Avrupa’daki turnuva atmosferini nasıl değerlendiriyorsun?
Bulunduğum bölge Düsseldorf bölgesi. Maç günleri Dortmund'a geçiyoruz. Henüz daha Hamburg'a geçmedik. Almanya’da tam bir futbol festivali var. Duygusunu hissediyorsunuz. İnsanlar şarkı söylüyor, geziyor, mekanlarda oturuyorlar. Bir şeyler yiyorlar, bir şeyler içiyorlar. Her dilde tezahüratı duyabiliyorsunuz. Fan zone’larda hiç şüphesiz ayrı bir durum söz konusu. Ama Avrupa Futbol Şampiyonası'nın merkez olarak belirlediği noktalardan uzaklaştığınızda normal gündelik bir hayatın aktığını görüyorsunuz. Düsseldorf çok sakin bir şehir. Nüfusu 700 bin bile değil. Maç günleri bir coşku var. Almanya maçlarında ise ekstra bir coşku hâkim oluyor. Ama o atmosferin dışında şehir çok sakin, gündelik hayatına devam eden, sabah işine giden, işten çıktıktan sonra koşusuna giden, ki burada herkes koşuyor ya da bisiklete biniyor. Akşam evine gidip, yemeğini yiyip yatan insanlar… Gündelik hayat bir yandan da paralel bir şekilde devam ediyor.
"Son zamanlardaki en iyi tribün performansı"
Türkiye-Gürcistan maçıyla ilgili herkesin konuştuklarının dışında senin dikkatini çeken hususlar neler?
Türkiye-Gürcistan maçında her iki tribünde de aynı coşku ve heyecan vardı. Her iki taraftar grubunun da duygu-düşünce anlamında birbirlerinden farkları yoktu. Türk taraftarlarla Gürcü taraftarlar bir araya geldiler, temas halindeydiler ama ortamı gerecek herhangi bir söylem yoktu. Herhangi bir gerginlik olmadığında insanların çok rahat bir şekilde bir araya gelebildiğini, bir arada hareket edebildiğini gördük bu karşılaşmada. Bir de tribündeki atmosfere bakarsak çok sayıda Türk taraftar vardı. Ve bunun da etkisiyle çok baskın çıktı sesimiz. Çok fazla sayıda gurbetçi seyircimiz vardı. Türkiye'den gelenler de vardı ama ağırlıklı olarak yurt dışında yaşayan Türk seyircilerdi. Belki, tezahürat birliği yoktu ama bütün tribün takımı itmek konusunda öyle büyük bir güç ortaya koydu ki kendi adıma son zamanlarda biraz eksikliğini hissettiğim bir görüntüydü.
Grupta kalan son iki maç hakkındaki görüşlerini Tercüman okurlarıyla paylaşır mısın?
Grupta kalan iki maçımızı değerlendirecek olursak; hedef grup birinciliği olacak. Çünkü gruptan birinci çıktığımız zaman yolumuz daha akıcı gözüküyor. Ama bir yandan da biraz daha rasyonel olduğumuzda grup birincisi Portekiz olur, biz ikinci oluruz diye düşünüyorum. O yüzden Portekiz maçı bizim için çok belirleyici olacak. Şüphesiz puan için oynayacağız. Galibiyet odaklı bir oyundan ziyade puanı düşüneceğiz. Eleme gruplarında Montella yönetimindeki ilk maçımızda oynadığımız Hırvatistan maçındaki gibi bir oyun bekliyorum açıkçası. Daha kontrollü oynayacağız, rakibin zaafını yakalamaya çalışacağız ve rakibe pozisyon vermemek isteyeceğiz. Çünkü Gürcistan maçında çok pozisyon verdik. O yüzden Portekiz karşısında savunmada daha dikkatli olmamız gerekiyor. Kaldı ki Portekiz karşısında olur da 1 puan ya da3 puan alırsak zaten Çekya maçı bizim için çok daha kolay bir maç haline gelecek. Galibiyet halinde zaten 2’de 2 yaptığımız için gruptan çıkmayı garantileyeceğiz. 1 puan almamız halinde ise 4 puanımız olduğu için -tabii ki Çekya'nın Gürcistan karşısında ne yapacağı da önemli- 4 puanla 3. dahi olsak gruptan çıkma ihtimalimiz çok yüksek olacak. 4 puan sahibi olup gruptan çıkamamak çok mümkün olmayacak gibi gözüküyor bu turnuvada. Portekiz karşısında alacağımız 3 puan bizi grup birinciliği anlamında çok avantajlı bir konuma yükseltecek. Ama Portekiz karşısında alınacak bir mağlubiyet sonrasında bile Çekya karşısında alınacak bir galibiyet ya da beraberlik tabi ki ikincilik anlamında da pozisyonumuzu korumamızı sağlayacak. Matematiği düşünmeden yapamıyoruz aklımızın bir kenarında o mutlaka duruyor.