aydın, Cengiz Yatağan, Cenk Çindibek, Elif Ece Kazan, Emir Furkan Tekkalmaz, Emrach Uskovski, Ercan Filiz, Gonca Kopuz, Güneş Çağlarcan, İrfan Yavru, Ivo Petrov, Laura Margarita, Mehmet Sinan Kuran, Melisa Özgür, Murat Berköz, Nicole Garilli, Özgür Ballı, Pierre Reymond, Reşat Ceylan, Seçkin Cebeci, Sezen Özdemir, Songül Soydan ve Zekiye Kavak'ın dâhil olduğu toplamda 27 yerli ve yabancı sanatçıya ait 104 eser, sanatseverlerle bir araya geldi. Bu isimler nasıl belirlendi?

Sergimiz için isim belirlerken tanınmış sanatçılar ile genç yetenekleri bir araya getirmeye özen gösteriyoruz. Genç isimlere alan tanımak ve onları koleksiyonerlerle buluşturmak en önemli hedeflerimizden. Bu bağlamda, uyum içinde olduğumuz yeni sanatçılar aramıza katıldı. Daha önce de birlikte severek çalıştığımız sanatçıların yanında bu sergide eserlerini sunma fırsatı buldular.

Bu yılki sergide, Türk resim sanatının usta isimleri Ekrem Yalçındağ, Devrim Erbil ve Ergin İnan gibi ünlü sanatçıların eserleri dikkat çekerken; teknik zenginlikleri ve çarpıcı çalışmalarıyla adlarından söz ettiren genç ve yetenekli hem Türk hem de yabancı sanatçılar yer alıyor. “Art’n Palazzo” sergisi, resimden heykel ve fotoğrafa uzanan geniş bir yelpazede sanatın farklı formlarını bir araya getirdi. Farklı formların bir araya gelmesi neden önemli?

Farklı formlar izleyicilere çeşitli deneyimler sunar. Her bir form, farklı bir his yaratır. Bu sayede, izleyici sanatı daha da derinlemesine keşfetme fırsatı bulur. Daha fazla yorumlama ve anlamlandırma, sanatın deneyiminin daha karmaşık ve katmanlı olmasını sağlar.

Bu sergi kış turizmine nasıl bir bakış açışı kazandırmayı amaçlıyor peki?

Sanatı sürekli ve canlı kılabilmek için sanat ekonomisinin önemi göz ardı edilemez. Bu doğrultuda, ‘Art’n Palazzo’ sergimizin kış turizminde yeni bir sayfa açmasını amaçlıyoruz. Avrupa’da kış turizmine katılanların büyük bir kısmını koleksiyonerler oluşturuyor. Dağların eteklerindeki otellerde birçok sanat galerisi ve sergi bulunuyor. Kayak pistlerinde muazzam eserler görmek mümkün. Bizim Kartalkaya’da sunduğumuz deneyim de bu. Karlar üzerinde, bu masalsı atmosferde, insanları sanatla iç içe olmaya davet ediyoruz.

“Sanatın demokratik olması fikri bana cazip geldi”
Sergiyi bir kenara bırakacak olursak… Türkiye’nin ilk ulaşılabilir sanat galerisi olan Carre d’Artistes İstanbul galerisinin kurucusunuz aynı zamanda… Carre d’Artistes İstanbul’un kuruluş hikâyesini dinleyebilir miyiz?

Sanatın ulaşılabilir ve demokratik olması fikri ile tanışmam, aldığım eğitimlerin ve gezip gördüğüm yerlerin bana kazandırdığı perspektif sayesinde oldu. Carre d’Artistes ile Amsterdam’da gezerken tanıştım. Benimle aynı değerleri taşıyan bir sistem hali hazırda kurulmuştu ve hayalimi gerçekleştirmişti. Bu galerinin İstanbul’da olması fikri beni çok heyecanlandırdı, o yüzden hemen İstanbul için iletişime geçtim ve Türkiye temsilciliğini aldım. Böylelikle İstanbul, 2015 yılında dünyada başka bir ülkeden temsilcilik alan ilk yer oldu.

Sanatı demokratikleştirmek fikrinden yola çıkarak Carre d’Artistes’i 2015 yılında Türkiye’ye tanıtarak “herkes için sanat” anlayışını yaygınlaştırmayı amaçladınız. Sanatı demokratikleştirmek tam olarak nedir? Bunu açar mısınız?

Galerimizin felsefesi, herkesin hayatında sanatın yer almasıdır. Bu doğrultuda, sanatçı ve eser kalitesinden ödün vermeden, herkesin bütçesine uygun bir seçki sunuyoruz. Dünyanın dört bir yanından olan değerli sanatçıların orijinal ve sertifikalı eserlerine ulaşılabilir fiyatlarla sahip olabilirsiniz. ‘Demokratik sanat’ oldukça önemli bir kavram.

Önemden kastınız nedir?

Tarihte galerilerin asıl kuruluş amacı, sanatçılar için eşit koşulları sağlamaktı. Fakat zaman içinde galeriler, eserin ve sanatçının değerini belirler oldu. Yüksek gelirli kesimlere hitap eden bir sanat piyasası oluştu. Demokratik sanat, bu sistemin tamamını sorgularken, yeniye alan tanımaya çalışıyor. Hem koleksiyoner hem sanatçı için daha ulaşılabilir bir ortam yaratıyor. Galeriler, özünde sanatçı ve koleksiyoner arasında bir köprü. Sanatı demokratikleştirmek, bu sanatçı ve koleksiyoner ilişkisini yeniden canlandırmak ile mümkün.

