}
09 October 2024

Murat Akkoyunlu: “Sinema kültürü ölmez”

Komedi filmlerinin usta ismi Murat Akkoyunlu, 18 Ekim’de ‘Paranormal Cuma’ filmiyle seyirci karşısına çıkacak. Akkoyunlu ile yeni filmini, sinema sektörünü, komediye olan bakış açısını, yapay zekânın dizi ve film sektörüne olası etkilerini konuştuk…

Komedi dizisi Şevkat Yerimdar’da hayat verdiğiniz ‘Cuma’ karakteri sosyal medyada fenomen olmuştu. Karakteriniz üzerinden gelişecek olaylar ‘Paranormal Cuma’ filmiyle beyazperdeye taşındı. Filme dair neler söylersiniz?

Şevket Yerimdar’da yer alan ‘Trakyalı Cuma’ için 3-4 yıldır bir karakter filmi yapmayı arzuluyorduk. Yapımcımız Hayri Aslan’da buna ikna olunca yola çıktık. Filmimizi komedisi daha isminden başlıyor. Cuma usta, paragöz olduğu için para kısmı orda normal da çok normal bir adam olduğu için geliyor. İkisi birleşince de ortaya paranormal olaylar çıkıyor. Macera ve aksiyon severlerin ilgisini cezbedecek bir yapım oldu.

Filmde usta oyuncuların ve yeni jenerasyonun bir arada olduğunu görüyoruz. Bu bir avantaj olsa gerek?

Hazal Erişkin, Furkan Okumuş, Levent Tülek, Şebnem Özinal, Metin Coşkun, Serap Önder, Erman Cihan, Cemal Gönen, Samet Gürsel, Metehan Özcan ve Melisa Dilber başta olmak üzere geniş bir oyuncu kadromuz var. İstanbul’da 4 hafta süren çekimlerde ekip ile çok bir uyum ve sinerji yakaladığımızı söyleyebilirim. Bu olumlu havanın seyirciye de geçmesi en büyük temennimiz.

Türk ve dünya sinema tarihinde önemli yer edinen ‘Eşkıya’,‘Her Şey Çok Güzel Olacak’,‘Twilight‘,‘Whiplash’,‘Back To The Future: Part 2’ ve ‘Interstellar’ yeniden sinemaseverlerle buluştu. Bu durumu Tercüman'a değerlendiren yönetmen Murat Pay, sinema yazarı Barış Saydam ve yapımcı Nuri Yıldırım sinema dünyasının pandemi sonrası girdiği çıkmazdan kurtulamadığımı ifade etti. Yılda ortalama 3-4 farklı film projesinde yer alan bir isim olarak buna katılıyor musunuz?

Filmlerin restore edilerek yeniden seyirciyle buluşması güzel ve değerli bir atılım. Ancak bu durum sinemada kriz olduğu gerçeğini değiştirmez. Aslına bakarsak sinema dünyasında henüz buhranın başındayız. Geçmiş tecrübelerim, gözlemlerim ve içgüdülerime bakarak Türk Sineması’nın önümüzdeki dönemde zor günler geçireceğini tahmin ediyorum.

Neye istinaden bunu düşünüyorsunuz?

Dünyada ve ülkemizde sinema salonlarının ekonomik gerekçeler gösterilerek tek tek kapandığını görüyoruz. Sinemada film üretimi konusunda sıkıntı yok ancak bunu tüketecek seyirci var mı bunu tartışmak lazım. Bilhassa pandemi sonrası dijital platformlara kayan seyircilerin sinema salonlarına dönüşü için dört bir koldan mücadele edilmeli.

“Seyircilerin tüketim alışkanlıkları değişti”
Seyircinin tüketim alışkanlığı değişti öyle değil mi?

Gözle görülür bir şekilde değişti. Yapımcıların ve kitlesi olan oyuncuların öncelikli tercihi dijital platformlar oldu. Sinemaya milyon dolar harcayan yapımcılar yatırımlarının geri dönüşünü alamama korkusu yüzünden dijitali önceleyebiliyor. Seyirci de “Sinemada vizyona giren film 6 ay sonra dijitale gelecektir” deyince sinema salonlarındaki seyirci sayısında düşüş meydana geliyor. Bu durum 2024 dünyasında geçerli elbette. Kâh gelir sinema dünyası altın çağını yaşar kâh da duraksar. Ama gazeteler nasıl ölmediyse sinema kültürü de hiçbir zaman ölmez.

Sinema kariyerinize 1999 yılında ‘Amnezi’ filmiyle başladınız. O günden bugüne uzanan sürece bakınca sinemamızın ve kendinizin kat ettiği mesafeye dair neler söylersiniz?

90’lı yıllarda sinema dünyası durağan bir pozisyondaydı. 2000’lerin başı itibarıyla ivme kazandı. Pandemi sonrası ise tekrardan düşüş trendine geçti. Kişisel olarak baktığımda ise bugüne kadar hep insani duyguları yakalayan özgün hikâyelerin içerisinde yer almaya özen gösterdim. Çeyrek asırlık sinema kariyerimin beni tatmin ettiğini söyleyebilirim.

