}
24 February 2025

Elif Uzunağaç: “Kırım Türklerinin mücadelesi, evrenseldir”

Kırım Türklerinin kimlik ve bağımsızlık mücadelesi, yüzyıllardır devam ediyor. Son iki yüzyıldır bu mücadelenin liderliğini yapan isimler ise bugüne ilham oluyor. “Kırımlı Önderler” adlı kitabın editörü Elif Uzunağaç ile bu mücadelenin liderlerini ve yaptıkları hizmetleri konuştuk.

"Kırımlı Önderler" kitabınızda, Kırım Türklerinin tarih boyunca verdiği varoluş mücadelesini farklı liderler üzerinden ele alıyorsunuz. İsmail Gaspıralı, Hasan Sabri Aymazov, Abdürreşid Mehdi, Numan Çelebi Cihan, Veli İbrahim, Bekir Sıtkı Çobanzade, Ahmet Özenbaşlı, Müstecip Ülküsal, Dr. Edige Musafa Kırımal gibi mücadelenin önemli temsilcilerine kitabınızda yer veriyorsunuz. 1905 Rus İnkılabı’ndan Kırım Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşuna, Bolşevik işgalinden 2014’teki Rus işgaline kadarki süreci bu mücadele etrafından okuyabiliyoruz. Öncelikle, bu süreçte neler yaşandı; işgallerin, baskıların ardında nasıl bir varoluş mücadelesi yatıyordu?

Kırım Türklerinin varoluş mücadelesi, tarih boyunca süregelen bir direniş ve kimlik koruma çabasıdır. Bu mücadele, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım’ın Osmanlı Devleti himayesinden çıkıp Rusya’nın kontrolüne geçmesiyle başladı. Ruslar, Kırım’ı işgal ettikten sonra Kırım Türklerini asimile etmeye, topraklarını ellerinden almaya ve kültürel kimliklerini yok etmeye yönelik politikalar izledi. 19. yüzyılın sonlarında İsmail Gaspıralı gibi liderler, Kırım Türklerinin eğitim, kültür ve dil alanında yeniden canlanması için çaba gösterdi. Gaspıralı’nın başlattığı eğitim hareketi, Kırım Türklerinin modernleşmesine ve kimliklerini korumalarına yardımcı oldu. 1905 Rus İnkılabı, Kırım Türkleri için bir dönüm noktası oldu. Bu dönemde, Kırım Türkleri, Rusya’daki diğer Müslüman topluluklarla birlikte haklarını savunmak için örgütlendi. 1917 Bolşevik İhtilali sonrasında, Kırım Halk Cumhuriyeti kuruldu ve bu, Kırım Türklerinin bağımsızlık mücadelesinde önemli bir adım oldu. Ancak Bolşeviklerin Kırım’ı işgaliyle bu cumhuriyet yıkıldı ve Kırım Türkleri için yeni bir baskı dönemi başladı. 1944’te Stalin’in emriyle Kırım Türkleri sürgün edildi ve binlerce insan hayatını kaybetti. 1990’larda Kırım Türklerinin vatana dönüş mücadelesi başladı ve bu süreç, 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesiyle yeni bir boyut kazandı. Bugün Kırım Türkleri, kimliklerini ve haklarını korumak için mücadelelerine devam ediyor. 

“Bu liderler sadece Kırım Türkleri için değil, tüm Türk ve Müslüman dünyası için özgürlük, adalet ve insan onuru mücadelesi verdiler”
Kitapta yer alan liderler, yaşadıkları dünyaya neler söylediler; artlarında bıraktıkları nasıl bir ideal var? Hukuken, fiziki, fikrî özgürlük çabası, kimlik mücadelesi üzerine nasıl bir misyon barındırıyor bu isimler? Onları bir arada tutan, ortaklaştıran, bugün dahi bir sürecin parçası hâline getiren şey neydi?