“Galeri olarak stabil olmayan, dinamik bir sisteme sahibiz”
Carre d'Artistes da hangi sanatçıların eserleri yer alıyor?

Carré d’Artistes aslında stabil olmayan, dinamik bir sisteme sahip. Bu sistemde, galerimizdeki sanatçılar sürekli bir sirkülasyon halinde. Her ay bir sanatçımız dünyadaki bir başka galerimize taşınırken bir diğer sanatçı İstanbul’da bize katılıyor. Galerimizde hem yerel hem de global sanatçılarla çalışıyoruz. Sanatseverler bu ay Mehmet Güreli, İrfan Yavru, Pierre Reymond, Nicole Garilli, Ivo Petrov ve Nina Petrova imzalı eserleri galerimizde bulabilir.

Sanat eserlerinin politik ve toplumsal mesajlar taşıyıp taşımaması gerektiği uzun yıllardır tartışma konusu. Bu konuya sizin bakışınız nedir?

Aslında buna ‘evet’ veya ‘hayır’ demek pek mümkün değil. Ülkemizde genel olarak kavramları, fikirleri ve tartışmaları ele alırken hepsini özünde homojenmiş gibi görüyoruz. Hiçbir şey heterojen veya katman katman olarak algılanmıyor. Sanata da bu yanılgı ile yaklaşılıyor. Sanat siyah ya da beyaz değildir, onun renkleri vardır; içinde birçok farklı alanı barındırır. Bunların arasından politik sanat, bizim gibi bir Orta Doğu toplumunda çatışmaların, çözümsüzlüklerin, sınıf ve kimlik sorunlarının olduğu bir yerde kaçınılmazdır. Toplumsal mesajlar, toplumsal bir ihtiyaç olarak meydana çıkar. Bizim gibi toplumlarda politik sanat çok daha önem kazanıyor. Kendim de bunu seviyorum ve destekliyorum.

Günümüz dünyasında “Herkes için sanat” mümkün müdür?

Sanat, homojen bir kavram değildir. Kendi içinde ikiye ayrılabilir: kamunun ihtiyacından doğan sanat ve sanat ekonomisini (fuarları, sergileri vb.) oluşturan sanat. “Herkes için sanat” tabii ki mümkün. Örneğin, kamusal alandaki bir sanat eseri hepimizi temsil ediyor ve tüylerimizi diken diken ediyor olabilir. Ancak biz aslında, satın alınabilen sanatın herkes için olabilmesinden bahsediyoruz. Herkesin sanat eseri satın alabilmesini ve bunun da sanat ekonomisini uluslararası bir seviyeye çıkartmasını hedefliyoruz. Bu doğrultuda, sanatın satın alınabilmesini yeniden yorumluyoruz. Klasik satın alabilme anlayışını, “sanat elit bir zümreye aittir” algısını, yıkmayı amaçlıyoruz. ‘Herkes için sanat’ derken bahsettiğimiz şey, sanatın ücretsiz satın alınabilmesi değil; bu dediğimiz kamusal sanat olur. Kamusal sanat mutlaka olmalıdır, zaten toplumlar sanat kamusallaşmadan ilerleyemezler. Ancak bu iki sanat türünün farkını ayırt edebilmek gerekiyor.

Dünyada müze ve sergi alanlarına pek çok vatandaşın kolaylıkla erişemediğini biliyoruz. Fahiş fiyatlara dair sizin yorumunuz nedir?

Giriş bedellerini sorarken kastınızın fuarlar olduğunu varsayıyorum, çünkü ülkemizde tartışmalı fuarlar oldu. Ben de kesinlikle fuarların ücretsiz olması gerektiğini düşünüyorum. Fakat bu da aslında sanat marketi ile ilgili bir tartışma oluyor. Çünkü eserin kendisinin fiyatı bir yana; galerinin, sanatçının, sanat işçisinin, küratörün, çalışanların da para kazanması gerekiyor. Demek istediğim, fazla romantik bir bakış açısı da doğru değil. Bunun gerçek bir piyasa olduğunu görmek zorundayız.

Bir küratör olarak son yıllarda sanat ve kültür dünyamızda yaşanan değişimleri nasıl yorumlarsınız?

Türkiye’de sanat, son yıllarda ilginç bir değişim geçiriyor.  Özellikle gençler olmak üzere toplumun birçok kesiminde sanata olan ilginin arttığını gözlemliyoruz. Fakat bu ilgi artışının bütün toplumda görüldüğünü söyleyemeyiz, çünkü sanata olan ilgi genellikle daha büyük olan şehirlerde yoğunlaşmış durumda. Bunun sebebi olarak sanatın erişilebilirliğini öne sürebiliriz. Büyükşehirlerde olan ve sayıları artan sanat galerileri, bienaller, konserler, müzik festivalleri ve çeşitli kültür etkinlikleri insanların sanatla buluşmasını kolaylaştırıyor. Buna ek olarak, dijital platformlar aracılığıyla özellikle genç nesil sanat ile daha fazla etkileşim kuruyor.

Küratörlük alanında gelecekteki hedefleriniz ve projeleriniz nelerdir?

En önemli hedeflerimizden biri, sanat piyasasına yeni aktörler kazandırmak. Bu doğrultuda, genç koleksiyonerlere danışmanlık vermeye özen gösteriyoruz. Sadece Türkiye’den değil, dünyanın dört bir yanından sanatçılara alan tanıyoruz. Böylelikle koleksiyonerlere dünya sanat piyasası hakkında geniş bir perspektif sunmayı amaçlıyoruz.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...