“İtibar sosyal medyada kazanılmaz”
2015 yılında bir araya geldiğimizde, “Ünlü olmak kolay ancak zirvede kalmak zor” demiştiniz. Aradan geçen yıllarda ünlü olmak hiç olmadığı kadar kolaylaştı öyle değil mi?

Hem de çok kolay. TikTok veya Instagram’da 15 saniyelik bir video ile milyonlarca görüntülenme almanız ve her milletten insana ulaşmanız mümkün. Ancak itibar sahibi olamazsınız. Hem çabuk parlayan çabuk söner. Sinema, ekran ve tiyatro sahneleri hâlen itibarın ve kalıcı popülerliğin yegâne kaynağıdır.

“Benzer şablonlarda filmler yapılıyor”
Tekrar sinemaya dönecek olursak… Hayatının büyük bir bölümünü setlerde geçirmiş bir oyuncu olarak sinema dünyasında en büyük sıkıntıyı ne olarak görüyorsunuz?

Özgün senaryoların kısıtlı olması, benzer şablonlarda filmlerin yapılması, bazı oyunculara sürekli ayrı rollerin giydirilmesi ve genç jenerasyona sinema tutkusunun aşılanmaması diyebiliriz. ‘Prodüksiyonlu işler izlenir’ şeklindeki bir yaklaşımda doğru değil. Yapımcıların seyircilerin gerçeklerine ışık tutan projelere daha öncelik vermesi sinema dünyamızı kalkındıracaktır.

Sinema, spor ve siyaset alanında ‘kült’ diye nitelendirilen karakterlerin yavaş yavaş sahnelerden çekildiği ve ‘ekip’ kavramının ön plana çıktığı konuşuluyor. Buna katılıyor musunuz?

Kadir İnanır, Cüneyt Arkın, Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın, Edis Hun ve Kemal Sunal gibi kült karakterler artık çok fazla yok. Türk Sineması’nın bir değişim ve dönüşüm sürecinde olduğunu inkâr edemeyiz. Gençken, “Sürekli bu sanatçıları mı göreceğiz” diye sitem ederdim. Şimdilerde ise “keşke onlar olsaydı” diyorum. Kült oyuncular vitrinden ayrılıyor ancak 2030’dan sonra yeni kült karakterler halkta karşılık bulmuş olacaktır.

Komedi deyince akla ilk gelen isimlerdensiniz. Komedinin kodları da son dönemde biraz değişti sanki öyle değil mi?

Türkiye’de ciddi bir komedyen popülasyonu olduğunu ifade edebiliriz. Komedinin kodları da kısmen değişti elbette. Eskiden komedi anlayışı ve espriler 10 yılda bir güncellenirdi. Şimdilerde komedi dünyasında seyircinin beklentisi ve komedyenlerin halet-i ruhiyeleri anlık değişiyor. Komedi dünyası sosyal medyaya yansıyan olaylardan beslenerek daha dinamizm bir hâl aldı diyebiliriz.

Orta Doğu’da yaşanan gelişmelerde hem komedi dünyasını hem de bireylerin ruh hallerini olumsuz anlamda etkiliyor olsa gerek?

Orta Doğu’da yaşanan savaşlar, çocuk istismarları ve kadınlara yönelik cinayetleri gördükten sonra bireylerin moral ve motivasyonun da düşüş olması son derece normal. Bu yaşananlara karşı her birey sesini gür bir şekilde çıkarabilmeli. Bizler de oyuncular olarak ekranlarda, beyazperde de, tiyatro da elimizden geldiğince bu konuları gündemde tutmalı ve çözüme kavuşması için mücadele etmeliyiz.

“İnsanoğlunda duygu kaldı mı?”
Bir yanda savaşlar sürerken diğer yanda da teknolojinin gelişimi son sürat ilerliyor. Yapay zekânın film ve dizi üretimine olası etkileri de konuşulmaya yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Buna dair neler söylersiniz?

Yapay zekâ, yüzlerce senaryoyu derinlemesine inceleyebiliyor ve bu senaryoların potansiyel başarısını veya başarısızlığını tahmin edebiliyor. Bunun sonuçlarını elbette yaşayıp göreceğiz ama fiş çekildiği anda yok hükmündedir. Ayrıca yapay zekâda var olan bir duygudan da bahsedemeyiz. Hoş gerçi insanoğlunda duygu kaldı mı? Bu geniş kapsamlı bir şekilde tartışılmalı.

Çok kritik bir şey söylediniz. Duygumuzu nasıl ve neden yitirdik sizce?

Her alanda baş gösteren ahlâksızlık ve kişinin her şeyi kendine hâk görme yaklaşımı duygunun yitirilmesine ve mekanikleşmeye sebebiyet verdi. Toplum olarak ahlâken kaybettiğimiz değerleri kısa vadede kazanacağımızı düşünmüyorum. Yeni ahlaki değerler oluşacaktır. Pek çok kesimin hor gördüğü Z kuşağı da bu yeni ahlaki değerlerin yapı taşı olacak.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...