Kitapta yer alan liderler; Kırım Türklerinin kimliklerini, kültürlerini ve haklarını korumak için mücadele eden öncü figürlerdir. İsmail Gaspıralı, eğitim ve dil alanında reformlar yaparak Kırım Türklerinin modernleşmesine öncülük etti. Hasan Sabri Ayvazov, Kırım millî hareketinde aktif rol aldı ve Kırım Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli bir figür oldu. Numan Çelebi Cihan, Kırım Türklerinin bağımsızlık mücadelesinde liderlik yaptı ve Kırım Halk Cumhuriyeti’nin ilk başkanı olarak tarihe geçti. Veli İbrahim, Sovyet rejimi altında bile Kırım Türklerinin haklarını savundu. Bekir Sıtkı Çobanzade, dil ve edebiyat alanında Kırım Türklerinin kültürel kimliğini korumak için çalıştı. Ahmet Özenbaşlı, Müstecip Ülküsal ve Dr. Edige Mustafa Kırımal gibi isimler de Kırım Türklerinin sürgün ve baskı dönemlerinde direnişlerini sürdürdü. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ise Kırım Türklerinin 20. yüzyıldaki en önemli liderlerinden biri olarak hem Sovyet baskılarına karşı verdiği direniş hem de Kırım Türklerinin vatana dönüş mücadelesiyle tarihe geçmiştir. Onun günümüzde de devam eden mücadelesi; sadece Kırım Türkleri için değil, insan hakları, özgürlük ve adalet arayışındaki tüm toplumlar için evrensel bir ilham kaynağı oldu.

Bu liderleri bir arada tutan ortak nokta, Kırım Türklerinin kimliklerini, dillerini, kültürlerini ve haklarını koruma arzusuydu. Onlar sadece Kırım Türkleri için değil, tüm Türk ve Müslüman dünyası için özgürlük, adalet ve insan onuru mücadelesi verdiler. Bugün dahi bu liderlerin mirası, Kırım Türklerinin mücadelesinde bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor. 

“Gaspıralı’nın çıkardığı ‘Tercüman’ gazetesi, Osmanlı topraklarında da okundu ve Osmanlı aydınları üzerinde etkili oldu”
Kırım, her ne kadar 1774’te Küçük Kaynarca Antlaşması sonucunda Osmanlı’nın himayesinden çıkartılmış olsa da ilerleyen zamanlarda da Türkiye coğrafyasıyla bağları hiç kopmuyor. Özellikle 20. ve 21. yüzyıllarda Kırımlı Türklerin direnişi muhakkak Türkiye’ye, İstanbul’a da bağlanıyor. Osmanlı’nın son dönemlerinden Cumhuriyet Türkiye’sine tüm bu süreçlerde ülkemizde yürütülen faaliyetler nelerdi? Bu mücadelenin bir ayağı da buradaydı diyebilir miyiz?

Kırım, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu’nun himayesinden çıkmış olsa da Kırım Türkleri ile Türkiye arasındaki kültürel, siyasi ve insani bağlar hiçbir zaman kopmadı. Bu bağlar, özellikle 20. ve 21. yüzyıllarda Kırım Türklerinin millî mücadelesinde Türkiye’nin önemli bir rol oynamasına yol açtı. İşte bu süreçte Türkiye’de yürütülen faaliyetler ve Kırım mücadelesinin Türkiye ayağına bakıldığında Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, Kırım Türkleri ile Türkiye arasındaki ilişkiler özellikle entelektüel ve kültürel alanda yoğunlaştı. İsmail Gaspıralı, Kırım Türklerinin modernleşmesi ve eğitim alanında attığı adımlarla, Osmanlı aydınlarıyla yakın ilişkiler kurdu. Gaspıralı’nın çıkardığı “Tercüman” gazetesi, Osmanlı topraklarında da okundu ve Osmanlı aydınları üzerinde etkili oldu. Gaspıralı, “Dilde, fikirde, işte birlik” şiarıyla, Türk dünyasının birliğini savundu ve bu fikir, Osmanlı entelektüel çevrelerinde de yankı buldu. Ayrıca Osmanlı döneminde Kırım’dan Türkiye’ye göç eden Kırım Türkleri; özellikle İstanbul, Eskişehir ve Bursa gibi şehirlerde yerleşerek, burada kültürel ve siyasi faaliyetlerini sürdürdüler. Bu göçmenler, Kırım’daki gelişmeleri yakından takip ederek, Osmanlı topraklarında Kırım davasını savunmaya devam ettiler.

Cumhuriyetin ilanından sonra, Türkiye, Kırım Türklerinin mücadelesine hem siyasi hem de insani açıdan destek vermeye devam etti. 1944’te Stalin’in Kırım Türklerini sürgün etmesi, Türkiye’de büyük bir tepkiyle karşılandı. Türkiye’deki Kırım Türk diasporası, sürgün edilen soydaşlarına yardım etmek için harekete geçti. Bu dönemde, Türkiye’deki Kırım dernekleri ve sivil toplum kuruluşları, Kırım Türklerinin sesini dünyaya duyurmak için çalıştı. Özellikle İstanbul’daki Kırım dernekleri, sürgün edilen Kırım Türklerine maddi ve manevi destek sağladı.

1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte, Kırım Türklerinin vatana dönüş mücadelesine başladı. Bu süreçte Türkiye, Kırım Türklerinin haklarını savunmak ve vatana dönüşlerini kolaylaştırmak için önemli adımlar attı, insani yardım projeleri başlattı ve Kırım’daki eğitim, sağlık ve altyapı projelerine destek verdi.

Türkiye’deki Kırım Türk diasporası, bu süreçte aktif bir rol oynadı. İstanbul, Ankara ve Eskişehir gibi şehirlerdeki Kırım dernekleri, Kırım Türklerinin vatana dönüş mücadelesine destek verdi ve uluslararası platformlarda Kırım davasını savundu. Ayrıca Türkiye’deki üniversitelerde Kırım kültürü ve tarihi üzerine çeşitli akademik çalışmalar yapıldı ve bu çalışmalar, Kırım Türklerinin kimliklerini korumalarına katkı sağladı. TİKA tarafından Kırım’da 100’ün üzerinde proje gerçekleştirildi. Bunlardan en önemlisi Zincirli Medrese’nin restorasyonudur.

2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi, Kırım Türkleri için yeni bir baskı döneminin başlangıcı oldu. Bu süreçte Türkiye, Kırım Türklerinin haklarını uluslararası platformlarda savunmaya devam etti. Türkiye, Kırım’ın uluslararası hukuka aykırı bir şekilde ilhak edildiğini vurgulayarak, Kırım Türklerinin haklarının korunması çağrısında bulundu.

Türkiye’deki Kırım dernekleri ve sivil toplum kuruluşları, 2014 sonrasında Kırım Türklerinin sesini dünyaya duyurmak için yoğun bir çaba sarf etti. İstanbul’daki Kırım dernekleri; uluslararası toplantılara katılarak, Kırım Türklerinin yaşadığı insan hakları ihlallerini dile getirdi. Ayrıca Türkiye’deki medya kuruluşları, Kırım Türklerinin mücadelesine geniş yer vererek, kamuoyunun dikkatini bu konuya çekti.

Kırım Türklerinin mücadelesi, Türkiye’deki Kırım Türk diasporası tarafından aktif bir şekilde sürdürülmektedir. Türkiye’deki Kırım dernekleri, Kırım Türklerinin kültürel kimliklerini korumak ve haklarını savunmak için çeşitli faaliyetler yürütmektedir. Bu faaliyetler arasında, kültürel etkinlikler, konferanslar, sempozyumlar ve uluslararası toplantılar yer almaktadır.

Kitabın editörü olarak, bu projede sizi en çok etkileyen liderin hikâyesi hangisi oldu ve neden?

Kitabın editörü olarak, kitapta yer alan liderlerin her birinin hikâyesi beni derinden etkiledi, ancak özellikle Numan Çelebi Cihan’ın hikâyesi benim için çok özel bir yere sahip. Onun, Kırım Halk Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde başkan olarak üstlendiği görev, Kırım Türklerinin bağımsızlık ve kimlik mücadelesinin somut bir simgesi hâline gelmiştir. Sadece siyasi bir lider olarak değil, aynı zamanda edebî ve düşünsel yönüyle de öne çıkan Çelebi Cihan, “Ant Etkenmen” adlı şiiriyle halkın yüreğine dokunmuş ve millî duyguları harekete geçirmiştir. Bu şiir, Kırım Türklerinin millî marşı olarak kabul edilecek kadar derin bir etki yaratmış, onun önderliğinin ve ideallerinin sembolü olmuştur. Bolşevikler tarafından hayatına son verilmiş olsa da onun mücadelesi ve mirası, Kırım Türklerinin özgürlük yolundaki kararlı direnişinin vazgeçilmez bir parçası olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Bu nedenlerle Numan Çelebi Cihan’ın hikâyesi; sadece tarihsel bir olay zinciri değil, aynı zamanda ilham verici bir yaşam öyküsü olarak benim için çok özel bir yere sahiptir.

“Yazarlarımız, Kırımlı önderler konusundaki literatür eksikliğini fark edip bu projeyi hayata geçirme teklifimi memnuniyetle kabul ettiler”
"Kırımlı Önderler" kitabının ortaya çıkış sürecinde sizi en çok destekleyen kaynaklar ve kişiler kimler oldu? Yazarların hepsi alanlarında uzman isimler… Bu kitap nasıl vücuda geldi?

“Kırımlı Önderler” kitabının ortaya çıkış süreci, derinlemesine araştırmalar ve disiplinli çalışmaların ürünü olarak, bilimsel bir temele dayanmaktadır. Kitabın hazırlanmasında, Kırım Türklerinin tarihine ilişkin zengin arşiv belgeleri, liderlerin kişisel yazıları, dönemin gazete ve dergi makaleleri, anılar, akademik çalışmalar titizlikle değerlendirilmiş ve metinlere yansıtılmıştır. Bu sayede eser hem tarihsel verilerin sağlamlığı hem de tartışmalı konulara getirdiği özgün bakış açısıyla dikkat çekici hâle gelmiştir.

Kişi olarak bakıldığında aslında en başından beri beni Kırım’la ilgili çalışmaya teşvik eden ve desteğini hiçbir zaman esirgemeyen kişi Hocam Prof. Dr. Okan Yeşilot’tur. Bu kitap meydana gelirken her aşamasında onun da emeği vardır. Ayrıca Vakıf Bank Kültür Yayınları’ndan kitabın proje editörü, eşim Ömer Uzunağaç’ın da fikirleri ve yönlendirmeleri, kitabın ortaya çıkmasında büyük bir katkı sağlamıştır.

Eserin ortaya çıkmasında en önemli kişiler, alanlarında uzman olan kıymetli yazarlarımızdır. Kırımlı önderler konusundaki literatür eksikliğini fark edip bu projeyi hayata geçirme teklifimi ilk anından itibaren memnuniyetle kabul eden yazarlarımızın, titiz ve belgelerle desteklenen araştırma çalışmaları sayesinde kitap, proje aşamasından yayımlanma sürecine kadar yaklaşık iki yıl gibi bir sürede şekillenmiştir. Bu uzun süreç boyunca her bir yazarın alanındaki uzmanlığı, metinlere kattığı bilimsel derinlik ve titizlik, kitabın ortaya çıkmasına ve kalitesinin artmasına büyük katkıda bulunmuştur. “Kırımlı Önderler” kitabı, yalnızca bireysel bir çabanın değil; aynı zamanda birçok uzmanın ortak emeğinin, bilgi birikiminin ve samimi desteğinin ürünüdür. Her aşamada alınan destek ve gösterilen iş birliği, kitabın bilimsel ve tarihsel değerinin artmasına vesile olmuş; bu da eseri, Kırım tarihi ve kültürüne dair önemli bir kaynak hâline getirmiştir.

“Kırımer, Kırım Türklerinin bağımsızlık mücadelesi ve millî kimliklerinin korunması için önemli çalışmalarda bulundu”
Kırım tarihi ve kültürü üzerine yaptığınız çalışmalar biliniyor, kitabın yazarlarından biri de sizsiniz. Cafer Seydahmet Kırımer’in hayatını kaleme alıyorsunuz. Bildiğimiz üzere Kırımer, 1917’de Kırım Halk Cumhuriyeti’nin kurulması sürecinde önemli bir isimdi. Kırım Türklerinin kimlik ve bağımsızlık mücadelesinde Kırımer’in üstlendiği rolü, yaptığı faaliyetleri, devlet politikaları, idealleri nelerdi?

Cafer Seydahmet Kırımer, Kırım Türklerinin kimlik ve bağımsızlık mücadelesinde önemli bir figür olarak hem siyasi hem de entelektüel alanda aktif bir rol oynamıştır. Kırım’ın Rusya tarafından ilhakından sonra Kırım Türklerinin kendi kimliklerini koruma ve bağımsızlıklarını kazanma çabalarında öncülük etmiştir. 

Cafer Seydahmet Kırımer’in faaliyetlerine bakıldığında yaşamının çeşitli dönemlerinde Kırım Türklerinin bağımsızlık mücadelesi ve millî kimliklerinin korunması için hem yerel hem de uluslararası arenada aktif çalışmalar yürüttüğü görülmektedir. İlk dönemlerinde, öğrencilik döneminde İstanbul’da bulunduğu yıllarda, millî uyanış sürecinin etkisinde kalarak çevresindeki aydınlarla fikir alışverişinde bulunmuş, yazın faaliyetleriyle millî bilincin oluşumuna katkıda bulunmuştur. Bu dönemde kaleme aldığı eserler, genç aydınlar arasında fikir önderliği yapmasının yanı sıra, Kırım Türklerinin meselelerine dair kamuoyunu bilinçlendirme işlevi de görmüştür. Paris döneminde, Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk eğitimi aldığı sırada, Fransız aydın çevresiyle etkileşim kurarak modern düşünce, siyaset ve diplomasi alanında bilgi ve deneyim kazanmıştır. Bu süreçte yazdığı eserler, ilerleyen yıllarda Kırım ve Türk meselelerine dair geliştireceği siyasi söylemin temelini oluşturmuş, entelektüel altyapısını güçlendirmiştir.  Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı belirsizlik ortamında, Kırım ve Rusya’da bulunduğu dönem, Kırımer’in millî bilinçlenmenin ve örgütlenmenin önemini derinden kavradığı yıllardır. Bu dönemde Kırım’daki yerel eğitim kurumlarının ve kültürel faaliyetlerin desteklenmesi için girişimlerde bulunmuş; 1917-1918 yıllarında düzenlenen kongre ve kurultay sürecinde, Kırım Türklerinin kendi kaderlerini tayin etme yolunda önemli adımlar atılmasına öncülük etmiştir.

Kırım Halk Cumhuriyeti’nin kurulması sürecinde Harbiye ve Hariciye Bakanlığı görevini üstlenerek, askerî ve dış politika alanında ülkenin yönetiminin oluşturulmasına katkıda bulunmuş, uluslararası arenada Kırım’ın bağımsızlık mücadelesini savunmak amacıyla diplomatik temaslara girişmiştir.  Almanların Kırım’dan çekilmesinin ardından İstanbul’a dönen Kırımer, Türkiye ile Avrupa arasında bir köprü vazifesi görerek Kırım davasını uluslararası kamuoyuna duyurmak için çeşitli resmi başvurularda bulunmuştur. 1919’da Kırım Parlamentosu’nun tam yetkili delegesi olarak atanmasıyla İsviçre, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin yetkilileriyle temas kurmuş; Milletler Cemiyeti’ne başvurularda bulunarak Kırım’ın yaşadığı sorunların ve millî mücadelenin uluslararası arenada dile getirilmesini sağlamaya çalışmıştır.  1922’de Kırım’da yaşanan büyük açlık felaketi sırasında, insani yardımın ulaştırılması ve krizin giderilmesi için Türkiye’ye giderek Ankara hükûmetinden ve uluslararası kamuoyundan destek aramıştır. Bu dönemde hem insani hem de siyasi alanda çözüm üretmeye yönelik girişimlerde bulunan Kırımer, Kırım’ın bağımsızlığını savunmaya devam etmiş; ulusal ve uluslararası düzeyde, kriz anlarında çözüm yolları aramış ve devletlerle görüşmeler yaparak durumun iyileştirilmesi için çaba göstermiştir.  Ayrıca Polonya’nın desteklediği Promethe Teşkilatı çatısı altında, Sovyet baskısı altındaki topraklarda yaşayan diğer Türk ve Müslüman halkların millî mücadelesini desteklemiş, uluslararası milliyetçi hareketlere entelektüel katkılarda bulunmuştur. Bu platform aracılığıyla Kırım Türkleri meselesini uluslararası gündeme taşıyan Kırımer, diğer yerel millî hareketlerle dayanışma geliştirme yolunda stratejik adımlar atmıştır.  Türkiye’ye yerleştiği dönemlerde ise yayın ve yazı faaliyetleriyle öne çıkmış; kitaplar, makaleler ve gazete yazıları aracılığıyla Kırım Türk kimliğinin yaşatılması ve millî mücadelenin ideolojik zemininin güçlendirilmesine katkıda bulunmuştur. Aynı zamanda Türkiye içindeki siyasi arenada da çeşitli resmî yazışmalar ve görüşmelerle Kırım meselesini savunmaya çalışarak, devlet politikaları üzerinde etkili olmaya gayret etmiştir. Böylece Cafer Seydahmet Kırımer hem devlet adamı hem de entelektüel bir lider olarak, Kırım Türklerinin bağımsızlık ve kimlik mücadelesine tüm yönleriyle katkı sağlamış; her dönemde millî iradeyi canlandırma ve uluslararası kamuoyunun dikkatini çekme konusunda önemli roller üstlenmiştir.

Kırımer’in idealleri arasında Türkçülük ve mefkûrecilik önemli bir yer tutmaktadır. Ona göre Türkçülük, sadece kültürel bir hareket değil, aynı zamanda siyasi bir mücadele aracıdır. O, Türk milletinin tarih, dil ve kültür birliği temelinde yeniden canlanması gerektiğini vurgulamış ve bunu bir millî rönesans olarak görmüştür​. Türkçülük ideolojisini Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlenmesi ve dünya barışına katkı sağlaması açısından önemli bulmuştur. 

Sonuç olarak Cafer Seydahmet Kırımer, Kırım’ın bağımsızlığı ve Türkçülük ideali doğrultusunda hem siyasi hem de entelektüel anlamda mücadele etmiş bir liderdir. Kırım’da devletleşme çabalarına öncülük etmiş, Bolşevik işgali sonrası yurtdışında mücadelesini sürdürmüş ve Türkiye’de kaldığı sürede yayınları ve konferanslarıyla Kırım Türklerinin kimliğinin ve bağımsızlık idealinin unutulmaması için çaba göstermiştir​.

“Kırım Türklerinin hakları ve özgürlükleri, insan hakları ve adalet ilkeleri çerçevesinde korunmalıdır”
Kırım Türklerinin mücadelesi, günümüzde hâlâ devam ediyor. Bu kitap, Kırım meselesinin bugününe ve geleceğine dair nasıl bir mesaj veriyor?

Kırım Türklerinin mücadelesi günümüzde Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun önderliğinde devam ediyor. “Kırımlı Önderler” kitabı, Kırım Türklerinin tarih boyunca verdiği varoluş mücadelesini anlatarak, bugünkü mücadelelerine ışık tutuyor. Kitap, Kırım Türklerinin kimliklerini, dillerini ve kültürlerini koruma çabalarının ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesiyle birlikte, Kırım Türkleri yeniden bir baskı ve asimilasyon süreciyle karşı karşıya kaldı. Bu kitap, Kırım Türklerinin geçmişteki mücadelelerinden ilham alarak, bugünkü mücadelelerini sürdürmeleri gerektiğini hatırlatıyor. Kitap aynı zamanda, uluslararası topluma da bir mesaj veriyor: Kırım Türklerinin hakları ve özgürlükleri, insan hakları ve adalet ilkeleri çerçevesinde korunmalıdır. Kırım Türklerinin mücadelesi, sadece bir halkın özgürlük mücadelesi değil, aynı zamanda insanlık onuru ve adalet için verilen evrensel bir mücadeledir. Bu kitap, Kırım Türklerinin geleceğe umutla bakmalarını sağlayacak bir miras bırakmayı amaçlıyor

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...